Son günlerde adından sıkça bahsettiğimiz ve haberleşmede devrim yaratacağı söylenen 5G’den sonra ne gelecek acaba? Tabii ki 6G. Ancak önümüzdeki 10 - 20 yılda kullanıcı gereksinimleri büyük ölçüde değişeceğinden, 6G'nin neyi kapsayacağı ve bu terimin dikkate alınmasının gerçekten uygun olup olmadığı hakkında bazı tartışmalar da yok değil.
6G ile ilgili en önemli yeniliklerden biri, her zaman her yerde geniş bantlı küresel şebeke kapsaması için, karasal kablosuz sistemleri uydu sistemlerine entegre etmek olabilir. Diğer bir beklenti de, 6G’nin 5G için tanımlanmış kapsam dışında ya da deneysel statüde geç kalmış olan 5G’den ayrı tutulacak ilgili teknolojileri içerecek ve keşfedecek olmasıdır. Ayrıca 6G kablosuz sistemler Terahertz frekans şebekeleri (THz= 10¹² Hz) ve konumsal çoklama (spatial multiplexing) özelliğini de taşıyacaklardır.
Bu günlerde akıllı evler, akıllı binalar ve akıllı şehirlerin artmasıyle bir çok cihaz insan kullanımından ziyade makinalara (IoT) bağlıdır. Böylece 5G ve 6G, robotik ve otonom drone teslim ve taşıma sistemleri dahil, makineden-makineye haberleşmeler için artan ihtiyaçları kapsayacaktır. Kullanıcılar olarak sahip olacağımız diğer imkanlar ise yeni ve gelecekteki internet hizmetleri ve uygulamaları için daha geniş kapsama, daha yüksek kapasiteler ve sürekli bağlantı olacaktır.
6G’ye doğru gidişte bir diğer faktör Yazılım Tanımlı Radyo (SDR) ve Yazılım Tanımlı Şebekeleme (SDN) uygulamalarındaki eğilimlerin artmasıdır. Bu, gelecekteki 6G teknolojilerinin, 6G uygulamalarını etkinleştirmek için mevcut 4G ve yakın gelecekteki 5G ekipmanların gelişimini sağlayan bulut tabanlı kaynaklar ve yazılım yüklemeleri sayesinde daha kolay oluşacağı anlamına gelmektedir. Bu durum, genellikle fiziksel altyapının değiştirilmesini gerektiren önceki mobil standartların pahalı ve yıkıcı uygulama sorunlarını azaltacaktır.
Mobil hizmetlerde muazzam bir potansiyel mevcuttur: Akıllı şehirler, bağlantılı altyapılar, giysi bilgisayarları, otonom araç kullanma, bağlantısız sanal ve arttırılmış gerçeklik, yapay zeka, nesnelerin interneti, ve henüz kullanılamayan bir çok uygulamalar. Sadece uzay dolaşım (space roaming) imkanı ile 6G ve 7G’yi düşünecek olsak bile, önümüzdeki 10 ila 20 yılda nelerin mümkün olabileceğini gerçekten tahmin etmek oldukça zor görünüyor.
6G ile ayrıca, yüksek-tanımlı bir video akışının bant genişliğinin yaklaşık 50 katını tüketen ve şu anda herhangi bir gerçek talep oluşturmak için yeterince kablosuz bağlantı kapasitesinin olmaması nedeniyle uygulanamayan "ultra yüksek kalitede" sanal gerçeklik gibi teknolojilerin de kullanım imkanı doğacaktır. 6G'nin etkisi, trafik akışını optimize eden yol sensörleri ve akıllı trafik ışıkları dışında, otonom araçlar, sürücü-destek sistemleri, araç-interneti, bilgi-eğlence (infotainment), araç-içi bilgi değişimi, ve araç çarpışma öncesi algılama ve önleme gibi konular üzerinde olacaktır.
Bu teknoloji sayesinde dünya genelinde daha fazla erişim imkanı doğacak, sağlık dünyasında, doktorların kırsal alanlarda yaşayan hastaların rahatsızlıklarını uzaktan tanımlaması ve mobil cihazlar aracılığıyla uzaktan öğrenme ve eğitim imkanları da kolaylaşacaktır.
Benzer biçimde, 6. nesil kablosuz mobil-haberleşme şebekeleri küresel kapsama için uydularla entegre çalışacak, ve dünyada çok az (eğer varsa) mobil şebeke ölü spot alanı kalacaktır.
5G’nin ötesindeki nesillerde, şebeke operatörleri tek bir nano-çekirdek yapıya (bir nanocore) bağlanacaktır. Yapay zeka ile birleştirilen bu nanocore, bugün bildiğimiz mobil ve kablosuz hizmetleri birbirlerine yakınsayacaktır. Zaten 7G, uzay dolaşımı (space roaming), (küresel navigasyon uydu sistemi, telekomünikasyon uydu sistemi, dünya görüntü uydu sistemi (earth-image satellites) ve 6G hücresel sistem desteği ile) gibi çok daha güçlü imkanlara sahip olacaktır. Telekomünikasyon uydusu sesli ve çoklu ortam iletişimi için kullanılacak, navigasyon uydusu küresel konumlandırma sistemleri (GPS) için kullanılacak ve dünya görüntü uyduları bize en güncel hava durumu bilgilerini sağlayacak ve doğal afetlere hazırlık gibi konularda yardımcı olabilecektir. 7G hiç bir şekilde veri kapasite kapsaması ya da bantgenişliği ile ilgili bir soruna sahip olmayacaktır.
Daha henüz 5G sistemlerinin bile dünya çapında piyasaya sürülmemiş olmasına rağmen, bu konuda Çin Nanjing Southeast Üniversitesinde 6G kablosuz sistem teknolojilerini geliştirme çalışmaları başlamış durumda. En erken 2020’de başlayacak ilk denemeler ile 6G teknolojisindeki ufak tefek pürüz ve sorunlar giderilecektir. Çin’in, eğer 6G gelişimini daha erken hızlandırabilirse belki 5G kurulumlarını durdurma ihtimalinin olacağı da belirtilmekte.
Geçen yılın Kasım Ayında Çin Endüstri ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı 5G teknoloji çalışma grubu başkanı Su Xin, Çin’in 6G ile ilgili araştırma çalışmalarına başladığını açıklamış ve şunları söylemiştir;
“5G üç uygulama senaryosuna sahiptir, daha fazla bantgenişliği, düşük gecikme ve yaygın bağlantı, zannederim 6G tüm üç senaryoda daha iyi uygulamalar sağlayacaktır. Veri transmisyon hızı 10 kattan daha fazla artabilecek ve tüm kablolu ve kablosuz şebeke yapısında bir devrim yaratabilecektir. Belki de 6G tüm G’leri bitirecek olan G olacaktır ve gelecekteki ilerlemeler nesilsel değil kendini yenilemeli olacaktır”. Diğer bir deyişle Su Xin, yeni geliştirilen çeşitli teknolojilerin mevcut kablosuz iletişimi destekleyeceği için asla 7G olamayacağını öngörmekte.
Su Xin’e göre 6G’nin gerçek geliştirilmesi resmen 2020 yılında başlayacak, fakat ticari kullanımı için 2030 yılını beklememiz gerekiyor.
Kuzey Amerika’da, telekomünikasyon şirketleri 6G’nin varlığının en az 10 yıl uzakta olduğunu konuşuyorlar. Diğer yanda Nisan 2018’de Finlandiya Akademisi, kablosuz iletişim sektörünü 6G’ye yönlendiren sekiz yıllık bir araştırma programı olan 6Genesis Flagship’in (6G Flagship) başlatıldığını duyurdu. Ancak Finlandiya’daki Oulu Üniversitesindeki, 6Genesis projesine odaklı çalışmayı yürüten araştırmacılar, 2020 yılının ikinci yarısından itibariyle 6G’nin ortaya çıkacağını konuşmaktadırlar. Finlandiya 8 yıllık bu 6G araştırması için yaklaşık 250 Milyon € fon kullanacağını belirtmektedir. Proje lideri Ari Pouttu’ya göre, 6G şebekesi alt-1THz (100 GHz-1THz) bandını kullanma imkanı sağlayacak ve bugün milyarlarca mobil cihazdan ziyade, trilyonlarca nesneyi bir birine bağlayacaktır.
