YENİ ÜRETIM HARİTASI: İstanbul ve Kahire Yükselirken, Çin Geriliyor, ABD-İngiltere Rekabeti Derinleşiyor

Dünya, sadece ticaret koridorlarını değil, jeopolitik önceliklerini de yeniden şekillendiriyor. RAND Corporation’ın "Levant Entegrasyonunun Ekonomik Faydalarının Tahmini" başlıklı raporu, Türkiye, Mısır ve kısmen Suriye’yi içine alan yeni bir üretim ve lojistik kuşağını gündeme taşıyor. Bu kuşak, Çin’in yavaş yavaş geriye çekildiği bir düzlemde, Avrupa ile Asya arasında stratejik bir arter olarak yeniden tanımlanıyor.

Rapora göre, İstanbul ve Kahire, bu yeni üretim ve dağıtım zincirinin merkez şehirleri haline geliyor. Bu da sadece bir ekonomik fırsat değil; aynı zamanda bir jeopolitik kapışmanın da habercisi: ABD ile İngiltere arasında, enerji ve ticaret yolları üzerinden derinleşen bir rekabet.

Çin Geri Çekilirken: Yeni Oyunun Kuralları

Çin uzun yıllar boyunca “dünyanın fabrikası” olarak tanımlandı. Ancak bugün, artan iş gücü maliyetleri, sıkı devlet kontrolü, dış ticaret gerilimleri ve jeopolitik riskler sebebiyle küresel şirketler üretimi çeşitlendirme stratejisine yöneliyor. "China Plus One" politikası, Çin dışında alternatif üretim merkezleri arayışını doğurdu. İşte burada Türkiye devreye giriyor:
- Avrupa’ya yakın,
- Genç ve nitelikli iş gücü,
- Gelişmiş sanayi altyapısı,
- Doğu-Batı ekseninde jeostratejik konum.

Amerika'nın Planı: Bakü-Ceyhan Hattı, Kafkaslar ve Türkiye Üzerinden Yeni Bir Ağ

Bu dönüşümün arka planında sadece ekonomi yok. Enerji ve ulaşım hatları üzerinden yürüyen yeni bir küresel güç mücadelesi de var. ABD, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattına yeniden önem veriyor. Bu hattın yeniden parlatılması, Kafkasya ve Orta Asya’daki enerji kaynaklarının, Rusya’yı baypas ederek Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasını hedefliyor.

Amerikan stratejisinin ikinci ayağında ise Türkiye’nin bir "lojistik devlet" olarak konumlandırılması var. Enerji boru hatları, karayolu taşımacılığı, demiryolu koridorları, dijital veri akışları… Tüm bu unsurlar, ABD’nin Çin’e alternatif üretim ve dağıtım ağı kurma hedefiyle birebir örtüşüyor.

İngiltere’nin Tercihi: Hürmüz ve Çin Kartı

Öte yandan İngiltere, Çin ile ekonomik ilişkilerini koruma refleksiyle hareket ediyor. Londra, Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi merkezli enerji rotalarına odaklanmış durumda. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne destek verirken, Çin’i uluslararası ticaret ağlarının dışında bırakacak Amerikan planlarına mesafeli duruyor.

Bu tablo, sadece enerji hatları değil, üretim coğrafyası üzerinden de bir ABD-İngiltere rekabeti anlamına geliyor.

RAND Raporundaki Fırsatlar

RAND Corporation’ın raporu, Türkiye, Mısır, Irak, Suriye, Ürdün ve Lübnan’ı içine alan bir bölgesel ekonomik entegrasyon öneriyor.
Buna göre:
- GSYİH artışı %3-7 arasında olabilir.
- 1.7 milyon kişiye kadar yeni istihdam sağlanabilir.
- İşsizlik %8-18 oranında düşebilir.
Bu gelişmeler yalnızca ekonomik değil, diplomatik etkiler de yaratır. Türkiye’nin hem Batı ile hem de bölge ülkeleriyle köprü konumunu pekiştirmesi, yeni bir denge kurmasını sağlar.

Fırsatlar ve Riskler: Türkiye Tarihi Bir Eşikten Geçiyor

Fırsatlar:
- İstanbul, sadece finans değil; üretim ve lojistik merkezine dönüşebilir.
- Türkiye, Avrupa’ya açılan mallar ve enerjinin geçiş noktası olur.
- Lojistik koridorlar sayesinde ihracat maliyetleri azalır, küresel rekabet gücü artar.
- Çin’in gerilemesi, Türkiye’ye “alternatif üretim üssü” olma fırsatı sunar.
- ABD’nin Kafkaslar-Orta Asya hattını Türkiye’ye bağlama planı, diplomatik ağırlığımızı artırır.
Riskler:
- Çin ve İngiltere hattının dışlanması, yeni gerilimler doğurabilir.
- Suriye ve Irak’taki istikrarsızlık, bu hattın güvenliğini tehdit eder.
- Türkiye'nin hem ABD ile hem Çin-İngiltere hattıyla dengeli bir ilişki yürütmesi zorlaşabilir.
- Enerji hatlarının geçeceği alanlarda güvenlik zaafları oluşabilir.

Türkiye İçin Yeni Bir "Jeopolitik Endüstri Devrimi" Başlıyor

Bu sadece ekonomik bir proje değil. Bu, Türkiye’nin tarihsel olarak üstlenebileceği en büyük diplomatik ve ekonomik rollerden biri. Türkiye bu kez sadece köprü değil, bizzat üretim yapan, enerji aktaran, veri işleyen bir merkez olma şansına sahip.
Ama bu güç, dikkat ister. Denge ister. Çok kutuplu dünyada tek bir eksene yaslanmak değil; tüm eksenleri birleştiren denge noktası olmak gerekir.

Tarih yeniden yazılıyor. Sadece sınırlar değil, ticaret yolları, üretim merkezleri ve güç dengeleri de yer değiştiriyor. Türkiye’nin tam ortasında durduğu bu oyun, doğru okunursa, sadece bölgesel değil, küresel bir başarı hikâyesine dönüşebilir.