TÜRKSAT: FATİH PROJESİ ÇALIŞMAM

Her ne kadar Türksat adına çalışıyor olsak da görev yaptığımız çevre ve çalışma mekânımız Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlıydı. Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü (YEĞİTEK) Ankara Beşevler’de yer alıyordu. Eğitim verme veya denetleme amaçlı seyahatlerimiz haricinde genellikle YEĞİTEK binasında bulunuyorduk.

Bir süre sonra, bizi bu projeye davet eden YEĞİTEK Genel Müdürü Mustafa Bey görevden alındı. Yerine, aslında edebiyat öğretmeni olan bir arkadaş atandı.

Kısa bir süre sonra gazetelerde haber olduk. Özellikle benimle ilgili olarak, projede en yüksek maaşı alan kişinin ben olduğum iddia ediliyordu. Haberde ismim tam olarak verilmemiş, "Z.Y." olarak belirtilmişti[1]. Bahsi geçen rakam ise oldukça yüksekti; neredeyse Türksat’ın bize ödediği maaşın üç katı civarındaydı.

Elimde bu haberin kupürüyle birlikte Türksat’ta bağlı olduğumuz direktörün Cevizlidere’deki ofisine gittim. Konuyu açtığımda, “Doğrudur, sizin için Millî Eğitim’in ödediği ücret bu kadar,” dedi. “Ama biz o kadar maaş almıyoruz ki,” diye itiraz edecek oldum. Direktör arkadaş, “Haklısın, geri kalan miktar bize, alt taşerona ve sosyal güvenlik gibi giderlere aktarılıyor,” şeklinde yanıtladı.

FATİH Projesi kapsamında ilk olarak meslek liselerinden başlanmıştı. Ardından diğer okullar için de ihale açıldı. Bu süreçte birçok firmayla ön görüşmeler yaptık, taleplerimizi ilettik, örnek uygulamaları anlattık. İhale sonrası yoğun bir çalışma dönemi yeniden başladı.

Bu arada projeyi duyan bazı yabancı ülkelerin temsilcileri de projeyi yerinde görmek ve fikir almak üzere YEĞİTEK’i ziyaret etmeye başladılar. Bir seferinde, Moldova Millî Eğitim Bakanı olan bir Gagavuz Türkü hanımefendi bizi ziyaret etti. Kendisine projeyi detaylı şekilde anlattık.
Aynı dönemde kızımın Moldovalı bir arkadaşı evleniyordu ve düğün için bir ay sonrası tarihli davetiye göndermişti. Bakan hanımefendiye Kişinev’e gideceğimi söylediğimde, “Mutlaka bana da uğrayın,” demişti. Ne yazık ki bu ziyareti gerçekleştiremedim.

2014 yılının Eylül ayında, örnek bir FATİH Projesi uygulaması olarak Beşevler'deki Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi seçildi. Oğlum da bu okulda öğrenciydi. Proje tamamlandığında açılışı, 2014 yılı Ağustos ayında cumhurbaşkanlığı görevine yeni başlayan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılacaktı.

YEĞİTEK, projenin sağlıklı ilerlemesi ve herhangi bir aksaklık yaşanmaması için denetleme ve izleme görevini bana ve oluşturduğumuz dört kişilik ekibe verdi. Günümüzün büyük bölümünü bu okulda geçiriyorduk. Bu süreçte okul binaları da baştan sona elden geçiriliyor, daha modern bir yapıya kavuşturuluyordu. Adeta yeniden inşa edilen okulda, öğrenciler şantiye ortamına rağmen eğitimlerine devam ediyorlardı.

Açılış günü geldiğinde, okul idaresiyle birlikte Cumhurbaşkanı’nı okulun bahçesinde karşıladık. Cumhurbaşkanı’nın yanında, dönemin Başbakanı Binali Yıldırım, Tevfik İleri’nin kızı Cahide Hanım, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, şair Nuri Pakdil ve çok sayıda bürokrat da bulunuyordu.

Cumhurbaşkanı, bir sınıfa girerek öğrencilerin ellerindeki tabletlerle öğretmen tarafından verilen testleri nasıl çözdüğünü gösteren etkileşimli bir uygulamayı yerinde izledi. Uygulama başarıyla sunuldu. Daha sonra, Başbakan Binali Yıldırım ve Nuri Pakdil ile ayrı bir odada bir araya geldik. Projenin mevcut durumu hakkında kendilerine detaylı bir değerlendirme sunmaya çalıştım.


Tüm hazırlıklarımız meyvesini vermişti; açılış töreni sorunsuz bir şekilde tamamlandı.

Projede bazı önemli sorunlarla karşılaşılıyordu. Örneğin, dijital eğitim materyalleri Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı Talim ve Terbiye Kurulu tarafından asıl ders materyali olarak kabul edilmedi. Yalnızca yardımcı doküman olarak kullanılabileceği yönünde görüş bildirildi. Oysa bu alanda TÜBİTAK ile iş birliği içinde çalışan YEĞİTEK, binanın alt katında “EBA Birimi” adıyla bir yazılım ekibi oluşturmuştu.

Buna ek olarak, eğitim yazılımları geliştiren yerli firmaların hazırladığı dijital ders kitapları da yeterince dikkate alınmıyordu. Oysa bu içerikler, projenin temel bileşenlerinden biri olabilecek potansiyele sahipti.

Bu süreçte 800’e yakın Bilişim Teknolojileri öğretmenine FATİH Projesi eğitimi verildi ve çeşitli anketler yapıldı. Ancak sahada birçok farklı sorun da ortaya çıkmaya başladı.

Bunlardan biri, tabletlerin öğrencilerin yaşları nedeniyle zimmetlenememesiydi. Kaybolan, bozulan veya farklı amaçlarla kullanılan tabletlerle ilgili olarak okullar herhangi bir müdahalede bulunamıyordu. Oysa tabletler, projenin en maliyetli kalemlerinden biriydi.

Bir diğer sorun, bazı öğrencilerin tablet şifrelerini kırarak ders esnasında akıllı tahtalara uygunsuz içerikler yansıtmasıydı. Bu durum karşısında birçok okul yönetimi çaresiz kalıyordu.

Bazı okul idareleri, ihaleyi alan firmanın uygulamalarından şikâyet etmeye başlamıştı. Öte yandan, firma çalışanları da proje kapsamında yürüttükleri çalışmalar için okul binalarının hafta içi, eğitim saatlerinde de kendilerine açık olmasını talep ediyorlardı.

En temel sorunlardan biri ise, projenin bel kemiğini oluşturması gereken interaktif eğitim yazılımının henüz hazır olmamasıydı. Evet, Tevfik İleri Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde başarılı bir demo gerçekleştirilmişti; ancak bu uygulamanın ülke geneline yayılmış hali henüz yoktu.

Tüm bu sorunları zaman zaman YEĞİTEK Genel Müdürü’ne ve Türksat’ta bağlı olduğum birime e-posta ile raporladım. Ne var ki bu geri bildirimlere herhangi bir dönüş olmadı. Kimse “Konu nedir, gel anlat” demedi.

Bu nedenle bir ön çalışma hazırlayıp bakanlığa sunma kararı aldım:

  • Eğitim verdiğim ve iletişimde olduğum tüm Bilişim Teknolojileri öğretmenleriyle FATİH Projesi kapsamındaki sorunlara ilişkin bir anket gerçekleştirdim.
  • İhaleyi alan firmanın teknik personelinin şikâyetlerini de not aldım.
  • Meclis’te verilen FATİH Projesi’ne yönelik soru önergelerini kayıt altına aldım.
  • Dünyadaki benzer uygulamalara dair ön araştırmalar yaptım.

Bu çalışmanın sonuçlarını, dergimizin Temmuz sayısında okuyabilirsiniz.

 

[1] https://www.memurlar.net/haber/460752/fatih-projesi-nde-calisan-35-personele-ayda-451-bin-tl.html