Çalışırken, elemanlarımın sürekli performansını ölçüyor ve değerlendiriyordum. Sadece elemanların değil, kendi performansımı da değerlendiriyordum. Nasıl mı? Elemanlara bilgisayar ortamında yazılmış, ancak isim ve soyadları yazılmamış olumlu/olumsuz görüşlerini içeren raporlar hazırlatıyordum.
İş hayatım 44 yıl olunca, biriken anılar da bir hayli fazla oluyor. Umarım sıkılmadan okuyorsunuzdur. Daha önce de değinmiştim; TTNET’e geçişimden bir yıl sonra genel müdür değişince, kendi ekibini de taşıdı ve benim direktörlük yaptığım bölüme de kendi ekibinden birini getirdi. Aslında elemanlarla iyi bir ekip olmuştuk ve satışlar gayet iyi gidiyordu. Hatta yeni genel müdür bile olumlu bakıyordu ama bu onun kararını değiştirmedi. Görevden alındık ve farklı bir birime verildik.
Çalışırken, elemanlarımın sürekli performansını ölçüyor ve değerlendiriyordum. Sadece elemanların değil, kendi performansımı da değerlendiriyordum. Nasıl mı? Elemanlara bilgisayar ortamında yazılmış, ancak isim ve soyadları yazılmamış olumlu/olumsuz görüşlerini içeren raporlar hazırlatıyordum.
Genel müdür beni daha sonra kendi yerine Ankara’daki bürokratik ziyaretler için ve kamudaki üst düzey kurum yöneticilerinin taleplerini almakla görevlendirdi. Böylece en azından her hafta İstanbul’a veya yurdun çeşitli bölgelerine gitmekten kurtulmuş oldum. Mütevazılık yapmayayım ama ikili diyaloglarım da fena değildir.
Bu arada, kurum bizi İstanbul Gümüşsuyu’nda yer alan Can Gürzap’ın Dialog İletişim kursuna göndermişti. Hocamız Yalçın Boratap’tı. Kursun sonunda bize bir anı paylaşmamız ve anlatmamız ödevi verildi. Ben de biraz platonik ancak sonu çok acıklı biten bir anıyı anlattım; sınıf, adeta o olayları birlikte yaşamış gibi üzüntü içindeydi. Kurs sonrası Yalçın Bey ile diyaloğumuz epey sürdü.
Genel müdür adına ilk ziyaretim, genel müdürün de hemşehrisi olan TBMM Meclis Başkanı Cemil Çiçek Bey’e oldu. Meclis binasının ön çıkıntısında yer alan odasında uzun bir sohbet etme imkânım oldu. Bir ara belediye başkanlığına aday adaylığım olduğunda, bizi değerlendirme komisyonunda yer alıyordu, yani kendisiyle az da olsa tanışıyorduk.
Daha sonra, kısa süreli de olsa Ulaştırma Bakanlığı yapan Ahmet Arslan’ı ziyaret ettim. Kendisi Türk Telekom’un yönetim kurulundaydı. Meclisteki odasında uzun sohbetimiz sırasında, kendisinin bizim oralardan evli olduğunu ve dolayısıyla eniştemiz sayıldığını öğrendik.
Bir sonraki ziyaretim, yine TT yönetim kurulunda ve altın hisseyi temsil eden TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’e oldu. İbrahim Bey çok samimi ve sıcak davrandı. Daha önce kendisini TTNET sponsorluğunda İsviçre’de oynanan ve Çek Cumhuriyeti’ni 3-2 yendiğimiz maça götürmüştük.
Ziyaretlerimiz hız kesmeden devam etti. Birçok kurum genel müdürlüğüne TTNET adına ziyaretlerimizi sürdürdük. Bir defasında TUİK Başkanı Birol Aydemir’i ziyaret ettik. Birol Bey’den rakamları nasıl alıp analiz ettiklerini, sepete neyi niçin aldıklarını etraflıca öğrenme imkânım oldu.
Her şey tam da yoluna girmişken, bizim genel müdür Türk Telekom’un genel müdürlüğüne atandı. Finans işlerinden sorumlu genel müdür yardımcısı ise TTNET’e genel müdür olarak atandı. Yeni genel müdürle görüşme talebinde bulundum. Önce tamam dedi ancak o hafta özel bir işim çıkınca İstanbul’daki görüşmeye gidemedim. Daha sonra bir türlü randevu alamadım. Kurum içinde hızlı bir değişim süreci başlamıştı ve bazıları görevden alınmıştı.
Bu süreçte beni de İstanbul’a çağırdılar. Bu ziyaretim sırasında, havalimanında TT’nin yeni, TTNET’in eski genel müdürü ile karşılaştık. Sanırım sonradan çalışmalarımı takdir etmiş olacak ki, bana “Zuhuri Bey, seni TT tarafına alsak gelir misin?” dedi. TTNET’teki belirsizlikler ve TT’nin genel müdürlük binasının Ankara’da olması nedeniyle “Tabii, neden olmasın?” dedim.
TTNET’e geldiğimde, insan kaynaklarının beni çağırdığını öğrendim. Bu durum pek iyiye işaret değildi. Gidip İnsan Kaynakları (İK) başkanıyla görüştük. Tahmin ettiğimiz gibi, bana, "Ya istifanı verip, tazminatını alabilirsin veya bunu kabul etmezsen seni tazminatsız çıkarmak durumunda kalırız, Mahkemeye verirsen de bu senin bileceğin iştir" denildi.
"Tamam," dedik ve istifa dilekçemi imzaladık. Böylece TTNET’deki 5 yıllık iş hayatım sona ermiş oldu. TT tarafından bir haber bekliyordum, ancak geri dönüş olmadı. Bir ay geçtikten sonra anladık ki, personel atamalarında zamanın Bakanı ile ters düşmüşler ve Bakan, "Sen artık personel alım/atama işlerine karışma," demiş. Bu yüzden biz de arafta kaldık. Kısacası ne TT'ye geçebildik ne de TTNET'de kalabildik.
Bu sırada yaşım 53’e gelmişti. Kızağa alınan eski bir direktörü ziyaret ettim. Bana, "Ağabey, senin Genel Müdür’le aran iyi, beni yeniden direktörlüğe alsın," deyince, ben de "Kel merhemi olsa kendi başına sürer," diye cevap verdim. Bu sözüm onu çok bozdu. Hatta biraz kabaca, "53-54 yaşına gelmişsin, hâlâ iş arıyorsun. Git artık köşende otur," dedi. Doğrusu bu sözler çok gücüme gitmişti.