TURİZMDE SORUMLU TÜKETİM

İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana bulunan ya da keşfedilen her şey tüketilmek amacıyla gerçekleştirilen bir üretimi içinde barındırmaktadır. Buradan hareketle nesiller boyu farklı şekillerde ihtiyaç duyulan ürünlerin üretimi söz konusu olmuştur. Küresel olarak nüfusun sürekli artış eğiliminde olması ve seyahat eyleminin gerçekleştirilmesinin kolaylaşması ile birlikte kitlesel olarak tüketim oranında da artış yaşanmaktadır. Bu durum başlangıçta hedeflenen nokta olmasına rağmen, son yıllarda çeşitli nedenlerden (iklim değişikliği, pandemi, savaş vb.)  dolayı kaynaklarda yaşanan azalma ya da tükenme gibi tehlikelere neden olmaktadır. Sürdürülebilirliğin son yıllarda her alanda öne çıkarılmasına paralel olarak sorumlu tüketim kavramı da yaşanan kaynak kıtlığı nedeniyle önem arz etmektedir. Sorumlu tüketim; topluma, çevreye ve diğer canlılara olumlu ya da daha az olumsuz etki yaratan tüketim şekli olarak tanımlanmaktadır. Kullanılan her ürünün ya da sahip olunan her alışkanlığın sorumlu tüketim bilinciyle tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Çünkü farklı kavramlar söz konusu olsa da her yeni önlemin temelinde kaynakların eskisinden daha dikkatli tüketilmesi gerektiği vurgusu yapılmaktadır. Turizm de tüketimin yoğun olduğu ve hemen hemen pek çok sektör ile iç içe geçmiş bir alandır. Tatil döneminin yaklaşması ve havaların ısınması ile birlikte turizm faaliyetlerinin her yaz olduğu gibi yine yoğun bir şekilde geçmesi beklenmektedir.

Öncelikle turizm emek yoğun ve hizmet üreten bir alanı temsil etmektedir. Doğrudan bir üretim gerçekleştirmese de, pek çok üretim sektörünün ortak noktasını oluşturmaktadır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde turizmi hizmet veren ve hizmet alan şeklinde iki türlü kategorize etmek gerekmektedir. Sorumlu tüketimi gerçekleştirebilmek için her iki tarafın da tercihlerini bu doğrultuda yapması sürdürülebilirliğe katkı sağlayacaktır. Turizm faaliyetlerinde bulunan her bir paydaşın gerekli ölçüde tüketim yaparak hizmet sunması önemlidir. Çünkü turizm faaliyetine katılan insanların doğal olarak tatil algısı geçici seyahat ve tüketim şeklinde olacaktır. Bu durum da turistik bölgelerin gelecekte de değer kaybetmemesi ve bozulmaması için dikkate alınması gereken en önemli noktadır. Bölgenin tarihi ve kültürel yapılarını korumak için gerekli önlemler alınmalıdır. Sunulan hizmetlerde yer alan yiyecek ve içecek miktarından tutun da kullanılan malzemelere kadar her bir turist ihtiyacı öncelikle geri dönüşüme uygun olarak kurgulanmalıdır. Ülkemizin önemli turistik bölgeleri çoğunlukla her şey dahil hizmet veren konaklama tesislerinden oluşmaktadır. Kitlesel tüketimin gerçekleşmesi nedeniyle de hem işletmelerin kaynakları tüketirken tedbirli olması hem de bölgelerin sürdürülebilirliğini koruyabilmek için makul kurallar koyması gerekmektedir. Hizmet alan yani turist kısmındaki insanlara gelindiğinde ise, tekrarını yaşamak ya da diğer insanların da aynı şekilde keyifli bir tatil geçirmesi için bilinçli bir tüketim davranışı içinde olması gerekmektedir. Yukarıda da ifade ettiğim gibi, insanın evi ile geçici olarak seyahat ettiği yer arasında büyük bir fark vardır. Aynı özenin gösterilmesi mümkün olmasa dahi, gidilen yerin de başkalarına ev sahipliği yaptığı unutulmamalıdır. Bu noktada yeni yerler görmenin heyecanına benzer olarak, gidilen yerlerin hatıralardaki gibi kalması ve başka insanların da oralarda yeni heyecanlar yaşayacağı göz önüne alınmalıdır. Kültürel olarak insanların her biri hem farklı yapıda hem de farklı alışkanlıklara sahip olabildiğinden sorumlu tüketim bilinci önemlidir.

Bir insanın ya da turistin bu bilinçle hareket etmesinin tek başına yetmeyeceği gibi herkesin bu bilince ulaşması için bir kişinin çoğalması gerekmektedir.