
Technopc Genel Müdürü Murat YÜCEL;
Sadece ürün değil kapsamlı çözümler de satıyoruz
Technopc, bilişim dünyasına 1998 yılında adım attı. 2005 yılından itibaren, “biz daha iyisini üretebiliriz” düşüncesiyle kendi markasını oluşturdu. Kuruluşunun 25. yılını kutlayan Technopc zengin bir yelpazede sunduğu yüksek teknolojili ürün ve çözümlerle dikkat çekiyor. Technopc Genel Müdürü Murat YÜCEL, son 3 yıldır bir teknoloji şirketi olma yolunda hızla ilerlediklerini söyledi. Yücel, “Teknolojik olarak uçtan uca sistemler kurabiliyoruz. Türkiye'deki rakiplerimize göre daha fazla katma değerli çözümler sunuyoruz. Avrupalı ve ABD’li şirketlerle rekabet edebilecek güçteyiz,” dedi. ICT MEDIA TV Youtube kanalında yayınlanan Murat PEHLİVAN ile Açık Açık Programı’na konuk olan YÜCEL, ICT MEDIA Dergisi İstanbul Temsilcisi Aykut SEYREK ile Murat PEHLİVAN’ın sorularını cevaplandırdı. Dergimizde özetine yer verdiğimiz programın tamamını ICT MEDIA TV Youtube kanalından izleyebilirsiniz.
Murat PEHLİVAN: Açık Açık Programı'na hoş geldiniz. İstanbul'da Technopc Genel Merkezi'ndeyiz. Konuğumuz Technopc Genel Müdürü çok sevgili dostumuz Murat Yücel. Technopc bu yıl kuruluşunun 25. yılını kutluyor. Çeyrek asır, kolay değil. Murat Beyden 25 yıllık hikâyeyi öğrenmek istiyoruz. Murat Bey, Technopc'nin 25 yıllık hikayesini kısaca bizimle paylaşır mısınız? 25 yıllık serüvende ne tür zorluklar, sıkıntılar yaşadınız? Geleceğe dair hedefleriniz nelerdir?
Murat YÜCEL: 1998 yılında Ümraniye'de Yücel Elektronik diye mağaza açarak başladık. Geldiğimiz yerleri unutmamak adına 25 yıldır aynı yerde o mağazamızı devam ettiriyoruz. Sonra Kadıköy’e geçtik. Bir ara toptan satış deneyimimiz oldu. Yabancı global markalarla çok yakın çalıştık. İşler büyüdü, bir yere doğru ilerledi. Ama şunu fark ettik ki sektöre bizim katabildiğimiz bir katma değer yoktu. Türkiye'deki binlerce firma gibi al sat yapabiliyorduk. Oradaki kar marjları zaten çok düşüktü. Müşteriye bir katma değer çözüm, öneri veya teklifte bulunamıyorduk. Sonrasında TechnoCity mağazalarını açtık. TechnoCity mağazalarıyla beraber baktık ki Türkiye'de global ve yerli perakende zincirleri büyüyor. Biz o yolda gitmek istiyor muyuz? Hayır dedik. O zaman kendi markamızla ilgili bir yatırıma başlayalım dedik. Bundan yaklaşık 12 yıl Technopc macerası başladı. Satışlarımızın o döneminde %1'i, 2'si, 3'üydü Technopc. Technopc’nin yanında diğer markaları da satmaya devam ediyorduk. Bugün geldiğimiz noktada satışlarımızın %1'ini başka markalar, %99'unu Technopc oluşturuyor. Şu anda müşterilerimize ürün, çeşit, konfigürasyon ve teknoloji anlamında çok ciddi tekliflerde bulunabiliyoruz. Çok ciddi çözümler sunuyoruz. Satışını yaptığımız yabancı markalarla da tatlı rekabete devam ediyoruz.
Murat PEHLİVAN: Ürün gamınızda neler var? Bir kurumsal firma sistem kurmak istiyorum dediğinde ona neler sunuyorsunuz?
Murat YÜCEL: Teknolojik olarak uçtan uca sistemler kurabiliyoruz. A'dan Z'ye bütün ürünleri 8 farklı sektörde çözümlerle beraber sağlıyoruz. Bu anlamda rakiplerimizden daha avantajlıyız. Çünkü ürün gamı olarak Türkiye'nin üzerinde bir ürün segmentiyle satış yapıyoruz. Türkiye'deki rakiplerimize göre daha fazla katma değerli çözümler sunuyoruz. Çünkü felsefemiz şuydu: Biz ürün değil çözüm satmak istiyoruz. Technopc son 3 yıldır bir teknoloji şirketi olma yolunda hızla ilerliyor. Biraz önce söylediğim gibi 8 farklı sektörde müşteriye çözüm öneriyoruz. Yazılımla beraber tümleşik çözümlerde verimliliği artıran, sürdürülebilirlik anlamında katma değerler sağlayan çok farklı projeler yapıyoruz.
Sadece bilgisayar satmanın dışında, akıllı stadyum da yapabiliyoruz. Bu işin yaklaşık 8 alt kalemi var. Bu kalemlerle beraber müşteriye, iş ortaklarımızla beraber tümleşik bir çözüm öneriyoruz. Akıllı fabrikalar, akıllı şehir sistemleri konusunda çözümler geliştiriyoruz. Bir bankanın para taşıma aracından tutun da bir uçağın içindeki eğlence sistemine, bir yerde canlı yayın cihazına kadar çözümler geliştiriyoruz. Ve bunu Türkiye'deki çözüm ortaklarıyla yapıyoruz. Ülkemiz bu anlamda çok zengin, çok ciddi yazılım çözüm ortaklarımız var. Proje çözüm ortaklarımız var. Bunların deneyimlerini bizim donanımlarımızla katma değerli hale getirip, müşterilerimize son kullanıcıya sunuyoruz. Sağlıkta, finansta, eğitimde ve başka kurumlarda çok ciddi projeler ortaya çıkıyor. Sağlıkla ilgili hastane zinciri olan çözüm ortağımız var. Onların geliştirdiği ilaç tanıma, tanımlama sistemlerini onlarla beraber Malezya'ya, Singapur'a, Avrupa'ya satıyoruz. Çok ciddi bir döviz girdisi sağlıyoruz. Türkiye'nin ihtiyacının aslında bu olduğunu düşünüyoruz. Çözümlerimizle gittiğimiz ülke sayısı 30’u geçti. Bu ülkelerde Türk markasına güveniyorlar, Türk markalarını tercih ediyorlar. Çünkü Türkiye birçok farklı sektörde dünyada sayılı üreticilerden biri. Teknoloji de neden olmasın?
Aykut SEYREK: Çok önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum izninizle. Bilgi teknolojilerin içerisinde ses sistemleri kuruyoruz, uçak sistemleri kuruyoruz demiyor, bunları ben de yaparım demiyor, bunları iş ortaklarıyla birlikte yapıyorum ve onlarla beraber büyüyoruz diyorsunuz. İşte Türkiye'de yapmamız gereken, kurgulamamız gereken bu. Tebrik ediyorum.
Murat YÜCEL: Sağ olun, teşekkürler.
Murat PEHLİVAN: Stadyum sistemleri yapabiliyoruz dediniz. Bizimle paylaşabileceğiniz bir örnek var mı?
