
Nakliyeyi dijitalleştirdik, yapay zekayı kamyoncunun hizmetine sunduk
Pandemi lojistik ve kargo sektörünün yıldızını parlattı. Dijital taşımacılık platformu Diginak.com’un iş fikri de pandemi sürecinde ortaya çıktı. Diginak CEO’su Oğuzhan KARACA, pandemi sürecinde dijital mecraları kullanarak, cep telefonu üzerinden market siparişi eve gelebiliyorsa, KOBİ’ler neden cep telefonu ile kapısına TIR çağırmasın diye düşündüğünü anlatıyor. Pandeminin ardından hızlanan ticaretin sektörde kaldıraç etkisi yarattığını belirten KARACA, Diginak ile ayakları yere basan, çevik ve sürdürülebilir bir dijital nakliye platformunu Türkiye’ye kazandırmaya amaçladıklarını söyledi. ICT MEDIA TV Youtube kanalında yayınlanan Murat PEHLİVAN ile Açık Açık Programı’na konuk olan KARACA, İstanbul Temsilcimiz Aykut SEYREK ile Murat PEHLİVAN’ın sorularını cevaplandırdı. Dergimizde özetine yer verdiğimiz programın tamamını ICT MEDIA TV Youtube kanalından izleyebilirsiniz.
Murat PEHLİVAN: Oğuzhan Bey öncelikle bize Türkiye'deki lojistik sektörünü, kamyon sektörünü anlatır mısınız?
Oğuzhan KARACA: Pandemiyle beraber, lojistik sektörü, evden eve teslimatlar ve kargo konusu öne çıktı. Ama on yıllardan beri hem dünyada hem de Türkiye'de oturmuş bir TIR, kamyon, biz bunu FTL ve LTL olarak tanımlıyoruz, tam dolu yük pazarı var. Bu pazara baktığımızda günde 170 milyon dolarlık, yılda 40 milyar dolarlık bir pazardan bahsediyoruz.
Murat PEHLİVAN: Türkiye pazarından yani iç pazardan bahsediyoruz. Aykut Bey bu rakamı duymuş muydunuz?
Aykut SEYREK: Bu rakamlardan haberim yoktu.
Oğuzhan KARACA: Bu pazar, yani Türkiye lojistik sektörünün tamamı, tüm demir yolu, kara yolu ve deniz yoluna bakıldığında 100 milyar dolara yaklaşıyor. Sadece kamyon, domestik kamyon, TIR taşımacılığı pazarından bahsediyoruz. Evet, deniz, kara, hava, bunların içine depolama ve ulaştırma, petrol sevkiyatları girdiğinde 100 milyar dolarlık bir pazardan bahsedebiliriz.
Aykut SEYREK: Yani savunma sanayiden sonra rakamsal olarak en büyük sektörlerden biri diyebilir miyiz?
Oğuzhan KARACA: Gayri Safi Milli Hasıla için kabaca 1 trilyon dolar dersek, burada %10’a tekabül eden bir pazardan bahsediyoruz.
Murat PEHLİVAN: Çok büyük bir rakam.
Oğuzhan KARACA: Çok büyük bir pazardan bahsediyoruz. Bu pazarın, görmezden gelinen demek istemiyorum ama yatırımcı perspektifinden daha az gözüken bir domestik taşımacılık pazarı var. İşte bu pazarın dijitalleşmesi tabii ki zaman alacak ama biz bunun üzerine Diginak olarak oldukça efor sarf ediyoruz. Bu noktada Türkiye'de sezonsallık etkisi çok büyük. Yazın Türkiye'nin taşımacılık için araç ihtiyacı tahmini olarak 1,2 milyon adet. Kışın ise bu rakamın 800 binler seviyesinde olduğunu düşünüyoruz. Türkiye'deki demirbaş yatırımını 1 milyon adet olarak öngörürsek yazın taşımacılıkta çok büyük ihtiyaç, kışın da bir fazlalık ortaya çıkıyor. İşte burada sezonsallık etkisini net bir şekilde görebiliyoruz. Türkiye karayolu taşımacılığında tahminimiz günde 400 ila 450 bin adet araç yola çıkıyor, sevkiyata başlıyor. Buradaki yatırımın çoğunluğu da hane halkı tarafından yapılmış. Biz bunlara bireysel nakliyeci diyoruz. Halk arasında da kamyoncu tabir ediliyor. Aslına bakarsanız çok ilginç, çok olgun bir pazar bu. Amerika Birleşik Devletleri'nde de aynı. Orada da owner operator olarak adlandırıyorlar. Aracın sahibi gene hane halkı, Amerikan vatandaşları. Bu model Avrupa'da biraz farklı. Avrupa'da lojistik firma ağırlıklı bir model var. Ama dünyanın kahır ekseriyetinde bireysel oyuncuların yönettiği bir pazardan bahsediyoruz. O yüzden yönetmesi, oyun kurulması biraz zor.
Murat PEHLİVAN: Peki buradan Diginak'a nasıl geldiniz?
Oğuzhan KARACA: Aslında bu pandemi sürecinde olgunlaşan bir konu.
Murat PEHLİVAN: Diginak nasıl oldu?
Oğuzhan KARACA: Pandemi sürecinde evde otururken herkes bu konulara düşünsel anlamda yoğunlaştı. Dijital mecraları kullanarak, cep telefonu üzerinden market siparişiminim eve gelmesini sağlayabiliyorsam, neden KOBİ’ler cep telefonu ile kapısına TIR çağırmasın diye düşündüm. Motosiklet kapınıza geliyorsa, TIR da gelebilirdi… Birkaç ay ekip olarak bireysel nakliyecilerin davranış psikolojilerini incelemeye başladık ve iş akışlarını oluşturduk. Küçük bir ekip ile kodlamaya başladık. Pandemi sonunda her şey hazırdı. Pandemi sona erdiğinde ticaretin hızlanması ise bizim için kaldıraç oldu. 2021 yılının Ocak ayında canlıya geçtik. Yaklaşık 3 yıldan beri de faaliz. Rakamlara baktığımızda Türkiye'nin ölçek açısından en büyük ilk 3 platformundan birisi olduğumuzu öngörüyoruz.
Türkiye’de kamyoncuyla yük sahibini buluşturma konusunda yaklaşık 10 yıldan beri çalışan girişimler var. Ve bu girişimler bir startup terminolojisiyle ölçeklendirilemedi. Yani scale up yapılamadı. Bunu doğal karşılıyoruz. Peki neden yapılamadı? Bu kadar büyük bir coğrafyada yük verenle yükün buluşması noktasındaki sonraki mikro operasyonu dijitalleştiremiyorsunuz. Biz burada bir hibrit modelden bahsediyoruz. Otomobil sektöründe elektrikli araçlar bir de arada hibrit markalar var. Biz o hibrit araçlar gibi kendimizi segmente konumlandırdık. Sektördeki diğer oyunculardan Diginak’ın en büyük farklarından biri budur. Sektördeki tüm oyuncuların Diginak’ta bir yerleri var. Gönderici olarak, aracı olarak, ajent olarak, forwarder olarak, kamyoncu olarak bakın. Evinde çalışan ve kamyon için aracılık yapan bir hanımefendi olarak bakın. Yani herkes için bir yer var.
Buluşturma meselesine gelince biz şuna inanıyoruz. Aslında B2B'de kendi ekseninde devam eden ekosistemler var. Yani bir KOBİ’nin hala da çalıştığı 100-150-200 kamyoncudan bahsediyoruz. Bu kapasitenin yazın ortalamada %40'ını kullanıyorsa kışın da %30'unu kullanıyordur. Biz diyoruz ki burada ekosistemin birbiriyle daha sağlıklı çalışmasına odaklanalım. İşte burada da yapay zekâ devreye giriyor. Yani biz yapay zekayı Hataylı bir göndericiyle Trabzon'daki bir kamyoncunun buluşması üzerine kurgulamıyoruz. Zaten Hatay ekosisteminden yük alan, Hatay ekosistemiyle çalışmayı seven, Hatay ekosistemindeki göndericileri bilen insanların çalışmasını güçlendirmeye çalışıyoruz. En önemli farkımız da bu ticari ilişkinin sürdürülebilir olması. Aslında biz yük sahibi ile kamyoncuyu buluşturmuyoruz, KOBİ’nin işini kimin yapabileceğini öngörüyoruz.
