• Biz Kimiz
  • Künye
logo
MEDOC
logo
  • Anasayfa
  • ICT Etkinlik
  • Gündem
  • Bilişim
  • Telekom
  • Savunma
  • Enerji
  • e-Mobilite
  • Oyun
  • Kariyer
  • Röportaj
  • Dergi
  • Yazarlarımız
MEDOC
  1. Anasayfa
  2. Röportaj
  3. "Türk şirketleri olarak güçlerimizi birleştirip dünya pazarlarına açılmalıyız"

"Türk şirketleri olarak güçlerimizi birleştirip dünya pazarlarına açılmalıyız"

ICT Media ICT Media
10 Mart 2023 11:47
Paylaş

Murat PEHLİVAN: Açık Açık programı için bugün farklı bir mekandayız. ODTÜ Teknokent’te Nart Bilişim Hizmetleri Kurucusu ve Genel Müdürü Taha Yaycı Bey ile beraberiz. Açık Açık programını genelde stüdyoda yapıyoruz ama bu defa bir değişiklik olsun diyerek sahaya indik. Taha Bey 2007 yılından beri sektördesiniz, o günden bu yana neler yaptınız?

Taha YAYCI: 2007’yi tam olarak anımsamak zor, üzerinden uzun süre geçti. Şirketi resmi olarak kurmadan önce de faaliyetlerimiz vardı. 2007’den bu yana Jandarma İstihbarat ile çalıştık, telefon dinleme sistemini yaptık. O zamanlar Avea’ydı adı, şimdi Türk Telekom Mobil oldu. Onlarla çalıştık. Telekom sektöründe faaliyet gösterdik. Turkcell ile çalıştık. Bizim asli hedefimiz özel yazılımlar geliştirmekti hep; yani çok farklı sektörlerde insanların çok kolaylıkla yapamayacağı, kritik öneme sahip, çok kullanıcısı olan, çok işlem gerektiren yazılımlar yapmaktı. Niş yazılımlar yapmaktı. Öyle de yaptık. Sağlık Bakanlığı ile çalıştık. İlaç takip sistemini gerçekleştirdik. Turkcell ile neredeyse 14 senedir süren bir iş birliği neticesinde, ‘STAR SUITE’ diye bir yazılımımız var. Turkcell’in networkünü yöneten bir yazılım. Bugüne kadar genelde özel müşteriler, sınırlı sayıda özel ihtiyaçlar ve terzi işi diyebileceğimiz yazılımlar yaptık.

Murat PEHLİVAN: Peki, Taha Yaycı kim? Biraz kendinizden bahseder misiniz?

Taha YAYCI: Sakaryalıyım. Abhaz kökenliyim, Kafkas kökenliyim. Bir öğretmen ve bir ev hanımının oğluyum, bir kız kardeşim var. Evliyim. Kız kardeşim de eşim de avukat. Yani avukatlar arasında sıkışmış durumdayım! Sakarya Anadolu Lisesi sonrasında ise Kocaeli Körfez Fen Lisesi’nde okudum. Hayatım genelde yatılı geçti. Oradan, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Matematik Bölümünü tamamladım. Değişik özel şirketlerde yazılımcı olarak çalıştım. En son çalıştığım Avea’dan ayrılıp kendi şirketimi ortağımla beraber kurduk. 2013 senesinde ortağımla ayrıldık, ben Nart Bilişim Hizmetleri’nin tek sahibi olarak yoluma devam ettim. Yazılım tarafını seviyorum, yazılımcılıktan geldiğim için de teknik tarafta kalmayı seviyorum.

Murat PEHLİVAN: Hala kod yazıyorum diyorsunuz yani...

Taha YAYCI: Artık çocuklar yazdırmıyor bana sağ olsunlar. Ama yazdığım zaman daha eskimediğimi yaşlanmadığımı anlıyorum.

Murat PEHLİVAN: Nart çatısı altında TechNarts diye bir markanız var. Orada benim dikkatimi çeken mottonuz, ‘Teknoloji bir sanattır.’ Teknoloji gerçekten sanat mı?