Yeni nesil kablosuz uygulamalarda yapay zeka, iletişimdeki gecikmeyi iyileştirebilecek ve şebeke vasıtasıyla cihazdan baz istasyona en iyi veri iletim yolunu belirleyebilecektir. Pouttu, 6G şebekelerinin 2030'ların başlarında, Çin tarafından öngörülen zaman dilimine benzer şekilde ortaya çıkacağına inanıyor.
6Gflagship, Oulu Üniversitesi ve Nokia Bell Labs tarafından oluşturulan “Geleceğe Bağlanma Ortak Merkezi” ve Finlandiya VTT Teknik Araştırma Merkezi, Aalto Üniversitesi, ve Oulu Üniversitesi’nin dahil olduğu bir programdır. 6G Flagship Program Direktörü Profesör Matti Latva-aho, programın beş ila altı stratejik ortağı ve 50-100 diğer ortak çalışanı olacak şekilde büyüyeceğini ifade etmektedir.
“Şu anda telekom endüstrisindeki en önemli uluslararası oyuncuları getirmeye odaklandık. 6G programının asıl amacı, altıncı neslin gereksinimlerini bulmak ve geleceğe yönelik aday teknolojileri belirlemektir. Eğer 6G’nin 2030 yıllarında gerçekleşeceğini tahmin ediyorsak, bu konudaki çalışmalara şimdiden başlamak gereklidir” demiştir Latva-aho.
Latva-aho, 5G araştırmalarının 2010 yıllarında başladığını ve 5G şebekelerinin 2019 yılında geniş ticari uygulamalarını göreceğimizi hatırlatmıştır. (Bizde İstanbul’daki bir üniversite-ismini burada vermiyorum-ilk 5G araştırma çalışmalarına Haziran 2015’de başlamıştı. Bu amaçla, ilgili üniversite bünyesinde “5G ve Ötesi Laboratuvarı” kurulmuş ve bu laboratuvarda yeni nesil iletişim sistemlerinin temellerinin atılacağı iddia edilmişti. Aradan tam 5 yıl geçti acaba bu üniversite hangi temelleri attı yeni nesil iletişim sistemleri ile ilgili olarak? Eğer bu konuda bir bilgisi olan varsa ve benimle paylaşırsa çok sevinirim.) “Bu araştırma yaklaşık 10 yıllık bir periyodu kapsamaktadır. Bu hızda, 6G üzerinde çalışmak için 2026 ya da 2027'ye kadar zamanımız var,” demiştir Latva-aho.
Güney Kore’de de bu yılın Ocak ayında LG Electronics Şirketi, Kore İleri Bilim ve Teknoloji Enstitüsünde 6G şebekesi için çekirdek (core) teknolojileri geliştirmek üzere bir araştırma merkezi açmıştır.
Ülkemizde mobil teknolojiler konusundaki en önemli çalışma “5G Vadisi Açık Test Sahası (5GVATS) Projesidir”. Bu proje için 15 Ağustos 2017 tarihinde bir protokol, 24 Temmuz 2018 tarihinde test şebeke altyapıları kurulmasına yönelik mutabakat zaptı imzalanmış ve nihayet 8 Kasım 2018 tarihinde gerçekleştirilen Saha Etkinliği’nde, ilk 5G test sinyalleri 5G Vadisi’ne yayınlanmıştır.
Şimdi Finlandiya’da ilk 5G çalışmalarına 2010 yılında başlandığını ve bu yıl artık 5G ticari şebekelerin devreye alınacağını dikkate aldığımızda, ülkemizdeki 5G ARGE çalışmalarının hangi aşamada olduğunu siz değerli okurların yorumlarına bırakıyorum. Biz 5G vadisinde ilk test sinyalini yerli baz istasyonu ile 2018 yılının Kasım ayında yayınlamış iken, Finlandiya’da 2018 yılının Nisan ayında ilk 6G çalışmalarının başlamış olduğunu bilmek gerçekten beni çok üzüyor.
Hepimizin bildiği gibi 2008 yılının Kasım ayında verilen 3G lisansı ve 2015 yılının Ağustos ayında verilen 4,5G lisansı kapsamında üreticiler ve operatörler için getirilen yüzlerce hatta toplamda binlerce ARGE personeli çalıştırma ve yerli üretim kullanma şartlarının sonuçları nedir? Aradan 10 yıldan fazla bir süre geçti bu şartlar yerine getirildi mi, hangi ARGE çalışmaları yapıldı, ne gibi sonuçlar alındı? Bu konuda bilgisi olan var mı acaba?