Aykut SEYREK: Bir pazar yeri gibi davranmıyorsunuz. Ya da davranıyor musunuz?
Oğuzhan KARACA: Bir pazar yeri gibi davranmıyoruz.
Aykut SEYREK: Operasyon sizin üzerinizden mi yürüyor yoksa siz gerekli bir noktaya kadar temas edip operasyonu karşılıklı taraflara mı bırakıyorsunuz?
Oğuzhan KARACA: Bir pazar yeri gibi davranmıyoruz. Pazar yeri mantığının dışında hibrit bir model diyelim. Her modelin belli başlı kısımlarını kullanıyoruz. Mevcutta nasıl mı çalışıyor sistem? Süreç yük verenin yani göndericinin, KOBİ’nin yük ilanını asması ve kamyoncunun buna teklif vermesiyle başlıyor. Teklif veriyor ve yük veriyor. En iyi teklifi seçerek o işi atamasıyla devam ediyor. Bunlar normal kurgulamalar ama biz de böyle bir şey yok. Bizde direkt olarak müşterinin yükü açmasıyla beraber sistem bu işi taşıyabilecek en doğru nakliyeciye direkt olarak fiyat ve teklifle gidiyor. Farkımız bu. Yani biz o işi yapabilecek popülasyondaki yüzde biri, binde biri biliyoruz.
Aykut SEYREK: Analiz ve iyi bir datanız olması lazım. Çünkü bu data analiz sonucu bölgeye göre, yüke göre çok değişkenlik gösterecek. Dolayısıyla yapay zekâ da burada devreye giriyor.
Oğuzhan KARACA: Şu anda 30 bin kamyoncuya yük vermişiz. Para ödemişiz, ticaret yapmışız. Bize sadık olan 30 bin kamyoncu ve sürekli bizde çalışan 5 bin kamyoncu ile ilgileniyoruz.
Aykut SEYREK: Bunların hepsi bireysel mi yoksa bir ekosistemi olan yani 100 kamyonu olan da var mı?
Oğuzhan KARACA: %80'i bireysel, geriye kalan %20'yi de 1-5 kamyon, 5-10 kamyon, 10-50 kamyon, 50-100 kamyon şeklinde yüzdelere ayırabiliriz. Ekosistemi bizimle çalışan, bize sadakat gösteren ve bizim çalışma modelimizi bilen kamyoncuların oluşturması bizim odağımızı oluşturuyor.
Murat PEHLİVAN: Diginak'ın çalışma modelini en basit tabirle nasıl anlatırsınız?
Oğuzhan KARACA: Her şey yük verenin yani KOBİ’nin sisteme dahil olmasıyla başlıyor.
Aykut SEYREK: Ücretli mi kayıt?
Oğuzhan KARACA: Ücretsiz. Bu noktada biz KOBİ ile irtibata geçiyoruz. Burada detaylı bir şekilde neye ihtiyacınız var? Günlük araç talebi geldiğinde biz diyoruz ki bir saniye. Araç talebine siz mevcut sisteminizde devam edin. Önce bir sizi tanıyalım. Şimdi neye ihtiyacınız var? Çıkış frekansları neler? Yükleriniz nereye gidiyor? Tonajlar nasıl? Mal bedeli nedir? Kalite beklentileriniz?
Aykut SEYREK: Bir tool'unuz var. Operatörünüz bu tool'a giriyor. Otomatik olarak yapay zekaya aktarılıp orada mı işleniyor?
