TÜRKİYE’NİN KÜRESEL BİLGİ ÜRETİMİNDEKİ YERİ § ABD – ÇİN TEKNOLOJİ YARIŞI

21. yüzyılın başından itibaren teknolojik güç, küresel siyasetin ve ekonominin en belirleyici unsurlarından biri haline geldi. Bu güç yarışının baş aktörleri ise hiç kuşkusuz Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin Halk Cumhuriyeti.

Günümüzde ülkeler yalnızca ekonomik ya da askerî açıdan değil, aynı zamanda teknoloji üretimi, fikri mülkiyet hakları ve inovasyon kapasitesiyle de küresel rekabet içerisinde. Bu dönemi, sadece dijitalleşmenin değil, aynı zamanda teknolojik üstünlüğün jeopolitik güçle eşdeğer hâle geldiği bir dönem olarak da görmeliyiz. Bu rekabeti ortaya koyarken Türkiye için barındırdığı fırsatlara da dikkat çekmek gerekiyor.

Türkiye’nin Bilgi Üretimindeki Konumu

Türkiye, potansiyeli yüksek ancak performansı ortalama seviyede olan bir bilgi üreticisi. Listelerde daha üst sıralara çıkabilmek için stratejik yatırımlar, nitelikli insan gücü ve etkin politikalar hayati önem taşıyor. Aksi takdirde Türkiye, bilgi tüketen ama üretemeyen bir ülke konumunda kalabilir.

Bilgi üretimi; akademik yayınlar, patentler, teknolojik yenilikler, dijital içerik ve yapay zekâ gibi alanlarda şekilleniyor. SCOPUS ve Web of Science verilerine göre Türkiye, yayın sayısında dünyada ilk 20’de yer alsa da etki faktörü ve atıf sayısı bakımından hayli geride. Ülkemizde uluslararası iş birlikler ve nitelikli yayınların azlığı dikkat çekiyor. İlk 500’deki üniversite sayımız ise oldukça sınırlı.

Patent ve Teknoloji Üretimi

Türkiye’de son yıllarda patent başvurularında artış gözleniyor. Ancak ticarileşen patent sayısı halen istenilen seviyeye ulaşmış değil. Ar-Ge harcamalarının GSYH içindeki payı ise yaklaşık %1,4 civarında.

Dijital ve Medya Tabanlı Bilgi Üretimi

Türkiye’de sosyal medya kullanımı yüksek olsa da içerik üretimi daha ziyade bireysel ve eğlence odaklı. Yerli dijital platform sayısı az; yapay zekâ, büyük veri ve yazılım geliştirme gibi stratejik alanlardaki küresel katkı ise sınırlı. Dijital içerik üretiminde ticarileşmenin daha fazla teşvik edilmesi gerekiyor.

Türkiye’nin Güçlü Yönleri

  • Genç ve dijitalleşmeye açık nüfus
  • Stratejik coğrafi konum
  • Artan teknoparklar, kuluçka merkezleri ve TÜBİTAK destekleri

***

ABD – ÇİN TEKNOLOJİ REKABETİ

Küresel Güç Dengeleri değişiyor mu?

On yıl öncesine kadar ABD, küresel sistemin tartışmasız lideri ve tek patronuydu. Ancak Çin'in hızlı yükselişi, bu tek kutuplu yapının sarsıldığını gösteriyor. Çin'in başarısı sadece büyük iş gücüne değil, bilgiye dayalı bir kalkınma modeline geçişine dayanıyor.

Düne kadar fason üretimle bilinen Çin, bu yeni modeli erkenden keşfetti. Güçlü eğitim kurumları kurdu ve üniversite-özel sektör-girişimci üçgenini başarılı bir şekilde oluşturdu. Bu strateji hızla meyvesini verdi.

Özgün bilgi üretimine odaklanan Pekin yönetimi, devlet destekli üniversiteleri ve AR-GE merkezleriyle adeta bir "Bilgi Üretim Fabrikası" kurdu.

ABD ise, MIT gibi prestijli üniversiteleriyle inovasyon yarışında hala önde. Ancak Çin'in agresif büyüme stratejileri karşısında eski konumunu korumakta zorlanıyor.

Gelişme, büyüme, refah ve hatta toplumsal mutluluğun anahtarı, "faydalı bilgi üretimi"nden geçiyor. Bu yaklaşım, "altın ile kural ilişkisi"nin yeni bir biçimi olarak değerlendirilebilir.

Faydalı Bilgi ve Patent Rekabeti

Ekonomik kalkınma ve refahın temelini artık doğal kaynaklar değil, faydalı bilgi üretimi oluşturuyor. Bu durumun en belirgin göstergelerinden biri patent sayılarıdır.

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) verilerine göre, 2023 yılında dünya genelinde 3,5 milyon patent başvurusu yapıldı. Aynı yıl içinde:

  • Çin: 2 milyon faydalı patent
  • ABD: 300 bin patent
  • Türkiye: 5.502 patent (dünya toplamının binde 0,28'i)

Daha da düşündürücü olanı, Türkiye'de teknolojinin lokomotifi olarak kabul edilen yarı iletken alanında tescillenmiş bir patentin dahi bulunmamasıdır. Bu durum, bilgi üretimi konusunda ülkemizin yapısal sorunlarına işaret etmektedir.

Endüstriyel Gücün Göstergesi: Otomotiv Sektörü

Otomotiv sektörü, ülkelerin üretim kapasitesini gösteren stratejik bir alan. 2024 yılında küresel otomotiv üretimi 93,5 milyon adede ulaştı. Bu üretimin 30,1 milyonu Çin tarafından gerçekleştirildi. Bu tablo, Çin'in sadece fikir değil, "ürüne dönüşen bilgi" konusunda da önemli bir avantaja sahip olduğunu göstriyor.

2023 yılında üretilen içten yanmalı motorlu araç sayıları (ABD-Çin-Türkiye):

  • ABD: 10.611.000 (%11,3)
  • Çin: 30.160.000 (%32,2)
  • Türkiye: 1.468.000 (%1,6)

2023 yılında satılan elektrikli araçlar toplamı 13,9 milyona ulaştı. 2030 yılında ise 10 araçtan 6'sının elektrikli olması öngörülüyor. Türkiye, elektrikli araç üretimini artırmak için gerekli tedbir ve teşvikleri hayata geçirmeli. Özellikle batarya teknolojileri ve üretimi konusuna öncelik vermelidir.

Ekonomik Rekabetin Yeni Yüzü: Vergi Savaşları

Geçtiğimiz aylarda ABD, Çin menşeli ürünlere uyguladığı vergileri %145'e kadar çıkardı. Çin de buna %125 oranıyla karşılık verdi. Ancak bu gerginlik uzun sürmedi; ABD vergileri %30'a, Çin ise %10'a indirdi. Bu karşılıklı hamleler, iki ülke arasındaki ekonomik rekabetin ne kadar yoğun olduğunu gösterirken, Çin'in esnek tepkileri ve üretim gücüyle daha avantajlı bir konuma geldiği söylenebilir.

Türkiye Bu Rekabetten Nasıl Yararlanabilir?

Bu küresel mücadele, bilgi üretemeyen ülkeler için büyük bir tehdit oluşturuyor. Ancak doğru stratejilerle bu tehdit, Türkiye için bir fırsata dönüştürülebilir. İşte atılması gereken bazı adımlar:

1.Eğitim sisteminde reformlar yapılmalı, üniversite-sanayi iş birlikleri güçlendirilmeli ve başarılı üniversitelere ABD örneğindeki gibi maddi destekler sağlanmalıdır.

2.Ar-Ge'ye ayrılan kamu ve özel sektör bütçeleri artırılmalıdır.

3.Ticarileşebilir patent üretimi teşvik edilmelidir.

4.Yarı iletkenler, yapay zekâ ve yenilenebilir enerji gibi stratejik teknolojilere odaklanılmalı, TÜBİTAK, ASELSAN, TUSAŞ gibi kurumların çalışmaları daha fazla desteklenmelidir.

5.Teknoloji odaklı girişimcilik ekosistemi desteklenmeli ve risk sermayesi modelleri yaygınlaştırılmalıdır.

6. Türkiye'nin batarya teknolojilerine ve şarj altyapısına yönelik yatırımları artırılmalıdır.

7. Toryum ve nükleer enerjiye öncelik verilmelidir.

Sonuç

ABD ve Çin arasındaki teknoloji yarışı, yalnızca iki süper gücün mücadelesi değil, aynı zamanda küresel sistemin yeniden şekillenişidir. Bilgi üretemeyen, teknolojiye yön veremeyen ülkeler sadece tüketici olmaya mahkûm kalacaktır. Oysa Türkiye, sahip olduğu genç nüfus, coğrafi konumu ve girişimcilik potansiyeliyle bu yarışın sadece izleyicisi değil, güçlü bir oyuncusu olabilir.

Kaynakça:

  • https://ourworldindata.org/data-insights/china-is-the-largest-contributor-to-global-patent-applications-substantially-ahead-of-other-countries
  • https://gossipdergi.com/gectigimiz-yilin-avrupa-patent-endeksi-bize-ne-anlatiyor/
  • https://www.ekonomim.com/kuresel-ekonomi/en-cok-otomobil-ureten-30-ulke-belli-oldu-turkiye-kacinci-sirada-haberi-789367
  • https://tr.euronews.com/2024/01/01/2030a-kadar-elektrikli-otomobil-sayisi-10-kat-artacak-satilan-10-aractan-6si-elektrikli-ol