Kriz kavramı özü itibarıyla işletmelerin iç ya da dış çevreden kaynaklı değişimler sonucu beklenmedik zamanda ortaya çıkan ve önlem alınması gereken durumları ifade etmektedir. Örgütsel yapı içerisinde değerlendirildiğinde, krizin yöneticiler ve çalışanlar açısından da karmaşıklık, belirsizlik, tedirginlik gibi olumsuz duygu içeren unsurları barındırdığı söylenebilir. Kriz yönetimi ise öncelikle krizin ne olduğunu ve akabinde krizin kaynaklandığı nedenlerin tespit edilmesi sonucunda atılacak adımları ya da alınacak önlemleri belirleme sürecini ifade etmektedir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde; daha önce herhangi bir kriz yönetimi deneyimi olmayan işletmelerin söz konusu süreci sancılı geçirmesi de muhtemeldir. Krizin boyutuna göre alınacak önlemlerin değiştiği gibi aynı kriz her işletme için ortak bir şekilde de çözülememektedir. Çünkü her işletmenin kendine özgü bir yapısı bulunmakla birlikte krizden etkilenme derecesi de farklı olabilecektir. Kurumsal yapılarda öngörülebilirlik geçmiş deneyimler sayesinde yüksek olurken, görece daha yeni işletmelerde yaşanan krizlere karşı gösterilen direnç ve alınan önlemler neticesinde yapısını sağlamlaştıracaktır.
Kriz yönetiminde en önemli husus problemin doğru tespit edilmesidir. Çünkü krizin ne olduğunun tam olarak bilinmediği durumlarda alınabilecek hiçbir önlem sorunu ortadan kaldıramayacaktır. İşletmelerin kurulmasından önceki fikir aşamasından itibaren yaşam ömrünü uzun tutmasını ve devamlılığını sağlayacak en önemli unsur doğru planlama yapmasıdır. Kriz yönetiminin de bir planlama çerçevesinde ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bakımdan ilk olarak atılacak adım krizin ne olduğunu ortaya koymaktır. Sonrasında kaynaklandığı sebeplerin değerlendirilmesi ile birlikte çözüm safhasına geçilebilecektir. Krizin doğru bir şekilde tespit edilmesinden sonra kaynaklanma sebebi olarak iç ya da dış faktörler değerlendirilmelidir. Çünkü iki faktöre göre de alınacak önlem ve tedbirler farklı olacaktır. Eğer iç kaynaklı yani örgütsel bir problem krize sebep olduysa atılacak doğru adımlar sonucunda çözüme daha hızlı gidilebilecektir. Fakat kriz dış kaynaklı yani çevresel ya da sektörel unsurlar içeriyorsa atılacak doğru adımlar bile hızlı bir çözüm getirmeyebilecektir. Tam olarak bu noktada işletmeler için kriz anına gelmeden öngörülebilir bir bakış açısına sahip olmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü yaşanan her bir kriz az ya da çok işletmeleri etkileyecektir. Eğer olası yaşanabilecek krizlere dair bir öngörü söz konusu ise sürecin belki başlamadan çözülebileceği rahatlıkla söylenebilir. Dönem koşullarına göre alınacak önlemlerin farklılık göstereceği gibi yaşanabilecek krizlerin boyutu da çeşitli nedenlere bağlı olabilecektir. Örneğin 2000’li yıllara gelene kadar daha fazla fiziksel evrak üzerinden iş yapılırken, teknolojinin kullanımının yaygınlaşmasıyla dijitalleşme artmış ve işletmelerin siber krizler yaşama ihtimali belirmiştir. Hatta günümüzde belki de işletmelerin bulunduğu sektörden bağımsız dış kaynaklı yaşayabileceği en büyük kriz olarak siber saldırı gösterilmektedir. Çünkü siber saldırı durumunda işletme bilgilerinin çalınmasıyla gizliliğin ortadan kalktığı gibi işletme çalışanlarının da mahremiyetine dair problemler ortaya çıkabilecektir. Bu gibi durumlarda da dışarıdan kaynaklı krizler bazen iç krize de neden olabilmektedir. Ya da örgütsel yaşanan bir krizin çözülemediği durumlarda dışarı yansımalar olabilecektir. Kısaca kriz aşamalarını özetlemek gerekirse; kriz öncesi, kriz dönemi, kriz sonrası atılan adımlara göre kronik kriz ve son olarak krizin çözülmesi ya da işletmenin kapanması şeklinde 4 aşama söz konusudur. Bu aşamalar işletme yapılarına ve dönem koşullarına göre farklılık gösterebildiği gibi çözüme dair yapılan uygulamalar da farklı olabilecektir. Günümüzde özellikle teknolojik gelişmelerin hızlanmasıyla birlikte her olumlu gelişmenin ya da her iyi durumun karşısında bir tehdit unsuru bulunacaktır. Bu da işletmelerin kriz aşamasında gelmeden önleyici tedbir olarak adlandırılan öngörülebilir bir yapı kurmasının zaruri hale geldiğini göstermektedir. Yaşanabilecek krizler iç ya da dış ayrılsa bile işletmelerin öncelikle örgütsel yapılarını yani iç faktörlerini doğru adımlar ile kurgulaması gerekmektedir. Çünkü dışarıdan gelebilecek tehdit ya da kriz her zaman olacaktır ve hepsine birden öngörülebilir yaklaşım getirilemeyebilir. Fakat içeriden kaynaklı krizlerin daha iyi bir planlama ile daha az etki ile yaşanması sağlanabilir. Bu bağlamda işletmelerin kurumsal olabilmesi ve sürdürülebilirliği ticari başarısından kaynaklanmakta olup bunu sağlayan da işletmenin içinde çalışan her bir personeldir yaklaşımı benimsenmelidir.