2000'li yıllardan itibaren savaş teknolojilerindeki gelişmeler, geleneksel savaş yöntemlerinin hızla değişmesine yol açmıştır. Geçmişte savaşlar kara, deniz ve hava kuvvetlerine dayanırken; bu güçler genellikle asker sayısı, teçhizat ve ateş gücüyle değerlendirilirdi. Ancak günümüzde, özellikle Ortadoğu ve diğer bölgesel çatışmalarda bu geleneksel unsurlara bir yenisi daha eklenmiştir: Teknoloji.
Modern Savaşların Doğası ve Teknolojik Yenilikler
Günümüz savaşlarında teknolojinin etkisi, klasik stratejileri kökten değiştirmiştir. Önceleri savaşın temel araçları olan tanklar, toplar ve zırhlı araçlar, yerini insansız hava araçları (İHA), silahlı insansız hava araçları (SİHA) ve otonom savaş sistemleri gibi yeni nesil teknolojilere bırakmaktadır.
Bu araçlar, savaşın seyrini ve taktiklerini değiştiren, daha küçük ve düşük maliyetli fakat son derece etkili bir şekilde savaşan teknolojiler olarak ön plana çıkmaktadır. Örneğin, eski tip devasa savaş makineleri, büyük maliyetler ve kolay hedefler haline gelmişken, bugün küçük boyutlu ve daha düşük maliyetli bir SİHA veya otonom savaş araçları ile büyük stratejik etkiler yaratılabiliyor. Bu durum, büyük savaş araçlarının geleneksel üstünlüklerini temelden sarsmıştır.
Savunma Sanayiinde Teknolojik Dönüşüm
Teknolojinin bu şekilde evrilmesi, savunma sanayilerini de köklü şekilde dönüştürmüştür. Savaş sanayisinde öncü ülkeler, bu teknolojileri üretirken, karşı savunma sistemlerini geliştirmeye de hızla odaklanmaktadırlar. Bu da küresel bir silahlanma yarışını ve teknolojik üstünlük mücadelesini tetiklemektedir.
Birçok ülke, bu yeni nesil teknolojilerle güçlerini pekiştirmeye ve çeşitlendirmeye çalışırken, teknolojiyi sadece savunma amaçlı değil, aynı zamanda ekonomi ve endüstri için de kullanmaktadır. Bu noktada, Türkiye'nin, özellikle milli savunma sanayiini geliştirmesi ve global savaş sanayisinde yer edinmesi kritik bir öneme sahiptir. Savunma sanayiinde etkili olabilmek için, sadece teknolojiyi kopyalamak değil, yenilikçi ve özgün teknolojileri üretmek ve geliştirmek gerekmektedir.
Savunma Sanayinin Ekonomiye Etkisi
Teknolojinin sağladığı imkanları kullanmak ve AR-GE yatırımlarını yapmak, yeni ve etkili savaş araçlarını üreten ve satan ülkeler için çok önemli hale gelmiştir. Bu pazarda Türkiye'nin de yer alması ve payını daha da arttırması mümkün olabilir. Ekonomik büyüklüğü ve pazarın gücünü anlamak için 2021 yılındaki ülkelerin toplam askeri harcamalarının 2,1 Trilyon dolara yükselmiş olduğu görülmektedir. BBC'nin 2021-2023 raporuna göre savunma harcamalarına baktığımızda (savunmasanayist.com):
NATO’nun belirlediği, ülkelerin savunma harcamalarının GSYH’nin %2’sine ulaşması hedefini ABD, Birleşik Krallık, Fransa, Polonya, Danimarka ve Finlandiya gerçekleştirmiştir.
Küresel Silah Satış Oranları: (Setav.org)
Türkiye'nin Küresel Savunma Sanayisindeki Yeri
Türkiye, SIPRI ve SETA araştırmalarının da gösterdiği gibi her yıl küresel savunma sanayi alanında yeni yatırım ve üretimler yaparak 11. sıraya ulaşması, diğer paydaşları tarafından "ilgiyle" izlenmektedir. Bu yükselişin sürekliliğinin devam etmesi, Ar-Ge ve devlet desteklerinin sağlanmasıyla mümkün olacaktır.
Küresel savunma sanayiinde bilgi ve bilgi paylaşım imkanlarının artması, bu alanda tekelleşen ülkelerin sert rekabet yapısını kırmaya başlamıştır. Bunun sonucunda çok sayıda ülke, bilgi üretmeden benzer silah üretimlerini yapabilir hale gelmiştir. Ancak bilgi üretmeden rekabet etmek kolay olmayacaktır.
Ülkemiz, bu alanda yakalamış olduğu yüksek ivmeyi daha da arttırmalıdır. Bunun yolu, bilgi üretmek ve bunu teknolojiye entegre etmekten geçiyor. Aksi halde, bilgiyi üreten ülkelerin ürettiklerinin kopyalarını üretmek zorunda kalınabilir.
Elbette üretilen bilgi ve teknoloji önemli, bunun çıktıları olan savunma sanayi ürünlerinin küresel pazardaki kalitesi, güvenliği ve gücüyle, eşdeğer ürünlerle rekabet edebilmesi, hatta üstün olması gerekmektedir. Kısaca bilgi üretiminin artması, teknolojinin çeşitlenmesi, üretim ve üretim süreçlerinin kısalması, tüketimin artması sonunda küresel rekabetin kolaylaşması, dünya gelir paylaşım oranlarını gelişmekte olan ülkeler lehine değiştirmeye başlamıştır. Bu durumun, yakın gelecekte dünya barışını etkileyeceği bilinmeli ve zor bir coğrafyada yer alan ülkemizin savunma sanayisini zaman geçirmeksizin daha da güçlendirmesi gerekmektedir.