Murat YÜCEL: Tabii ki. Çok yeni bir projemiz var. Fenerbahçe Stadyumu'na VIP koltuklarını yaptık. Yeni başkanımızın vizyoner öngörüsüyle beraber Türkiye'de belki bir ilk başarıldı. Ve bunu çok sınırlı bir sürede, 45 gün gibi bir sürede başardık. Sağ olsun takımın altyapı, mimari, bilgi işlem tarafı da bize çok ciddi destek verdi. Dünyada rekor sayılabilecek bir sürede, 45 gün içerisinde projeye sıfırdan başlandı. Tasarım, üretim, uygulama, anahtar teslim bir proje yapıldı. Türkiye'deki hem müşteri tarafının hem de bizim gibi üreticilerin bazı kaslarının gerçekten ne kadar iyi çalıştığını gösteren büyük bir başarı hikayesi oldu. Bunun gibi çok fazla örnek var. 3. Hava Limanı, Nükleer Santral Projesi, Çam Sakura Şehir Hastanesi gibi işleri de sayabiliriz. Türkiye'de ilk yapılan niş işler. Technopc'nin bu kasları gerçekten çok gelişmiş ve bu konuda çok istekli. Çünkü standart rutin mal alım satım işlerini zaten yapıyoruz. Bu konuda kamu ve özel sektörde gücümüzü gösterdiğimizi düşünüyoruz. Bu niş işleri yazılım firmalarıyla beraber dünyada kaç ülke varsa hepsine satabilecek durumdayız.
Aykut SEYREK: 25 yıl bilişim sektörü için kıymetli bir zaman. Şunu merak ediyorum. Anlık acil bir ihtiyaca ürün gamınızla nasıl yanıt verebiliyorsunuz? Rakamlarla birlikte anlatabilir misiniz?
Murat YÜCEL: Yıllık kapasitemiz şu anda 250 bin. Ve bu kapasiteyi artırmak için bina genişlemesi, altyapı, üretim bandı tarafında çalışmalarımız sürüyor. Çünkü bu tarafta büyüme kapasitesini yüksek görüyoruz. Yerli markaların Türkiye'de çok ciddi avantajları var. Sağ olsun hükümetimiz de bu konuda söylemleriyle, icraatlarıyla elinden geleni yapıyor. Türkiye'de insanlara iki kritik örnek var. Biri İHA-SİHA, diğeri de TOGG konusu. Binlerce üretici firma var dünyanın en büyük markalarına üretim yapan. Türkiye üretim anlamında çok yüksek bir kapasiteye sahip. Üretim kalitesi, üretim hızı, sürdürülebilirlik ve lojistik anlamda çok stratejik bir yerdeyiz. Ama Türkiye'nin en büyük eksiklerinden bir tanesi kendi markalarının az olması. Hükümetimiz yerli ve milli markaların çıkmasını destekliyor. Fırsatları iyi değerlendirdiğimiz zaman dünya şirketi olmamamız için hiçbir sebep yok. Türkiye'deki insanların yabancılar kadar Türk markalarına inanmalarını, bize güvenmelerini istiyoruz. Çünkü yaptığımız işler yapacaklarımızın göstergesi olacaktır. Bu konuda kendimizi ispat ettiğimizi düşünüyoruz. Tabi ki daha çok gidecek yolumuz var. Öğreneceğimiz hala çok fazla konu başlığı var. Teknoloji çok hızlı ilerliyor, çok hızlı gelişiyor. Teknolojiyi takip etme konusunda felsefemiz: Hızlı takip et, hızlı çözüm öner. Çünkü artık rekabet dünyada çok hızlı ilerliyor. Müşteriler hızlı çözüm istiyor. Uygun maliyetli yani ne pahalı ne de ucuz ama olması gereken fiyata çözüm. Bütün alanlarda olduğu gibi sektörde de üretim aşamasında kaliteyi artırmak, fireyi azaltmak, verimliliği yükseltmek çok önemli konular. Dijitalleşme her anlamda ilerliyor. 5G ile beraber daha da sahaya inecek. Bigdata, yapay zekâ, görüntü işleme gibi konuların sektörde önü açık!
Aykut SEYREK: Kendinizi kıyasladığınız ya da örnek aldığınız yerli veya yabancı şirketler vardır. Bu şirketlerle üretim kapasitenizi yüzdesel olarak kıyasladığınızda daha ne kadar yolunuz var?
