Yerli ve milli sözlerini 2017 ve özellikle 2018 yılında oldukça fazla duyduk. Hep beraber fazla fazla telaffuz ettik. Ancak her şeyde olduğu gibi bu konuda da bütün konuşmalar sadece lafta kaldı. Hatta lafta kalmakla yetinilmedi çoğu zamanda birçok aksi politikalara da şahit olduk. Bu durumun temel sebebi coğrafi de olabilir mi diye düşünmüyor değilim. Aslında bizim için güzel bir bahane olurdu: Ne yapalım bizim coğrafyamızda işler böyle! Biz her şeyi yapmış gibi yapıp aslında hiçbir şey yapmıyoruz. Evet evet kesinlikle coğrafyadan! Ne yapabiliriz ki! Biz de coğrafyamıza uygun hareket ediyoruz! Elimizden bir şey gelmez! Nasıl güzel bir bahane oldu değil mi? İşte 2018 yılını teknoloji ve markalaşma konusunda aynen bu durumda geçirdik. Hiçbir şey yapamadık ama yapamadığımızı kabul etmeyip güzel güzel bahaneler de bulduk.
Bizlerin yerli ve milli kavramını yanlış anladığımızı 2018 yılındaki yazılarımda belirtmiştim. Umarım ki 2019 yılında da bu yazıların devamını yazmayız. Birçok yerli marka teknoloji ürünlerinin üretim temelinin atıldığı yazıları gururla yazarız. Yinelemekte fayda görüyorum. Toplum olarak çoğumuz yerli ve milli konusunu kesinlikle yanlış anlamış durumdayız. Yerli üretim yapmak elbette iyi ancak yerli ve dünya çapında tanınmış bir marka oluşturamadığınız sürece çok kıymet üretmediğimizi düşünüyorum. Ürettiğimiz bir marka eğer dünya pazarında yer bulamayacak kalitede değilse aslında çok bir şey üretmiş de sayılmayız. Tabiki yerli üretim yapalım ve yerli üretimi destekleyelim. Âmâ asıl önemlisi yerli marka oluşturmayı destekleyelim.
Ülkemizin dünya pazarında tercih edilen bilgisayar, sunucu, ağ ürünleri, otomasyon sistemleri gibi ürünleri, markaları olsun. Bu yatırımı yapabilecek yerli yatırımcıları devlet desteklesin ve denetlensin. Yine aynı şekilde birçok alanda dünya markası olabilecek ve birçok ülkede kullanılabilecek yazılım ürünlerimiz olsun.
2019 yılından itibaren umarız ki dünya çapında markalarımız olsun. Sadece iç piyasada tüketilen değil dünya pazarında tercih edilen çok fazla ürünlerimiz olsun. Geçmişte markalaşmış ve dünya çapında pazarda tercih edilen bazı ürünlerimiz var. Bunu inkâr edemeyiz. Bu markaların olması bizler için gurur verici. Ancak sayısı oldukça az. Özellikle son yıllarda yerli ve milli kavramları bu kadar kullanılmasına rağmen hemen hemen hiç dünya pazarında yer bulan marka üretilmiş değil.
Özellikle teknoloji ürünlerinde dünya çapında marka üretme konusunda çok kötüyüz. Bu kadar teknokentin açıldığını ve her yıl milyonlarca lira teşvik ve desteğin verildiğini biliyoruz. Buna rağmen teknoloji alanında dünya çapında marka üretemiyoruz.
Demir perde ülkeleri ve SSCB’den ayrılan devletler bile bizden çok sonra teknoloji ile haşır neşir olmalarına rağmen oldukça fazla sayıda dünya çapında teknoloji ürünü üretiyorlar. Birkaç ay önce yerli radyolink ürünü ararken bir tane Litvanya ürününün olduğunu gördüm ve oldukça başarılı. Çek Cumhuriyeti’nin oldukça başarılı ve dünya çapında yazılım ürünleri var. Estonya aynı şekilde.
Biz neden marka üretemedik daha doğrusu neden üretemiyoruz? Çünkü her şeyde olduğu gibi; her şeyi yapmış olmak için yapıyoruz. Devlet bünyesinde olan kurumların bir teknoloji ürününü geliştirmeleri uzun yıllar sürmekte. Ve sonucunda da bir şey çıkmıyor. Yerli üretiyoruz dediğimiz teknolojileri ise sadece dış ünite bazında yapıyoruz. Diğer geri kalan işlemci, elektronik kart ve üzerindeki yazılımı dışardan alıyoruz maalesef.
Birçok üniversitemizde teknokentlerimiz olmasına rağmen ve birçok Ar-Ge firmasına destek verilmesine rağmen yerli teknoloji markası üretemiyoruz. Yerli ürün değil yerli marka üretmemiz önemli. İç piyasada ve dünyada en azından bazı ülkelerde satışını gerçekleşebileceği markalardan bahsediyorum. Tekokentlerimiz marka ve ürün üretmek yerine birçok firma için geçim kaynağı olmuş durumda. Umarız ki 2019 yılında teknokentlerde yapılan Ar-Ge çalışmaları ile çok güçlü markaların oluşumun temelleri atılır.
Bu kadar yerli ve millilik konusunun konuşulduğu ve yerli üretime bu kadar desteğin verildiği bir ortamda marka yaratamıyorsak bir yerlerde hata yapıyoruz demektir. Umarım 2019 yılı bu konuyu derinlemesine inceleme yılı olur. Hatalarımızı görüp kabul ettiğimiz bir yıl olur. Geçmiş yıllardan ders aldığımız bir yıl olur.
Bütün kaynakların inşaata değil de teknolojiye yatırımının yapıldığı bir yıl. Kısa vadeli yüksek karlı yatırımların yanında birazda olsa teknolojiye ve teknoloji ürünlerinin üretimine yönelik yatırımlar... Umarız ki 2019 yılında yapılan dev kulelerin tepelerinde yeni markalarımızın da ışıklı logolarını göreceğimiz bir yıl olur.