Oğuzhan KARACA: Evet. Bu verileri aldığımızda müşterinin beklentisini de ölçmüş oluyoruz. Temelde genelde şöyle oluyor: Sıkışan KOBİ’ler hemen bir araç ihtiyacıyla sisteme başvuruyor. Birincisi ayrışan noktamız bu. Biz o talebe hemen araç vermiyoruz. Diyoruz ki tamam buyurun şu veri tabanına bir kayıt olun. Biz sizin verilerinizi alalım. Bu esnada KOBİ ile aynı zamanda bir finansal skorlama çalışması yapıyoruz. İki tane aracımız var. Birincisi bütün taşımalarımızı, bütün işlerimizi devlet destekli alacak sigortası ile sigortalıyoruz. İkincisi de partnerimiz olan startup firması Efrey Scoring ile finansal skorlama faaliyeti yapıyoruz. KOBİ'nin ödeme gücünü görüyoruz ve onaylıyoruz. Bir risk görüyorsak da daha sonraki dönemlerde tekrar değerlendirmek üzere. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Bizim burada yaptığımız sadece bir alacağımızın garanti altına alınması değil aynı zamanda kamyoncunun alacağını garanti altına almak.
Bütün para akışı üzerimizden geçiyor. Biz bir aracı değiliz. Biz hizmeti sağlayanız. O yüzden kamyondaki bir şişenin dahi kırılmasının hesabını gönderici bize sorabilir. Bu noktada biz işin arkasındayız. Tabii burada domates taşıyan kamyoncuyla şişe taşıyan kamyoncu bir değil. Domates taşıyan bir kamyoncu o yükü almaya istekli olduğunda, riskli bir yükü diyoruz. Seni gıda sektöründe değerlendireceğiz diyoruz. Tabii biz bunu böyle söylemiyoruz, yapay zeka bunu bu şekilde yönlendiriyor.
Fiyatlandırma noktasında işin uzmanı kamyoncuya daha yüksek bir fiyat tesis edebiliyoruz. Çünkü burada esas olan ne? Malın, yükün sağ ve salim bir şekilde alıcıya teslim edilmesi. Bir mal ve hizmetin rahiç bedeli var. Diginak’ı diğer platformlarından ayıran en önemli özelliklerden biri o mal ve hizmetin rahiç bedelini bilmesi. Bakın bu çok önemli. Rahiç bedeli bildiğinizde işin ifa edilip edilemeyeceğini ya da o işin sağlıklı olarak yürüyüp yürüyemeyeceğini de biliyorsunuz. Rayici bildiğinizde ticareti konumlandırmanız çok daha kolaylaşır.
Aykut SEYREK: KOBİ bilinçli bir taraf, doğru veriye girebilecek kabiliyette bir taraf. Bunun güvenilirliğini ya da skorlamasını yapmak kolaymış. Bir partnerinizle yaptığınızı söylüyorsunuz. Ama işin diğer güvenlik tarafı ise kamyoncu ve kamyonuna güvenmek. Ve o kamyoncunun güvenilir olma skorunu nasıl sağlıyorsunuz? Onun verilerini nerelerden alıyorsunuz? Kamyoncuya mı diyorsunuz bu verileri girin yoksa siz mi giriyorsunuz?
Oğuzhan KARACA: Bazı platformlar bakış açısını ya da sektörü değiştirme vizyonu hedefiyle girdiler. İngilizcesiyle mindset change yani bakış açısını değiştirme çok zor bir kavram. Bu daha çok devletlerin, kurumların, sivil toplum kuruluşlarının ya da kanaat önderlerinin girip yapabileceği bazı şeyler bunlar. Biz burada en hızlı şekilde kamyoncuyla nasıl iletişim kurarıza baktık. Öncelikle 30 bin kamyoncuyla biz bir kere iş yaptık. Burada ilk olarak işin riskini yönettik. Şimdi artık 30 bin adet kamyoncunun ne olduğunu biliyoruz. İşi nasıl yaptığını biliyoruz. Bu noktada yapay zekâ bize kamyoncunun, kamyonun, sürücün özelliklerini yönlendirebiliyor.
Bir diğer konu başta söylediğim gibi biz bütün sektörü kapsıyoruz. Yani gönderici de yük veren de bizde çalışabiliyor. Diginak da forwarder da çalışabiliyor. Acente da çalışabiliyor. Nakliye komisyoncusu da çalışabiliyor. Bu noktada nakliye komisyoncularının ya da aracıların ya da forwarderların, ya da İngilizce tabiriyle independent flight agent yani bağımsız acentaların tecrübe ve bilgisine itimat ediyoruz. Çünkü o kamyoncu ile sürekli çalışmış. Burada yine hibrit modele geliyoruz. İnsan ve makinenin birleşimiyle o aracın doğru işi yapıp yapmadığını veya yapıp yapamayacağını tespit ediyoruz.