Murat YÜCEL: Büyüme planlarımızda bu yılki hedefimize yaklaştık. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde 100 milyon doları geçmeyi hedefliyoruz. Yabancı global meslektaşlarımıza örnek alıyoruz, başarı hikayelerini izliyoruz. Aramızda ticari olarak bizden önde olanlar, onlardan örnek aldığımız hususlar var. Geçmişte onlarla çok yakın çalıştık. İş modellerini, ürün kalitelerini ve süreçlerini iyi biliyoruz. Çıtayı yukarıya koyduk. Bazen şöyle eleştiriler geliyor, bunu özellikle savunma tarafında görüyorum. Neden isminiz yabancı? Yıllar önce cevabını vermiştik hala aynısını söylüyoruz. Amacımız sadece Türkiye'ye değil, dünyaya mal satmak. Hem Avrupa marketini biliyoruz hem EMEA bölgesini. Ürün kalitesi ve referanslar anlamında çıtayı koyduğumuz zaman biz Technopc olarak hem Avrupa hem Amerika hem de diğer kıtalarla rekabet edebilecek güçteyiz. Deneyim olarak da bulunduğumuz coğrafyanın en az %30 üzerindeyiz.
Aykut SEYREK: Yaptığımız her işte global düşünmek zorundayız. Buraya gelmeden önce başka bir toplantıdaydım. Yeni startuplarımız ve firmalarımızın çoğu yurt dışını hedefliyor. Önce yerelde pazarlanıyor da sonra yurt dışına gidiyor. Şirketlerin fokusunu, vizyonunu oraya doğru ayarlaması lazım. İsim konusuna gelince… Global dil İngilizce arkadaş! Tabi ki insanların anlayabilmesi adına firmanın adı İngilizce... Bu serzenişte bulunanlara diyorum ki diğer ülkelere bir bakın arkadaşlar!
Murat PEHLİVAN: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz derler!
Murat YÜCEL: Biz Türkiye'ye katabildiklerimizi, buradaki teknoloji deneyimlerini, getirdiğimiz dövizi daha çok önemsiyoruz. Detaylara takılmamak lazım. Hani herkes Ay'a çıkarken Mars'ta hayatı konuşurken bizim de bambaşka şeyleri konuşuyor olmamız lazım.
Murat PEHLİVAN: Şimdi üretim var, belli bir vizyon, bir azim ve istikrar var. Bankacılıktan geldiğiniz için bilirsiniz Türkiye’de şirketlerin ortalama ömrü yaklaşık 30 yıl. Ama şükür ki siz 25 yılı devirmişsiniz. O yüzden bunun devam edeceğini görüyorum. İsme takılmadan da işlerin olabileceğini gösteriyorsunuz. Globalden gelen bir esintiyle beraber biz de ülke olarak kendi iç dinamiklerimize döndük. Üretimin Türkiye'de yapılması kıymetli. Hükümet yerli ve milli olarak destekliyorum dedi. Bir takım da teşvik mekanizmalarını koydu. Sahada bir firma olarak, yerli ve milli ürünlere destekler nasıl olmalı? Yerli milli kavramını nasıl tanımlamak lazım?
Murat YÜCEL: Aslında burada bir ekosistemi konuşuyoruz. Hem geçmişi hem de geleceği konuşuyoruz. Sadece ticari bir markayı, ürünü konuşmuyoruz. Gelecek nesiller için verebileceğimiz bilgi ve deneyimleri konuşuyoruz. Dünyanın çok büyük şirketlerinde ve en tepelerde çok başarılı tasarımcılar, mühendisler, mimarlar ya da konunun uzmanları var. Ve hepsi Türk. Yani bu anlamda genetik olarak, DNA mimari olarak bir eksiğimiz yok. Fazlamız var.
