Turizm, insanların boş zamanlarını değerlendirdikleri, eğlence amaçlı ve bulundukları yerden bir başka yere farklı nedenlerden dolayı yaptıkları seyahatleri kapsamaktadır. 1950’li yıllardan sonra tatil yapma ihtiyacı kaynaklı turizm farkındalığı artmış ve günümüze kadar gelinen sürede yapılan turizm amaçlı seyahatlere katılım küresel olarak artış göstermiştir. Türkiye açısından da bu duruma paralel gelişmeler söz konusu olmuştur. Özellikle 1982 yılında yürürlüğe giren Turizm Teşvik Kanunu sonrasında Türkiye, turizm ülkesi olarak kabul edilme noktasında önemli adımlar atmıştır. Gelinen noktada Türkiye turizm kapsamında; Avrupa’da İtalya, İspanya, Fransa gibi ülkeler ile rekabet edebilen, her yıl turist sayısı artan ve buna paralel olarak turizm gelirlerini de her yıl artıran bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye, coğrafi konumu göz önüne alındığında üç tarafı denizlerle çevrili olması, iklim koşullarının elverişliliği ile tarihi ve kültürel mirası gibi önemli özellikleri neticesinde birçok yabancı turistin tercihi olmaktadır. Buna ilâve olarak Türk insanının misafirperver yapısı ve hizmet sektöründeki kalitesi ile de Türkiye, yabancı turistler tarafından birden fazla kez ziyaret edilmektedir. Turizmde yaşanan gelişmelere uygun olarak turistlerin de tatil algı ve yaklaşımları hem gelişmekte hem de değişiklik göstermektedir. Gelişen teknoloji ve dünyada yaşanan yenilikler ile birlikte alternatif turizm çeşitleri de ortaya çıkmaktadır. Bu durum, turizm açısından olumlu bir göstergedir. Fakat etkileri son yıllarda artış gösteren iklim değişikliği ve turizm bölgelerinde yaşanan tarihi ve kültürel mirasın uğradığı tahribat nedeniyle son dönemde turizmin kısıtlanması gibi hususlar söz konusu olmaktadır. Küresel olarak yaşanan doğal afetlerin artış göstermesi de iklim değişikliğinin etkilerini gözler önüne sermektedir. Turizm hareketliliğinin artış göstermesi sonucu doğal olaylara ilâve olarak turistlerin tüketimi de turistik bölgelerde olumsuz etkiler bırakmaya başlamıştır. Yaşanan bu olumsuz göstergelere karşı alınan önlem olarak en somut örnek 2024 yılının Kasım ayında İtalya’da bulunan Pompei Arkeoloji Parkı’nda turist sayısında bir kısıtlama yapılmış olmasıdır. Ayrıca Floransa Belediyesi de 10 maddelik bir turizm kısıtlaması çerçevesinde tedbir paketi açıklamıştır. İtalya’da bulunan diğer turistik şehirler de bu durumlara paralel olarak turizm hareketliliğinde ve ziyaretçi sayılarında bir kısıtlama yapılması gerektiğini vurgulamaktadır. Öncelikle hem ekonomik hem de kültürel ve sosyal olarak sürekli geliştirilmesi amaçlanan turizm hareketliliğindeki bu kısıtlamaların nedenlerini sorgulamak gerekmektedir. Öncelikle her bölgenin ne kadar korunursa korunsun eninde sonunda yıpranma yaşaması kaçınılmazdır. Çünkü turizm hareketlerinde dünyanın birçok ülkesinde yaşayan vatandaşlar merak ettiği ve ilgi duyduğu bölgelere seyahat etmektedir. Her ülke vatandaşının turizm çerçevesinde gerçekleştirdiği seyahatlerdeki tüketim alışkanlıkları ve tercihleri farklılık gösterebilmektedir. Ayrıca her bölgenin de turizm kapsamında ziyaret edilirken ekstra hassasiyet gösterilmesi gereken kısımları bulunmaktadır. Buna bağlı olarak turistlere ev sahipliği yapan bölgeler her ne kadar tarihi ve kültürel mirası korusa da, seyahat eden turistler hassas davransa da yıpranmanın önüne geçememektedir. Yukarıda da belirttiğim gibi, zamanla yıpranmayan, eskimeyen hiçbir şey henüz yeryüzünde bulunmamaktadır. Özellikle doğal, tarihi ve kültürel miras bu kapsamda özenle korunması gereken yapılardır. Ayrıca turizm bölgelerinin sahip olduğu doğal güzellikler de artan iklim değişikliği nedeniyle yavaş yavaş bozulmaya başlamaktadır. Bu gibi nedenlere karşı alınan önlemler, turizm terminolojisinde aşırı turizm olarak tanımlanmaktadır. Özellikle turizme katılım sayılarının artış göstermesi ile birlikte ortaya çıkan aşırı turizmin, gelecekte daha sık duyacağımız bir kavram olması muhtemeldir. Küresel olarak turizmde yaşanan olumlu ve olumsuz gelişmeler önemli bir turizm ülkesi olan Türkiye’yi de benzer bir şekilde etkilemektedir. Çünkü ulaşım araçlarının gelişmesi ve seyahat sürelerinin kısalması nedeniyle her ülke birbirine daha fazla yakınlaşmıştır. Türkiye de konumu ve sahip olduğu özellikler çerçevesinde ulaşılabilirlik bakımından oldukça elverişli imkânlara sahiptir. Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre son iki yılda ortalama 50 milyonu geçen turist sayısı nedeniyle Türkiye’nin de aşırı turizm kapsamında stratejik bir planlama yapması kaçınılmazdır. Çünkü turizm alanında rekabet içerisinde olduğumuz İtalya gibi ülkeler aşırı turizm kapsamında bazı sınırlamalar ve kısıtlar getirmektedir. Benzer coğrafi özelliklere sahip olmamız nedeniyle gelecekte yaşanabilecek olası turizm kaynaklı problemlere ilişkin önlemler alınması, sürdürülebilir turizm bakımından da önem arz etmektedir.