
Anayasa Mahkemesi internet yayınları ilgili kanunda Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı'na resen erişimin engellenmesi yetkisi veren hükümleri ile internet ortamındaki yayınlara, erişim engeli ya da içeriğin çıkarılması kararı verilmesini öngören maddelerini iptal etti. Kararın gerekçesinde masumiyet karinesine ve basın özgürlüğüne vurgu yapıldı. İptal hükmü, 9 ay sonra yürürlüğe girecek.
Anayasa Mahkemesi, 5651 sayılı Kanuna 7253 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’a eklenen bazı düzenlemeleri iptal etti.
Anayasa Mahkemesinin Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre, CHP, 5651 sayılı Kanununa, 7253 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" ile eklenen bazı düzenlemelerin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesinde dava açtı. Tavşanlı Sulh Ceza Hakimliği de baktığı bir davada, aynı düzenlemelerin Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vararak, itiraz yoluna başvurdu.
Başvuruları birleştiren Anayasa Mahkemesi, 7253 sayılı Kanunun, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı'na resen erişimin engellenmesi yetkisi veren hükümleri ile internet ortamındaki yayınlara, erişim engeli ya da içeriğin çıkarılması kararı verilmesini öngören maddelerini iptal etti.
İptal gerekçesinde kanunun "kişilik hakları ihlali" gerekçesiyle erişim engeli ile içeriğin çıkarılması kararı verilmesine olanak sağlayan 9. maddesini Anayasa’ya aykırı buldu. Söz konusu maddenin kapsam ve sınırlarının belli olmadığını belirterek kişilik hakları gerekçesiyle sansürün ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünü sınırladığı kaydedildi.
Anayasa Mahkemesi ayrıca Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanının erişime engelleme ile içeriğin çıkarılması kararı verme yetkisini de iptal etti. BTK Başkanının yapacağı tespitle erişim engeli ile içeriğin çıkarılması kararı vermesinin masumiyet karinesini ihlal ettiğine hükmeden Yüksek Mahkeme gerekçesinde şunları ifade etti:
“Anayasa’nın 38. maddesi suç şüphesi altında bulunan kişiyle ilgili olarak çeşitli tedbirler alınmasını mutlak olarak yasaklamamaktadır. Suç şüphesi altında bulunan kişiye ilişkin olarak çeşitli adli ve idari tedbirlerin alınmasının önünde anayasal bir engel bulunmamaktadır. Ancak öngörülen tedbirin ceza yargılaması süreciyle bağlantılı olarak yürütülen geçici bir tedbir niteliğinde olması gerekir. Ceza yargılaması sürecinden tamamen kopuk olarak uygulanan ve nihai nitelik taşıyan tedbirler, kişinin ceza mahkemesi kararından önce suçlu muamelesi görmesi sonucunu doğurduğundan masumiyet karinesini zedeler.
Dava konusu kurallarda öngörülen tedbirin ceza yargılaması sürecinden kopuk ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı tarafından yapılacak bir suç tespitine bağlı olarak uygulanan nihai bir tedbir niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Başkan tarafından uygulanan idari tedbirin gerekçesini oluşturan suçla ilgili olarak başlatılan ceza soruşturması sürecinde tedbir kararının gözden geçirilemediği, yargılama mahkûmiyet dışında bir hükümle neticelense bile tedbir kararının ayakta kalmaya devam ettiği görülmüştür. Bu durumda, bir kimsenin suçlu olduğu kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilene kadar ona suçlu gibi muamele edilemeyeceğine ilişkin güvencenin anlamsız hâle geldiği kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak ceza kanunlarında suç olarak düzenlenen eylemlerin işlendiğinin henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla tespit edilmeden, idari bir makamın yapacağı suç tespitine bağlı olarak nihai bir tedbir mahiyetinde olan içeriğin çıkarılması kararı verilmesinin ve bu kararın icra edilmemesi durumunda idari para cezası uygulanmasının masumiyet karinesini ihlal ettiği değerlendirilmiştir.”
AYM, kararın Resmî Gazete’de yayımlandıktan 9 ay sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırdı. Yasa hükmünün iptali ancak 10 Ekim 2024'te gerçekleşecek.