Dijitalleşmenin Savaşlara Etkisi
Teknolojinin savaş alanındaki etkisi, yalnızca fiziksel silahlarla sınırlı kalmamaktadır. Dijitalleşme, savaşın doğasını önemli ölçüde değiştirmiştir. İHA, SİHA ve otonom teknolojiler, savaş alanında stratejik üstünlük sağlarken; elektronik karıştırma (jammer) ve yüksek frekanslı elektronik karıştırma/interferans yöntemleri, modern savaş araçlarının etkinliğini büyük ölçüde sınırlayabilir veya etkisiz hale getirebilir.
Günümüz savaşlarında, fiziksel savunmanın yanı sıra, elektronik ve dijital savunma yöntemlerine de ihtiyaç duyulmaktadır. Ülkeler, bu tür zafiyetlere karşı savunma sistemlerini geliştirmekte ve uydu teknolojilerini kullanarak bu tehditlere karşı korunmak için adımlar atmaktadırlar. Türkiye'nin de uydu sistemlerini geliştirmesi, milli ve yerli GPS uydularını sistemlerine entegre etmesi ve "Çelik Kubbe" gibi yeni nesil savunma sistemleriyle dijitalleşen savaş alanında yerini alması zorunludur.
Tabii ki savunma sanayisinin başarısı, yüksek hacimli ve devlet destekli Ar-Ge yatırımlarına bağlıdır. Kısaca, ülkelerin refahı, mutluluğu ve geleceği, savunma sanayilerinin gücü ve küresel pazardaki satış hacimleriyle belirlenmektedir. Bu yönelimin her gün logaritmik olarak arttığı, araştırma raporlarında görülmektedir.
Günümüz Savaşları ve Sonuçları:
1945'ten günümüze yıkıcı ve sonuçları ağır savaşlar azalmış olsa da, teknoloji ve silah endüstrisi, bilim ve teknolojinin etkisiyle daha yok edici ürünler üretmeye devam etmektedir. Bu tehlikeli üretimlerin kullanılması durumunda insanlık belki de son hatasını yapacaktır.
Ülkeler ve dünya yönetiminde söz sahibi ülkeler, bunu engellemenin yolunu karşı savunma tedbirlerinin üretimi olarak görüyorlar. Ürettikleri silahların ve onların etkilerini yok edecek savunma sistemlerini üretmekten geri durmuyorlar; nasıl bir kısır döngü bu? Küresel 3 trilyon dolarlık akıl dışı bir pazar. Bu oyunun dışında kalmak ise maalesef mümkün değil, hatta tehlikeli olacaktır.
2. Dünya Savaşı ve 1945 Sonrası Hayatını Kaybedenler:
İkinci Dünya Savaşı sonrası bazı büyük çatışmalarda yaşanan can kayıpları:
İç savaşlar, kalkışmalar, isyanlar ve çatışmalarda hayatını kaybeden toplam sivil ve asker sayısı milyonları aşmaktadır.
Sonuç
Günümüz savaşları sadece fiziksel araçlarla değil, aynı zamanda elektronik saldırılarla da şekillenmektedir. Güçlü ülkeler, yalnızca fiziksel savaş gücüyle değil, aynı zamanda dijital savunma stratejileriyle de üstünlük sağlamaktadır. Ticari ve askeri maksatlı tüm yakın ve uzak yörünge uyduları, küresel konumlandırma uyduları (GPS), insansız savaş makineleri, otonom sistemler ve benzerlerinin iletişim ve frekans güvenliği sorgulanmaktadır!
Güçlü savunma için radyo frekans güvenliğinin sağlanması için yeni ve güçlü tedbirler alınması gerekmektedir. Konumlandırma sistemlerinin devre dışı bırakılması durumunda tüm navigasyon sistemlerinin işlevsiz kalacağı, her türlü sivil ve askeri aracın kullanılamayacağı bilinmelidir.
Bu nedenle az sayıda ülke kendi konumlandırma uydularını (ABD GPS – Rusya GLONASS – Çin COMPASS – Japonya QZSS – Hindistan GAGAN – AB Galileo) üretmeye ve alçak yörüngelere konumlandırmaya başlamıştır. Ülkemiz de kendi konumlandırma uydularını zaman geçirmeksizin aktif hale getirmek zorundadır.
Günümüzde savaş teknolojilerinin gelişimi, küresel güvenlik dinamiklerini şekillendiren, insanların hayatını ve toplumları tehdit eden bir güç haline gelmiştir.
Özetle, ülkelerin ekonomik alandaki şiddetli rekabeti savunma ihtiyaçlarının da artmasına neden olmaktadır. Uzakdoğu'da Çin'in savunma harcamalarının yükselmesi komşu ülkelerdeki endişeyi ve savunma harcamalarını arttırırken, aynı durum Körfez ülkelerinde de benzer sonuçlara neden olmaktadır. Bu durum silah üreten ve satan ülkeler için yeni pazarların açılmasını sağlamaktadır.
Bu sebeple Türkiye'nin savunma sanayindeki rolünü arttırması için devlet destekli Ar-Ge yatırımlarına ve bilgi üretmeye daha fazla ağırlık verilmelidir. Çünkü özgün ve yenilikçi projeler, ülkemizi savunma alanında ve uluslararası pazarda daha güçlü bir konuma taşıyacaktır.