Taha YAYCI: Teknoloji geliştirmek bir sanat gerçekten. Bir işi yaparken önemli olan şey yaptığınız işin kalitesi. Her yaptığınız iş mükemmel kalitede olmak zorunda değil ama eğer siz de bizim gibi niş işleri tercih ediyorsanız işinizi bir sanat terakki etmeniz lazım. Hem görsellik hem fonksiyonalite için biraz gönlünüzü koymanız lazım. Yaptığınız şeye gönlünüzü koyduğunuzda bu bir sanat haline geliyor zaten. Bu nedenle biz de ‘Teknoloji bir sanattır.’ mottosunu belirledik. Tam o sebeple de kendi elemanımızı yetiştiriyoruz, takriben 9 senedir dışarıdan eleman almıyoruz. İkinci sınıfı tamamlayan öğrencilerden uzun süreler içinde mülakatlar yapıp stajyerler alıyoruz. 30 iş günü süren stajlarda onlara proje veriyor ve bu projelerin raporlarını alıyoruz. Bu raporlar neticesinde bir kısmına yarı zamanlı iş teklif ediyoruz. Öğrenciler, 2 günden az olmamak kaydıyla bir sene boyunca şirketimize gelip teknoloji öğreniyorlar. Okulda aldıkları teorik bilgilerin burada uygulamalarını yaptırıyoruz ve sonra yine bir elemeye tabi tutuyoruz. Bir kısmı uzman yarı zamanlı personel oluyorlar. Dördüncü sınıfta bu sefer müşterilerimizi ve yaptığımız projeleri öğretiyoruz, tekrar elemeye tabi tutuyor ve iş teklifi yapıyoruz. Teklifimizi kabul eden arkadaşlar işe başladıkları anda hem müşterilerimize hem de kullandığımız teknoloji ve projelere hakim oldukları için çok hızlı bir şekilde kod geliştirmeye devam ediyorlar. Tabii bu sürecimiz iki sene sürdüğü için hem şirket kültürüne adapte oluyorlar hem de şirket kültürüne katkıda bulunuyorlar.

Murat PEHLİVAN: Aslında bir nevi ahilik yaptığınızın farkında mısınız?

Taha YAYCI: Evet, ahiliğe çok benziyor gerçekten.

Murat PEHLİVAN: Çıraklık, kalfalık, ustalık süreçlerini gençler okurken öğreniyorlar. Tebrik ederim. Umarım bu çalışma şekliniz diğer firmalara örnek olur. Telekom sektöründe hem Turkcell ile hem de Türk Telekom ile çalışıyorsunuz. Sektöre ne tür ürünler geliştiriyorsunuz?

Taha YAYCI: Telekom sektöründe niş projelerde çalışıyoruz. Son 14 senedir Turkcell mühendisleri ile birlikte geliştirdiğimiz bir projemiz var. Bu projeyi Turkcell mühendisleri ile geliştirdiğimiz için %50’si oradaki arkadaşlara ait diye addediyorum. Bu projede Turkcell networkünün değişik domainlerdeki fixed line tarafında hem de mobil tarafta topolojisini çıkartıp canlı olarak alarmları dinleyip bu alarmların topolojik korelasyonunu yapıp kaynak neden analizi yapıyoruz. Birkaç örnek vereyim isterseniz daha anlaşılır olur.

Depremde, tabii bazı kesintiler oluyor ama bu kesintilerden kaynaklı ciddi bir alarm akışı oluyor. Bu alarmların içerisinde mühendis arkadaşlar kayboluyorlar çünkü milyonlarca alarm geliyor. Bizim sistemimiz hem envantere gidiyor hem de bu alarmları canlı olarak dinleyip bu networkleri koordine edip alarmların kaynağının nereden olduğunu tespit ediyor. Diyor ki, “Şu noktada problem var, bu noktadaki problemlerden dolayı 1 milyon alarm geliyor ama problemin kaynağı burası.” Onu yaptıktan sonra, o bölgenin bakım destek ekiplerine anlık olarak bir iş emri açıyor ve oradaki bakım destek elemanları direkt kaynağına gidip problemi düzeltmeye çalışıyorlar. Tabii çok değerli bir veri olduğu için bu veriyi sadece bu iş için kullanmıyoruz. Network simülasyonu, planlama ve rezervasyon yapmak için de kullanıyoruz. Ayrıca SLA takibi yapıyoruz. Yani kurumsal müşterilere verdiğimiz hizmet seviyesi anlaşması gereğince onların erişilebilirliğini belli bir oranda tutuyor ve bunun hesaplamalarını yapıyoruz. Bunları da değişik katmanlarda yapıyoruz. Depremde sistemi anlık izliyor olmak çok faydalı oldu. Çok büyük bir deprem, çok büyük bir felaketti yaşadığımız. Allah milletimize yardımcı olsun. Bir problemin kaynağını tespit etmekle vakit kaybetmediğiniz zaman en azından müdahale edebileceğiniz yerlere önem ve öncelik derecelerine göre müdahale edebiliyorsunuz. Telekom sektöründe sadece Turkcell ile değil Türk Telekom ile de çalışıyoruz. Aynı şekilde orada da TART diye bir projemiz var, kurumsal müşterilerin trafik verilerini analiz ediyoruz. Depremde faydasını gördük, her şeyin bir faydası var özellikle felaket anlarında. Bu yaptığımız yazılımlarla bakım destek maliyetlerini azaltıyoruz. Mühendislerin bir Excel mühendisliği yapmaktan çıkıp onlara gerçekten kendi işlerini yapabilmelerini sağlayacak zamanı kazandırıyoruz. Ayrıca Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi’nde Yönetim Kurulu Üyesiyim. Orada da telekomünikasyon ve haberleşme konusunda bir eko sistemimiz var. Donanım, yazılım ve altyapı konularında üç ana başlıkta çalışan firmaları bir araya getirdik, 160’ın üzerinde üyemiz var. Bir araya gelip sürekli entegre projeler yapıyoruz. Sadece Türkiye içerisindeki ihtiyaçları karşılamak değil yurtdışına da ürün üretmek, ürün satabilmek amacıyla bir kümelenme kurmuş durumdayız.

Murat PEHLİVAN: HTK ile ULAK rakip mi?

Taha YAYCI: Değiller. Zaten Ulak, HTK’nın bir üyesi. İş ortaklığı da yapıyoruz ve birbirimizi destekliyoruz. Her ekosistemde olduğu gibi birbiriyle kesişen bazı kümelerimiz var, bu kümelerde de iş gereği bazen rekabete girebiliyoruz. Bu da gayet doğal. İşin kalitesini artıran da bir şey bu ama bunun özellikle kamuoyunda rekabet gibi yansıması hoş bir durum değil. Aslında böyle bir durum da yok. Depremde de söylendi ya, “O da bizim, bu da bizim, şu da bizim” diye. Aynı şekilde Ulak da bizim. Şunu düşünmek lazım mutlaka, sektör o kadar büyük ki bizim şu anda Türkiye’deki firmaların -Ulak dahil- hepsini birleştirdiğiniz zaman bile sektörün tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek durumda değiliz. O yüzden bu kadar büyük bir pastada kavga olması mümkün değil. Önemli olan şey bizim burada güçlerimizi birleştirip bunun karşılığını sadece Türkiye’den değil tüm dünyadan bekliyor olmamız.

TechNarts olarak biz de aynı şeyi hedefliyoruz. Turkcell’de çalışan yazılımımız tek başına Turkcell’de çalıştığı için bir proje ama bunun bir ürüne dönmesi lazım. Ürüne dönmesi için de bunun ikinci, üçüncü, dördüncü operatöre satılması lazım, modüler hale gelmesi lazım, arkasında bir pazarlama ekibinin bulunması lazım. Biz de yatırımlarımızı bu yönde yapıyoruz. Şu anda yurt dışı pazarına girebilmek için gerekli altyapımızı hazırlıyoruz, HTK üyesi birçok firma da aynı noktada. Operatörlerimize de hak veriyorum ben, Dünya’da 26 dolarlık bir ARPU değeri Türkiye’de 4 dolar yani bu dört dolarla telekom operatörleri yatırım mı yapsınlar? Operasyon mu yürütsünler? Çok zor gerçekten. O yüzden bizim de hedeflediğimiz yer sadece Türkiye’deki telekom operatörleri olmamalı, Dünya olmalı. Bunun için de belli endüstri standartları var ve ben özellikle Türk firmaları olarak bu endüstri standartlarını karşıladığımızı hatta bazı kısımlarda üstüne bile geçtiğimizi düşünüyorum, çünkü dünya devleri ile yarışıyoruz. Yani HP, HUAWEİ gibi markaların yazılımlarına, donanımlarına baktığımız zaman onları çok daha aşan yazılımlarımız, donanımlarımız olabiliyor. Onlarla yarışma konusunda tek problem şu: Onlar çok güçlüler, çok büyük bütçeleri var, Dünya’ya zaten yayılmış durumdalar. Biz biraz yolun başındayız ama eğer biraz yol kat edersek onların seviyesinden aşağı bir seviyede kalacağımızı düşünmüyorum.

