
Angora Networks, yüzde 100 yerli sermayeyle kurulduğu 2016 yılından buyana network teknolojileri alanında tasarım, üretim, satış ve pazarlama faaliyetleri yürütüyor. Bugüne kadar yabancı markaların satıldığı bir pazara “Yerli Akıl, Küresel Teknoloji” mottosuyla hem katma değeri hem kalitesi hem de teknolojisi yüksek ürünler sunuyor. Angora Networks Genel Müdürü Levent KILIÇ, bilgi iletişim teknolojileri alanında faaliyet gösteren yerli firmalara verilecek en büyük desteğin, o firmanın ürünlerini kullanmak olduğunu vurguladı. KILIÇ, ICT MEDIA TV youtube kanalında yayınlanan Murat PEHLİVAN ile Açık Açık Programı’na konuk oldu. Dergimizde özetine yer verdiğimiz programın tamamını ICT MEDIA TV youtube kanalından izleyebilirsiniz.
Murat PEHLİVAN: Angora Network’ün yaptığı kıymetli işleri biliyoruz. Ülkemizin çok ihtiyacı olan ve çok tüketilen ürünleri siz kendi gayret ve çabalarınız ile üretiyorsunuz. İki ortak Angora Networks’ü neden kurdu, niye icat çıkarttınız?
Levent KILIÇ: 30 sene profesyonel çalıştım. Bu süre zarfında uluslararası birçok firmada değişik görevlerde bulundum. Taylan ile Cisco’da uzun yıllar bir arada çalıştık. Biz hep üretmenin bir değer yaratmanın kıymetine inandık. Çalıştığımız dönem içinde de biz bu teknolojilerin Türkiye’de üretilebilecek olduğunu, bunun için gereken insan kaynağı altyapısının olduğunu düşündük. Biraz da maceracı bir şeydi Türkiye’de böyle bir işe kalkışmak! Türkiye’den kurumsallaşabilmiş bir marka çıkarabilme hedefiyle, amacıyla, rüyasıyla bu işe kalkıştık. Network teknolojileri bizim en iyi bildiğimiz teknolojiler. Bu alanla ilgili ihtiyaçlar da sürekli. Uygulamalar gelişiyor, teknolojiler gelişiyor. Onlara adapte olabildiğiniz sürece potansiyel de var. En iyi bildiğimiz işte memleketimize nasıl bir değer yaratırız, nasıl bir kıymet üretiriz diye yola çıktık. Girişimcilik deneyimimiz de vardı. Onu da hayata geçirmeye çalıştık.
Murat PEHLİVAN: Peki bu girişimcilik deneyiminden memnun kaldınız mı?
Levent KILIÇ: Türkiye’de ekonomik ve politik olarak dönemsel sıkıntılar oluyor. Doğru zamanda mı işe başladık, doğru bir ekonomik piyasa da mı işe başladık vs. gibi birçok soru var. Bizim görüşümüz şu; hiçbir şey için doğru zaman diye bir şey yok aslında. Dolayısıyla başlamak gerekiyor önce. Evet, dönemden kaynaklanan zorluklar oluyor. Dünyadaki gelişmelerden kaynaklanan zorluklar oluyor. Ama bu yapacaklarınızı ertelemek ya da geciktirmek için bir sebep olmamalı diye düşünüp atladık işin içine. Mali müşavirimizin komik bir şeyi var. 30 sene profesyonel çalıştıktan sonra bazı konularda tartışırken bana “Sen daha yeni esnaf oldun, dur bakalım” diyor. Hep öğreniyoruz aslında, sürekli öğrenmedeyiz.