Aykut SEYREK: 30 bin kamyoncuyu ilk seferde yeni bir platformda iş yaptırabilmek zor bir kurgu. Tahmin ediyorum ki süreç sizin üzerinizden kesintisiz aktı. Ödemelerde bir problem yaşamadığı için…
Oğuzhan KARACA: Kamyoncunun beklentisi nedir? Kamyoncunun beklentisi hızlı ödeme. Biz bunu gördük. Pazartesi, çarşamba ve cuma günleri ödeme yapıyoruz. Üç gün ödeme yapıyoruz. Türkiye'de üç gün ödeme yapan bir kuruluş yok. Lojistik firma yok, KOBİ yok. Yani üç gün olarak ödeme yapıyoruz.
Aykut SEYREK: Genelde cumaları tek gün yapıyorlar.
Oğuzhan KARACA: Kamyoncu cuma günü evrakını gönderiyor. Bir hafta sonra cuma günü ödeniyor. Ama biz de nasıl? Diyelim ki cuma günü akşam saat 5'te teslim evrakı geldi. Sonuç itibariyle biz teslimi ispatla mükellefiz. Bu evrak pazartesi günü saat 2 ile 4 arasında ödenir. Kamyoncunun mağduriyet süresi sadece 2 gün.
Murat PEHLİVAN: Diginak'ın çıkış fikrini dolaylı olarak anlattınız. Durup dururken olmamıştır bunlar. Alacağı devlet garantisi altına almak, sigortacıyla uğraşmak, malı doğru teslim etmek… Tüm bu süreçlerin hepsi pandemi sürecinde sanıyorum dururken aklınıza gelmedi.
Aykut SEYREK: Bir şeyden dertlenmişsiniz ya da bir sorun yaşamışsınız gibi…
Oğuzhan KARACA: Enteresan bir hikayesi var bunun. Güzel bir magazin değeri de var aslında. Ben kendim üretimciyim. 20 yıl Türkiye'nin güzel şirketlerinde üretim mühendisliğinden fabrika müdürlüğüne kadar çalıştım. Daha sonra ailemle İstanbul'a taşınma kararı aldık. İstanbul'a taşındığımızda da iş aramadım. Kendi işimi yaparım diye düşündüm. Bir yatırımcı iş insanı bana dedi ki Oğuzhan bana bir lojistik firması kurar mısın? Ben kendisine lojistikten anlamam dedim. Zaten dedi lojistikten anlayanıyla biz de çok fazla ilerleyemedik.
Burada vermek istediğim mesaj şu: Artık dışarıdan bakan birisine ihtiyaç var. Biliyorsunuz bir işletme körlüğü dediğimiz ya da öğretilmiş aciziyet dediğimiz konular var. Bir şirket kurdum. İki yıllık bir serüvendi. Bu sayede bireysel nakliyecinin sosyolojisini öğrendim. Burada dışarıdan gelmemizden kaynaklanan bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Mesela alacak sigortası dendiğinde Türkiye'de 2-3 tane büyük yabancı şirket var. Ben başkası yok mu diye sordum. Ve şunu sordum. Kamyoncunun en büyük ihtiyacı ne? Hızlı ödeme. Peki neden hızlı ödemiyoruz? “Oğuzhan Bey hızlı ödeme sektörde cumadan cumaya ödenir. 15 günde ödenir. Kamyoncunun üzerine basarsak finansal avantaj elde ederiz.” Tamam ama şöyle bir durum var. Kamyoncunun üzerine ödemede bastığınızda o da zaten bir vade farkı koyuyor. Sizin ödeme modelinizi kamyoncu biliyor. İki haftalık bir vade farkı koyuyor. Artı sizi tercih etmiyor. Şimdi Diginak kamyoncuları Diginak'ın müşterilerine hizmet için yarışıyor. Niye? Hızlı ödeme alıyor. İkincisi şu soruyla karşılaşıyor. Diginak müşterisi misiniz? Değilim dediğinde ise niye Diginak'ta çalışmıyorsunuz diye soruyorlar.