Bilgisayarlar ortalama 10 tane komponentten oluşan bir şeydir. Çok zor bir şey değildir. Bunun üretim mimarisi, tasarımı geliştirmesi zordur. Ama şu anda bizim yaptığımız işi biraz daha basitleştirirsek zor bir şey değildir. Rakiplerimizin yaptığına baktığımız zaman da 1-0, 2-0 öndeyiz. Neden? Çünkü Türkiye'de bir üretim bandımız ve tesisimiz var. Hem istihdam sağlıyoruz hem geliştirme yapıp hem de talebe göre özelleştirme yapabiliyoruz. Rakiplerde bu yetenek yok. Çünkü onlar daha büyük bir organizasyon. Onlar çok büyük gemi. Biz daha hızlı hareket edebiliyoruz.
Türkler olarak binlerce yıllık tarihimiz boyunca devir açmış, devir kapatmışız. Çin Seddi'ni bizi durdurmak için yapmışlar ve kalkmışız Orta Asya coğrafyasından Anadolu'ya kadar gelmişiz. Yetinmemişiz, İtalya'ya kadar, Avusturya'ya kadar gitmişiz. Neredeyse dünya turuna çıkacağız. Önümüze okyanus çıkıyor Çin'de. Yapılan işler ve yapılabilecek konu başlıkları çok fazla. Yerli milli konusunda da bir kavram karmaşası var. Yerli nedir, milli nedir? Bu konuda dikkat etmemiz gereken önemli şeyler var. Bir marka, bir ürün, bir çözüm, ülkeye bir istihdam, vergi, döviz getirisi vs. sağlıyorsa onlar yerlidir.
Boeing'in hepsini ben yaptım. Mercedes'in tamamını ben yaptım denilemez. Çünkü yapılmaz. Otomobil parçalarının birçoğu Türkiye'de yapılıyor. Özellikle otomotiv sektöründe. Çok ciddi şehir şehir, firma firma sayabilirim. Klimasından koltuğuna, motorundan aksına, aynasından rotuna kadar burada yapılır. Burada önemli olan ekosistemdir.
Türkiye için 1974 çok önemli bir dönüm noktasıdır. Şu anda gelinen noktada da Türkiye belli konu başlıklarında özellikle tarım, sanayi, teknoloji, sağlık gibi konularını yüzde yüz kendi içinde çözmek zorunda. Çünkü sınırların tekrar pandemi gibi bir varyantla kapanmayacağının bir garantisi yok. Kapandığı anda yine biz bizeyiz. Yani ne Avrupa'nın bize ne bizim Avrupa'ya bir faydamız olacaktır. O yüzden Türk insanının kendi değerlerine güvenerek devam etmesi lazım. En önemli konu başlık kolektif çalışma. Evet, geçmişte kurumların kişilerin kötü deneyimleri olabilir. Ama baktığımız zaman şu anda Türkiye'nin gururu olan Avrupa'da, İngiltere'de, Afrika'da çok fazla satılan beyaz eşya, çamaşır makinesi, buzdolabı gibi yüksek teknoloji yaptığımız ürünler de var. Ve bunlar bulunduğu ülkelerde pazar lideri. Neden bilgisayarda bunu biz sağlamayalım, yapmayalım? Bunun için de şöyle bir şey lazım: Önce arz talep meselesinde belli bir hacme ulaşmanız lazım. Bu hacme ulaşıldığında üretim tesisini büyütmeniz, bant kurmanız, çipi üretmeniz gerekiyor. Yani hiçbir talep yok, alıcı yok, çip üretmenizin bir anlamı yok. Bu kötü yatırım olur. Bu sefer, kötü bir yatırım yaptınız diyecek çok fazla insan var.
Türkiye'deki en büyük handikapımız negatif eleştiriyi çok sevmemiz. Farkında olalım ya da olmayalım bu çok zarar veriyor. Müteşebbisleri inanılmaz derecede demotive ediyor. Yerli milli olmamızın avantajını sadece yüzde 5 görüyoruz, yüzde 95 görmüyoruz. Her toplantıya eksi iki sıfırla başlıyoruz. Kendimizi sıfırlıyor, sıfırdan anlatıyoruz. Sonra artıya geçmeye çalışıyoruz. Çünkü çok ciddi bir önyargı var. Biz yapamıyoruz diyen kurumların hepsine bakıyorsunuz. Kocaman kurumlar, çok büyük kurumlar. Aralarında 100 yıllık, 150 yıllık Osmanlı'dan gelen kurum ve kuruluşlarımız da var. Ama biz yaparız. Üç kıtada at koşturduysak bunu sadece atlarımız iyi koştuğu için yapmadık.
