Geride bıraktığımız nisan ayı, havaların sürekli yağmurlu olması ve iklimdeki gelgitler nedeniyle geçmiş nisan aylarına kıyasla oldukça hareketli ve gündemi yoğun bir ay oldu. Hem ülkemiz hem de sektörümüz açısından son derece hareketli ve canlı bir dönem geçirdik. Ayrıca, dünya siyaset gündemi de ciddi bir yoğunluk içerisindeydi.
Dünya gündeminin en önemli maddelerinden biri, ABD Başkanı Trump’ın ikinci dönemi ve aldığı ticaret savaşlarını derinden etkileyen gümrük vergisi kararlarıydı. Trump döneminde (özellikle 2018-2020 arasında) ABD, başta Çin olmak üzere birçok ülkeye çeşitli ürün gruplarında ek gümrük vergileri getirdi. Türkiye de bazı ürünlerde bu uygulamalardan etkilendi. Ancak Türkiye özelinde ve ICT sektörü açısından bakıldığında, olası olumlu etkilere odaklanmamız gerekiyor.
Türk ICT ürünlerine talebin artmaması için bir neden yok. ABD, Çin’e yüksek gümrük vergileri uygulayınca Çin merkezli teknoloji ürünlerinin fiyatı ABD pazarında doğal olarak arttı. ABD’li firmalar ise daha ucuz tedarikçiler aramaya başladı ki bu oldukça normal bir süreç. Türkiye’de üretilen veya Türkiye üzerinden sağlanan ICT ürün ve hizmetlerine olan ilgi neden bu kapsamda değerlendirilmesin?
Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bir diğer husus ise ihracat fırsatlarıdır. Özellikle yazılım, donanım montajı ve bazı elektronik komponentlerde Türkiye, alternatif üretici olarak öne çıkabilir. Bu da Türk ICT firmalarının ABD ve başka pazarlara açılmasının önünü açacaktır.
Bir diğer önemli konu ise yatırımcı çekmektir. Global ICT firmaları, Çin gibi ülkelere bağımlılığı azaltmak için üretim ve AR-GE üslerini başka ülkelere kaydırmak isteyebilir. Türkiye, coğrafi konumu ve genç iş gücüyle bu firmalar için cazip bir yatırım noktası olabilir. Birinci Trump dönemine denk gelen bir milyon bilişimci yetiştirme hedefimizin semeresini görebiliriz.
Arz zincirini göz ardı etmemek ve coğrafi konumumuzu doğru değerlendirmek önemlidir. Küresel tedarik zincirinde yeni merkezler aranacaktır. Türkiye, Avrupa ve Orta Doğu’ya yakınlığı sayesinde ICT sektöründe ara ürün üretimi ve tedarik zinciri merkezi olma şansına sahip.
Belki de en önemli husus, startup ekosistemine canlılık gelmesidir. Özellikle yazılım, fintech ve siber güvenlik gibi ICT alanlarında Türk startupları, Çin’e alternatif arayan yabancı yatırımcıların ilgisini çekebilir. Böylece girişim sermayesi yatırımlarında artış yaşanabilir.
Yani Türkiye olarak bu süreci lehimize çevirebiliriz. Katma değerli servislere yönelik ihracat artışı, yazılım ihracatı, donanım montajı, 5G altyapısı, fiber yatırımları gibi projelerde telekom ve altyapıda yatırım fırsatları, startup ekosistemine yabancı yatırımcı ilgisi ve konum avantajımızdan ötürü tedarik zinciri merkezi olma gibi başlıklarda önemli fırsatlar mevcut. Biz sadece gördüğümüzü ifade etmeye çalışıyoruz.
23 Nisan’da bayramı kutlarken İstanbul’da beklenen büyük bir depremi anımsatan bir sarsıntı yaşadık. Böylesi bir afette sevdiklerimize ulaşmak hepimizin önceliği. Ancak her seferinde eleştirilen operatörlerimize saldırmak yerine, afetlerde haberleşme sistemlerini nasıl daha etkin kullanabileceğimizin bilincinde olursak, daha iyi sonuçlar elde edebiliriz.
Sektörümüzü yakından ilgilendiren üç kurumun genel kurulları yapıldı: Türk Telekom, Türksat ve Ulak Haberleşme. Bu üç güzide kurumumuzu yönetecek kadrolar kimi güncellendi, kimileri ise görevine devam etti. Öncelikle yeni yönetimlere başarılar diliyoruz. Ulak Haberleşme’nin yeni yönetim kurulu dikkat çekiyor; sektördeki deyimiyle adeta bir “Şampiyonlar Ligi” … Amaç belli, beklenti yüksek!
Bu sayıda; Ayın Konusu dosyasında ABD Başkanı Donald Trump’ın başlattığı tarife savaşlarını masaya yatırdık. Sektörden uzman görüşleriyle birlikte dergimiz yazarlarının değerlendirmelerini bu dosyada bulabilirsiniz. Ayrıca, yeni sayımız için dijital dönüşüm ve teknoloji denince ülkemizde akla gelen ilk isimlerden biri olan Teracity Yönetim Kurulu Başkanı Osman AKIN ile konuştuk. AKIN’a göre dijital dönüşüm çağı artık geride kalıyor. “Dijital dönüşümü gündemimizden çıkarmalıyız. Yapay zekâ çağı başladı. Bundan sonra asıl odaklanmamız gereken şey yapay zekâ dönüşümüdür,” diyen AKIN, önemli bir uyarıda bulunuyor: “Eğer bu dönüşümü kaçırırsak, şu an gördüğümüz öndeki koşucuyu bir daha göremeyiz. Hâlâ dijital dönüşümü konuşmaya devam edersek, dünya bizden kopacak.” Başta politika yapıcılar olmak üzere herkesin Sayın Osman Akın’ın uyarısını dikkate almasında büyük fayda olduğunu düşünüyoruz. Sektörün gündemini yakından takip eden haberlerimiz ve yazarlarımızın değerli yorumlarıyla dopdolu olan Mayıs sayımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.