TEKNOLOJİ VE SUÇ İLİŞKİSİ

Sürekli gelişen teknoloji, kullanıldığı her alanda giderek daha fazla ağırlık kazanıyor. Teknolojinin dokunmadığı bir alan yok, onsuz karar vermek hareket etmek neredeyse imkânsız hale geldi. Teknoloji sayesinde daha konforlu ve emniyetli bir yaşam sürdürmenin tüm imkânları insanlara sunuluyor.

Teknolojinin müdahil olmadığı bir alan bulunmuyor; enerjiden haberleşmeye, sağlıktan ulaşım araçlarına, adalet ve emniyete kadar her şey bu kapsamda değerlendirilebilir. Her alanda vazgeçilemez bir olgu haline geldi. Önceden bir şeyi aklımızda tutarken, beden gücümüzü kullanırken bireysel çabalar sergiliyorduk. Şimdi ise teknoloji olmadan hareket edemediğimiz bir noktaya geldik.

Artık "telefon" dediğimiz cihaz olmadan evden dışarı çıkmak neredeyse imkânsız. Arabada, yolda, adres ararken ya da yemek yaparken, aklınıza gelebilecek her yerde insanlar bu telefona ihtiyaç duyuyor. Çevremize baktığımızda, o cihaz olmadan kimlerin dışarı çıktığını görmek zor. Peki, sadece telefon mu olmazsa olmaz? Aklımıza gelebilecek her cihaz, teknolojinin bir parçası haline geldi. Teknolojiyi kullanmadan hayatını sürdüren kaç kişiyi tanıyorsunuz?

Son 25 yılda bu durum, her geçen gün artarak hayatımızın her alanını etkiliyor. Onsuz yaşamak mümkün olmasa da varlığı bazen yıpratıcı olabiliyor. Ancak onu hayatımızın öznesi haline getirmek, ona bağımlı olmak ve onsuz yapamamak ne kadar doğru? Bu sorunun sosyologlar ve toplum bilimciler tarafından ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

Yakın gelecekte bu durumun daha tehlikeli bir hal alabileceğinden endişe etmiyor da değiliz. Teknolojiden biraz uzaklaşmak, yaşadığımız aşırı stresi de azaltabilir.

Teknoloji, istemesek de bizi gözlemliyor, takip ediyor, kaydediyor ve kategorize ediyor. Yani toplumsal ve bireysel analizler yapıyor. Bu süreç, hem talep eden kurumlar hem de büyük verileri üreten ve yöneten kompleks yapılar tarafından sürekli olarak kullanılıyor.

Evet, ürkütücü de olsa bu durum tüm dünyada geçerlidir; bilgiyi üreten ve yenileyen gruplar ya da topluluklar, bilgiyi teknolojiye uyarlayarak daha az üreten veya üretemeyenler üzerinde nüfuslarını artırmaya devam ediyor.

Teknoloji kaydeder; buna ayak izi, parmak izi, yüz tanıma ve retina okuma gibi insanla ilgili her şey dahildir. Peki bu durum iyi mi? Bir bakıma iyi ya da kötü; kötü tarafı mahremiyetin yok olmasıdır. İyi tarafı ise suç olan ya da olabilecek her şey için oldukça faydalıdır.

CCTV sistemi kurulu olan şehirlerden Londra’da 9 milyon nüfusa karşılık toplam 627 bin kamera bulunuyor; yani 1000 kişiye 68 adet kamera düşüyor. İstanbul’da bu sayı 109 bin iken Çin’in Şanghay kentinde 2.985.000 kamera mevcut. Atlanta’da ise 7.800 adet kamera ile sürekli kayıt yapılıyor.

Telefonlar, e-posta yazışmaları, e-devlet uygulamaları, fotoğraflar, sosyal medya hesapları ve alışveriş siteleri gibi sayamayacağımız yüzlerce işlem bizim parmak izimizi ve profilimizi kaydediyor.

Henüz açıklanmayan ancak çalışmaları devam eden veriler ve oluşturulan algoritmalar ile kişilerin suç profillerinin önceden belirlenmesi mümkün hale geldi. Yeni teknolojilerle suçlar ve suçlular hatta potansiyel olarak suça meyilli bireyler, suç işlemeden önce takip edilebiliyor. Devletlerin ilgili birimleri isterse bu imkânı kullanarak masum vatandaşlara zarar gelmeden gerekli tedbirleri alabilir.

Diğer yandan suça karışanların tespiti ve yakalanması ile delillerin şüpheye yer vermeyecek şekilde elde edilmesi de mümkün hale geldi.

Özetle modern dünyada teknolojinin sunduğu imkânları kullanan bireylerin denetlenme ve takip edilme endişeleri bir kenarda tutulursa güvende oldukları düşünülebilir. Endişe edilmesi gereken ise sisteme dahil olmayan veya olmak istemeyen ve bilinçli şekilde sistem dışında kalan bireylerin yaratacağı tehlikelerdir. Bunların izlenmesinin oldukça zor olacağı düşünülmektedir. Günümüzde dünyanın neresinde olursa olsun sistem içinde yer alan tüm bireylerin ayak izleri kayıt ediliyor; potansiyel suça meyilli olanlar ise takip ediliyor.

Artık bir olaya karışan fail veya şüpheli gün içinde kolluk tarafından istendiğinde hemen yakalanabiliyor. Bu işleyişin bilinmesi suçluları suç işlemekten uzak tutmaktadır. Daha ilginç olan ise bir belediyenin yerlere çöp atılmasını önlemek için uyguladığı tespit ve ceza yönteminin nasıl başarılı olduğuna dair haberlerin her yerde konuşulmasıdır.

Teknolojinin böylesine olağanüstü olumlu işlevlerine karşın art niyetlilerin yine teknolojiyi kullanarak çeşitli kanun dışı işlerde bulunması da mümkündür. Elbette otorite yine teknolojinin tüm olanaklarını kullanarak bunun tedbirini alacaktır. Yakın gelecekte teknolojinin potansiyel olarak suç işlemeye yatkın bireyleri önceden belirlemesi, takip etmesi ve engellemesi daha kolay ve hızlı hale gelecektir.