Murat PEHLİVAN: Zaman doğru mu değil mi, zamanla yarışmaya gerek yok! Karar verip harekete geçmek önemli. Sektör ve ülkemiz için çok kıymetli ürünler üretiyorsunuz. Bu ürünlerle ilgili bazı sorularım olacak. Türkiye’de özellikle kamunun ihtiyacı olan router switch konusu var. Bir dönem ülkemizde hiç üretilmiyordu ve hep ithal ediliyordu. Bildiğim kadarıyla sizinle birlikte bunu üreten İstanbul’da bir firmamız daha var. Başka router switch üreten firma var mı? Bu ürünün önemi ve özelliği nedir?
Levent KILIÇ: Bu ürünü üreten Türkiye’de iki firmayız şu an. Network işi vücudumuzda ki damarlar gibi… Network trafiğini vücuttaki kan gibi düşünürseniz o kanı taşıyan damarlar aslında network cihazlarıdır. Bunlara hiçbir zaman ihtiyaç bitmiyor. Her zaman yeni bina kurabilirsiniz, yeni yatırım yapabilirsiniz, yeni bir ev kurabilirsiniz. Artık her yerde ihtiyaç olan bir şey. Türkiye’de bunu yapacak insan kaynağı, bilgi birikimi, teknoloji de var. Her şey var. Yola çıkarken biz birkaç şeye dikkat çekmek istedik. Bunlardan bir tanesi sermayenin yerli oluşu, fikrin ve mülki hakların yerli oluşu… Bunlar bizim için kritik şeylerdi. Ayrıca fiziksel imalatın en ekonomik şekilde yapılması ayrı bir rekabet konusuydu. Bu alanda dünya firmaları ile rekabet ediyorsunuz o yüzden ekonomik üretim yapmak kritik bir konu. Dünya standartlarına uygun cihazlar yapmak önemli bir konuydu. Sadece Türkiye’de kullanılacak değil, dünyanın değişik yerlerinde de kullanılmaya hazır şekilde üretmek bizim için önemli bir konuydu.
Angora Networks’ün sermayesi %100 yerli, ürünlerimizin fikri ve mülkiyet hakları bize ait. Ürün yönetimi de biz de çok kritik bir konu. Yola çıkarken şunu görmüştük: Türkiye’de birçok araştırma geliştirme ürünü proje şeklinde kalıyor maalesef. Ürünleşemiyor, ticarileşemiyor. Bir projenin rafa konup ürün haline gelip satılabilmesi için geçtiği aşamalar da zorlanıyoruz ülke olarak. Belki üretmekle ilgili, ürünle ilgili deneyimimizin az olmasının bunda rolü var. Bu konuya da çok dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bir ürünü rafa koyduğumuz zaman onun sipariş edilebilir, testlerinin, dokümantasyonunun tamamlanmış olması, ürün fonksiyonlarının net olması gibi konularda titiz davranmaya çalışıyoruz. Diğer yerli üretici kardeşlerimizde dostlarımızda gördüğümüz en büyük aksaklık laboratuvarda daha proje aşamasında olan şeyleri ürün gibi sahaya çıkarmaya çalışmaları… Böyle olunca yerli ürün de çalışmıyor. Ama onlar ürün değil henüz daha ürünleşmemiş şeyler yani. Biz buna özellikle dikkat etmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla network teknolojileri standartlarının en oturmuş kısımdı switch kısmıydı. Yani her şeyi belli. Onu iyi şekilde yapmaya gayret ettik. Oradan başladık sonra arkadan da yeni ürünler ekleye ekleye bugünkü ürün portföyüne ulaştık.
Murat PEHLİVAN: Anlattıklarınızda karşımıza üç konu daha çıktı. Birincisi ürünleşme süreci, ikinci ve en önemli kısım standartlar. Çünkü dünya standartında üretim yapmamız lazım. Son olarak pazar meselesi. Pazar meselesi deyince de şöyle bir şey hep ifade ediliyor: “Tamam biz üreteceğiz de ama Türkiye’de pazar doygunluğu veya pazar bu kadar ürün için değer mi?” Gerçekten böyle mi? Bu şekilde mi bakmamız lazım?
Levent KILIÇ: Meseleye adım adım bakmak lazım. Yani biraz ölçeklenebilir şekilde yaklaşmak lazım. Kapasitemizi planlarken Türkiye’den örnek veriyorum. Biz bu sene 5 bin switch satarak başlayabiliriz dedik. Türkiye’de 50-100 bin switch satılıyor bir yılda. Ama biz birinci sene bunun 3-5 binine talip oluruz. Kapasitemizi de ona göre planlarız. İhtiyaç oldukça kapasiteyi arttırırız gibi bir yaklaşımla gittik. İlk başta çok büyük bir yatırım yapmadan bu işi nasıl kurtarırızı düşündük. Ama gereken pazar var Türkiye’de onu rahatlıkla söyleyebilirim.
Murat PEHLİVAN: Yani Türkiye pazarında oyuncu olmadan globali düşünmek doğru bir şey değil!
Levent KILIÇ: Evet. Zaten biz yurt dışına satış yaptık. Rusya’ya Azerbaycan’a Kazakistan’a… birçok yerlere ürün gönderdik. Hatta Kuzey Afrika’da birkaç yere de gönderdik. Buralara gittiğimizde bize gelen ilk soru “Kendi memleketinizde nerelerde kullanılıyor bu?” oldu. Türkiye pazarında yer almak bizim için çok büyük bir avantaj. Yerli bir üreticiye verilebilecek en büyük destek, onun ürünlerini kullanmaktır.
Murat PEHLİVAN: Evet kesinlikle! Peki standart işini nasıl çözdünüz?
Levent KILIÇ: Türkiye’de akredite Laboratuvarlar var. Cihazlarımızın uyması gereken elektriksel standartların testlerini buralarda yapıyoruz. Hem Avrupa Birliği hem TSE’deki ürünlere uygulanacak standartların testlerini yaptırdık. O testlerin üzerine de biz CE belgelerimizi ekledik. Network teknolojilerindeki standartlar çok belirli. Ama birkaç yeni ürünümüz var. Mesela Data diyot… Data diyotta dünya standartları daha belli değil. Yeni oluşan bir ürün grubu.
Murat PEHLİVAN: Data diyot ne işe yarıyor? Trafik polisi mi?
Levent KILIÇ: Trafik polisi olan Packet broker. Data diyot tek yönlü veri aktarımına yarıyor. Bunun özelliği şu: Fiziksel olarak tek gidiş. Dönüşü fiziksel olarak mümkün değil. Bunun önemi şuradan kaynaklanıyor. Bazı kapalı networkler var. Askeri networkler gibi… Baraj, fabrika, elektrik, nükleer santral gibi internete kapalı çalışması gereken networkler var. Ama bu networklerden dışarıya bilgi çıkarma ihtiyacı da var. Şimdi bu bağlantının gerçekten fiziksel olarak tek yönlü bir bağlantı olması lazım. Aksi takdirde o askeri network veya o baraj fabrika veya nükleer santral networklerinde bir kaçak yol, kapı açılma ihtimali oluyor. Bu data diyot bu yolu kapatan tek yönlü veri iletişimini yapıyor. Fiziksel olarak da geri dönüşü olmadığı için de geriye geçme, sızma ihtimali olmuyor. O yüzden gittikçe popülerleşiyor, yaygınlaşıyor. Çünkü artık birçok network kapalı çalışıyor
Murat PEHLİVAN: Yeni IoT şebekeler kuruluyor. Anladığım kadarıyla bu ürün orada daha çok lazım olacak bir ürün.
Levent KILIÇ: Evet. Zaten mesele şu, önümüzde ki zamanda interneti insanlardan çok makineler kullanacak. Makinelerin sayısı insanların sayısını geçecek. Dolayısıyla bizim makinelerin çalıştığı IoT şebekelerinden bilgi almamız gerekecek. Böyle yerlerde bu data diyot gibi ürünler çok önemli, kritik ürünler oluyor tabi.
