Teknoloji, Adalet ve Şeffaflık… Birlikte yaşama ve modernliğin önemli ve olmazsa olmaz üç temel kavramı.
Teknolojiyi durdurmak, hızını kesmek pek mümkün değil elbette. Günümüz koşullarında tüketim toplumları her şeyin dahasını (!) elde edebilmek, konfor alanlarını genişletmek, yaşam şartlarını iyileştirmek ve gelirlerini arttırmak için PARA kazanmak zorunda. Yeni şeyleri bulmak, araştırmak milyar dolarlık ARGE projelerine yatırım yapmayı gerekli ve lüzumlu kılıyor. Bunu ise klasik ticari faaliyetlerin dışında, bilimsel yöntemler ve teknolojinin bütün imkânlarını kullanarak yapmaya çalışıyorlar. Her geçen gün bu iştahlı ve neredeyse sınırsız taleplerin tehlikeli şekilde artarak devam ettiğini görebiliyoruz. Ne yazık ki bu durumdan faydalanan çok küçük bir azınlık, git gide güçleniyor. Bilim, teknoloji ve lisanslamayı tekeline alarak tüm dünyada söz sahibi ve oyun kurucu oluyor. Bu durumun ise “altın ve kural” arasındaki tipik bağlantıda olduğu gibi bilinen uluslararası kartellerin tekelinde devam edeceği anlaşılıyor.
Peki bu makus talih, kural ya da ne dersek diyelim bu şekilde devam mı edecek?
Evet, diğer toplum ve milletler bundan faydalanmak, talep etmek, çaba sarf etmek ve bu sürece katılmak isteyene kadar bu devam edecek. Ancak, sadece istemek bunu başarmaya yetmiyor. O topluluklar görece yaşadıkları konfor alanlarından çıkmadıkça ve talep etmedikçe bunun mümkün olamayacağı da çok açık.
Teknolojinin bilim, sanayi ve sosyal alanlarda sayısız faydalar sunarken genel kabul görmüş gizlilik ya da mahremiyet alanlarında da paradigma değişikliklerine neden olduğu görülüyor.
Diğer bir bakış açısıyla, günümüzde Teknoloji mahremiyetin sınırlarını değiştirmeli midir? Elbette mahremiyetin tanımının sübjektif olması nedeniyle farklı sonuçlar çıkabilir. Mahremiyet ilgili toplumların değerlerine, kültürüne ve inançlarına ters düşmeden gelişmesini sürdürmelidir.
Aslında Teknoloji ile Şeffaflık kavramlarını ve ilişkisini birlikte değerlendirmek hayli ilginç olabilir. Gerçekte de teknolojinin gelişiminin her aşamasında şeffaflık onun olmazsa olmazı olarak karşımıza çıkıyor.
Teknolojinin gizliliği, karanlığı ve saklamayı sevmediğini biliyoruz ve görüyoruz. Aksine ortaya çıkaran ve açıklayan olduğunu tüm toplumsal olaylar bize gösteriyor.
2000’li yıllardan itibaren dijitalleşme her alanda başladı ve hızla devam ediyor. Dijitale göre yavaş ve verimsiz analog sistemler hızla bu yeni sisteme evriliyor. Bu bir yandan verimlilik sağlarken diğer yandan üretim artışını hızlandırıyor.
Teknoloji, açıklık ve şeffaflığı vazgeçilmez kılıyor. Bunun neticesinde günümüzde bir şeyi gizlemek ve karartmak neredeyse imkânsız hale geldi. Bu sonucun mahremiyet görmezden gelinmesi halinde toplumlar ve insanlık için iyi olduğu da düşünülebilir.
Mutlu ve huzurlu yaşamak tüm bireylerin talep ettiği gereksinimler. Adalet olduğunda ancak bu gereksinimleri karşılayabiliyor insanlık. Teknoloji ise, hızlı olmasa da adaletin gerçekleşmesine dolaylı olarak yardım ediyor günümüzde. Tüm yazışmalar, mesajlar, resim, video, ses ve belgeler… kısaca insanlığın gündelik ilişki ve üretimlerini ilgilendiren her türlü materyal kaybolmadan ve orijinalliği korunarak dijital ortamda eksiksiz olarak saklanabiliyor. Suç olan ya da suça konu olabilecek verilerin gizlenmesi, saklanması veya yok edilmesi ya da değiştirilmesi günümüz teknolojileri ile neredeyse imkânsız hale geldi. Devletler gizliliğin ne olduğunu tanımlamak veya sınırlandırmayı nasıl yapacaklarına karar vermekte zorlanmaya başladı. Hükümetler askeri güvenlik, sağlık ve bireysel verilerin nasıl saklanacağını ya da saklanabilmesinin yollarını arıyor. Buna rağmen bu bilgilerin muhafaza edilmeleri kimi zaman mümkün olamıyor. Ülkemizde de bu konuda yaşanan son olaylar ve olumsuzluklar meselenin ne kadar önemli olduğunu ortaya çıkardı.
Özetle, teknolojik imkanlar gizlenen ya da gizlenmeye çalışılan her bilgiyi, objeyi veya materyali bir şekilde ortaya çıkarıyor. Yakın gelecekte hiçbir şeyin gizlenemeyeceğini göreceğiz.
Suçu ve suçluyu bulmak kolaylaşacak. Bunu ortaya çıkaran ise kullandığımız cihazlar, networkler olacaktır. Kullandığımız telefonlar, tabletler, akıllı kol saatleri ve bilgisayarlar parmak izimiz ve yaptıklarımızın izini süren cihazlar olmaktadır. Bu cihazlarla kolluk, hukuk ve adliyelerin suça ve suçluya erişmesi artık çok daha kolay hale geldi. Bu araçların etkili kullanımıyla adaletin kısa sürede tecelli edeceğini görmeye başladık. Uzun ve zahmetli klasik sorgulama yöntemleri yerine kullanılan teknolojik imkanlarla suçlamaların delillendirilmesi daha kolay ve kesin hale geldi.
Günümüz toplumu teknolojik bir toplum. Her türlü iletişim cihazı herkes tarafından yoğun bir şekilde kullanılıyor. İnsanların konuşmalarını, lokasyonlarını, yazdıklarını kısacası attığı her adımı şüpheye yer vermeyecek netlikte tespit etmek çok daha kolay. Bundan sonrası savcı, hâkim ve bilişim uzmanlarının senkronize çalışmasına kalıyor. Tek sorun, bu cihazları kullanmadan suç işleyecek olan profesyonel suçlular. Korkulacaksa söz konusu kişilerden korkmalıyız!
Adalet nefes aldığımız hava kadar lüzumlu ve o olmadan birlikte yaşamak neredeyse imkânsız. Bunu sağlayacak olan kolluk güçleri, savcı ve hakimlerimizin elini kuvvetlendirecek ve kararlarını kesin ve şüpheye yer vermeyecek imkânları oluşturan teknoloji ve onun sunduğu imkanlar olacaktır.