DİİJİTAL KIYAMET ÜLKEMİZİ TEĞET GEÇER Mİ?

Bizim adımıza karmaşık işlemleri yapan makinelerin tarihi yaklaşık 100 yıl öncesine kadar gidiyor. İngiliz matematikçi Alan Turing, bilgisayarın ilk konsept tasarımını yaptı. Turing bilgisayar biliminin kurucusu sayılırken, bugün tartıştığımız yapay zekâ konusunu ilk gündeme getirenlerden birisi ise Makine Düşünebilir mi ve Nasıl Düşünebilir?başlıklı makalesiyle 1950’lerde Türk matematikçi ve bilim insanı Cahit Arf oldu. PC’lerin geliştirilmesi, internetin yaygınlaşmaya başlamasıyla birlikte bilgisayarlar her eve girdi, her işimize karıştı! Bugün ise 30-40 yıl önce kullanılan bilgisayarların boy ölçüşemeyeceği güce sahip telefonları cebimizde taşıyoruz. Cep telefonuna tüm evreni sığdırdık. En tehlikeli kısmı ise, dijitalleşmeyle beraber, bizim yerimize her şeyi düşünen her soruya cevap bulan, 0 ve 1 temelli düşünen ve öğrenen makinalar geliştirdik ve hala geliştiriliyor. Her şey dijital, her şeyimiz teknolojik oldu artık. Akıllı makinalar hayatımızın her anında ve her noktasındalar. Artık yapay zekayla birlikte doktorların yerine de düşünüp karar veriyorlar.

İnsan beyni kendisine ikizini yarattı ve kendisi artık tembelleşen hantallaşan bir şey’e dönüştü. Dijitale hem psikolojik hem de fiziksel olarak “bağımlı beyinleriz”. Bu olgu insan beynini tembelleştiren, obezleştiren en önemlisi beyninin sporu olan “düşünmeyi” unutturan çok tehlikeli bir hastalık.

İnsan hayatını kolaylaştırmak için tasarlanan teknolojiler kimi zaman da zorlaştırıyor. Bunun en yakın örneğini 19 Temmuz’da bütün dünya yaşadı. ABD merkezli siber güvenlik yazılım firması CrowdStrike şirketinin son güncellemesi küresel bir krize neden oldu, adeta dünya çapında bir dijital kıyamet provası yaşattı. Başta havayolu şirketleri olmak üzere, bankalar, sağlık kurumları, medya kuruluşları gibi birçok işletmede sistemler kilitlendi. Ekranlar “mavi ekran” verdi. 

Önce sorunun büyük bir siber saldırı nedeniyle yaşandığı zannedildi ancak sonrasında krizin göbeğinde Microsoft’un Windows işletim sistemi tabanlı bilgisayarlar olduğu anlaşıldı. Türkiye saatiyle gece yarısı başlayan sorunun ana nedeni sabah 09:30 gibi netleşti. CrowdStrike şirketi, Falcon adlı güvenlik platformu için yayınlanan son güncellemenin ardından Windows işletim sistemlerinde “mavi ekran” adı verilen ve sistemin tamamen kapanmasına yol açan hatalar alındığını duyurdu. CrowdStrike’ın kurucularından George Kurtz, sosyal medya hesabından teknik kesintilerin kendilerinden kaynaklandığını kabul etti.

Mavi Ekran sorunundan sistemleri otomatik güncellemeye açık olan işletmeler büyük oranda etkilendi. Güneşin doğuşuyla birlikte Asya’dan ABD’ye doğru kriz yayılmaya başladı. Dijital krizden en fazla etkilenen ülkeler dijitalleşmede en önde giden ülkeler oldu. Peki “dijital dönüşümü tamamlamış ülkeler” nasıl dönüşmüşlerdi de krizden en çok etkilenenler arasında yer aldılar.

Çünkü bu piyasalarda tekelleşen Windows işletim sistemleri yüzünden. Dikkat ederseniz iOS, Pardus ya da açık kaynak yazılımları kullanan kurumlar yaşanan krizden etkilenmedi.

Tüm dünyada sadece Windows işletim sistemi kullanıldığını hayal edin bir an. Bu arıza meydana geldiğinde tüm dünya çökecekti. Aslında bu bizlere yapılan çok büyük bir uyarıdır: Uyan Türkiye’m!