Murat PEHLİVAN: Ben de aynı kanaatteyim. Tam tersi güç birliği yaparak birbirinizi taşımanız lazım, hep beraber bir yola girilmesi lazım. Evet, rekabet gerekli. Rekabet kaliteyi yükseltir. İyi bir rakibiniz varsa sizi de yukarı çıkartır. O yüzden rekabeti menfi anlamda değil müspet anlamda değerlendirmek lazım. Ürün demişken bize Star Suite’ten biraz bahseder misiniz?  

Taha YAYCI: Bizim için ürüne dönüşebilecek en iyi projemiz bu. Star Suite şöyle yapıyor: Bir fixed line ve GSM operatöründe değişik alanlar var. Birisi, SDH/WDM Fiber altyapısı, onun dışında fiber çekilemeyen yerlerde Radyolink Microwave altyapısı var, bölgesel toplama switchlerinin olduğu IP/ MPLS altyapısı var. Bu altyapıların hizmet verdiği de kurumsal müşteriler, e-müşterileri veya mobil var. Merkezdeki faturalama, lokasyon bulma gibi kısımlar Radyo Access Network tarafı da sahadaki baz istasyonu alanı, toplama alanı oluyor. Biz, bu domainlerin hemen hemen hepsinde çalışıyoruz ve üç tane ana görevimiz var. Birincisi, operatörden herhangi bir input almadan alabildiğimiz tüm verileri network yönetim sistemlerinden alıp alamadığımız bazı verileri direkt cihazlara ulaşıp alıp bununla birlikte operatörün kendi iç bilgileri ile de bunları harmanlıyoruz. Mesela, müşteri bilgisi gibi, o bölgeye hizmet eden bakım çözüm ortağının bilgisi gibi, planlanmış görevler gibi yani yüzün üzerinde entegrasyonumuz var Star’da sadece. Turkcell‘den bu bilgilerin hepsini ham bir şekilde alıyoruz, değişik akıllı algoritmalardan geçiriyor ve ortaya bir topoloji çıkarıyoruz. Hem kendi domaininin içerisinde WDM topolojisini hem de WDM topolojisinin hizmet verdiği üstündeki topoloji ile arasındaki ilişkiyi çıkartıyoruz. Biz bir envanter çıkarmıyoruz aslında. Hem fiziksel hem sanal olarak bağlantıları da ortaya çıkardığımız için topoloji çıkarmış oluyoruz. Birinci fonksiyonalitemiz bu. İkincisi sistemden olayları dinliyoruz.

