UMUTLARIMIZI TAZELERKEN

İkinci bin yılın çeyrek asrını geride bırakırken, sürprizlerle dolu bir yıla giriyoruz. Ülkemizin çevresindeki ateş çemberleri sönecek mi, yoksa alev almaya devam mı edecek? Bulunduğumuz coğrafyada tarih boyunca kavgalar ve savaşlar hiç eksik olmadı. Tüm bu zorlu şartlara rağmen, Türk milleti olarak coğrafyanın kader olmadığına inat, ayakta kalmayı başardık. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında da geçmişte olduğu gibi daha da güçlenerek ayakta kalmaya devam edeceğiz.

Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, iddialarımızı sloganlarla ifade etmeye bayılıyoruz. Ancak, takdir edersiniz ki iddia ve sloganların ötesine geçmek zorundayız. Değişen konjonktür ve coğrafyamızın ülkemize sunacağı fırsatları değerlendirmek istiyorsak, iddialarımızı gerçekleştirmek için yeniden hatırlamaktan kaçınmayacağımız temel unsurlara ihtiyacımız var. Bu unsurların başına liyakat, ahlak, eğitim ve adalet geliyor.

Eğitim: Toplumların inşası ve geleceğini kurgulamada eğitimin önemini tartışmaya bile gerek yoktur. Ancak bu eğitimin, yapboz tahtasına çevrilmeden, belli bir sistematik çerçevesinde yürütülmesi gerekir. 1940'lardan beri sürekli değişiklikler yaptığımız sistemlerle ilgili özeleştiri yapabilmeliyiz. Çünkü, eğitim ve adalet, siyasi çıkarlardan uzak tutulması gereken temel konuların başındadır. İkinci yüzyılda hedeflerimize ulaşmak istiyorsak, temel bilimlere dayalı bir eğitim modelini önceliklendirmeliyiz. Çünkü gelişen teknolojiler ve dijitalleşme süreçleri, temel bilimler üzerine inşa ediliyor.

Adalet: Evrensel olarak insanların en temel ihtiyacı adalettir. Bir devletin var olmasının en temel şartı, adalet dağıtması ve mahkeme kurabilmesidir. Bunu da tarafsız ve hakkaniyetle yerine getirmesi gerekir. Ülke ekonomisinin gelişmesi, o ülkede yaşayan insanların kendilerine ve devletlerine güvenmelerinin temel unsurudur. Yani devleti idare edenlerin hukukun üstünlüğünü koruması ve hukukun bir gün kendilerine de lazım olacağının idrakiyle ülkeyi yönetmeleri gerekiyor.

Yukarıda değindiğimiz konular ışığında; ekonomik büyümemizi geliştirmek, bölgemizin yanısıra küresel anlamda söz sahibi olmak istiyorsak hamasetten uzak, akılla mantıkla hareket etmemiz gerekiyor. Yani önümüzdeki fırsatları değerlendirmek istiyorsak, geçmiş yıllardaki "o treni kaçırdık" veya "bu vagona binemedik" demek istemiyorsak siyasi ve ideolojik saiklerden uzak bir şekilde ülkemizin geleceğini inşa etmemiz gerekiyor. Dolayısıyla Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında bilgi ve iletişim sektöründe kat edilecek mesafe, ülkenin kalkınmasında stratejik bir rol oynayacaktır.

Yapay zekanın, robotik uygulamaların, nesnelerin internetinin ve siber güvenliğin sarıp sarmaladığı bir dijital evrenin içinde yeni nesil haberleşme teknolojilerinin önemini anlatmaya gerek olmadığını düşünüyoruz. Tüm bu teknolojileri üretecek kabiliyette firmalarımız ve insan kaynağımız olduğunu çok defa ifade ettik. Kendimize güvenmemiz ve bu konuların üstesinden geleceğimize inanmamız gerekiyor.

Sektörel olarak kendimizi sorgulamak için geriye dönük yirmi yılda enflasyondan arındırılmış rakamlarla ne kadar büyüklüğe ulaştığımızı değerlendirmeliyiz. Nasıl bir gelişme sağladık? Geçmişimizi sorgulayabiliyor muyuz? Önümüzü aydınlatacak geçmiş eksikliklerini nasıl değerlendiriyoruz? Geleceği aydınlatacak çözümler için geçmişteki eksikliklerden ders çıkarabiliyor muyuz, ki çıkarmalıyız.

Güzel bir yıl olması dileğiyle…

Yeni yılın bu ilk sayısına “2025: Yeni Yıl, Yeni Umutlar” diye başladık. Ayın konusu dosyasında sektörün önde gelen firmaları hem 2024 yılını değerlendirirken hem de 2025 beklentilerini bizimle paylaştı. Ocak sayısında ayrıca Ankara Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Duhan KALKAN ile konuştuk. KALKAN, 22 üniversitesi ve 13 teknoloji geliştirme bölgesiyle Başkent’in Ar-Ge faaliyetleri için muazzam bir potansiyele sahip olduğuna dikkat çekerek, “Öncelikli amacımız, Ankara'nın yüksek teknoloji üretiminde küresel bir oyuncu haline gelmesini sağlamaktır” dedi. Sektörün gündemini tutan haberler ve yazarlarımızın değerli yorumlarının yer aldığı Ocak sayımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.