DEĞER ALGISI VE İNSAN

Değer, kullanım yerine bağlı olarak değişiklik gösteren bir kelimedir. Türk Dil Kurumu’na göre “Bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, bir şeyin değdiği karşılık”, “Bir şeyin para ile ölçülebilen karşılığı”, “Üstün, yararlı nitelikleri olan kimse” gibi isim anlamları bulunmaktadır Ayrıca değer, felsefede “Kişinin isteyen, gereksinim duyan bir varlık olarak nesne ile bağlantısında beliren şey” ya da matematikte “Bir değişkenin veya bilinmeyenin sayı ile anlatımı”gibi anlamlara karşılık gelmektedir. Somut olarak kullanımı anlaşılabilir olmasına rağmen soyut bir şekilde değerlendirildiğinde günümüzde karşılığı pek doğru ifade edilememektedir. Bunun en büyük sebebi insan duygusu ve düşüncesi kapsamında bireysel bir yargı içermesidir. Çünkü tanımları karşılayan kişi ya da nesnelerin göreceli bir durumu bulunmaktadır. Bu yazıda insan yönünden değer ele alınacak olup hissedilen ve verilen değer ifade edilecektir.

Yukarıda ifade edilen tanımlardan yola çıkarak değer kelimesinin pozitif bir etki uyandırdığı düşünülebilir. Kullanılan yere göre değişiklik göstermek ile birlikte kişisel değer ya da birilerinin değerli olması da olumlu duygular hissettirebilmektedir. Bu çerçevede bir şeyin verilmesi için basit olarak düşünüldüğünde, önce sahip olunması gerekmektedir. Sahip olunan ve farkında olunan değerin insana kendini iyi hissettirdiği şüphesizdir. Aksi takdirde insanın kendi içindeki çatışma ile baş başa kalması söz konusu olacaktır. Asıl problemi görememesi sonucunda da bu iç çatışmalar diğer insanlarla olan ilişkilerin de çatışmaya dönüşmesine sebep olabilecektir. İletişim kanallarının genişlemesi, etkileşimin artması gibi günümüz koşulları itibarıyla da insanın kendine dair değer bilincinin bulunması çok önemlidir. Çünkü içeride eksikliği olan duyguların dışarıya karşı müdahale ya da etkilere daha açık olma ihtimali bulunmaktadır. Değerini hissedebilen insanların karşı tarafa da yaklaşımı doğru olacağı gibi, beklentilerinin de sınırı gerçekçi olabilecektir. Kendisi ile asgari huzuru sağlayabilen insanların dışarıya karşı daha güçlü olabileceği muhtemeldir. Bu nedenle insanın manevi olarak sahip olduğu güçlerin başında değer algısı gelmektedir. İnsanın diğer insanlara karşı değer algısının ölçütü de kendisinden başlamaktadır. Bilinen ve hissedilen değer neticesinde kurulan insan ilişkilerinde de asgari seviye bu sayede ortaya çıkmış olacaktır. Sonraki süreç bu değeri ortak paydaya getirmek ya da asgarinin altına düşürmemek şeklinde gerçekleşebilecektir. Bu bakımdan değer ve empati birbirine benzemektedir. İnsan kendine nasıl bir değer veriyorsa, karşısındakine de en az o şekilde değer vermesi gerektiğinin bilincine varacaktır. Elbette karşısındaki insanlardan da en az o değeri görme beklentisi içinde olacaktır. Değer, farkında olunmasa dahi, görüldüğünde anlaşılabilecek ve düşünüldüğünde bireysel olarak tamamlanıp hissedilebilecek bir duygudur. Üstelik soyut bağlamdaki değerin herhangi bir olumsuz etkisi de yoktur. Aksine değer verildikçe hem insanın kendinde hem de karşısındaki insanda artabilecek bir duyguyu temsil etmektedir. Elbette yanılmalar olabileceği gibi yanlış yönlendirmeler de değerin karşılıksız kalabilmesini sağlayabilecektir. Ama bütünü ele aldığımızda, insanların birbirine verdiği değere dair kurduğu cümlelerin davranışa yansımasına dikkat etmek gerekmektedir. En önemlisi de önce kendi kendine verilen değer noktasında şapkayı önümüze alıp geniş bir bakış açısıyla düşünmemiz gerektiğidir. Başlangıç noktası bu olursa şayet, devamı daha sağlıklı ve kalıcı olarak gelebilecektir.