GELENEKSEL ve DİJİTAL SOSYALLİK

İnsan, varlığı itibarıyla davranışları ile çevresini etkileyen ve aynı zamanda çevreden etkilenen bir varlıktır. Bu etkiler biyolojik, psikolojik ve sosyolojik olarak kurduğu iletişim ve çevresel etkileşime göre değişim gösterebilmektedir. Bu değişimlerin olumlu etkileri kadar olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Yaşanan olumsuz etkiler beraberinde problem yaratır ve insan problem çözme becerisine göre içinde bulunduğu duruma çözüm arar. Çevresel etkileşimi ve iletişimi güçlü olan insanların, yakınlarının da desteği ile çözüm bulma noktasında bir avantajı bulunmaktadır. Fakat bireysel adımların çözemediği durumlarda, çevresinden destek bulamayan insanların problemle baş etmesi daha zor bir süreci gerektirebilmektedir. Bu şekilde zor süreçlerin içerisinde ya da sonucunda insanların hissettiği temel duygu yalnızlıktır. Çünkü sadece problemin çözümü için değil problemi paylaşmak için de sosyal bir etkileşim olması insanı rahatlatabilmektedir.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinin geçirdiği dönüşüm ve gelişim göz önüne alındığında internet kullanımı hayatın temel parçalarından biri olmuştur. Elbette bu süreçte internete en hızlı erişim konusunda akıllı telefonların yaygın kullanımı etkili olmuştur. Sadece iletişim kurmak için değil, kişisel ve sosyal hayatın sürdürülebilmesi için de akıllı telefonlar insanın en önemli eşyası olarak değerlendirilmektedir. Bunun günümüz koşullarında pek çok avantajı olmasına rağmen yukarıda kısaca bahsettiğim yalnızlık duygusunu artırma ya da tetikleme noktasında dezavantajları söz konusu olmaktadır. Elbette hayatın daha kolay hale gelmesi, işlerin hızlı halledilebilmesi, her an her yerde ulaşılabilir olmak gibi faydaları göz ardı etmek mümkün değildir. Fakat hayatımızı kolaylaştıran unsurlarla birlikte maruz kalınan olumsuz durumlar da teknolojinin gelişimindeki hıza paralel olarak artmaktadır. Kullanım amacına bağlı olarak tercih edilen ya da keyif alınan mecralarda geçirilen zaman geleneksel olarak sosyalleşme hissi vermektedir. Ancak internet ve sosyal medya kullanım amacında gözden kaçırılan en önemli hususlardan biri, insanlarla tanışıklığa ya da ortak geçmişe dayanan bir ilişki kurulamadığı gerçeğidir. Çünkü günümüzde insanoğlu olarak bizlerin az ya da çok değişebilmekle birlikte önemli bir güven problemi vardır. İçine doğduğumuz aile, birlikte büyüdüğümüz çevreyi göz önüne aldığımızda dahi yaşadığımız olumsuz deneyimler bulunmaktadır. Bu çerçeveden bakıldığında tanıdığım kişilerden de zarar görebiliyorum düşüncesine sahip olunabilir. Elbette insanlar ile yaşanılan sorunların tek nedeni tanımak ya da birlikte geçirilen süre değildir. Fakat bunun antitezi de hiç tanımadığımız ya da hayatına ortak olmadığımız insanlar ile bağ kurmak olmamalıdır. Çünkü hayatta çoğu zaman yaşanılan hiçbir şeyin tek sebebi yoktur. Daha iyi bir gözlem ile yaşanılan problemler tespit edilebilir. İçinde bulunulan aile, sosyal çevre ya da iş hayatına dair konusuna göre kişilere fikir danışılabilir. Çünkü herkesin karşılaştığı problemle hayatın bir döneminde karşılaşan birileri vardır. Çözümü olan ya da yaşanmış bir tecrübeden faydalanmamak asıl yapılan yanlıştır. Hızla artan iletişimsizliğin sadece teknoloji aracılığı ile sosyal medya platformlarına taşınmış olması, insanın içindeki yalnızlık duygusunu da artırmaktadır. Çünkü sosyal medyada çoğunlukla olandan ziyade olması isteneni yansıtma durumu söz konusudur. İki durumu doğru bir şekilde dengeleyen insanların hem bireysel hayatında hem de dijital hayatında daha huzurlu olduğunu söyleyebilmek mümkündür. Eskiyi yok saymak yeniyi iyi yapmadığı gibi, eskiden kopmamak da yeniyi kötülemeyi gerektirmemelidir. Sadece bireysel ihtiyaçların nasıl daha iyi giderilebileceği ya da karşılaşılan problemlerin nasıl daha kolay çözülebileceği önemlidir.

Yalnızlık, insanın varlığıyla beraber sahip olduğu bir duygudur. Bireysellik ise yalnızlık hissinin yoğunluğunun davranışa yansımasıdır. Hissedilen duygu ve davranışa dökülen eylemin altını sağlıklı doldurduğumuzda, dönem koşulları içerisinde kendimize uygun bir yeri her zaman bulabiliriz.