EEE… SONRA?

Mevcut ekonomi politikalarını destekleyenler koro halinde;

-Enflasyon düşmeye başladı, ekonomi rayına giriyor, TCMB rezervleri tarihi rekor kırıyor, Cari açık dip seviyelerde … vb. demeçleri veriyorlar kamuoyuna.

Eee, sonra?

-Ekonominin ateşi düşüyor

Eee, sonra?

-İhracat arttı, ithalat geriledi.

Eee, sonra?

-Milli gelirimiz arttı. Vatandaşın alım gücü artıyor...

Tamam da sonra?

Bu kişilere şunu da sormak gerekir:

Hane halkının asgari geçim rakamı kaç liraya yükseldi ve asgari ücret şu anda ne kadar?

Bu yıl kaç şirket kapatıldı, kaç şirket konkordato ve iflas başvurusu yaptı? Kaç kredi kartı takibe temerrüde düştü? Kaç adet çek karşılıksız kaldı? Kaç senet protesto oldu? Ticaretin para halkalarında ki kopma oranı nedir? Kimler vergi rekortmeni olurken kimler listeden düştü? İhracat nasıl arttı, ihracattaki ithal ikame oranı nedir? Cari açığın azalmasında ki temel sebep nedir? Bir birim ihracat satış rakamımız kaç dolardır, Almanya’nın ki kaç dolardır? İhracatımızda ve ithalatımızdaki ürün penetrasyonumuz nedir ve mevcut durum sürdürülebilir bir yöntem midir? Borsa gelirlerine neden vergi konmuyor?

Bu sorular böyle uzar gider. Amacım konuları değerlendirirken tek taraflı değil 360 derece değerlendirebilmek.

Durum öyle mi acaba?

Enflasyon neye rağmen düşüyor?

Enflasyon sıcak para politikasıyla mı düşüyor, yapısal reformlarla mı düşüyor, ekonomiye güven mi geldi?

Enflasyonu frenlemek için toplumun hangi kesimleri fedakârlık yapıyor?

Enflasyonu düşürmeye çalışanlar tahteravallinin bir tarafında, enflasyonun yarattığı puslu havada kazancına kazanç katanlar diğer tarafta!

Kaybedenler kulübünde kimler var peki: Toplumun büyük çoğunluğunu oluşturan asgari ücretliler, işçiler, memurlar, emekliler, küçük esnaf...

Kazananlar kulübünde kimler var peki: Başta uluslararası şirketler, bankalar (her şekilde kazanırlar), finans kurumları, sigorta şirketleri, menkul ve gayrimenkul sahipleri, borsacılar, kayıt dışıcılar, ekonomik karteller, oligopoller, monopoller… Geçmiş yazılarımda da vurguladığım bir olgu var. Enflasyon bir ahlak sorunudur! Enflasyon iyi olanı, ahlaklıyı, dürüst olanı kaçırır. Yerine kötü olanı, kalitesiz olanı, ahlaksızlığı getirir. Toplumun ahlaki tarihinden imbiklenerek günümüze gelen iyi hasletlerimiz bir anda kaybolur. Kısacası her şeyde “Kötülük” hâkim olur. Geceyle gündüz gibi yani. Işık gider geriye karanlık kalır.

Zaten başka bir sonuç çıkmaz enflasyonlu ortamda. Klasik enflasyonla mücadele tedbirlerinde fatura geniş kitlelere çıkartılır. Geniş kitleler bu faturayı karşılayabilmek için değerlerinden ödünler vermeye başlar. Bu ise bir kısır döngüye yol açar. Dikkat ederseniz 50’li yıllardan sonra toplumun değerlerinde deformasyon başlamış, dijital çağa geldiğimizde artık değer ve vicdan denilen konular rafa kalkmıştır maalesef. Ben işimi haldeyim gerisi tufan anlayışı hâkim olmuştur. Bireyselcilik, bencilliğe terfi etmiş, toplum faydası geriye düşmüştür.

1950’lerden sonra, gelen hükümetlerin enflasyonla mücadelesinde yıllarca, faturayı hep geniş kitleleri oluşturan dar gelirliler ödemiştir. Yine aynı senaryoyu yaşıyoruz. Doğru bir planlama olmadığı sürece ilerde de aynı senaryoyu gelecek nesiller yaşamaya devam edecektir.

Doğru senaryo nedir?

Ahi Evran ahlakı ve Hacı Bektaşi Veli’nin öğütleri ve uygulamaları ana mihenk noktasıdır.

Bu değerlerimizi ne çabuk unuttuk, bunların yerine hangi değersizliklerimizi koyduk toplum olarak? Devlette ulema ve ümera toplumun aynasıdır. Kamu da araçlar amaç haline gelmiştir. “Değersizlikler değerleri” toplumu olduk maalesef.

Doğru senaryonun başlangıcı ahlak, adalet, şeffaflık ve saygıdır. Ekonomik politikalar da bu ana fikir üzerine temellendirilmelidir. Politikaları kurgulayanlar ve uygulayanların öncelikle kendilerine ve topluma karşı adaletli, ahlaklı, saygılı ve şeffaf olmaları aranmalıdır. Adalet duygusu çok değerlidir. Toplumun enflasyon faturasının adaletli dağıtıldığına inanması gerekir ki güven tesis edilebilsin. Saygı, ekonomi oyuncularının hukuki haklarına karşı saygı dikkate alınmalıdır ki, programa inansınlar. Ahlak ise bunların hepsidir. Adalet ve saygı kavramları enflasyonla mücadelede ahlaklı olarak uygulanmalıdır. Yani bu benim görüşlerime yakın buna iltimas geçeyim, bu bana uzak buna faturayı yükleyim anlayışı ve algısı toplumda oluşmamalıdır. Şeffaflık ilkesiyle adaletli olunup olunmadığı, toplum kesimlerinin haklarına saygılı olunup olunmadığı, ahlaklı davranılıp davranılmadığını toplum bu ilkenin hayata geçirilmesiyle algılayabilir. Bunun için de bir ülkede medyanın güçlü olması birinci şarttır.

