DÜNYADA VE TÜRKİYE’DE ÜRETİLEN ‘FAYDALI MODEL’ PATENTLERİN REFAH VE KALKINMADAKİ STRATEJİK ROLÜ

Bilgi ve teknoloji çağının en güçlü göstergesi artık ne yeraltı kaynakları ne yüzölçümü ne de nüfusun çokluğu. Günümüzde ülkelerin gerçek gücü, inovasyon kapasitesiyle ölçülüyor. Bu kapasitenin en somut verisi ise, ülkelerin ürettiği “faydalı model” patent sayılarında kendini gösteriyor.

Üretilen her patentin ekonomik değere dönüşmediğini, bu dönüşümün ancak ekonomiye ve sanayiye entegrasyonla sağlandığını dünya örneklerinden biliyoruz. Bu yüzden bugün, sadece sayılarla değil, o sayıların refaha ve kalkınmaya etkisiyle ilgilenmek zorundayız.

Bilgi ve teknoloji çağında ülkelerin kalkınma düzeylerini belirleyen en kritik unsurlardan biri olan inovasyon kapasitesi, gelişmenin ve geliştirmenin önemini her geçen gün artırıyor. Bunun temel göstergelerinden biri de üretimin çeşitlenmesi, tüketimin ve rekabetin bir sonucu olarak ortaya çıkan yeni buluşlar.

İnovasyonun ve faydalı patent sayılarının artışı, günümüzde ülkeler için vazgeçilmez hale geldi. Patentler, bir buluşun koruma altına alınmasını sağlayarak hem ekonomik değer yaratıyor hem de girişimciliği ve rekabeti teşvik ediyor. Özellikle faydalı model başvuruları, pratik ve hızlı ticarileştirilebilen buluşların önünü açıyor. Gelişmiş ülkelere baktığımızda, dünyada ve Türkiye'de faydalı patentlerin üretim düzeyini, ekonomiyi, refahı ve kalkınma üzerindeki etkilerini yükselttiğini net bir şekilde görebiliyoruz.

Birçok ülkede patent sayılarının yüksek olduğu görülse de patentlerin değeri, faydalı ve ekonomiye uyarlanabilir olmalarıyla ölçülüyor. Gelişmiş ülkelerde patent sayılarının niceliği, faydalı patent sayılarıyla belirleniyor.

Dünyada milyonlarca patent başvurusu yapılıyor, peki bu başvuruların ne kadarı işe yarıyor? İşte tam da bu noktada faydalı model, yani pratikte ticarileşebilen, üretime ve ihracata katkı sağlayabilen patentlerin sayısı, ülkelerin kalkınma düzeyinin en önemli göstergesi haline geliyor.

Gelişmiş ülkeler, bu farkı çok önceden keşfetti. ABD, Almanya, Japonya, Güney Kore ve Çin gibi ülkeler, sadece patent üretmekle kalmayıp, bu patentleri ekonomiye entegre ederek üretimlerini artırıyor. Kısacası, patent sayısının fazlalığı tek başına çok şey ifade etmiyor. Önemli olan, patentlerin sanayiye ve ekonomiye ne kadar entegre edilebildiğidir.

Patent üretiminin gelişen dünyada stratejik önemi var. Ülkeler, inovatif bir bakış açısına sahip olduklarını, gelişmelere ve yeniliklere açık olduklarını, en ideal şekilde patent üretim rakamlarıyla ortaya koyabilmektedirler. Patentlerin faydalı oluşlarının kıstası ise sanayi ve ekonomiye ne kadar entegre edilebilir oluşuyla ölçülüyor. Kısacası patent sayısının fazlalığı aslında çok şey demek değil!

Son yıllarda Çin, faydalı model başvurularında açık ara dünya lideri konumuna ulaştı. Sadece 2022 yılında Çin'de yapılan faydalı model başvuru sayısı 2 milyonu aştı. Almanya, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeler de yüksek başvuru oranları ve başarılı ticarileştirme oranları ile dikkat çekiyor. Bu ülkeler, sadece koruma sağlamakla kalmayıp, inovasyonun teşvik edilmesi ve ekonomik büyümeye entegrasyonu için patent üretimini stratejik bir araç olarak kullanıyor.

Çin'in yıllar içerisinde faydalı model başvurularındaki muazzam artış dikkat çekici: 2003'te 2.000 olan başvuru sayısı, 2021'de 1,4 milyona, 2022'de ise 2 milyonu aşarak büyük bir sıçrama yaptı. Bu denli yüksek sayılar, ABD'nin Çin ürünlerine %145 vergi uygulama kararının ardındaki ekonomik korku ve endişeyi açıkça ortaya koyuyor.

