TELEKOM ANILARI XV MÜNİH’TE NORTEL’İN EĞİTİMİ ve HALSSTATT- BLED ZİYARETLERİ

Satış ekibine dahil olmam nedeniyle Almanya Münih’te bulunan Nortel tesislerinde gerçekleştirilen eğitimde Türk Telekom ekibine ben eşlik ettim. Münih merkezde bir otelde kalıyorduk. Eğitim merkezi şehrin biraz dışında Münih’in Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alıyordu. Servisçimiz bir Türk’tü. Nortel’in ürünü olan Passport eğitimi alacağımız sınıfın önüne geldiğimizde kapının kilitli olduğunu farkettik. Kime nasıl söyleyelim derken biraz Almancam ile koridordaki temizlikçi bayana meramımızı anlattım.

Dersimize az sonra sarışın güzel bir Alman bayan geldi. NTP diye adlandırdığımız kitapçıklar dağıtıldığında Türk Telekom’dan muzip bir arkadaşımız olan Doğan Bey “Ben geçen sene bu dersi İngiltere’de hem de bu güzel bayandan almıştım” dedi. “Ne diye tekrar geldin?” diye şaka yollu sorunca, “Bu güzel bayan 1000 defa anlatsa yine dinlerim” dedi. Herkesi bir gülme krizi tuttu. Hocamızda şaşırdı ama kendisine farklı bir şeye güldüğümüzü söyledik.

Passport Eğitimi aldığımız sınıfımız ve hocamız

Eğitim programı 2,5 hafta sürecekti. Bu nedenle iki hafta sonumuz vardı. Öğle araları verilen yemekte eti tercih etmediğimiz için bol bol Noodle Makarna çeşitlerinden yemek zorunda kalıyorduk. Neyse ki ilerleyen günlerde bir Türk lokantası bulunca yemek konusunda rahatladık.

Hafta sonuna yaklaşırken Türk Telekom’dan arkadaşlar cumartesi ve Pazar günlerini iyi değerlendirmek için program yapmaya başlamışlardı. Sordum, “Planınız nedir?” diye. Bizim Türk servisçiyi ayarlamışlar ve hafta sonu Viyana’ya gideceklermiş. Aynı gün öğle arasında yürüyüşe çıktığımda araba galerisi önünden geçerken bir ilan gördüm; “Bir araba kiralama fiyatına 2 araba kiralayabiliyorsunuz” diye yazmışlar. Viyana’yı daha önce görmüştüm. O nedenle alternatif olarak doğası çok daha güzel olan Hallstatt’ı görmek istiyordum. Üstelik minibüstense 2 arabayı kiralamak çok daha ucuza geliyordu. Viyana’ya gitmek isteyen Telekomcular’ın önce üçünü ikna ettim. Biraz sonra diğerleri de bizimle geleceklerini söylediler. Aracın birini ben kullanacaktım, diğeri ise uzun süren ikna çalışmamdan sonra Doğan kullanmayı kabul etti.

Cuma öğleden sonra hocamız bizi serbest bıraktı. Münih’ten yola koyulduk. Avusturya’ya geçince Salzburg’a uğradık. Şehri ve tarihi yerlerini gezdikten sonra Halsstat’a yöneldik. Gidene kadar muhteşem manzaralı göller ve yemyeşil ormanlık alanları geçtik. Bir dağın eteklerine kurulmuş küçük bir kasaba olan Halsstat’da manzara görülmeye değerdi!

Ancak bir sorun vardı: Otel ya da pansiyon bulamadık. Ayaküstü birkaç kişiye durumu izah ettiğimizde bize yakındaki köyleri tavsiye ettiler. Öyle de yaptık ancak ilk rastladığımız köyde 4 oda 4 yatak vardı. 8 kişi aynı yatakta ikişerli yatmaya karar verdik. Akşam için tekrar Halsstatt’a döndük.

Avusturya Halsstatt Şehri

Resimde görülen kilisenin hemen sağındaki beyaz büyük bina restorandı. Akşam yemeğini burada yemeğe karar verdik. Şişman ve sarışın olan ancak kilosuna göre oldukça hareketli görünen Avusturyalı garson ilk servislerin ardından bize “Türk müsünüz?” diye sordu. “Evet” deyince bir ay önce Çeşme’deki Altın yunus tesislerinde kaldığını belirttikten sonra bir Türk sanatçısının şarkılarıyla kendilerinden geçtiğini anlattı. Şarkıcının ismini hatırlayamadı bizde ne kadar tavernacı varsa saydıksa da “O değil!” dedi.  

Kalacağımız yere olabildiğince geç dönmek istediğimiz için restoran da en son biz kaldık. Bir ara bizim garson ortalıktan kayboldu. Gece yarısı saat 24:00’e gelmişti. Arka fonda çalan düşük ritimli ve volümlü Almanca şarkılar dinlerken birden müziğin sesi sonuna kadar açıldı ve Tarkan’ın “Oynama şıkıdım, şıkıdım” şarkısı çalmaya başladı. Sarışın ve şişman garson sırıtarak geldi ve bize “Dans ederken eşlik ettiğimiz şarkıcı buydu” dedi.

Ertesi sabah daha güneye, Slovenya-İtalya sınırına indik. Slovenya’ya geçtik. Ljubliana’yı dolaştıktan sonra yine benim tavsiyem üzerine Bled gölüne geçtik. Alplerin arasında kalan göl manzaralı bir kale ve gölün ortasında bir kilise ve malikane yer alıyordu. Arkadaşlar burayı da çok sevdiler. 6 kişi erkekler olarak gölün kıyısındaki otelde kalırken bayanlar için yaşlı bir karı-kocanın evini bulduk.

Slovenya ve Bled Gölü

Pazar Sabahı kahvaltı sonrası dönüşe geçelim diye hazırlanırken bayanların kaldığı pansiyona uğradık. Bayanlar çıkmıyor ev sahibi ile tartışırken bulduk onları. Bir sorun yaşıyorlardı anlaşılan. Ne olduğunu merak ettik, dün gece parayı ödemişler ama evin sahibi beyefendi ödenmediğini iddia ediyormuş! Bir süre sonra evin hanımı da ev için aldığı yiyeceklerle döndü. Kadın parayı aldıklarını açıkladıktan sonra bizden özür diledi. Kocasının Alzheimer olduğunu ve çoğu şeyi unuttuğunu belirtti.

Kızları da aldıktan sonra yola koyulduk. Tekrar İtalya Avusturya sınırına vardık. Ufak bir İtalya gezisinin ardından Avusturya’ya dönmeyi planlıyorduk ki, diğer arabayı kullanmak için zor ikna ettiğim arkadaşım Doğan ve arabasındakiler fikir değiştirdi. “Biz İtalya’da Venedik’te kalacağız” dediler ve bizimle dönmediler. Geze geze, gecenin geç vaktinde Münih’e geldik. Pazartesi sabahı bütün arkadaşlar uykulu gözlerle direkt eğitim aldığımız binaya geçtiler. Dersin çoğunu mahmur gözlerle geçirdiler. Nortel, hafta içi öğleden sonra bir gün bizleri Münih Olimpiyatlarının yapıldığı parkta yer alan kuleye davet etti.

Eğitimler hafta sonuna kalmadan tamamlandı. Cumartesi otobüs ile Çek Cumhuriyeti’ne geçtim. Almanya’daki son hafta sonumu ise Prag seyahati yaparak değerlendirmiş oldum.