Fatura adil dağıtılmamaktadır ya da biz öyle algılıyor olabiliriz. Ama yaşadıklarımız adil olunmadığını göstermektedir. Bu duygusal ya da siyasi bir görüş değildir. Bu görüş rakamlara dayalıdır. Örneğin vergilerin yüzde kaçı dolaylı vergilerden, yüzde kaçı doğrudan gelir vergisi olarak toplanmaktadır? Servet düşmanı değiliz ancak servetine servet katanlardan da asgari ücretle geçinmeye çalışandan da ekmek alırken, su alırken, simit alırken aynı oranda vergi alınıyor mu?   Ya da kurumlar vergisinde küçük KOBİ’den de ülkemizin en büyük holdinginden de aynı oranda kurumlar vergisi alınıyor mu? Cevabınız evet ise adalet duygusu zedelenmiş demektir.

Teşvikler kimlere veriliyor, bu teşvikler sonrası ülke ekonomisine ne kadar bir katma değer yaratılıyor, kimlere vergi affı ya da avantajı sağlanıyor vb. vergi mükellefleri olarak biz ne kadar biliyoruz? Bilmiyorsak şeffaf değiliz ve vergi mükelleflerine saygı duymuyoruz demektir.

Vergi kaçırma, kayıt dışılık hat safha da ise ticari ahlak anlayışımızı masaya yatırmamız gerekir.

Bu dört saç ayağı üzerine oturtulacak program ilmik ilmik işlenmeli, havuzun delikleri kapatılırken diğer taraftan faydasız yatırım politikalarıyla havuzda yeni delikler açılmamalıdır.

Bir diğer en önemli konu mevzuatın sadeleştirilmesidir. Vergi mevzuatına hâkim olmak tıp doktoru olmaktan daha zordur kanaatimce.

Çıkarılan kanunlar, tebliğler aşağıdaki şekilde çıkıyor genelde:

Mevzuatın Adı: Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 478)’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sıra No: 570)

28 Eylül 2024 Tarihli Resmî Gazete

Sayı: 32676

Hazine ve Maliye Bakanlığı (Gelir İdaresi Başkanlığı)’ndan:

MADDE 5- Aynı Tebliğin “4.4.2.” numaralı bölümünün ikinci paragrafının dördüncü ve beşinci cümleleri yürürlükten kaldırılmış ve aynı paragrafın sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“Teminatın gösterilmemesi halinde mükellef hakkında 213 sayılı Kanunun mükerrer 355 inci maddesinde öngörülen özel usulsüzlük cezası kesilir.”

MADDE 6- Aynı Tebliğin “4.5.1.1.” numaralı bölümünün üçüncü paragrafında yer alan “vergi dairesi başkanlıkları/” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır…

YANİ?!... NE ANLAMALIYIZ?

Yapmayın etmeyin beyler! Küçük bir firma sahibi ya da büyük bir holding yöneticisi “4.5.1.1. numaralı bölümün üçüncü paragrafı…” nerden bilsin? Herkes sizin gibi vergi uzmanı mı? Bu işleri kolaylaştırmak yerine neden zorlaştırıyoruz. Mevzuatta yüzlerce çeşit vergi oranı ve teşvik, istisna, muafiyet vb konu var.

Vergi mükellefi görevlerini anlamazsa vergi ödevini nasıl yerine getirecek?

İşin gizemi sadelik ve yalınlıkta gizli. Ülkede KDV ‘yi %5, kurumlar vergisini baremli olarak %10, belli bir cironun üstünde ise %40 standart hale getirilmesi gerekir. Örneğin 1 MM USD altı geliri olanlar %10 vergi ödesin, 1 mm USD üstü olanlar ise %40 standart vergi ödesin. 1 MM USD kime yetmiyor bu devirde? Herkes ailesinin ve kendisinin kişisel giderlerini matrahından düşebilsin. Gereksiz bürokrasi ve evrak işleri kaldırılsın. Vergi memuru da asli görevi olan denetleme ve gözlem görevini yapsın. Gereksiz evrak işlerine boğdurulmasın.  Vatandaşın beyanı esas alınsın. Dijital bir beyanname ekranına e-devlet üzerinden girilsin ve bu beyanname çok basit ve sade olsun. Ancak arka planda gerekli denetlemeler ve takipler yapılsın.  Adalet, saygı, ahlak ve şeffaflık gereği vergi kaçıranlar da en ağır cezaya çarptırılsın ve ifşa edilsin.

KDV  %5’e çekileceği için ülkede kayıt dışı da kalmaz. Gelirini 1 MM’nin altına çekmek isteyenler için bir savaş alanı da kalmaz. Çünkü herkes fişini faturasını ister ve satıcı da keser. Kayıtdışılık biteceği için enflasyon kısır döngüsünden de çıkılır.

Bundan iyisi Şam’da kayısı.