Murat PEHLİVAN: Bu soru sorulmaya başlandı mı?
Oğuzhan KARACA: Bu soru sorulmaya başlandı. Bizim sisteme giren kamyoncularımız bir ay içerisinde dört ya da beş müşterimize hizmet verdiğini görüyorum. Bir müşteriyle başlıyor. Diğer müşterimizi tanımıyor. Her müşteriyi yapay zekâ yönlendiriyor. Ayrıca yük alırken nakliye komisyoncusu bu kamyonun işini Diginak yapıyor dediği zaman hemen veriyor. İkinci konu ise telefonlara çıkılması. Kamyoncu, en çok telefonlarına bakılmasını istiyor. Telefon açıldığı zaman şunu çok görüyoruz. Benim param ödenmedi. Kamyoncu hesabına genelde bakmaz. Açar telefonu sorar. Çünkü hesaba bakmak için vakti yok. Ya da o sırada bakamıyor. Kamyonculara sorduğumuzda iki tane konu öne çıktı. Birincisi hızlı ödeme. İkincisi iletişim.
Murat PEHLİVAN: İletişim her şey ama.
Oğuzhan KARACA: Bizim bütün çalışanlarımız Ulaştırma Bakanlığı’ndan alınan üst düzey yönetici belgesine sahip. Bizde standart bir program bu. Bir partner kuruluşumuz var. Bu eğitimi veren. İşe girdiklerinde gönderiyoruz. Üst düzey yönetici sertifikası alıyoruz. Kursun sonunda sınava girip bakanlıktan yeterlilik sertifikası alıyorlar. Ekibimiz eğitimli. Bir call center mantığıyla çalışıyoruz ama bizde üçü tuşla beşi tuşla gibi bir durum yok.
Aykut SEYREK: Peki kaç kişiden bahsediyoruz?
Oğuzhan KARACA: Call center rakamlarına şimdi çok girmek istemiyorum. Meşgule düşmüyor onu söyleyebilirim.
Murat PEHLİVAN: Siz halihazırda bir startupsunuz. Yatırım aldınız mı?
Oğuzhan KARACA: Evet.
Murat PEHLİVAN: Bu aldığınız yatırımları KOBİ'lere avantaj olarak döndürebiliyor musunuz?
Oğuzhan KARACA: Çok güzel bir soru. Çekimi yaptığımız yer İdeCapital'in ofisi. İdeCapital bizim yatırımcımız. Kendileri Türkiye'de lojistik sektörü ve finans sektörünü çok iyi bilen bir yatırım kuruluşu. Onların yatırımıyla beraber aslında bizim büyüme hikayemiz başladı. Biz Ocak 2023'de ilk yatırımımızı aldık. Büyüme başladı hemen. İdeCapital arka arkaya 3 yatırım yaptı. Ocak ayıyla Haziran cirosunu kıyasladığımızda 5 kat büyüdük. Yatırımlar aslında navlun ödemesine gidiyor. Spot taşımacılıkta 30 gün vade açıyoruz. Spot taşımacılık hizmetini kontrat lojistiğine çeviriyoruz. Kontrat lojistiğinde 3 madde var. Birincisi vadeli ödeme. İkincisi yük ve emtia sigortası. Üçüncüsü araç tedarik garantisi. Kontrat lojistiği yapan bir firmanın 3 avantajı vardır. Biz spotta vade açıyoruz. 30 gün vade. Yük, emtia sigortası veriyoruz. Şu an tedarik yeteneğimiz %97’ye ulaştı. Kontrat lojistiğinde de böyledir. Geri kalan %2-3'ünde tedarikçiye biraz daha zaman tanınır. Biz spot işi sanki kontratmış gibi KOBİ'nin hizmetine sunuyoruz. Neden? KOBİ'lerin kontrat imzalayacak kadar bir hacimleri yok. Orta ve büyük ölçekli firmaları düşünün. Kontrat imzalamak zorundalar. Niye? Çünkü hizmet garantisine ihtiyacı var. Ama KOBİ'den haftada bir iki tır çıkıyor.
Murat PEHLİVAN: Ayda bir tane.