Hükümetin çıkardığı genelgeler var. Kamu İhale Kurumu’nun kararları var. Ama ihalelerde görüyoruz ki hala hiçbir işe yaramayan, hiç gereği olmayan, hiçbir kalite performansı tanımlamayan kalite belgeleri geçmişten gelen alışkanlıklarla istenilenler arasına ekleniyor. Neden ekleniyor? Çünkü yerli markalar bu belgeyi zaten alamıyor. Alamadığı bilindiği için de özellikle ekleniyor. Bu da ülkemizin aleyhine. Yerli firmalar olmazsa üçte bir fiyatına bilgisayar alabilecekken üç katı fiyatına bilgisayar alınıyor. Türkiye'nin şu anda en önemli sıkıntılarından bir tanesi cari açık. Bunun bir kısmı enerjiden geliyor. Diğer tarafı da yüksek teknoloji ve diğer kısımdan kaynaklanıyor. Teknolojide en büyük alıcı hala devlet ve kamu kuruluşları.
Devlet Malzeme Ofisi'nin aldığı kararlarda marka model bazında ihaleye çıkıyor olması yönetmelikler açısından çok doğru değil. Bu konuda ricalarda bulunuyoruz. Bunu yazılı ve sözlü olarak anlatıyoruz. Bu konunun düzeleceğini ve yerli markalar konusunun çözüleceğini düşünüyorum. Bir de şu konuya dikkat çekmek istiyorum. Yerlilik oranları çok yüksek belirlenmiş durumda. Yani diyorlar ki sen bu masayı yaparken iki kişilik bir ustasın ama bu masanın her şeyini sen yapacaksın. Ağacını bile sen yetiştireceksin. Bir ağacın 30 yıl yetişme süresi var. 30 yıl bekleyip yetiştireceksin, sonra da bunu keseceksin ve masayı yapacaksın. O tanımlardaki oranlar çok yüksek. Bu oranların aşağıya çekilmesi, hedefler verilmesi gerekiyor. Sonra bu hedeflerin hep beraber yukarı doğru taşınması lazım. Eğer bir alım garantisi verirse devletimiz bu konuda zaten müteşebbisler, elinden gelen yatırımı bireysel olarak yapıyor. Devleti beklemeden biz yapıyoruz. Devlet destek verirse çok hızlı yol alınır.
Aykut SEYREK: Aslında konu yapamıyor olmamız değil, birçok sektörde veya konuda alasını yapıyoruz. Belki fason diye tabir edilen şeyle de yapıyor ama çok iyisini yapıyoruz. Ama algıyı yönetemiyoruz, o algıyı yaratamıyoruz. X bir markayı adamlar reklamlarında, filmlerinde gözümüze soka soka gösterebiliyorken, Technopc’yi açtığımda ben bunu buğuluyorum. Niye? Çünkü reklam yasağı… Şirket reklam parasını versin istiyor Rekabet Kurulu. Bunları kendi içimizde çözemezsek dünyada söz sahibi olamayız.
Murat PEHLİVAN: Artık kutudan ziyade çözüm üretmek istiyoruz dediniz, bu çok kıymetli bir şey. Çözümden kastınız nedir?
Murat YÜCEL: Çözümden kastımız şudur: Kutu satışının dışındaki donanım üzerinde bir özelleştirme yapabiliyoruz. Ekrandan işlemcisine kadar bütün parçaları teknik olarak harmanlayıp değişiklikler yapabiliyoruz. Çünkü biz aynı zamanda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı onaylı bir tasarım merkeziyiz. Yani sıfırdan bir tasarımı üretim süreçlerine hâkim bir ekiple gerçekleştirebiliyoruz.