Olaylar üç şekilde anlatılabilir, bir tanesi kesinti alarmları, bir tanesi kalite alarmları, diğerleri performans verileri. Kesinti alarmları ve kalite alarmlarını canlı dinliyoruz. Performans verileri de çok büyük veriler olduğu için belirli aralıklarla sistemden çekiyoruz. Kesinti alarmlarını anlık olarak bu topolojinin üzerine yansıtarak korelasyonunu yaparak kaynak-neden analizi yapıyoruz yani problemin kaynağını tespit ediyoruz. Bununla beraber bunun etkilerini de ortaya çıkarıyoruz. Diyelim ki burada bir problem oldu, bir switchten, bir kablo yerinden çıktığı için bütün sistemde bir yangın varmış gibi gözüküyor ama bu neyi etkiledi? Hangi müşterileri etkiledi? Hangi devreleri etkiledi? Ve bunlar ne kadar önemli ve öncelikle bunların yedekleri var mı? Yedek bir yerden buna data transfer edebilir miyiz? Edemez miyiz? Birçok bilgiyi değerlendirerek planlanmış bir görev mi? Değil mi?... Birçok bilgiyi değerlendirerek bunun çıktılarını merkeze, alarm yönetim sistemine gönderiyoruz. Kalite alarmlarında da aynı şekilde real time çalışıyoruz. Performans verilerinde ise asıl amacımız ileride oluşabilecek problemleri önceden tespit edebilmek ve bu problemlerin oluşmasını engellemek için raporlamalar yapıyoruz. Sistemin üçüncü bacağında bu değerli veriler kullanılarak değişik araçlar geliştirildi. Bunların bazıları planlama departmanının kullanabileceği araçlar. Yani yeni bir devre tesis ederken en hızlı yolu veya en tutarlı yolu bulmak, o tutarlı veya hızlı yoldan birini seçerek bunların kortlarını başka birisi kullanmasın diye onlara rezerve etmek ve sistemi devreye alırken tek bir tuşla devreye almak üzerine kurulu low level design tool’umuz var. Normalde bu işler bir mühendis için 1-1,5 ay zaman alıyorken şu anda bir saniyede yapılabilir yani tek bir tuşa basarak bu Turkcell’de yapılabiliyor. Onun dışında bir SLA takip yazılımımız var çok önemli bir yazılım yani her seviyede hem fiziksel networkte hem devre seviyesinde hem müşteri seviyesinde hizmet seviyesi anlaşması istatistiklerini çıkartabiliyoruz. Böylece bir kurumla hizmet seviyesi anlaşması yapabiliyoruz ve verdiğimiz hizmetin raporlamalarını yapıp eğer bu hizmet standartların altında bir hizmet verdiysek de bunun sebebinin kim olduğunu net bir şekilde tespit edip gerekirse back to back anlaşmalarla bunu bakım-çözüm ortağımıza yansıtabiliyoruz Turkcell adına. SLA’in dışında bir de Impact analizi dediğimiz network simülatörümüz var yani herhangi bir t anında planlanmış vazifelere bakıp belirlenen noktalar kesilirse eğer sistem ne hale gelir? Kimler etkilenir? Sorusunun cevabını bulabiliyoruz burada. Çok detaylı analizler de yapabiliyoruz yani planlanmış görevler için çok önemli bir tool bu çünkü bir bölgede bir kesinti yapmanız gerekiyor, bir kablo yenilemeniz gerekiyor ve bunun bir etkisi olmuyor ama aynı anda başka bir bölgede bir kesinti daha planlandığında ve bu ikisi aynı anda yapıldığında bölge komple çökebiliyor. Bunu ancak bir yazılımla çıkartabiliyorsunuz ve bu yazılım bizim elimizde var şu anda. Bu şekilde uzun zamanda gelişen bir yazılım ve gelişmeye devam ediyor.

Murat PEHLİVAN: Anlattığınıza göre çok kapsamlı bir ürün. Veriyi canlı işleyip ortaya çıkartıyorsunuz.

Taha YAYCI: Canlı izliyor, işlemleri genelde anlık yapıyoruz. Performansla alakalı değişik AR-GE projelerimiz de var. Mesela TÜBİTAK projelerimiz var. Genelde big datayı analiz ederek bazı tahminlemeler yapmak üzerine projelerde çalışıyoruz. Bunlardan bir tanesi performans verilerinden kesinti tahminleri yapabilmek. Cihazlardan topladığımız performans verileri çok büyük veriler, GB’larca veriler yani 15 dakikalık veri 500 GB gibi bir büyüklüğü var. Bu verilerden bazı patternler ortaya çıkararak bu patternler kesintiye sebep veriyorsa bunları tespit ediyoruz. Çünkü elimizde 14 senelik bir veri var. Bu patternler kesintiye sebep veriyorsa kesinti olmadan çok daha önce bunları tespit edip, tahminleyip bu kesintilerin olmasını engellemek üzerine bazı çalışmalarımız var. TÜBİTAK’la bunun bir ön çalışmasını yaptık. Bir 1507 projesiyle bir de 1501 projesi ile bunun algoritmasını yazdık. Şu anda bir Horizon Projesi yazıyoruz bunu ürünleştirmek üzerine. Ayrıca AR-GE projelerimiz de devam ediyor.

Murat PEHLİVAN: Türkiye’de AR-GE kültürü henüz yeni yeni oturuyor. Bir ürünün altyapısını AR-GE’sini yapmadıysanız bu ürüne aslında sahip değilsiniz. Bu gerçeğin yeni yeni farkına varıyoruz. Bu durum konvansiyonel üretim yapanlar için de geçerli. Bu kültürü inovasyonla daha da geliştirirsek global pazarlarda yer bulma konusunda daha hızlı sonuç alırız diye düşünüyorum. Peki başka AR-GE projesi var mı?

Taha YAYCI: Başka AR-GE projelerimiz de var. İlaç takip sisteminden kazandığımız know how ile geliştirdiğimiz, kuralları dışarıdan tanımlanabilir bir projemiz var.

Murat PEHLİVAN: Kuralları dışarıdan ne demek?

Taha YAYCI: Türkiye’deki ilaç takip sistemi kuralları sistemin içerisine gömülü halde çalışıyor ama her ülkenin tedarik zinciri kuralları birbirinden farklı olduğu için biz ilaç takip sistemiyle benzer bir ürünü başka bir ülkeye uygulamak istersek yeniden yazmak zorunda kalacağız. Halbuki bunun kuralları dışarıdan tanımlanabilir halde olursa implementasyon süresi dramatik bir şekilde düşüyor. Onunla alakalı da bir şu an AR-GE projemiz devam ediyor.

Murat PEHLİVAN: Sektörel rekabetin özellikle global anlamda, uluslararası pazara çıkış noktasında olması lazım. Haberleşme sektörü dediğimiz sektörde üç tane ana oyuncumuz var, operatörümüz var. Hepimiz buraya bir şey satmak için uğraşırsak üç gün sonra pazar bitecek.

Taha YAYCI: Çok yaklaştı bitmeye zaten.

Murat PEHLİVAN: Sektör doygunluğa ulaşmaya başladı. Yurt dışına kıyasla Türkiye’ye baktığınız zaman hem ARPU değerleri düşük hem de operatörlerin ihtiyaçlarına yönelik AR-GE faaliyetleri yaptıklarını biliyoruz. Burada HTK önemli hale geliyor. TechNarts özelinde sormuş olayım, sektörel akademik faaliyetleriniz ve global pazara açılma ile ilgili neler yapıyorsunuz? Öngörü ve hedefleriniz nelerdir?