Oğuzhan KARACA: Ayda bir sipariş veren müşterimiz de var. Şu an Diginak’a kayıtlı 400 cari var. 400 müşteriye hizmet veriyorlar. Ama kimisi her hafta 2-3 tane istiyor. Kimisi ayda bir istiyor. Biz ayda bir isteyemezsin demiyoruz. Biz spot hizmeti kontratmış gibi KOBİ'ye sunuyoruz. Onlar için çok büyük bir avantaj olduğunu düşünüyorum.
Aykut SEYREK: Örneğin Aykut Seyrek olarak bir işimden ötürü bana yarın araç lazım. Bir noktadan diğerine bir şey taşıtmam lazım. Mesela Hollanda'ya taşınacağım. İş teklifi geldi. Evimi Hollanda'ya götürmek istiyorum. Bunun taşımasına yapar mısınız?
Oğuzhan KARACA: Aslında stratejilerimize de ya da planlarımıza değinmedik. İşimiz B2B. Yani eğer siz bir ticari müteşebbisseniz yani Türk Ticaret Kanunu’yla hareket ediyorsanız sizin ürününüzü taşırız. Şahısların yani bu evde ya da bireysel başka gönderiler işine girmiyoruz. Çünkü ben bir nişte kalmamız gerektiğine inanıyorum.
Aykut SEYREK: Niye yoksunuz manasında sormadım. Ama bu da bir ihtiyaç. Ayrı bir yatırım olabilir.
Oğuzhan KARACA: Bireysel gönderilen sosyolojisi daha farklı. Sosyolojinin altını çiziyorum. Bakıldığı zaman evden ev işini domine eden şirketler ya da yapan sekmentler farklı. Her yeri penetre edemezsiniz.
Murat PEHLİVAN: Biraz da 2024 hedeflerinizden bahsedelim. Pazar büyüklüğü, beklentileriniz nelerdir?
Oğuzhan KARACA: Biz iç talebe güveniyoruz. Zaten dikkat ederseniz ekonomi yönetimi de iç talebi durdurma konusunda sıkıntı yaşıyor. Talep çok olduğu için, talep yüksek olduğu için enflasyonu düşürme konusunda da zorlanıyor ülkemiz. Biz dedik ki, dünya resesyona girerken Türkiye resesyona girmeyecek. Bizim birinci önermemiz buydu. Tabii ki zamanla sıkılaştırma arttıkça resesyon artabilir. Ama şu anda Türkiye'nin iç taşımacılık talebi Avrupa'daki taşımacılık talebinden daha büyük. O zaman bize dediler ki globale gidin, küresele gidin. Aslan payını kapmadan yurt dışına çıkmak istemiyoruz.
Orta vadede ilk hedefimiz Seri-A yatırım turunu başarı ile tamamlamak. 2024’ün ilk çeyreğinde Seri-A turunu tamamlamak istiyoruz. Uzun vadede ilk hedefimiz yurt dışına açılmak. Global arenada kendimizi test etmek istiyoruz ama bu konuda oldukça temkinliyiz. Doğru zamanda, doğru ülkede faaliyetlerimize başlamayı tercih ediyoruz. Örneğin Körfez bölgesinde, bir ülkede operasyonumuzu başlattığımız zaman bunun bir karşılığının da olması lazım. Avrupa'ya gönderiyoruz, dönüşlerini de sağlamamız lazım. Yurt dışına açılmak bizim için çok önemli. 2024 yılında ciro hedefimiz yarım milyar TL. Bunun için tekrar yatırımcıların desteğine ihtiyacımız olacak. 2024’ün ilk çeyreğinde seri A yatırımına çıkacağız. Yatırım olmazsa B planımız var mı? Evet, var. Birincisi Diginak kurulduğu günden beri kar eden bir şirket. Genelde startuplarda büyümek için bu cashflow denilen nakit yakma konusu vardır. Bizde bu yok. Bu bizim elimizi çok güçlendiriyor. Aynı zamanda da bankadaki kredibilitemizi güçlendiriyor. Eğer yatırım noktasında ilerlemeye devam edersek büyüme rakamımız küçülür ama büyümemiz küçülmez. Çünkü zaten kar eden bir şirketiz. Startuplardan bu noktada biraz ayrılıyoruz.