Aykut SEYREK: Yani X bir endüstriyel ihtiyaç için bir ürünü burada tasarlayıp, buna uygun yeni bir ürün üretebiliyorsunuz.
Murat YÜCEL: Evet ve bunu ister bir madende, bir iş makinesinde kullanın, isterseniz bir ambulansta, bir tankta kullanın. Çalışma sıcaklıklarından sertifikasyon süreçlerine kadar bütün aşamalarını çok iyi yapıyoruz. Ama bununla da yetinmiyoruz. Ekosistemimizde 200 tane çözüm ortağımız var. Onlar da yazılım konusunda bir çözümü masaya çok hızlı koyuyorlar. Bir proje geldiği zaman biz diyoruz ki bu konuda bizim güvenilir çözüm ortağımız budur. Türkiye bu anlamda çok ciddi yol alıyor. Neden? Çünkü biz bir ekosistem oluşturmuşuz. Türkiye'nin ihtiyacı aslında bir anlamda bu. Bir katalog yapılsa, hangi sektörde kim varsa bu katalogda yer alsa… Bursa'daki üretici aynı sektörde olsa bile Konya'dakini tanımıyor, Konya'daki Sakarya'dakini tanımıyor, Sakarya'daki de Çerkezköy'dekini tanımıyor. Yani ekosistem birbirinden bağımsız. Bu çok önemli. Çünkü şunu size sağlıyor. Bir proje süresini bir yıldan belki iki aya indiriyorsunuz. Kaynak israfını azaltıyorsunuz. Ve projeleri copy-paste yaparak, çok küçük değişiklik ve adaptasyonlarla canlıya geçirdiğinizde bir fabrikanın üretimini hızlandırıyorsunuz.
Bu konuda yazılım çözüm ortaklarıyla bizim diyaloğumuz şöyle ilerliyor: Donanımla yazılım konuşması için gerekli olan bir APK, bir SDK ve bir veri tabanı entegrasyonu gerekiyor. Bu bir web servisi olabilir. Database entegrasyonu ise SAP'den Oracle'ına, SQL'inden başka açık kaynak koduna kadar olabilir. Biz bu donanıma çok hâkim olduğumuz için de o sürecin de hızlanmasını ve yüksek performans alınmasını sağlıyoruz. Yani ilk defa çalışmıyor. Sistem hem donanım hem yazılım olarak çok iyi konuştuğu için, sürece geçmişten beri çok hâkim olduğumuz için başarılı çözümler çıkıyor. Çözüm demek sadece ikisini birleştirmek değil. Buradaki yüksek performans, sahaya sürülme hızı, başarım süresi de önemli.
Evet biz çok başarılı işler yapıyoruz. Neden? Çünkü deneyimlerimiz yüksek. Şimdi bir hastanede deniyoruz. Mikrofonun ses kalitesini yükseltmemiz lazım. Neden? Çünkü konuştuğumuzu metne dönüştürmemiz lazım. Dönüşürken de mikrofon kalitesi önem kazanıyor. İçindeki çipe, arka taraftaki GPS koordinat bilgisinin kısa mesafe olmasına kadar çok fazla detayla ilgileniyoruz. Bu kadar detayla ilgileniyor olmamız Türkiye'deki müşterilerimiz için çok büyük bir lüks.
Havalimanında yeni bir projemiz var. Ürünü sıfırdan tasarlıyoruz. Bir mobil araç, tekerleklerinden akü grubunun seviyesine kadar, asansöre binme mesafesine kadar o kadar çok detayla uğraşıyoruz ki... Bunu Türkiye'de bir firmanın yurt dışına yaptırma şansı çok zor. Konuştuğumuz adet belki 100 adet. Bu rakam küçük sayılmaz. Çünkü kapsamlı bir iş. Ama yurt dışındaki üreticinin bu 100 adetle uğraşacak ne vakti ne enerjisi ne de önem derecesi var. Bu bizi büyütüyor. Çünkü biz bunu yapmaya 1 ile başlamıştık. 10'a çıktık, 100'e çıktık. İnşallah belki 1000'li adetlere de çıkarız. Ve bu ürünü hangi sektörde, yatay dikeyde nasıl konumlayabiliriz ona bakıyoruz.
Murat PEHLİVAN: Yani aslında katma değer üretiyorsunuz.
Murat YÜCEL: Evet ve bizim için çok önemli bu. Çünkü herkes şunu soruyor. İşlemciyi siz mi üretiyorsunuz? Bu anlamlı bir soru değil. Hayır, biz üretmiyoruz. Benzini de biz üretmiyoruz ama kullanıyoruz. Çünkü bizim için önemli olan bundan nasıl fayda elde ettiğimiz. Yani konuştuğumuz bu odada bir elektrik yanıyor. Hiçbirimizin hidroelektrik santrali yok. Ama bu ışığı biz kullanıyoruz. Yani her şeyi sizin üretmeniz, geliştirmeniz gerekmiyor. Bu soruları aşmamız lazım. Evet dünyanın en büyük markalarının tasarımını Türkler yapıyor. Ama o markalar parayı kazanıyor. Buna takılmadan önümüze bakmalıyız. Dar bir alana takılmamak lazım.
Aykut SEYREK: Ortalık yangın yeri. Metaverseler, yapay zekalar yarışıyor. Technopc olarak burada neredesiniz?
Murat YÜCEL: Yapay zekâ, metaverse ve diğer konularda bizim yapmamız gereken şey bunları destekleyecek yüksek kapasiteli performanslı cihazlardır. Orada iki şey yapıyoruz. Biri yüksek hesaplama sistemleri ve işlem yapan workstationlar, sunucular. Diğeri ise IoT sistemleri. Bunların çok performanslı olmasına gerek yok. Dayanıklı çalışan uçtaki bir CNC'yi yöneten, üretim bandını yöneten sistemler bizim uzmanlıklarımız. O tarafta da endüstri standartlarını destekleyen sistemlere doğru ilerliyoruz. Bunu yaparken de dünyanın değişik ülkelerindeki değişik fuarlara gidiyoruz. Almanya'daki Gömülü Sistem Fuarına da gidiyoruz, uzak doğrudaki başka bir fuara da. Yılda en az 10 fuar geziyoruz. Böylece Dünya nereye gidiyor? Technopc’nin ne yapması lazım? Çünkü bu vizyon çok önemli. Ülkenin buna ihtiyacı var. Yoksa dört tane bilgisayar yaptık, televizyona da ilan verdik. Biz bundan şu kadar satıyoruz. Evet bir ticaret ama sürdürülebilir mi ve katma değer anlamında bize ne katar? Ülkenin buna ihtiyacı yok. Daha çok katma değer üreten bizi ve iş ortaklarımızı rekabette ön plana çıkaracak ürünlerde ilerlememiz gerekiyor.
Murat PEHLİVAN: Peki, 25. yılınızı kutluyorsunuz. Neler hissediyorsunuz?
Murat YÜCEL: En başta mutluyuz, gururluyuz. Birçok global marka adına ürün aldık, sattık. Türkiye'den bir markanın çıkması, bu markanın birçok yerde olması, kurumlar tarafından davet edilmesi… Ürün bilgilendirme, her sektörden teklif talepleri... Bizim için gurur verici bir şey bu! Gururla iyi ki yaptık diyoruz. Üretmek, üretmenin dışında markalaşmak. Biz birinci kuşağız. Öğreniyoruz. Ama ekibimiz sağ olsun 15 yıldır, 20 yıldır yanımızda olan arkadaşlarımız var. Onların destekleriyle, emekleriyle, yeni katılan arkadaşlarla beraber iyi ki yapmışız diyoruz. Elimizden geleni de sonuna kadar yapmaya devam edeceğiz ve yapacağız inşallah.