Benim tek bildiğim halen yerli 4,5G baz istasyonu üretiminin ve bu baz istasyonunun kullanılmaya başlanması. Şüphesiz bu gibi yerli üretimler ülkemiz için çok yararlı, ancak bu tür üretimleri bir ARGE faaliyeti olarak tanımlamak pek doğru değil. Çünkü bu donanımlar zaten yıllar önce üretildi. Nitekim bu donanımlara ait olan standartlar 3GPP Sürüm 10 ve 11, sırasıyla 2010 ve 2012 yıllarında tamamlandı ve dünyanın ilk ticari LTE-Advanced şebekesi Ekim 2012’de Rusya-Moskova’da hizmete verildi.
Zaten ülkemizde ARGE konusunda bir başka yanlış kanı mevcut, ARGE mevcut olmayan yeni bir konu ve teknoloji üzerinde gerçekleştirilir. OECD tarafından ARGE, "bilgi dağarcığını artırmak amacıyla sistematik olarak sürdürülen yaratıcı çalışma ve bu bilginin yeni uygulamalar yaratmak için kullanılması" olarak tanımlanmıştır. İşte gerçek ARGE budur.
ARGE’ye güzel bir örnek; AB tarafından finanse edilen TERRANOVA Projesi, bu projenin iki temel hedefi bulunmakta;
-5G’den sonraki şebekelerde son derece yüksek veri hızları ve neredeyse 'sıfır gecikme süreli' güvenilir bağlantı sağlamak.
-Fiber optik sistemlerin deneyim kalitesini ve güvenilirliğini kablosuz sistemlere genişletmek.
Bu projenin ortaklarından (toplam 7 Avrupalı katılımcı mevcut) 2’si KOBİ ve 2’si de Üniversite; biri Yunanistan’dan Pire Üniversitesi ve diğeri yukarıda bahsetmiş olduğum Finlandiya’dan Oulu Üniversitesi. Ne diyelim darısı bizim KOBİ ve üniversitelerin başına..
Bizler eğer 4-5 yıl evvel sayısal karasal TV yayınlarının UHF bandında hücresel sistemler üzerinden dağıtımı konusunda araştırma ve geliştirme çalışmalarına başlamış olsaydık, belki de 5G şebekeleri üzerinde Avrupa ve Dünyaya örnek olacak en önemli yayın hizmet uygulaması deneyimine sahip olacaktık. Ne yazık değil mi?
Şimdi sevgili okurlarım sizlere soruyorum; 2030 yılında büyük bir ihtimalle (bence bu yıldan çok daha önceki yıllarda) 6G mobil sistem teknolojisi devreye girecek, ve bu teknoloji ile dünyanın her yerine bağlantı imkanı, Tbit seviyesinde hızlar, sanal gerçeklikler, yapay zeka uygulamaları, tirilyonlarca cihazın bir birine bağlanması vs gibi imkan ve olanaklara sahip olacağız buna karşın hala o tarihlerde birileri oturup yüksek güçlü TV vericilerinden yapılan sayısal karasal TV yayınlarını evdeki TV setlerinde izliyor olacak, bu akla ve mantığa uygun mu acaba? Eğer bunu iddia edecek birileri ortaya çıkarsa bizimle dalga geçiyor demektir bu.
Ve EBU ile beraber bir çok Avrupalı kamu TV yayıncısı 6G’nin kullanılmaya başlandığı tarihlerde hala 470-694 MHz bandının sadece kamu TV yayınları için tahsisli kalacağını düşünüyorlarsa bence bu da tam bir hayal!.
2030’lu yıllar için 6G öngörüsü şöyle; toplumlar veri odaklı ve neredeyse anında, sınırsız kablosuz bağlantı imkanına sahip olacak. Modern şebekeler, son derece yüksek frekanlarda çalışan antenler ve elemanlar ile zekâ içeren tahsisli bilişimi kapsayacak. Bu durum yapay zeka teşvikli uygulamalara ve THz aralığına yönelik radyo-temelli analizleri işaret etmektedir.
Sonuç olarak 6G ile dünya, belki de okyanusların derinliklerinden alçak-yer uydu yörüngesine doğru uzanan dev bir telekomünikasyon şebekesi olacaktır.