Bu uyarı devletimizin karar vericileri için önemli çıktıları olan bir uyarıdır. Bu uyarı global marka hayranlığına, büyük güzeldir sağlamdır anlayışına, arka kapıları görmezden gelmeye, yabancı ürün hegamonyasına, yerli ürünü yaşatamamaya, yerli buluşları ticarileştirememeye, yurtdışı ürün bağımlılığına bir uyarıdır…

Bu yıl 50. yılını kutladığımız 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası ülkemizin yaşadıklarını bir düşünün. Barış Harekatı’nın ardından batılı devletler Türkiye’ye karşı silah ambargosu uygulamaya başladılar. Bu “şer” bir “hayra” vesile oldu. Yöneticilerimizin akılları başına geldi. Türkiye Aselsan’ı kurmak zorunda kaldı. O Aselsan şimdi dünyanın en büyük 100 savunma şirketi arasında yer alıyor.

Yazılım ve donanım ambargosu çok daha tehlikelidir. Dijital ambargo siber güvenlik savaşlarında ülkemizi dımdızlak açıkta bırakır.

Sanal alemin tehlikeleri karşısında siber vatanı koruyamaz duruma geliriz. Onun için şapkayı önümüze koyup düşünme ve aksiyon alma zamanıdır. Yerli ve milli ürünlere ar-ge’lere sahip çıkmamız elzemdir. Pardus işletim sistemimiz var. Ülkenin tüm kritik sistemlerinde ve kamu kurumlarının tamamında, Pardus işletim sistemi zorunlu hale getirilmeli, yazılım ve donanımda ülkemiz firmalarına gerçek anlamda “pozitif ötesi ayrımcılık” uygulanmalıdır.

Yerli nano chip üretimindeki mevcut yaklaşım rafa kaldırılarak, çok hızlı şekilde bu alandaki dışa bağımlılık bitirilmelidir. 19 Temmuz’da yaşanan Windows Temelli Dijital Kıyamet’ten gerekli dersleri almalıyız.

Ülkemizde tekelleşen, sektörlerimizi domine eden global firmalar, bulut veri merkezleri, cep telefonu markaları, bilgisayar firmaları, işletim sistemleri vb. için gerekli acil aksiyonlar alınmalıdır. Teknolojiyle uğraşan yerli KOBİ’ler koruma altına alınmalıdır.

Cumhurbaşkanlığı ve Milli Güvenlik Kurumu olaya el koymalı, kırmızı kitaba dijitalleşmeyle ilgili yerlilik-millilik ve aksiyonlar dercedilmeli ve devlet politikası olarak hayata geçirilmelidir.

Çok geç kaldığımız bu kararları alıp, gerçekten hayata geçirmezsek, -mış gibi yaparsak, gün gelir sanaldaki dijital kıyamet gerçek olur.

Şimdilik “teğet” geçen kıyametin, ülkemize uğramaması için, devletin iradesini ve yöneticilerin kararlılıklarını, uygulamalarla ortaya koyması yerinde bir hareket olacaktır.

HAMİŞ 1: Bu arada 19 Temmuz dijital kıyameti ülkemizdeki bazı yerli ve milli markalarımızı da teğet geçmedi. Özellikle bayrak havayolu şirketi olan THY’nin durumu dikkat çekicidir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu basına verdiği demeçte; yerli ve milli ürün kullanımına dikkat çekti. Sayın Bakan acaba kendisine bağlı bir kurum olan THY’de “yerli ve milli ürün kullanımı” konusunda bir aksiyon alacak mıdır?[1] THY’nin hizmet aldığı Azure Bulut Sistemi, Windows 365 işletim sistemi konusunda bir değişiklik yapacak ve yerli bulut sistemi firmaları ile Pardus’a geçiş konusunda bir yaklaşım sergileyecek midir?

HAMİŞ 2: Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın alt yapısını hazırladığı kanun teklifi ile yeni vergi paketi TBMM’de kanunlaştı. Kamu tasarruf tedbirleri ve vergi mevzuatında değişiklikler yapıldı. Malumunuz ICT Media’nın Temmuz sayısında kanunla ilgili birçok haber yayınladık. Teknokentlerde faaliyet gösteren yazılım firmalarına verilen teşvikler ilk taslakta kaldırılıyordu. Sektörde çok ses getiren bu maddeler yasalaşma aşamasında taslaktan çıkarıldı. Ancak KOBİ vasıflı firmalara Geçici Kurumlar Vergisi oranı brüt ciro üzerinden %10 olarak uygulanacak. Savunma sanayisi ve teknoloji firmalarına belirli bir süre daha istisna uygulanması gerekirdi. Bu gerekliliğin 19 Temmuz’da yaşanan dijital kıyamette daha iyi anlaşıldığını düşünüyorum.

 

[1] https://x.com/TK_HelpDesk/status/1814187708362756608