Çin'in bu stratejisi, artık dünyada "üretilen fikirlerin" değil, ticarileştirilen fikirlerin konuşulduğu yeni bir çağın habercisidir. Yakın gelecekte dünya ekonomik dengelerinin, Çin ve diğer bilgiyi üreten ve faydalı patentlere çevirebilen ülkeler lehine radikal şekilde değişeceğini öngörüyoruz.

Türkiye’de faydalı model başvuruları, son 10 yılda artış eğilimi göstermiş olsa da gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında halen oldukça düşük seviyededir. TÜRKPATENT verilerine göre, 2023 yılında yapılan faydalı model başvuru sayısı yaklaşık 4.500 civarındadır. Başvuruların önemli bir kısmı sanayi bölgelerinden ve üniversitelerden gelmekle birlikte, başvuru sayısındaki artışın ticarileşme oranlarına yansımadığı görülmektedir. Patentlerin büyük bölümü maalesef ekonomik değere dönüşemiyor.

Patent üretmek önemli, ancak yeterli değil. Asıl mesele, bu buluşların üretime dönüşebilmesi. Bugün ülkemizde birçok patent dosyası, ne yazık ki raflarda kalıyor. KOBİ'ler patentin değerini tam kavrayamıyor, girişimciler finansmana ulaşmakta zorlanıyor, devlet destekleri yetersiz kalıyor ve bürokratik süreçler motivasyonu azaltabiliyor.

Patentler ve özellikle faydalı modeller, ülkelerin teknolojik bağımsızlığı, dış ticaret dengesi ve istihdam artışı gibi birçok alanda doğrudan etki yaratmanın yanı sıra, katma değerli üretimin artmasına ve kişi başına düşen milli geliri yükseltmeye katkıda bulunuyor. Ayrıca ihracatı çeşitlendirmekte, yerli üretimi teşvik ederek dışa bağımlılığı da azaltıyor.

Gelişmiş ülkelerde patentler, bireysel olmaktan çok kolektif çalışmalarla ortaya çıkmaktadır. Özellikle ABD'de üniversiteler ve büyük Ar-Ge kuruluşları ile üniversite-sanayi iş birliğinin yoğun çalışmasıyla oluşturulduğu görülüyor. Bu konuya ABD'deki MIT (Massachusetts Teknoloji Enstitüsü) ve diğer üniversitelerin çalışmaları örnek gösterilebilir.

Türkiye’de üniversite ve sanayi iş birliği henüz istenilen düzeyde olmadığı, üretilen patent sayılarından da anlaşılmaktadır. Bu etkinin artırılması için bir dizi çalışma yapılması gerekiyor. Özellikle KOBİ'lerin patentin önemini tam kavrayamaması, sayısı az olmasa da ortaya çıkan patentlerin piyasada ürün olarak yer alamaması, girişimcilerin ve patent sahiplerinin finansman sorunları, desteklerin yetersizliği ve bürokratik süreçlerin fazlalığı, istenen neticenin alınmasını engelliyor.

Ülkelerin ve özellikle ülkemizin bu kısır döngüyü kırmak adına, devletin bu konuda uzman kadrolar oluşturması, kayda değer patentleri destekleyip incelemesi, iç ve dış piyasada ürün olarak yer alabilmesi için maddi destekler ve fonlar sağlaması gerekmektedir. Bunlara ilave olarak Ar-Ge teşvikleri, vergi indirimleri ve kamu ihalelerinde yerli patentli ürünlere öncelik verilmelidir. Kısaca, patent üretimi ve sanayiye entegrasyonu, savunma sanayimiz kadar önemli, hatta daha da önemli olduğu unutulmamalıdır.

Bir başka araştırma sonucu ve verilere göre; "2022 yılında yapılan Avrupa Patenti Başvurularında Türkiye’nin durumu değerlendirildiğinde, 2021 yılında Türkiye’den yapılan Avrupa Patenti başvuru sayısı 735 adet iken 2022 yılında bu sayının azalarak 542’ye düştüğü anlaşılıyor. Toplam 193.460 adet patent başvurusunun yapıldığı 2022 yılında Türkiye’den yapılan başvurular tüm başvuruların sadece %0,28’ini oluşturması durumun ciddiyetini gösteriyor."

