Coğrafyayı geleneksel ifade ediş biçimimizden çok daha ileriye taşıyan bir alanı tanıtacağım ve bu alandaki gelişmeleri siz değerli okuyucularımızla paylaşmaya çalışacağım. Bu yeni alan jeouzamsal zekâ, verileri kullanarak farklı alanlardaki tanımlama biçimimizi ve analiz etme kabiliyetimizi güçlendiriyor.
Telefonumuzda bulunan harita uygulaması sadece bizi yönlendirmek için kullanılmıyor; trafiği analiz ediyor, kazaları öngörüyor ve rotamızı gerçek zamanlı yağmur verilerine göre değiştirebiliyor. Birçok alanda jeouzamsal zekanın kullanımı deneyimledik, fakat bu alanın gerçek anlamdaki kabiliyetinin yeterince farkında olmayabiliriz. Kenya'daki çiftçiler kuraklık kaybını %50 azaltarak ekim zamanlarını optimize etmek için uydu tahminlerini kullanırken; İspanya’daki zeytin üretici toprak nem haritaları sayesinde zararlı istilalarını önceden görüp üretimi ikiye katlıyor. NASA'nın Amazon yağmur ormanlarının %42 daha hızlı yok edilmesini belirlemesi veya benim de mezun olduğum Johns Hopkins Üniversitesi’nin COVID-19 haritasının 4,5 milyar keze görüntülenerek 180 ülkede politikayı etkilemesinin de bu anlayışın etkinliğini kanıtladığını söyleyebiliriz.[1]
Jeouzamsal zekâ adı verilen bu kavramın aslında hayatımızın bir parçası olduğunu düşündüğümüzde çok da şaşırtıcı değildir. Coğrafi verilerle yapay zekanın bir araya geldiği bu alanda olan gelişmelere dikkat ettiğimizde dünyayı anlama şeklimizin nasıl değiştiğini görebiliyoruz. Belki ilk keşfedenler için soyut gelebilir ama günlük yaşamda etrafımıza dikkatlice bakarsak bu zekanın izlerini görmek oldukça mümkündür. Örneğin her gün kullandığımız navigasyon uygulamaları sadece haritaları sunmakla kalmaz; aynı zamanda trafik durumunu analiz eder ve rotaları yeniden hesaplararak zamana yönelik tahminlerde bulunur.
Bu zekâ türü aslında insanın doğayla olan ilişkisinin dijital bir yansımasıdır. Eskiden yer bilgisi sadece yön bulmayı ifade ediyordu; ancak günümüzde yer kavramı verilerin entegrasyonuyla anlam kazanıyor. İnsan etkinlikleriyle doğa olaylarından şehir planlamasına ve afet yönetimine kadar tüm konular artık fiziksel olarak değil aynı zamanda dijital haritalar üzerinden incelenebiliyor. Jeodezik zekâ da işte tam bu noktada devreye girerek mekanla ilgili büyük verisetlerini analiz ederek karar alıcılara bilgi sunuyor, öngörüler geliştiriyor ve çoğunlukla hayat kurtarıyor.
Afet durumlarında bu teknoloji hayat kurtarıcı olarak işlev görüyor. 2023 Kahramanmaraş depremlerinde Avrupa uyduları ekiplere rehberlik ederek 72 saat içinde 15 bin enkaz noktasını haritalandırdı. Dünya Bankası'na göre jeo-uzamsal analizler afet mücadelesini yüzde 40 hızlandırdı. [2] Aynı teknoloji Grönland'daki buzulların dakikada 3 olimpik havuz dolusu erimesini ölçerken; Londra'da ise nehir taşmalarını 48 saat öncesinden tahmin ediyor. Singapur'un akıllı şehir projelerine liderlik ederek trafik kazalarını yüzde 18 azalttığı belirtiliyor. Görünen soğuk rakamların ardında coğrafyanın matematik ile bir dans sergilediği detaylar gizli.
Ancak her güçlü teknolojide olduğu gibi olumsuz yönleri de bulunmaktadır. Çin'in 1,4 milyar vatandaşının konumunu izleyerek “davranış puanı” oluşturduğu Sosyal Kredi Sistemi sadece 2022'de 8 milyon insanın kamusal hizmetlerden men edildikten bahsedilmektedir. [3] Hindistan'da aktivistler telefon konum verilerine dayanarak tanımlanmakta ve gözaltına alınmaktadır; dünya çapında ise 800 milyon kişinin verilerinin üçüncü partiler ile habersizce paylaşıldığına dair endişeler mevcuttur. Uygulamalar arasında Waze ve Google Haritalar gibi uygulamalar her gün 60 milyon aracın rotasını belirlerken kullanıcıların mahremiyetlerini ihmal ettiği düşüncesi gittikçe artmaktadır. Parıldayan tarafı ise eğitimin ve istihdamın genişlemesiyle meydana gelen etkidir. LinkedIn’de coğrafi veri mühendisliği ilanlarının da son birkaç senede neredeyse iki katına çıktığını gözlemlemek mümkün. Hem ODTÜ hem de İTÜ gibi üniversitelerimiz bu alanda yüksek lisans programları başlattı. Gençler artık harita çizmek yerine verilerden sosyal trendler üretme konusunda eğitiliyorlar. Bunu yapay zekâ ile birleştirdiğimizde ise etkin sonuçlar alma yolunda ciddi ölçüde mesafe kat etmiş oluyoruz. Şu anda aktif olarak birkaç inşaat şirketinden söz etmek mümkün. Lazer taramalarla zemin hareketlerini ölçerek deprem riskini haritalandırabiliyorlar ve projeksiyon yapabiliyorlar.
Günümüzün keşifçileri algoritmaları kullanmak durumundalar. Dolayısıyla dünya artık geleneksel anlamda anladığımız şekilde keşfedilmek için değil algoritmalar kullanarak çözümler üretmek için bir oyun alanı haline gelmiş durumda. Ancak bunun beraberinde getirdiği etik sorular, verinin kullanımı hakkında da ciddi soruları beraberinde getiriyor. Bu da veriye ulaşım ve verinin kullanımı üzerine politikalar hakkında çalışmaların artması gerektiğini bizlere hatırlatıyor. Bu alandaki gelişmeleri aylık olarak özetlemeye çalışacağım. Daha yeni başlıyoruz…
[2] https://www.worldbank.org/en/topic/land/brief/geospatial-technology-and-information-for-development
[3] https://merics.org/sites/default/files/2022-05/MERICS-China-Monitor67-Social-Credit-System-final-4.pdf