DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜN GETİRDİKLERİ VE İNSANLIK

Bu ülkeye, ülke insanına neler oluyor? Son dönemlerde yaşanan olaylar, insanlığımızı sorgulatır hale geldi. Kadın cinayetleri derken, bu defa kız çocuklarının katledilmesi kabul edilebilir vakalar değil. Daha bunlar bitmeden, insan olanın vicdanını sorgulatan başka olaylar gündemimize girdi. Üç kuruş için yeni doğan bebeklerin canice katledilmesi, hangi insani değerlere, hangi ahlaki değerlere, hangi vicdana sığar? Bunlara teşne olanlar ile yardım ve yataklık yapanları en şiddetli şekilde lanetliyoruz.

Ekonomik zorluklara rağmen, sektör sezona çok hızlı bir giriş yaptı. Toplantılar ve etkinlikler derken, zamanın nasıl aktığının farkına dahi varamıyoruz. Ülkedeki gelişmeleri, daha doğrusu üçüncü sayfa haberleri dediğimiz konular, ülke gündemini ciddi bir şekilde işgal etmiş durumda. Havalar soğudu mu, kar yağdı mı, yağacak mı derken, hava durumları bile ülke gündemindeki yerini koruyor. Toplumun değer yargılarının, davranışlarının ve kısacası bir bütün olarak kültürünün değiştiğini gözlemliyoruz. Ülkeyi idare eden siyasi irade, bu değişim ve dönüşümün ne kadar farkında? Eğer bu konularda gereken tedbir ve aksiyonlar alınmazsa, çok geç kalınmış olacak. Mevcut siyasi iradenin kendi içindeki güç mücadeleleri, her ne gerekçede olursa olsun, sona erdirilmeli ve geleceğe dair politika ve çözümler üretilmelidir.

Ülkemizde dijital dönüşümün bu kadar ileri seviyelere gelmiş olması elbette iyi bir durum. Ancak ülke gündemini işgal eden üçüncü sayfa haberleri, kadın cinayetleri, tecavüzler ve yeni doğan bebeklerin katledilmesi, inanın herkesi derinden etkiliyor ve yoruyor. Teknoloji bu kadar ilerlemişken, neden bu teknolojilerden faydalanılmaz ve önleyici tedbirler sürecinde etkin bir şekilde kullanılmaz? Toplumsal kültürel değerlerimizi bir an evvel yeniden inşa etmemiz elzemdir.

Ülke insanları olarak, olumsuz eleştirilerde bulunmayı marifet gibi sunuyoruz. Bunlardan biri de "Biz üreten değil, tüketen bir toplumuz" ifadesidir. Bu kısmen doğru gibi görünse de bugün dijital dönüşümde, özellikle e-devlet uygulamaları konusunda dünyada önde gelen sayılı ülkelerden biri olduğumuzu söyleyebilirim. E-devlet bağlamında dijital dönüşüm süreçleri, aslında küresel ölçekli bir reforma dönüşmektedir. Dolayısıyla, yeni iş alanları açmak için yenilikçi teknolojilerden faydalanmamız gerekiyor. Ekonomide daha iyi bir konuma gelmeyi hedefliyorsak, veri ekonomisine öncelik vermemiz şart. Siber güvenlik ise malumunuz, olmazsa olmaz bir konu. Yapay zekâ teknolojileri her halükârda insan merkezli olmak zorundadır ve bu yönde çalışmalar yapmamız gerekmektedir.

Tüm bunlara değinme nedenimiz ise şudur: En büyük alıcı ve pazarı belirleyen devlet alımlarıdır. Kamu olarak bu fırsatlara erişmek istiyorsanız, teknik altyapınızı kesintisiz ve sürdürülebilir bir şekilde en uygun ekonomik şartlarda sağlamak durumundasınız. Ne kadar az kesinti olursa, verimlilik o kadar artar. Önümüzdeki dönemin ve geleceğin en önemli konusu siber güvenlik olacaktır. Konvansiyonel savaşları bile doğrudan etkileyecek olan bu alanda, ülke olarak çok hızlı çözümler üretmek zorundayız. Tarihten gelen misyonumuzu dikkate alarak iddiamızı sürdürmek istiyorsak, konuyla ilgili kararlı adımlar atmalıyız. Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla, bu iddiamızın arkasında durmak istiyoruz.

Tekrar olacak ama yine de söylemek de yarar var: Ülkemiz insanına ve çalışmalarına lütfen güvenelim; onlara imkân tanımaktan imtina etmeyelim. Yabancı hayranlığından, sorunsuz ürün saplantısından ve soruşturma geçireceğiz, riske gireceğiz endişesinden vazgeçelim. Eğer bugün siber güvenlikle ilgili yerli insanlarımızın geliştirdiği ürünleri kullanmazsak yarın çok geç olacak. Hiç kimse mahremine yabancıların girmesini istemez. Bölgemizde ve dünyada son dönemlerde yaşananlara baktığımızda, kabul edin veya etmeyin bir savaşın içindeyiz. Bu nedenle bireysel olarak da sorumluluk almaktan kaçınmamalıyız.

Kasım sayısında gündeme aldığımız KEC (Kart Erişim Cihazı) konusu, yenidoğan çetesi ve benzeri olumsuz durumların önüne geçebilecek veya daha hızlı tedbir imkânı sunacak önemli bir husustur. Devlet, geçmişte hilelerin ve sahtekarlıkların önüne geçmek amacıyla bir proje başlatmış ve bu süreç tamamen ülke insanımızın, dolayısıyla TÜBİTAK’ın rehberliğinde geliştirilmiştir.

Eğer bu proje devreye alınmış olsaydı, muhtemelen SGK üzerinden yapılan yolsuzlukların önlenme oranı daha yüksek olacaktı. SGK kurumu, bu ayın 15’inde eğer vazgeçmez veya ertelemezse, Ankara’da bu konuda bir pilot çalışma başlatacak. Eminim ki bu çalışmanın sonuçlarından ciddi verim elde edilecektir. Böylece dijital evrim sürecini, bu tür yolsuzlukların önüne geçmekte de etkin bir şekilde kullanmış olacağız.

Savunma sanayimizin göz bebeği kurumlarından TUSAŞ'a PKK’lı teröristler tarafından alçakça bir saldırı gerçekleştirildi. Menfur saldırıda şehit olanlara Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Kasım sayısında; modern güvenlik ve kimlik doğrulama sistemlerinin temel bileşenlerinden biri olan Kart erişim cihazları (KEC) konusunu ele aldık. Sektör temsilcileri önemli değerlendirmelerde bulundu. Yeni sayımızda Huawei Enterprise Türkiye CIO`su Fatih Akgül ve Bilgi Güvenliği Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mustafa ALKAN ile yaptığımız röportajlarda yer alıyor. Akgül, Huawei olarak “Türkiye’yi sadece bir satış lokasyonu değil, şirketin geliştirdiği teknolojilere katkı sağlayan bir paydaş olarak gördüklerini” belirtti. Prof. Dr. Alkan ise siber güvenliğin beka meselesi olduğuna vurgu yaptı.  Yazarlarımızın değerli yorumları ile sektörle ilgili önemli haberlerin yer aldığı son sayımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyorum.