Yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Yapay zekâyı, insanlık tarihindeki en büyük teknolojik sıçramalardan biri olarak tanımlarsak sanırım kimse itiraz etmeyecektir. Ancak bu sıçrama, yalnızca inovasyonu değil, aynı zamanda güvenliği ve etik sorumluluğu da yeniden tanımlamayı gerektiriyor. Özellikle siber güvenlik perspektifinden bakıldığında, yapay zekâ hem fırsat hem de riskler barındırıyor. Yeni tehdit türleri, otonom karar mekanizmaları ve artan veri işleme kapasiteleri, geleneksel güvenlik yaklaşımlarını sorgulamamıza neden oluyor.
Bu dönüşümün yönetilebilmesi için küresel ölçekte yasal ve etik çerçeveler geliştiriliyor. Yapay zekâ regülasyonları artık yalnızca inovasyon politikalarının değil, doğrudan güvenlik stratejilerinin de konusu hâline geldi desek abartmış olmayız. Avrupa Birliği, AI Act ile “risk bazlı” bir model benimserken, belirli uygulamaları (örneğin biyometrik gözetim) yasaklıyor; yüksek riskli sistemler için ise sıkı denetim ve şeffaflık şartı getiriyor. ABD, daha esnek ve rehber niteliğinde bir yaklaşım benimsiyor. NIST’in “AI Risk Management Framework”ü gönüllü temelli olsa da stratejik yönlendirmeler içeriyor. Çin ise merkeziyetçi ve gözetim öncelikli yapısıyla farklı bir yaklaşım sergiliyor. Buradaki öncelik, sistemlerin devlet denetimi altında olması. Bu farklı yaklaşımlar, güvenlik ve etik alanında küresel bir standardizasyon ihtiyacını da gündeme taşıyor.
Peki, Türkiye bu tabloda nasıl bir yol izliyor? Ulusal siber güvenlik stratejileri ve yapay zekâ regülasyonları açısından ne durumdayız?
Türkiye olarak hem teknoloji geliştiren hem de stratejik biçimde yöneten bir ülke olma yolunda önemli adımlar atıyoruz. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, “Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi” ve “Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi” ile bu alandaki yol haritasını ortaya koydu. TSE, “Yapay Zekâ Etik İlkeleri” ile kurumlara rehberlik eden bir çerçeve sunmaya başladı. Bu ilkeler, insan odaklılık, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi temel değerleri öne çıkarıyor. KVKK, yapay zekâ uygulamalarının veri işleme süreçlerini yakından takip ediyor. Kişisel verilerin korunması artık yapay zekâ sistemlerinin tasarım aşamasına kadar uzanan bir sorumluluk haline geldi. Öte yandan yerli ve milli yapay zekâ çözümleri geliştirme yönündeki çabalar, siber güvenlikte dışa bağımlılığı azaltmayı da hedefliyor. Ancak bu noktada eksik kalan temel alan, regülasyon ve uygulama düzeyinde kurumsal standartların belirlenmesi ve etkin şekilde denetlenmesi gibi görünüyor.
Yapay zekâ regülasyonları yalnızca yasa yapıcıları değil, kurumları da doğrudan etkileyecektir. Örneğin; KVKK kapsamında olduğu gibi, yapay zekâ sistemlerinin belirli standartlara uygun olarak geliştirilmesi gerekiyor. YZ destekli saldırılar (deepfake, otonom phishing, LLM-hacking) klasik güvenlik önlemlerini aşabilecek nitelikte. Ayrıca, yapay zekâ kararlarının açıklanabilirliği ve hesap verebilirliği, sadece teknik değil kurumsal bir sorumluluk alanı olarak karşımıza çıkıyor. Güvenlik bu anlamda yalnızca teknik bir mesele olmaktan çıkıyor; yönetişim ve iletişimle bütünleşik bir yaklaşıma ihtiyaç duyuyor.
Sonuç olarak, yapay zekâ çağında siber güvenlik yalnızca savunma değil, aynı zamanda yön verme meselesidir. Türkiye, bu yeni dönemde hem üretici hem de düzenleyici olarak önemli bir rol üstlenebilir. Etik, güvenli ve milli yapay zekâ çözümleriyle bölgesel bir referans ülke olma potansiyeline sahibiz. Bu hedefe ulaşmak için kamu-özel sektör iş birliğinin güçlendirilmesi, açık ve uygulanabilir regülasyonların oluşturulması ve kurumların bu dönüşüme proaktif şekilde uyum sağlaması kritik önem taşıyor. Teknolojinin rotasını belirlediği bu yeni çağda güvenlik artık bir tercih değil; var olmanın temel koşulu olarak karşımızda duruyor.
Ülkemizin dijital dönüşüm sürecinde farkındalık oluşturmak amacıyla başlattığımız ve Türk Telekom ana sponsorluğunda düzenlenen “Fiber Mobilite Çağında Teknoloji ve İnovasyon Buluşmaları” kapsamında bu kez Ankara’da Siber Güvenlik konusunu gündeme taşıdık. Ev sahipliği için Türk Telekom’a, destek ve katkı sunan kuruluşlara ve bizleri yalnız bırakmayan değerli misafirlerimize içten teşekkürlerimizi sunarız.
Dijital dönüşüm çağında enerji, ulaşım, sağlık, finans, su ve iletişim gibi kritik altyapılar, toplumsal işleyişin, ulusal güvenliğin ve ekonomik istikrarın temel yapı taşlarını oluşturuyor. Son sayımızda, "Kritik Altyapılarda Yapay Zekâ ve Siber Güvenlik" başlığı altında kritik altyapı güvenliğini tüm yönleriyle ele aldık. Birçok sektör temsilcisi, yapay zekâ destekli teknolojilerin bu alanlardaki etkisini ve beraberinde getirdiği güvenlik dinamiklerini anlattı. Ayrıca, Türkiye Bilişim Derneği'nin yeni başkanı Kenan Nurhan Altınsaat, TBD'nin yeni dönem hedef ve projelerini okurlarımızla paylaştı. Sektörün nabzını tutan haberlerimiz, uzman yazarlarımızın analizleri ve sektöre yol gösterici içeriklerimizle Temmuz sayımızı ilgiyle okunacağını umuyoruz.