Bu verilere göre; Türkiye’den yapılan en çok başvuru Farmasötik, termal işlemler, Tüketici ürünleri, Tıbbi teknoloji, ulaşım ve taşımacılık konularında olmuştur. Ancak teknolojinin lokomotifi olan yarı iletken alanında ise hiç başvurunun olmaması hayli düşündürücüdür.

Kuluçka Merkezleri

Kuluçka merkezlerini yaygınlaştırarak, patent geliştirilmesinin artırılması desteklenmeli, kurumsal yapılar veya programların yaygınlaşması sağlanmalıdır. Bu konuda ülkelerin kıyasıya rekabet ettikleri görülmektedir. Bu yarışta geri kalan ülkelerin refah ve kalkınmadaki payları veya sorunları çoğalarak devam etmekte ve diğer ülkelerin pazarı haline gelmektedir.

5 Kasım 2024'te Our World in Data'da yayınlanan PCT verilerine göre, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü'nden (WIPO) alınan bu verilere göre, sıralamadaki ülkelere baktığımızda ortaya çıkan tablo ülkemiz adına pek de olumlu gözükmüyor. Bu yarışta 2001 yılı esas alındığında ABD 300.000, Japonya 280.000, G. Kore 200.000 adet olmak üzere, Almanya ve Hindistan’ın 200.000 adetin altında patent aldığı görülmektedir.

Peki, ülkemizdeki patent ve faydalı patent üretiminin sanayi ve ekonomiye yansıyan sayıları ne durumda? Türk Patent ve Marka Kurumu ve Dünya Fikri Mülkiyet Göstergeleri raporu verilerine göre; ülkemizde her yıl yaklaşık 9 bin patent başvurusu yapıldığı, bunların içinden faydalı model başvurularının 6 kat artarak 5.502 adede ulaştığı belirtilmektedir. Peki bu yeterli midir? Diğer ülkelerle olan makasın hala kapanmamasının nedenlerini de aramamamız gerekmez mi? Çin ve diğer ülkeler bunu nasıl başarıyor? Mevcut rakamların önemi elbette yadsınamaz, ancak sayılar sanki bize bir şeyler söylüyor!

Patent sayılarının önemi fazlaysa, refaha ve kalkınmaya doğrudan etkisi varsa, peki biz bu sayıları neden logaritmik olarak artıramıyoruz? Aslında soru tam da bu değil mi? Elbette bu sorunu ancak devletin ilgili birimleri, etkili yöntemleri hayata geçirecek tedbirleri ve destekleri ile sağlayacaktır.

Bu sayıların ne anlam taşıdığını mukayese etmek ve ölçebilmek için dünya ölçeğindeki üretilen patent sayıları önemli hale geliyor. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü 2023 yılında yayınladığı raporda toplam patent müracaat sayısını 3,5 milyon olarak bildiriyor. Bu sayının içinde ve 2 milyona yaklaşan Çin'in patent sayıları ise bize yakın gelecekte Çin'in sanayi ve ekonomide hangi güce ulaşacağını anlatıyor. Bu verilerin ve sayıların büyüklüklerini ülkemizde üretilen patent sayıları ile mukayese etmeliyiz.

Tüm verilere baktığımızda, ülkemizde üretilen faydalı patent sayılarının artış eğiliminde olması sevindirici. Ancak bu patentlerin niteliklerinin ve niceliklerinin artırılması, ekonomiye ve sanayiye dönüşmesi, diğer gelişmiş ülkelerin patent sayıları ile rekabet edebilmesi gerekmektedir. Patent sayılarının sadece rakam olmadığını bilmeliyiz. Onlar ülkemizin üretkenliğini, gelişmişliğini ve yarınlara dair vizyonumuzun göstergesi olacaktır. Eğer kalkınmak istiyorsak, artık şu soruyu sormalıyız: "Bu sayıları logaritmik olarak neden her yıl artıramıyoruz?"

Devletin bu süreci bir "yatırım alanı" olarak görüp gerekli adımları atması başarıyı getirebilir. Patent üretimi, artık geleceği belirleyen en güçlü enstrümanlardan biri. Biz ne kadar üretir ne kadar ticarileştirirsek; o kadar güçlü, bağımsız ve müreffeh bir ülke olabiliriz.

Bu konuda, ülkemizin regülasyonları, gerekli tedbirleri, teşvikleri, vergi ve benzeri muafiyetleri düzenlemesi ve bilgiyi üretmek için gerekli destekleri sağlaması temennimizdir.

Kaynakça: