Nerede kalmıştık? Fatih Projesi'nin aksayan yönleri ve dünyadaki uygulamalarına ilişkin hazırladığım kitabı Nabi (Avcı) Bey'e teslim ettim. Sanırım Bakan, ön inceleme sonrası zamanın YEĞİTEK Genel Müdürü'ne bu bilgilendirme kitabını göndermiş. Aradan bir hafta geçmeden Türksat'tan, bağlı olduğum birimden aradılar. "Millî Eğitim Bakanlığı seninle çalışmak istemiyormuş, sözleşmen bitene kadar Gölbaşı'ndaki Gazi Üniversitesi Teknokent'te çalışacaksın," dediler. Projeden ilk ayrılan ben oldum.
Artık Türksat günlerim başlamıştı. Servis şoförümüz, o günlerde yıldızı iyice parlamaya başlayan Fatih Portakal'ın ağabeyiydi. Sağ olsun, karda kışta bizi Ümitköy'den alıp Gölbaşı'na götürüp getirdi. Daha çok Fatih Projesi'nin arka planı hakkında çalışmalar yapıyor ve haftada bir kez de konu hakkında toplantı yapıyorduk. Sayılı gün çabuk geçti. Ve şubat sonu itibarıyla Türksat ve MEB maceram tamamlanmış oldu.
Bu kez Netaş'tan eski bir iş arkadaşım bana bir teklifte bulundu. Firması Nesnelerin İnterneti (IoT) üzerineydi ve ürünlerinin satış pazarlamasını yapacaktım. İş yeri Hacettepe Üniversitesi Teknokent'te yer alıyordu. Evime yakın olması bir avantajdı. Bir diğer avantajı ise Hacettepe Üniversitesi'nde tarih konusunda doktoraya başlamış olmamdı. Aynı kampüs içinde hem okul hem iş yeri olması, derslere devam etmem açısından büyük bir şanstı.
Yeni işe başladığım firmada ilk işim, daha önce ihalesi yapılmış Emniyet Genel Müdürlüğü'nün araç takip sistemleri sözleşmesini imzalamak oldu. EGM'yi, 1997 yılında veri altyapısını kurarken tanıyorduk. Farklılık, ilgili birimin Maltepe'den Ayrancı'ya taşınmış olmasıydı. İstanbul hariç, Emniyet'in tüm araçlarına bu cihazlar takıldı.
Çok geçmeden Gümrük ve Ticaret Bakanlığı yeni bir ihale açtı. İhale konusu, gümrük kapılarından giren tır, kamyon vb. nakliye araçlarına Türkiye sınırları içerisinde takılmak üzere araç takip cihazları monte edilmesiydi. Bizimle birlikte dört firma daha ihaleye girdi. Zarflar açıldığında ikinci en uygun teklifi veren firmaydık. Ancak sonrasında açık pazarlığa geçildi. En düşük teklif veren yerli firma maalesef eksik belge nedeniyle elendi. Çok umutlanmıştık; ancak pazarlıkta yabancı firma ortaklı ve üçüncü en iyi teklifi veren firma, bizim de yanına yaklaşamayacağımız bir rakama indi.
Firmamız bir ara drone işine de girmek istedi. Geliştirmiş olduğu drone'ların kullanılabilirliğini göstermek için Türk Telekom'dan yetkililerle görüştük. Sonra onların da katılımıyla Ahlatlıbel'de ufak bir demo gösterimi yaptık. Gösteriye katılan kurumun elemanları "Biz bir değerlendirip size dönelim," dediler. Ancak ne dönen oldu ne de soran.
Bu arada Hacettepe Teknokent'te lale formatındaki bina bitmiş ve bizim kaldığımız eski AR-GE binalarının boşaltılması istendi. Kira bedelleri yüksek olması nedeniyle firmamız maalesef Çankaya'da bir ofise taşınmak zorunda kaldı. Benim için zorlu bir süreç başlıyordu. Mesafe bir hayli uzadığı gibi doktora dersleri için gelip gitmek de zorlaşmıştı.
Cihazımızın satışını kolaylaştırmak adına Devlet Malzeme Ofisi'ne de müracaatımızı yaptık. Bir hayli prosedürü olsa da süreci başlatmış olduk.
Bu arada IoT çözümleri bir hayli yaygınlaşmaya başlamış ve peş peşe de güçlü firmalar bu alana dahil oluyordu.
Hükümet bir ara servis ve taksilere kamera ve araç takip sistemleri takılması yönünde bir karar çıkaracak denilmişti. Ben de ilk olarak Beşevler'deki Ankara Umum Otomobilciler ve Şoförler Esnaf Odası'nı ziyaret ettim. Sadece güvenlik değil, araçların şehir içi planlamasına katkılarını da anlattık.
Odaya üç-dört kez ziyarette bulundum. Ancak taksiciler, yeni bir masrafa girmek istemedikleri gibi, taksilerin bazılarının kiralık olması, taksi içinde seyahat eden kişinin kamera kayıtlarına girmesi, belli lokasyonlarda sadece o bölgeye ait taksilerin bu sistemle kolayca çağrılması gibi bazı şoförlere göre dezavantajlar nedeniyle sıcak bakmadılar. Bu arada, Odanın caddeye bakan yüzüne park ettiğim aracıma trafik polisi iki defa ceza kesmişti. İki yıl sonra baldızımın düğününde kayınpederimin "benim komşum" diye tanıttığı trafik polisiyle sohbet ederken burada yediğim cezaları da dile getirdim. Adam önce durakladı sonra "Hangi yıllar?" diye sordu. Ben de "İki yıl önceydi" deyince bizim polis arkadaş "Orada o yıllarda ben görevliydim ve hiç affetmiyordum," dedi. Bizi de affetmemiş anlaşılan.
Maalesef servisçilerde de benzer durumla karşılaştık.
Tarım sektöründe kullanabilirdik ancak bunun için güçlü sermaye gerekiyordu. Nitekim kısa bir süre sonra bir GSM firması, Aydın'da örnek bir tarım sahası kurduğuna ilişkin haberi gazetelere yansıdı.
Son olarak, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ile Sanayi Bakanlığı arasında bir proje taslağı üzerinde görüştük. Araçlara takılacak IoT cihazlarıyla araçların, sürücünün hatalarını kendiliğinden ihbar edeceği bir sistemdi. Örneğin kırmızı ışıkta geçmesi, hız limitlerini aşması veya hatalı sollama gibi durumları kayda alacak ve EGM'nin trafik merkeziyle bu bilgileri paylaşacaktı. Maalesef bu proje de pek itibar görmedi.
İş alanı yeni ve sınırlı olan bu sektörde yeni iş alanları bulmak ve ikna etmek biraz zaman istiyordu. Haberleşme üzerine çalışan bir kurumdan da teklif gelince, karşılıklı olarak anlaşarak on birinci ayımda buradan da ayrılmak durumunda kaldım.