Murat PEHLİVAN: SD-WAN ürününüz de var. Sanırım SD-WAN’lar kamu kurumlarında yaygın olarak kullanılıyor. SD-WAN’lar ne işe yarıyor? Burada bir partnerliğiniz var mı?
Levent KILIÇ: Angora Networks olarak çevremizdeki iş ortaklarımızla beraber bizim tasarım ve üretim gücümüzden OEM ürün olarak da yararlanmak mümkün. Biz kendi satışlarımızı kendi markamız ile yapıyoruz ama yeterli sayıda, büyüklükte projeler olduğu zaman OEM ürünlerde üretebiliyoruz. SD-WAN’da hikâye şöyle: Her şeyde olduğu gibi networkte de yazılımlar daha etkili olmaya başladı. SD-WAN’ın özelliği şu yazılım teknolojileriyle siz networkte bir optimizasyon sağlıyorsunuz. Mesela bir kutu koyuyorsunuz girişe, o kutu üzerinde birkaç fonksiyon mesela firewall olabilir, VPN olabilir. Değişik fonksiyonlar olabilir ve değişik girişler olabilir. Mesela sizin kurumunuz da 3 değişik internet girişi olabilir. YouTube yayınlarını karasal fiber optikten çıkmak isteyebilirsiniz de e-mail trafiğini GSM networkünden göndermek isteyebilirsiniz. SD-WAN kutusuyla bunları yapmak mümkün hale geliyor. Trafiğinize yazılımla yön verebiliyorsunuz, optimizasyon yapabiliyorsunuz. Network hızları ve erişimler arttığı için bu tür optimize ürünlere çok ihtiyaç olmaya başladı. Packet brokerda böyle bir şey.
Murat PEHLİVAN: Anladığım kadarıyla optimizasyon ürünlerine çok ihtiyacımız var. Peki Packet broker burada ne yapacak?
Levent KILIÇ: Packet broker eskiden telekom şebekelerinde kullanılan bir üründü. Oralarda çok trafik vardı, onların trafik seviyelerine karşılık geliyordu. Şimdi artık holdinglerde, kamuda, bakanlıklarda da kullanılmaya başladı. Packet broker şunu yapıyor: Ortaya koyuyorsunuz. Tam böyle hani eskilerin “zıvanadan çıkarma” dediği, o trafik polisinin içinde durduğu “zıvana” vardır ya… Orada duran trafik polisinin işini yapıyor. Gelen network trafiğini işte “sen dur, sen geç, sen şuradan git” gibi akış senaryolarına göre yönlendiriyor. Bununda faydası şu, sizin networkünüzde birçok başka güvenlik elemanı olabilir. Firewall olabilir, virüs tarayıcılarınız olabilir veya başka serverlarınız olabilir. Her trafiğin her cihaza gitmesine gerek yok. Her trafik her cihaza gittiğinde her cihazın kapasitesini yükseltmeniz gerekiyor. Halbuki ortaya bir trafik polisi koyduğunuz zaman sadece doğru trafik doğru yere gidiyor. O zamanda yatırım maliyetleriniz düşüyor. Aslında packet broker kurumların tasarruf edeceği, yatırım maliyetlerini düşüreceği bir ürün. Packet brokera yatırım yaparak, örnek veriyorum firewall yatırımlarını daha optimize edebilirler. Virüs tarayıcılarını daha optimize edebilirler.
Murat PEHLİVAN: Bu ürünün Türkiye’deki pazarı nasıl? Mesela switchte çok önemli, SD-WAN, data diyot çok önemli. Packet broker sanki daha kritik bir ürün gibi…
Levent KILIÇ: Kritik bir ürün. Şimdi büyük kurumlar tarafından kullanılmaya başlandı. Bankalar, büyük fabrikalar, holdingler gibi yerlerde kullanılıyor. Çünkü oraların network trafiği çok yükseldi. Artık yani eski klasik yatırımlar ile eski mimariler ile çok fazla yatırım yapmaları gerekiyor. Packet broker o yatırımları optimize etmeye yarıyor. Şimdi oralara girmeye başladı. Mesela daha fazla soru gelmeye başladı bize. Birçok yerden demo talebi gelmeye başladı. Ataklar yedikleri için veya hem iş hem günlük kullanımda aynı network kullanıldığı için. Bir yandan fabrika da imalat yapıyorsunuz ama çalışanlar youtube’dan video izlemek istiyor. Bu trafiğin optimize edilmesi gerekiyor.
Murat PEHLİVAN: Ciddi bir çabanız, gayretiniz var. Bu ülkeye katma değer yaratmak için gayretlisiniz, uğraşıyorsunuz. Çalışma arkadaşlarınızın da şevkini gayretini dışarıdan gözlemliyoruz. Yerli bir firma olmak nasıl bir duygu?
Levent KILIÇ: Çok keyifli. Çok gurur verici. Bizim zaten sloganımız şu: “Yerli Akıl, Küresel Teknoloji.” Yani bizim yaptığımız iş sadece Türkiye değil dünyanın her yerinde satılabilir olması önemli. Amacımız Türkiye’de markalaşabilmek, dünyaya bir marka olarak gidebilmekti. Türkiye’de bir pazar, ama düzgün iş yapıp bütün dünyaya bunu satmak hedeflerimiz arasında. Dolayısıyla kaliteli bir Türk malı… Yani biz hep şunu söylüyoruz; müşterilerimiz de biz de senelerce yabancı üreticilerle çalıştık. İsim vermemde sakınca yok. Bir ACP’den bir Cisco’dan bir Juniper nasıl bir ürün alırken oturmuş prosedürler, kalite kontrolleri yaşıyorsanız bizim amacımızda aynı deneyimi yaşatmak. Ama bunu bir Türk markası olarak yapmak.
Murat PEHLİVAN: Peki bunu anlatabiliyor musunuz?
Levent KILIÇ: Zorlanıyoruz. Zorlandığımız yerde o en başta konuştuğumuz ürün geliştirmeden kaynaklı kalite imajı, yani o ilk “bizi deneyin” engelini aşana kadar çok zorlanıyoruz. Ondan sonrası daha kolay gidiyor.
Murat PEHLİVAN: Kamu özel sektörde Türkiye’de üretilen Türk insanının ürettiği ürünler ile ilgili ön yargılar yavaş yavaş sanki kırılıyor gibi geliyor bana. Burada kamunun daha bir katalizör rolü oynaması şart gibi. Ben hep şunu söylüyorum, bizim insanımız rekabet etmek isteyecektir. Siz birdenbire dünya standartlarında bir ürün istiyorsunuz bu güzel bir şey ama Türkiye’deki üreticileri zorlamak, ürettiklerini tukaka yapmadan bunu istemelisiniz. Onların ürünlerini geliştirmelerine katkı sunmalısınız.
Levent KILIÇ: Burada naçizane bir öneride bulunmak istiyorum. Bu fikrimi daha farklı platformlarda da dile getirdiğim için rahatlıkla söyleyebiliyorum. Başta da söylediğim gibi… Yerli üreticilere yapılabilecek en büyük destek alışveriş demiştik, herhangi bir kamu kurumu veya özel kurum önemli değil. Diyelim ki 100 tane switche ihtiyacı var. Bunun başlangıçta 20 tanesini yerli alsın. 10’unu bizden 10’unu da diğer yerli firmadan alsın. Dolayısıyla desin ki “Arkadaşlar benim 100 taneye ihtiyacım var. Ama çalışanda bir düzenim, sistemim var. Ben sizi deneyeceğim. Bu sene 10’ar tane, seneye başarılı olursanız 20 tane, öbür sene 50 tane.” Biz hiçbir zaman şunu düşünmüyoruz zaten: Bir çalışan kurumun düzenini, ortamını bozalım… Böyle bir şeyi kimse istemez. Ama bir şekilde de bizim o networkte entegre olabildiğimizi, çalışabildiğimizi, oraları bozmadığımızı, onlara desteğiyle, yedeğiyle, müdahalesiyle değer kattığımızı gösterebilmek için ihtiyacınız olanın %10-20’sini bizim gibi yerli firmalardan alınması… Bazılarımız bunu değerlendiremeyecek onu da biliyorum. Bazı firmalarımız bunu yapamayacak ama doğru yolun bu olduğunu düşünüyorum.
