Her gün direkt ya da dolaylı etkileriyle karşımıza çıkan iki kavram: Teknoloji ve Demokrasi. Teknoloji son 30 yılda gücünü sürekli arttırarak toplumları ve kişileri etkilemeye devam ediyor. Olumlu veya olumsuz yönleri sürekli tartışmaların odağında. Teknoloji hakkında yüzlerce sayfalık kelam edebiliriz. Ancak o zaman yazının sınırlarını aşmış oluruz. Demokrasi ve onun ana omurgası olan adalet konusu ise alanımızın dışında. Bu nedenle konu üzerinde fazla kalem oynatmıyoruz. Ancak bu iki kavramın birbirleriyle toplum ve bireylere olan etkilerini konuşabiliriz.
Her olgu gibi Teknoloji, Demokrasi ve Adalet triosunun da gelecek kuşaklar üzerinde olumlu veya olumsuz bazı etkileri olabilir. Olumsuzlukları öne çıkarmaktan daha ziyade bu kavramların faydalı yönlerini sürekli gündemde tutmalıyız. Bunu söylerken amacımız, siyaset ve politika alanlarının girift koridorlarında dolaşmak değil elbette. Profesyonel siyasetçiler yeterince yerine getiriyor bu görevi zaten!
Teknolojideki değişim hızına erişmek çoğu kere mümkün bile olamıyor. Küresel ticaret, üretim süreçlerinin çeşitlenmesi ve gelişmesi, transfer araçları, bilişimin ve haberleşmenin artışı, maliyetlerin düşmesi, sert rekabet, kar maksimizasyonu gibi daha birçok iktisadi faktörün şekillenmesinde son 30 yılda teknoloji belirleyici oldu.
Her ne kadar gittikçe azaldığı gözlense de demokrasi karşıtları da teknolojinin sağladığı imkanları kendi lehlerine değerlendirmekten geri durmuyor. Eskiden haberleşme ve toplumsal bilgi paylaşım enstrümanlarının kısıtlı olması bu ve benzer mecraların sınırlı sayıda (gazeteler) olduğu günlerde, toplumsal yaşamı tehdit ve tahdit eden olaylar ve uygulamaların duyulması, anlatılması, paylaşılması ve ifşa edilmesi her zaman mümkün olmazken, günümüzde teknolojinin sağladığı teknik imkanlarla (sosyal medya ve türevleri) günlük hatta anlık olarak kolay, ekonomik ve hızlı şekilde tüm mecralardan iletilebiliyor. Bu bilgiler evde, köydeki vatandaşa, dağın tepesindeki çobana kadar toplumun tüm katmanlarına görsel olarak anında ulaştırılabiliyor. Ancak doğruluğu tartışmalı her türlü bilgi, haber ve enformasyonun art niyetli yayıncılar tarafından filtresiz, kontrolsüz iletimi topluma zarar veriyor. Bu nedenle belki de yakın gelecekte teknoloji, mahremiyet ve bilginin kullanımını daha yoğun şekilde konuşuyor, tartışıyor olacağız. Bunun ilk işaretlerini bazı ülkelerin söz konusu haber ve içerikleri veya bunları yayan uygulamaları sınırlandırmak için attığı adımlardan görebiliyoruz.
Günümüzde kişiler saçlarındaki tokadan bileğine taktığı marteniçkaya kadar her şeylerini anında sosyal mecralarda paylaşıyor. Mahrem mekanların bile sınırları neredeyse yok olmaya başladı. Evler, otonom sistemlerin yaygınlaşmasıyla daha görülür ve şeffaf hale geldi. Yakın gelecekte bu alanların bile mahrem olmaktan çıkması çok muhtemeldir. Günümüzde denetimli askeri bilgilerin dışındaki verilerin saklanması, gizlenmesi, mahremiyeti ya da sansürü çıkarılan yasa ve engellemelere rağmen pek mümkün olamıyor. Bilginin eskiden olduğu gibi yazılı değil de dijital formda olması yayılımını adeta imkânsız hale getiriyor. Julian Assange ve benzerlerinin paylaşımları dikkate alındığında bu sızıntıların etkileri bazen ulusal sınırları bile aşıyor. Çok yıkıcı, çok yıpratıcı olabiliyor.
Özetlemek gerekirse teknoloji, bir yandan sağladığı imkanlarla insanoğluna müreffeh ve konforlu bir hayat sunuyor. Diğer yandan ise kontrolsüz ve denetimsiz yalan ve yanlış bilgi toplumsal hayatı tehdit ediyor. Teknolojinin kontrollü ve legal kullanımı, her türlü zararlı bilgi ve hareketin yayılmasının önlenmesi demokrasiye, adalete ve insanlığa huzur getirecek toplumların birlikte mutlu yaşamasını sağlayacaktır.