Türkiye’deki Ar-Ge ve inovasyon ile ilgili gelişmelere bu yazımda biraz değinmek istiyorum. Ar-Ge 28.02.2008 tarihli 5746 sayılı kanunda şöyle tarif ediliyor: “Araştırma ve geliştirme, kültür, insan ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bunun yeni süreç, sistem ve uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmaları, çevre uyumlu ürün tasarımı veya yazılım faaliyetleri ile alanında bilimsel ve teknolojik gelişme sağlayan, bilimsel ve teknolojik bir belirsizliğe odaklanan, çıktıları özgün, deneysel, bilimsel ve teknik içerik taşıyan faaliyetlerdir.”
Derdimiz konuyu bilenlere Ar-Ge konusunda ahkam kesmek değil lakin; Avrupa Birliği’nin, Lizbon Stratejisi’ne göre, üye ülkeler Gayri Safi Milli Hasılalarının %3’ünün Ar-Ge harcamalarına ayrılması gerekiyor. OECD, üye ülkeler ve dünyadaki Ar-Ge verilerini düzenli olarak takip ediyor ve her yıl bu verileri yayınlıyor. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu (BTYK) bir toplantısına dönemin Başbakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Vizyon 2023 belgesini kamuoyuna duyurmuştu. Buna göre; Cumhuriyetin 100 yıl dönümünde GSYH’nin en az %3’ünü (60 milyar dolar), üçte ikisi işletmelerden gelecek şekilde, Ar-Ge faaliyetlerine ayıran ve 180.000’i özel sektörde çalışan 300.000 Tam Zaman Eşdeğeri araştırmacı hedefleniyor. Yapılan hiçbir çalışmayı, ortaya konan gayreti küçümsemek asla doğru değil. Ancak bulunduğumuz noktadan bakınca 2023 vizyonuna ne kadar yaklaştık? Asıl soru bu.
Gelişmiş ülkeler Ar-Ge için büyük kaynaklar ayırıyor. Dünyada Ar-Ge harcamalarına bakınca ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Amerika Birleşik Devletleri: 476,5 milyar Dolar. Çin: 370,6 milyar Dolar. Japonya: 170,5 milyar Dolar. Almanya: 109,8 milyar Dolar. Güney Kore: 73,2 milyar Dolar. Fransa: 60,8 milyar Dolar. Hindistan: 48,1 milyar Dolar. Birleşik Krallık: 44,2 milyar Dolar. Brezilya: 42,1 milyar Dolar. Rusya: 39,8 milyar Dolar.
Türkiye ise Ar-Ge harcamalarında 15.3 Miyar Dolar ile 16 sırada. Türkiye Patent Enstitüsü kamuya açık yayınına NACE koduna bakacak olursak farklı bir tablo görüyoruz: 2000-2016 arası verilerine göre birinci sırada gıda ve içecek sektörü bulunuyor. Bu sektörde 2000 yılında 18, 2016 yılında 336 patent alınmış. Alınan patent sayısı izole edilmiş tel ve kablo imalatında ise 2000 yılında 7, 2016 yılında 74, Radyo ve televizyon vericileri ile telefon ve telgraf hattı teçhizatı imalatı 2000 yılında 9, 2016 yılında 526 olmuş. Hülasa genel toplama baktığımızda 2000 yılındaki patent sayımız 720, 2016 yılına geldiğimizde 9140 olduğunu görüyoruz. Malum inovasyon ve Ar-Ge’nin çıktısı paten. Patent verilerini neden önemsediğimizi sanıyorum anlamışızdır. Yıllardır bu sayfalardan Türkiye’de ki Ar-Ge ve inovasyon ile ilgili birçok yazı yazdık, görüş dile getirdik. Hala da yazmaya devam ediyoruz. Kat etmemiz gereken yol çok. Yapılanları asla küçümsemiyoruz, ama bir yerlerde aksama olduğu da açık. Bir ülkenin insan kaynağı potansiyeli bu kadar yüksek olup da arzu edilen yerde neden olunamaz işte bizi üzen bu…
ICT sektöründe yapay zeka uzun yıllardır gündemde. Konu ile ilgili yorum değerlendirmeler son yıllarda dikkat çekici. Geleceğin teknolojilerinden birisinin yapay zekâ olduğu konusunda herkes hem fikir. Peki yapay zekâ konusunda ülke olarak neler yapılıyor? Bununla ilgili ülkemizde somut bir veri olduğunu sanmıyorum. Ama dünyanın buraya doğru hızla ilerlediği de açık. Batılı firmaların başını çektiğini Gelecek İçin Yapay Zekâ mücadelesinin yavaş yavaş şekillenmeye başladığını görüyoruz. Firmalar geleceği şekillendirecek teknoloji olduğuna inandıkları konulara yatırımlarını arttırıyorlar. Bu çerçevede yapay zekâ alanında faaliyet gösteren şirketler ilgi odağı. 2018 yılında Google 22, Apple 14, Microsoft 10, Facebook 7, Salesforcce 7, Amazon 6, IBM 6, Oracle 6, Teredata 6, Cisco 5, Intel 5, Meltwater 5, Twitter 5, Yahoo 5, Cloudera 4, AOL 3, Ebay 3, Full Contact 3 startup şirketi aldı. Burada dikkatinizi ne çekmiş olabilir?
Ülkemizin kendisine özgü bir yol haritası çıkarması ve kısır çekişmelerden uzaklaşması gerekiyor. Yerli ürün pazarının geliştirilmesi için bir strateji ve yol haritasını belirlenmesi kaçınılmaz. En önemlisi ise icra makamındaki insanların gerçek manadaki yerli firmalarımıza gereken özen ve duyarlılığı göstermeleri, birtakım kutuplaşmalardan uzak durmalarıdır.
Merakla beklenen Türk Telekom sürecinde Olağanüstü Genel Kurul gerçekleşti ve alacaklı bankalar yönetime girdi. Yeni yönetimin Türk Telekom ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz.
Bu sayımızda bilgi iletişim teknolojileri alanında son yıllarda en fazla duyduğumuz kavramlardan birisi Internet of Things (IoT) yani nesnelerin interneti konusu ele aldık. Sektörün önde gelen isimlerinin konuyla ilgili değerlendirmelerine yer verdik. Ayrıca dünyada plazma teknolojisi konusundaki en yetkin isimlerden birisi olan Prof. Dr. Beycan İbrahimoğlu ile konuştuk. Beycan Hoca tekstilden savunma sanayiine kadar hayatın her alanına giren bu yeni teknoloji ve kullanım alanları hakkında bilinmeyenleri ICT MEDIA’ya anlattı.
Keyifle okumanız dileğiyle...