28.08.2018 tarihli bir önceki yazımızda kurların BIST / USDTRY endeksine bağlı 6,12 civarlarından düşüş trendine girmeden önce bir miktar daha yükselebileceğini ifade etmiş, potansiyel hedef olarak 6,86 civarını işaret etmiştik. Yazımızdan sonraki 2 gün içerisinde 30.08.2018 tarihinde kurda 70 kuruşluk bir artış ile 6,8370 civarını test ettikten sonra beklentimiz dahilinde bir düşüş trendine girmiş durumdayız. Bu sebeple de o tarihte şahsi fikrim olarak kişisel yatırımlarda döviz alımına yönelmenin satış fiyatı bulamama, makas açılması gibi sebeplere dayandırarak yanlış olabileceğini ifade etmiştik.
Bu ayki yazımıza başlamadan önce güncel durumu ifade etmekte fayda var. Borsada 84.600 ve USDTRY tarafında ise 7,0820 görüldükten sonra bir düzeltme süreci içerisine girdik. Ancak BIST 100 tarafında 100.000 ve USDTRY tarafında ise 6,00 psikolojik seviyelerine gelmiş durumdayız. Bu iki seviye de yine Borsa için teknik bir direnç, USDTRY için ise bir destek niteliğinde. 25.09.2018 tarihinden bugüne (28.09.2018) son 4 gün süreyle Borsa tarafında 100.000 civarında satıcılı bir seyir söz konusu. Yine USDTRY tarafında ise 6,00 civarında bir tutunma çabası açıkça görülüyor.
Her ne kadar kur tarafında 1 TL ve Borsa tarafında ise yaklaşık 16.000 puanlık bir yükseliş görmüş olsak da kurlardaki gevşemenin en azından kısa vadede düşüşünü sorgulamamızı gerektirecek donelerimiz mevcut. Misal, bu tarz sert hareketler sergileyen her trend içerisinde kar realizasyonları sebebi ile sermayenin yer değiştirmesi neticesinde bir düzeltme hareketi görülmesi oldukça normal. Yine BIST 100 / USDTRY endeksine baktığımızda dolar bazında 13.250 $ seviyesinden 16.850 $ seviyesine bir hareket söz konusu, yani dolar bazında %27,2 civarında bir harekete tekabül ediyor, hem de yalnızca 35 işgünü gibi kısa bir sürede. Yabancı sermaye ile empati kurduğumuz zaman bu kadarlık bir sürede iyi bir kazanç. Yani yakın tarihte bu civarlardan borsa tarafında bir satış hareketi, kur tarafında ise tekrardan hafif seyirli bir yükseliş görmemiz ihtimaller dahilinde.
Burada değinilmesi gereken diğer bir konu da yine dış borç stokları. T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından her 3 ayda bir yayımlanan Dış Borç Ödeme Projeksiyonları üzerinde 1 önceki dönem ve 28.09.2018 tarihinde yayımlanan güncel dönem arasında bir kıyaslama yapalım. Aşağıda tabloyu özet olarak görebilirsiniz, tabloya kısa vadeli döviz talebini daha net görebilmek adına uzun vadeli borçlar dahil edilmemiş olup yalnızca kısa vadeli borçlar ve uzun vadeli borçların kısa vadeye düşen kısımları dahil edilmiştir.
Görüldüğü üzere toplam kısa vadeli borç Mayıs – Aralık arasında 69,2 milyar USD seviyesinden 3 aylık dönemde Ağustos – Aralık için 42,2 milyar USD seviyesine, 24 milyar USD civarında bir gerileme kaydetmiştir. Ancak aylık bazda bakıldığında kısa vadeli 2018 yılı içerisinde düşen ay başına döviz borcu ödeme döngüsünde bir değişiklik görülememekte olup halen aylık 9 milyar USD civarında ortalama seyir söz konusudur. Yani hem yukarıda bahsetmiş olduğumuz teknik ve psikolojik sebeplerden hem de reel talebin hala yüksek seviyede seyri sebebi ile kurların kısa vadede kalıcı bir düşüş görmesini en azından bu dönem için beklemek doğru olmayabilir. Lakin USDTRY kurundaki her 6,00 civarına sarkmada yüksek hacimli alımlar halen dikkat çekici. Sevindirici olan ise toplam dış borçlanma ise bir önceki dönem 452,7 milyar USD seviyesinden 446,5 milyar USD seviyesine gerilemiştir. Aslında her devalüasyon dönemi ekonomilerin yeni dengelenme süreçlerine girmesini sağlar. En basit ifade ile anlatmak gerekirse cari açığın düşen ithalat ile birlikte azalması, sonrasında gelen net döviz pozisyonu fazlaları ve net dış borç stoklarında gelen erime olarak bunu ifade edebiliriz. Piyasalardaki fiyat dengeleri tekrar sağlanana kadar geçecek süreçte bu döngünün lehimize işlemesini bekleyebiliriz.
Durumu özetlemek gerekirse, CDS risk primleri düşüş göstermekte, ve düşüş devam ettiği sürece finansal sektörün sendikasyon kredileri bulmaları kolaylaşacaktır, borçlanma maliyetleri buna paralel düşüş gösterecektir, ve bu süreçte reel sektör de minimal zarar ile süreçten çıkar ve yine hanehalkı gelir dengeleri de bu süreçten zarar görmez ise risk iştahındaki artış ile beraber kredi faiz oranlarında kademeli gevşemeler gelecektir.
Unutmayalım, ekonomi oldukça duygusal ve hassas bir canavardır, ne yaparsanız anında tepkisi görürsünüz. Bu tarz süreçlerde önemli olan aksiyon planlarının toplumun (tüketicinin) ve yatırımcıların güvenini artıracak şekilde önce sunulması daha sonra ise reel olarak en hızlı şekilde uygulamaya konulmasıdır. Yalnızca halk tabanında baş gösterebilecek bir karamsarlık ve telaşa dönüşen bir süreç her zaman yoktan bir kriz doğurabilir ya da bir dar boğazı krize çevirebilir. Önemli olan bu tarz süreçlerde metaneti koruyarak mantıklı kararlar verebilmektir. Bir kişisel yatırım tavsiyesi olmamak ile birlikte ticarete konu şirketlerimize şahsi tavsiyem ise 3 – 6 ay arası döviz borçları için sabırlı olunması ve acele alımlar yapılmaması, 1 ay civarında vadesi kalan borçlar için ise USDTRY tarafında 6,00 civarından başlayarak kademeli alımlar ile paçal maliyet oluşturup riski minimize etmeye yönelik ödeme karşılıklarını bu günlerde oluşturmaları yönünde olacaktır.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere,