BEN YAP-TIM MI, YOKSA YAP-MIŞ’LAR MI?

Türkçemizdeki -mış, -muş gibi ekli kelimeler sıkıntılıdır. Yap-mış, gör-müş, karar ver-miş, imzala-mış...

Toplumumuzda sonucu kötü olan eylemlerde bu ek, hatayı yansıtma amaçlı olarak kullanılan bir ektir.

Örneğin, kötü sonuçlanan bir olayda bir amir astına sorar:
— Bu işleme kim onay verdi?
Astın cevabı genelde şöyledir:
— ABC arkadaşımız onay vermiş!

6 Şubat 2023 depreminin ardından yıkılan binalarla ilgili soruşturmalarda bu tür ifadeleri sıkça duyduk. Bir savcı, sorgusunda yıkılan bir otel sahibine sorar:
— Kolonları kim kesti?
Otel sahibi yanıtlar:
— Benim bilgim yok, müteahhit kesmiş.

Ya da yıkılan binanın zemin katı üç harfli bir marketmiş. Kolonlar kesildiğinden dolayı bina depremde yıkılmış. Kim kesti diye sorulduğunda herkes topu birbirine atıyor. Ve bir bakıyorsunuz, ortada suçlu kalmamış; sanki bina kendiliğinden yıkılmış. İhmaller zinciri, kısacası. Bu ülkedeki en büyük problem: “Yapanın yanına kar kalması” sorunsalıdır. Bu, her düzeydeki işler için geçerlidir maalesef.

Bir kamu ihalesi yapılır. Birkaç hakkedişte projeyle ilgili ödenek biter. Hemen KİK 21-B’ye göre işin tamamlanması için acil davetiye usulü ihale tekrar yapılır. İlk ihale çıkıldığında işin teknik ve parasal etüdü düzgün hesaplanmadığı için maalesef tekrar ihale ikinci kez yapılmak zorunda kalınır. Olan kamunun kaynaklarına olur. Sayıştay görevlisi idareye sorar: "Bu ihalenin ilk keşif fiyat ve teknik çalışmasını kim yaptı?" İdareden cevaben: "XXX memuru yapmıştı ama emekli oldu..."

Peki, bu kamu zararını kim karşılayacak?

Hızlı tren kazası olur, maden kazası olur. Dere yatağına ev yapılır; sel alır götürür. Ama hiçbir zaman gerçek sorumlu bulunamaz. Sorumlu hep takdir-i ilahidir. Bu şekilde birçok sorunsalı buraya yazabiliriz. Oryantalist kültürde takdir-i ilahi en genel geçer müsebbiptir maalesef.

Müreffeh ve güvenilir bir ülke olmak istiyorsak, bu anlayışı değiştirmemiz gerekmektedir. Hesap verilebilirlik, denetlenebilirlik ve şeffaflık ilkeleri hakkıyla uygulanmalıdır. Her sorunda ilgili bireyler olarak önce kendi öz değerlendirmesini hakkaniyetle yapabilmelidir. -mış, -miş, -muş eki yerine -tım, -dım eklerinden oluşan "ben yaptım", "ben imzaladım", "ben inceledim", "ben izin verdim" ile işe başlanması gerekiyor. Öncelikle bireyler kendi vicdani muhasebeleri ile değerlendirmeye başlamalıdır.

Vicdan terazisinin adil işlemesi için ne iş yapıyorsanız o işi hakkıyla yapmanız gerekiyor ki o zaman bir sorun çıktığında izah edebilesiniz. Aksi halde çal-a kalem işi yaparsanız ve "ben yaptım" derseniz, sorumluluk da sizin olacağı için yaptırımdan kaçamazsınız. Ama niyet yaptırımdan kaçmak mı yoksa yaptığınız görevi, işi hakkıyla mı yapmak? Önce buna karar vermek gerekiyor.

Bireyler, yaptıkları işi hakkını vererek yaparsa kendini gerçekleştirme ve tatmin duygusu oluşur. Koçluk eğitimlerinde ABD’nin suikaste kurban giden John F. Kennedy’nin NASA’yı ziyaretinde temizlik işçisiyle olan diyaloğu anlatılır. Çok güzel bir örnektir: Ay’a gönderilecek ilk insanlı misyon için Kennedy NASA’yı ziyaretinde görevlilere tek tek yaptıkları işi sorar. Bir görevli "Astronotu uzay mekiğiyle Ay’a götüreceğim" der. Bir görevli"Mühendisim, mekiğin ateşleme sistemlerinde görevliyim" der. Kennedy böyle böyle sorarken elinde süpürge ile duran bir çalışana denk gelir ve "Ne yapıyorsun burada?" diye sorar. Temizlik işçisi şöyle yanıtlar: "Ay’a astronot götürecek olan Apollo Uzay Mekiği’nin hijyen görevlisiyim; uzaya adam gönderilmesine yardımcı oluyorum." Dikkat edin temizlik işçisinin yaptığı işe yüklediği anlam ve misyona: Uzay mekiğinin hijyen görevlisi.

Yaptığınız işe yüklediğiniz anlam çok önemlidir. Tüm eylemleriniz bu anlam çerçevesinde şekillenecektir. Anlamlandırmanız yüksekse sonuçta fevkalade olacaktır. Bu fevkaladelik sizin kendinizi gerçekleştirmenizdir; birey her kendini gerçekleştirmede daha mutlu ve kendisiyle barışık bir birey olacaktır. İşin tamamlanması ile tatmin duygusu elde edecektir. Aksi halde mutsuz çalışanların olduğu, tatminsiz bir toplumdan öteye gidemeyeceğiz.

Bu tarz bir toplum kısır döngü içerisinde her tatminsizlik başka tatminsizlikleri tetikleyecektir. Bu cendereden toplum olarak çıkabilmek için herkes ne iş yapıyorsa tam hakkını vererek yapması elzemdir. Gerisi hikayedir.

Anlamlı işlere vesile olmanız dileğiyle, gelecek sayıda görüşmek üzere.