Taha YAYCI: AR-GE faaliyetleri ile alakalı birçok üniversitede gerçekten değerli hocalarımız var. Özellikle bizim sektörümüzde şu anda revaçta olan machine learning tarafı var. Machine learning bizim için veriyi değerlendirmek amacıyla akademik desteğe ihtiyaç duyduğumuz bir alan. İkincisi sektörel bilgiye ihtiyaç duyuyoruz. Veri değerlendirmenin teknik yönünün dışında ayrıca bu verinin anlamlandırması da önemli. Yani anlamlandırma konusunda sektörel bilgeye de ihtiyaç duyuyoruz. Bu bilgiyi hem operatörlerde konuyu çalışan arkadaşlarımızdan alıyoruz hem de HTK’da konusunda uzman olan firmalarla iş birliği yaparak kazanıyoruz. Ama ikinci mevzu da şu; bu globale taşınma mevzusu çok daha önemli bir mevzu. Çünkü bir şey satamadığınız müddetçe ne kadar iyi yaptığınızın çok bir önemi olmuyor. Yani problem burada. Bunun bir şekilde satılabilir olması lazım. Bu iş çok adaletli bir iş değil, satış işi yani. Ürününüzün iyi olması onun çok iyi satılacağını göstermediği gibi kötü olması da onun satılmayacağını göstermez. Son zamanlarda özellikle HTK ile beraber birçok aksiyon alıyoruz. Yurtdışına gidiyoruz, değişik B2B görüşmeler yapıyoruz, değişik firmalarla iş birliği yapabilmek için masaya oturuyoruz ve görüyoruz ki aslında biz kendimizi küçük görüyoruz. Yani yaptığımız işlerle zaten ekonomik olarak yarışabilir durumdayız. Türkiye’nin ekonomisi ve kurdan dolayı zaten çok ciddi bir rekabet imkânımız var ama bunun dezavantajı da var. Çünkü çalıştırdığımız know how sahibi çocukları kaybediyoruz. Şimdi bu taraf, eğitmemiz gereken bir şey ama bizim tek başımıza yapabileceğimiz bir şey değil. Ülkece devletin de içinde bulunduğu stratejilerle geliştirilmesi gereken bir şey. Bizim, şirketler olarak yapabileceğimiz dünyaya açılma konusunda daha çok kişiye ulaşıp, daha çok görüşme yapıp networkümüzü birbirimizle paylaşıp ürünlerimizi bir şekilde görmelerini sağlamak. Türklere yazılım konusunda zaten güveniyorlar. Dünyada ciddi bir prestijimiz var Türkler olarak. Ama ürün olarak güvenmiyorlar. Yani bu şey gibi; biri bir kurum veya şirkette çalışmak istediği zaman bazen diyor ki evet bu üç tane çocuk çok zekiler, çok iyiler, çok iyi yazılım yapıyorlar ama kurumsal değiller. İşte üç gün sonra bu üç çocuktan bir tanesi kaza geçirse ne olacak gibi bir bakış açısıyla Türkiye’ye bakıyor yurt dışındakiler. O yüzden bunu kırabilmek için aslında ürünlerimizi bir yerlerde konumlandırmamız lazım ve sadece benim değil HTK’ya üye olan başka bir firmanın ürününü konumlandırması benim sonradan oraya ürün konumlandırmamı kolaylaştıracak. O yüzden birbirimize destek olmak ve rekabet öncesi bu kümelenmeyi değerli kılmak zorundayız. Bu sayede bir süre sonra, belki birinci satışımız çok zor olacak ama ikinci satışımız birinci satışımızdan %50 daha kolay olacak. Üçüncü satış ondan da %50 kolay olacak yani daha da kolaylaşacak. Zaman içerisinde hızlanarak kolaylaşacak. Nart Bilişim olarak şu anda pazarlama tarafına, satış tarafına, networkün kurulması ekosistemin oluşturulması, projelerimizin ürünleştirilmesi konularına yöneldik; bu konuda Türkiye’de bir bilinç oluştu artık.

Eskiden project management çok önemli bir şeydi. Şimdi yavaş yavaş product management’e gelmeye başladık. İnsanların bu konuda farkındalık seviyesi yükseldi. İnsanlar bu konuya değer vermeye başladılar. Biz de aynı şekilde Nart Bilişim olarak projelerimizi ürüne çevirebilmek için gerekli alt yapısal çalışmaları yapıyoruz.

Murat PEHLİVAN: Ulaştırma Bakanlığı AR-GE Daire Başkanlığının haberleşme sektörüne yönelik bir fonu var. Bu fon nasıl kullanılıyor? Türkiye çok büyük bir felaket yaşadı. Deprem felaketinden 11 il etkilendi. UDHAM ne yapsın da haberleşme sektörünü bu bölgelere taşısın? Bölgeden batı illerine göçler başladı. Deprem bölgesindeki insanımızı, beyaz yakalıları, proje yapacak insanları nasıl yerinde tutacağız? Sektörün nasıl bir aksiyon alması gerekir? 

Taha YAYCI: 99 depremini yaşadığım için biliyorum. 99’da depremden sonra neredeyse şehrin yarısı boşaldı. İnsanların yarısı memleketine döndü. Bunların içinde çok değerli, Sakarya’yı Sakarya yapan insanlar da vardı ve Sakarya kaybetti. Sakarya sadece deprem anında kaybetmedi, depremden sonraki gelişmelerle de kaybetti. Ama şöyle bir avantajımız oldu. Herhalde Sakarya’yı sevdiklerinden ya da seneler içerisinde oraya alıştıklarından ve memleket olarak gördüklerinden bir sene sonra geri dönüşler başladı. İşte Sakarya o zaman kalkındı. Yani o değerli insanlar geri döndüğü zaman yenilenmeye başladı ve o zaman kalkınmaya başladı. Şimdi bunu bir tecrübe olarak almamız lazım. Bu deprem Adapazarı’nda yaşanan depremin katbekat daha fazlası. Orada da insanlar can havliyle tabii ki bir sığınacak yer arıyorlar. Sığınacak yerlerde genelde bir akrabalarının yanı oluyor ya da Ankara, İstanbul gibi büyük şehirler oluyor. Bu da o illerin gelişmesini engelleyecek bir durum. Bunun önüne geçebilmek için yapılması gereken ve yapılabilecek her şey yapılmalı. Sektörümüzde haberleşme çok önemli, haberleşme altyapıdır. Özellikle haberleşme konusunda beyaz yakalı insanların deprem bölgesindeki illerde kalmalarının teşvik edilmesi için oralarda projeler yapılmalı. Lokal projeler yapılmalı. O bölgelerin yaralarını daha hızlı sarmalarını sağlayacak operasyon hizmetlerinin daha az yük getirmesini sağlayacak projelerle kalkındırılması hızlandırılmalı. Bunu da uzaktan yapmaktansa orada yerleşik insanlarla yapmayı tercih etmeliyiz. Ankara’dan yapabileceğimiz şeylerden biri UDHAM’ın sağladığı fonu kullanmak olabilir. Bir ulusal strateji belirlenebilir o bölgeler için ve biz de neticede UDHAM’a bağlıyız. Ankara ve İstanbul firmaları olarak o bölgelere destek, mentörlük, gerekirse maddi gerekirse manevi destekler vererek oradaki projeleri ayağa kaldırmamız gerekiyor.

Murat PEHLİVAN: Çok teşekkür ediyoruz Taha Bey, ilave etmek istediğiniz bir şey var mı?

Taha YAYCI: Şu anda tek bir odağımız var o da deprem. Dünya’nın en büyük depremini geçirdi. Bu nedenle, diğer konuların hepsi bizim için artık nüans. O yüzden 99 depremini yaşamış birisi olarak söylüyorum daha yolun başındayız. İlk bir ay can havli dönemi. Sonra o yaraları sarma işi çok uzun süren, psikolojik etkileri olan, maddi ve manevi, ülkesel ve kültürel etkileri olan bir süreç. Bu süreçte Allah yardımcımız olsun. Türk milleti olarak biz 5000 senelik bir milletiz, çok badireler atlattık. Bunu da atlatacağız Allah’ın izniyle ama inşallah insanlar bir araya gelir, güçlerini birleştirir ve kısa sürede atlatırız.

 

Dergimizde özetine yer verdiğimiz programın tamamını ICT MEDIA TV youtube kanalından izleyebilirsiniz.

Paylaş
TechNarts TART Taha Yaycı Nart Bilişim Hizmetleri Murat Pehlivan

Röportaj Kategorisinin En Yenileri

“Yakınsama teknolojileriyle sabit iletişim altyapısını mobil dünyayla bir araya getiriyoruz”
“Yakınsama teknolojileriyle sabit iletişim altyapısını mobil dünyayla bir araya getiriyoruz”
16 Haziran 2025 10:23
"Dijital Dönüşüm Değil, Yapay Zekâ Dönüşümüne Odaklanmalıyız"
7 Mayıs 2025 16:49
"Veriye Dayalı Reklamcılıkta Dünyanın En Büyük Teknolojisine Sahibiz"
4 Nisan 2025 14:48
“Türkiye’yi Teknoloji Üssü Haline Getirmeye Çalışıyoruz”
“Türkiye’yi Teknoloji Üssü Haline Getirmeye Çalışıyoruz”
4 Nisan 2025 14:34
"2 Trilyon Dolarlık Pazara Türk Çözümü”
6 Mart 2025 10:25
YAPAY ZEKÂ SİSTEMLERİ, KİŞİSEL VERİ İHLALLERİ VE ALGORİTMİK ÖNYARGI GİBİ RİSKLER BARINDIRIYOR
YAPAY ZEKÂ SİSTEMLERİ, KİŞİSEL VERİ İHLALLERİ VE ALGORİTMİK ÖNYARGI GİBİ RİSKLER BARINDIRIYOR
6 Şubat 2025 15:18
ICT MEDIA DERGİSİ HAZİRAN 2025 SAYISI ÇIKTI!
Dergi

ICT MEDIA DERGİSİ HAZİRAN 2025 SAYISI ÇIKTI!

Copyright © 2022. All Rights Reserved. Paragon Teknoloji

Webmail

play store app store

Bu websitesi Odeaweb sunucularında barındırılmaktadır.