Murat PEHLİVAN: Demorize olmaya gerek yok. Yapamadıkları için hem alan hem satan taraf için olmadı diye demorize olmaya gerek yok bence.
Levent KILIÇ: Elon Musk kaç tane roket patlattı, düşürdü. Parası çok değildi, ona da NASA iş verdiği için parası oldu. NASA iş vermese onunda parası yoktu.
Murat PEHLİVAN: Bir de teknokent maceranız var bildiğim kadarıyla. En son teknokente geçiş yaptınız mı?
Levent KILIÇ: Teknokente geçtik. Yazılım tarafımız büyümeye başladı. Özetlemek gerekirse; Angora Networks olarak 3-4 tane ana faaliyetimiz var. Bunlardan bir tanesi tasarım, bir tanesi üretim, bir tanesi de pazarlama ve en son ise satış. Bu 4 ana kol üzerinde faaliyet gösteriyoruz. Bu tasarım ve üretim kısımlarını teknokente doğru kaydırmaya başladık. Yazılım özellikle başta olmak üzere, yönetim yazılımları, işte cihazlarımızın yazılımları… Bahsetmedik bir tane de ürünümüz var. Thin client çözümümüz de var. Bu sanallaştırma çözümü. Çözüm diyorum çünkü sadece cihaz satmıyoruz orada. Yönetimiyle, terminaliyle, terminalin üzerindeki yazılımıyla anahtar teslim bir çözüm satıyoruz.
Murat PEHLİVAN: Network sanallaştırması değil mi?
Levent KILIÇ: Evet doğru. Masaüstü sanallaştırması gibi de düşünebilirsiniz. Diyelim ki sizin 10 kullanıcılı bir çalışma alanınız var burada, her birine bir bilgisayar koymak yerine birer terminal koyuyoruz. Ekranların arkasına da monte ediyoruz. O terminalin üzerindeki yazılım ile sanallaştırılmış uzakta çalışan makinelere bağlanılabilir hale getiriyoruz. Burada güvenlik, yönetim, maliyet gibi birçok konuda çok ciddi tasarruflar var.
Murat PEHLİVAN: Güvenlik olmazsa olmaz. İnternette attığınız mailden tutunda herhangi bir şey yarın öbür gün önünüze çıkmayacak diye bir şey yok.
Levent KILIÇ: O konuda şöyle bir şeffaflığımız var, onu da paylaşmak isterim. Biz hem müşterilerimize hem iş ortaklarımıza içleri rahat etmesi için istedikleri güvenlik testini hem kendileri hem gösterecekleri bir kuruluşun yapmasına şeffaf bir şekilde açığız, destekliyoruz. Bizim Packet brokerlarımız, data diyotlarımız Türkiye’de bağımsız testler yapan ve bu sertifikalarla da aktif rol alan firmalar var. Bunlar ciddi anlamda testten geçmiş ürünler. Şöyle düşünüyoruz, hata çıkacaksa bu testlerde çıksın. Biz de hemen düzeltelim. Bu bakış açısındayız.
Murat PEHLİVAN: Çok doğru bir yaklaşım. Şeffaf olmakta bence bir sorun yok.
Levent KILIÇ: Teknolojide sıkıntı olabilir. Bunu da inkâr etmiyoruz. Bizim ürünler sıfır hatalı gibi bir iddiamız yok. Önemli olan erken tespit edilirse biz de erken çözeriz.
Murat PEHLİVAN: Sıfır hatalı ürün olsa daha da iyi olur.
Levent KILIÇ: Hiçbir özelliği olmazsa sıfır hatalı olur!
Murat PEHLİVAN: Sivil toplum örgütü şapkanız da var. TBD Ankara Şubesinde yöneticisiniz. Ne yapıyorsunuz orada Gökhan başkan ile beraber?
Levent KILIÇ: Topluma katkı sunmanın birkaç yolu var. Biz hep bu memlekette okuduk, büyüdük, burada çalıştık, burada geçimimizi sağladık. Bu topluma da bir şeyler geri verebilme arzumuz var. Şimdi onu yapmanın yolu da sivil toplum kuruluşları. Biz bilişim sektöründe topluma bir şeyler katabiliyorsak ne mutlu bize. Onun da yolu işte sivil toplum kuruluşu, TBD ile birlikte daha da aktif rol almaya çalışıyoruz. Ankara’da hem gençlere yönelik hem sektöre yönelik hem kamuya yönelik birçok etkinliği TBD Ankara şubesi altında topluyoruz. Kamu BİB etkinlikleri, BİMY etkinlikleri gibi Ankara’da olmanın getirdiği avantajlar var. Ama genel olarak baktığınızda bilişim artık hayatımızın merkezine oturdu. Eskiden böyle değildi, 30-40 sene önce bir dükkân açtığınızda bu kadar bilişime ihtiyacınız yoktu. Ama şimdi onsuz hiçbir şey yapamıyoruz. Ne bankacılık ne iş yapabiliyor, ne de mail atabiliyorsunuz… Yani hepsinin ortasına oturdu. Dolayısıyla bu teknoloji ile ilgili kanunların düzenlenmesi olabilir, mesela TBD’nin kamu çalışanlarının özlük hakları ile ilgili ciddi çalışmaları var. Türkiye’de ki bilişim sektörünün yönlendirilmesi ile ilgili yapay zekâ olabilir, veri analizleri olabilir. Yani topluma destek sunmak katkıda bulunabilmek için sivil toplum kuruluşlarının önemi büyük. Ben de Ankara şubesinde görev almaya çalışıyorum.
Murat PEHLİVAN: Türkiye’nin önümüzde ki on yıllarda esas kalkınma alanının bilişim sektörü olacağını düşünüyorum. Sizin öngörüleriniz nelerdir?
Levent KILIÇ: Çok doğru bir tespit. Öncelikle katma değerli ürünler üretmemiz lazım. Ama ürettiğimiz katma değerinde kalitesi yüksek olması lazım. İşin hammaliye kısmına değil, asıl para getirecek değer kısmına odaklanmamız gerekiyor. Mesela araba üretiminde, Türkiye’deki araba yan sanayi Avrupa’daki en gelişmiş yan sanayilerden. Artık bizim kendi arabamızı kendi markamızı çıkarma vaktimiz geldi. Türkiye’deki tekstil sektörü, dikiş nakış, kumaş bakımından en kalitelisi. Kendi küresel markalarımızı çıkartmamız gerekiyor. Bilişimde de aynısını düşünüyorum. Bilişimde de Türkiye yan sanayi hammaliye kısmını sırtından atıp güvenlik, yazılım, cihaz tarafında markalı ürünler çıkarmalı. Türkiye’de başlayıp duran cep telefonu üretiminin devamını çok isterdim. Bazı konular stratejik. Bunların üretiminin tasarımının burada olması gerekiyor. Toparlamak gerekirse… Katma değeri yüksek üretim tarafına yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunu da markalaşarak dünyaya satmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Aksi takdirde hep böyle taşeron, yan sanayi hammaliye kısmında kalırız gibi geliyor bana.
Dergimizde özetine yer verdiğimiz programın tamamını ICT MEDIA TV youtube kanalından izleyebilirsiniz.