Bülent TAŞ
bulent.tas@yeniekonomi.com.tr
Nazmi KARYAĞDI
nazmi.karyagdi@yeniekonomi.com.tr
Fütürist yazar Alvin Toffler, içinde bulunduğumuz çağı Üçüncü Dalga kitabında “Sanayi Ötesi” dönem olarak tanımlar.
İnsanlık tarihinin ilk dalgası tarım toplumu, ikinci dalgası sanayi toplumu üçüncü dalgası da bilişim toplumu olarak da adlandırılan sanayi ötesi toplumdur.
İş dünyasına girerken kendi şirketimize isim ararken bize ilham kaynağı olan “Yeni Ekonomi” kavramı da işte bu dijital dünyanın ve dijital ekonominin bir başka adıdır.
Yeni ekonomi, küreselleşen sermaye hareketlerinin, dışa açılan piyasaların ve ağ (internet) ekonomisinin adıdır. Geçmişte fiziki ortamda ve fiziki piyasalarda gerçekleşen işlemler artık internet ağları sayesinde dünya genelinde ve saniyeler içinde gerçekleşiyor. Artık sanal para, sanal emtia ve sanal hizmeti takip edebilmek güçleşiyor.
Ve yeni ekonomi de aslında bütün gücünü bu hızdan ve esneklikten almaya başlıyor.
Yeni ekonomi kavramı gündeme geldiğinde ticaret kanunları, gümrük kanunları, vergi kanunları, sermaye piyasası kanunları, merkez bankası kanunları ve daha pek çok kanun ülkelerin egemenlik sınırlar içerisinde uygulansa da çoğu zamanda küresel kural eksiklikleri ile uygulanmaya çalışılmaktadır.
İkinci Dünya Savaşından sonra Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ile dünya düzenini sağlayan devletler, yeni ekonomi yapısında düzeni tam anlamda sağlayamıyorlar. Ve üçüncü dünya savaşı aslında ekonomi alanda çoktan başlamış durumda. Çünkü Doğu Blokunun yıkılmasından sonra sınırları olmayan ekonomi, küresel ekonomi olarak teşvik edilen ve desteklenen, bugün içinde yaşadığımız yeni ekonomi düzeni, yeni uluslararası kuralları ve düzenlemeleri gerektiriyor. Ancak bu kuralları herkesin kazandığı, adil bir yapıda kurmak gerekiyor. Oysa ki bu sistemde güç sahipleri gücü paylaşmak istememekte ve gücün kendi tekelinden gitmesini arzu etmemektedir.
Dolayısıyla da önümüzdeki on yıllar bu işler hakkında yaşanacak çatışmalara ve nihayetinde de çözümlere gebe durumda.
Çok klasik bir örneği dijital dünyanın önde gelen kişilerinden hep duymaktayız:
· Booking.com ve AirBnB ve hiçbir taşınmaza, otele sahip olmamasına rağmen dünyanın en geniş gayrimenkul ve otel portföyünün pazarlanmasını,
· Hiç içerik üretmeyen Twitter, Facebook, Youtube sosyal medya ağları üzerinden en geniş içeriği dünyanın dört bir yanındaki insanlara sunuyor.
Ülkemizden örnek vermek gerekirse yine aktifinde hiçbir gayrimenkul, taşıt vb olmayan sahibinden.com en büyük alım-satım sitesi olabilirken, yine hiçbir restoran veya lokanta işletmeyen yemeksepeti.com sitesi Türkiye’nin her yerinde sipariş verip karnımızı doyurmamıza imkân sağlıyor.
Sanal işyeri kavramı
Sanayi çağının dünyası sabit bir işyerine bağlı idi. Bu da üretimin yapıldığı fabrika ile buna bağlı ticaretle uğraşanların işyerleri, iş merkezleri, şubeleri, temsilcilikleri, satış acenteleri, bayileri gibi bir zincirle fiziksel dünyada devam edip gidiyordu.
Ancak bilişim dünyasında yaşanan baş döndürücü gelişme sonrasında fiziki ortamda üretilen ürünler üretim aşamasından sonra sanal bir meta halinde pazarlanmaya başladı. Dijitalleştirilebilen yani sayısallaştırılabilen ürün ve hizmetler ise üretimden nihai tüketimine kadar sanal piyasalarda alınıp satılıyor.
Bu durum başta vergilendirme olmak üzere pek çok alanda belirsizliğe ve çatışmaya yol açıyor. Zira pek çok yazımızda da belirttiğimiz üzere eski ekonominin hukuk kuralları ve yasaları yeni ekonominin işleyişini şimdilik tam olarak kavrayamıyor.
Günümüzde işyeri kavramını bir fiziksel mekândan kaldırıp, bir veri merkezinde kesintisiz güç kaynağı ve uygun iklimlendirme şartlarında kendi kendine çalışan bir sunucuya indirgemek pekâlâ mümkün.
Peki hiçbir fiziki işyeriniz olmaksızın, sadece bir sunucu üzerinden kurmuş olduğunuz sanal pazarı, sanal ticaret merkezini yönetiyorsanız, ticaret kanunu ve vergi kanunu uyarınca işyerinizin mevcut olduğu kabul edilir mi?
Türk Ticaret Kanununun 11. maddesine göre ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir.
Ticaret Kanunumuz çok net sanal ortamı reddeder durumda olmasa da açık olarak da sanal işyerine yönelik bir değerlendirmede bulunmamıştır.
Vergi Usul Kanununun 156. maddesine göre ise ticari, sınai, zirai ve mesleki faaliyette iş yeri; mağaza, yazıhane, idarehane, muayenehane, imalathane şube, depo, otel, kahvehane, eğlence ve spor yerleri, tarla, bağ, bahçe, çiftlik, hayvancılık tesisleri, dalyan ve voli mahalleri, madenler, taş ocakları, inşaat şantiyeleri, vapur büfeleri gibi ticari, sınai, zirai veya mesleki bir faaliyetin icrasına tahsis edilen veya bu faaliyetlerde kullanılan yerler işyeri olarak tanımlanmıştır.
Vergi Usul Kanunumuzda ise bazı örnekler sayılarak işyerinin tanımlanmaya çalışıldığını görüyoruz. Burada da sanal işyerinden söz edilmediğini görüyoruz.
Vergi uygulamaları sanal işyerini değil fiziki işyerini esas alıyor
Yeni işe başlamadan işi bırakmaya kadar olan süreci vergi yasalarında irdelediğimizde tamamen fiziki işyeri esas alınmaktadır. İsterseniz müstakil bir işyeri açmayıp evinizi hem barınma hem de işyeri olarak kullanın hep fiziki bir işyeri ve buna ait adres üzerinden gidilmektedir.
Örneğin işe yeni başladınız. Mükellefiyet tesis ettirdiniz. İşe tam olarak başlamış sayılmanız için vergi dairesi yoklama memurunun işyerinize gelip fiilen tespit yapması gerekiyor.
Vergi Usul Kanununa göre “yoklama”adı verilen bu işlemin (VUK Md. 127-133) amacı, mükellefi ve mükellefiyetle ilgili maddi olayları, kayıtları ve konuları araştırmak ve tespit etmektir.
Yoklamada neler yapılır? · İşe başlama yoklaması · Adres değişikliği yoklaması · İşi bırakma yoklaması · Faal mükellef kontrol yoklaması · Belge düzeni uygunluk yoklaması · Bandrollü ürün doğrulama yoklaması · İşyerinde günlük hasılat tespiti, · ÖKC kullanmak zorunda olanların kullanıp kullanmadığının tespiti
|
Yoklama her zaman yapılabilir ve öncesinde mükellefe haber vermek zorunluluğu yoktur.
Yapılan yoklama sonucunda;
mükellefiyet kaydı vergi dairesince re’sen silinmektedir (terkin edilmektedir.)
Öte yandan hiçbir ticari, zirai ve mesleki faaliyeti olmadığı halde sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettiren mükellefler de yoklama ile kontrol ve tespit edilirler.
Gelir İdaresinden tablet ile dijital yoklama
Vergi uygulamalarının bir klasiği olan yoklama işlemi de artık dijitalleşmiş durumda.
VUK’a eklenen 132/A maddesi ile elektronik yoklamaya geçildi ve 1 Eylül 2015’ten itibaren yoklama memurları tabletle yoklama yapar hale geldiler.
Yeni sistemde yoklama memurlarına video, fotoğraf alabilme, lokasyonların koordinatlarının aktarılması imkanı verildi.
Ayrıca toplanan veriler GİB’e ve mükellefe dijital ortamda aktarılabilir hale geldi.
Sanal işyerinde yoklama yapılabilir mi?
Vergi Usul Kanununun mevcut halinde sanal işyeri, işyeri olarak kabul edilmediği için doğal olarak da yoklama yapılması mümkün olmaz.
Ancak önümüzdeki dönemlerde Vergi Usul Kanununda yapılacak değişiklik çalışmalarında mutlaka sanal işyerinin de işyeri tanımına eklenmesinin yerinde olacağını düşünüyoruz.
Sanal işyeri sorunu Dünyanın da sorunu
Gerek Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı (OECD) bünyesinde gerekse Avrupa Birliği bünyesinde dijital ekonominin vergilendirilmesi konusunda uluslararası vergileme kurallarının yetersiz kaldığı sonucuna varılmış durumda.
Sorunun temel kaynağı ise fiziki işyerine bağlı (nexus) vergilendirme kurallarının, sanal işyerine bağlı kazançları vergilendirmede yetersiz kalmasıdır.
Daha açık söyleyecek olursak kurumların elde ettikleri kazançları, kazancı elde ettikleri ülkede fiziki bir varlıkları olmadığı için o ülkede ödememeleri, kendi merkezlerinin olduğu ülkelerde ödemeleri. Çoğu zaman ise merkezlerini düşük vergili ya da vergisiz vergi limanı ülkelere kaydırarak vergi dışı kalmalarıdır.
Ulus devletler de, haklı olarak, egemenlik haklarına dayanarak, kendi ülkelerindeki ticari faaliyetten elde edilen kazancı kendi ülkelerinde vergilendirmek istemektedir.
Ancak şu ana kadar ne OECD bünyesinde ne de AB bünyesinde ortak bir çözüme varılabilmiş değil.
Bulunan çözümlerden birincisi; satış üzerinden bir harcama vergisi alınması şeklinde gerçekleşmiş durumdadır.
Örneğin ülkemizde Ocak 2018'de yürürlüğe giren yurt dışında mukim şirketlerin Türkiye’de yerleşik kişilere sunduğu dijital reklam hizmetleri üzerinden %18 KDV alması gibi.
İkinci çözüm ise; ülkelerin münferiden kendilerinin aldığı vergilendirme kararlarıdır.
Örneğin İngiltere 1 Ocak 2015’ten itibaren, ülkesinde çok yüksek kazançlar elde eden ancak çok düşük kâr beyan edip, çok düşük vergi ödeyen çok uluslu teknoloji devleri için kamuoyunda Google Tax (Google Vergisi) olarak adlandırılan Yönlendirilmiş Kazançlar Vergisini (Diverted Profits Tax) getirdi. (Bkz: Nazmi Karyağdı: 18 milyar Dolar Gelire 16 milyon Dolar Vergi Beyanı Google Tax’ı Getirdi, https://vergialgi.net/18-milyar-dolar-gelire-16-milyon-dolar-vergi-beyani-google-taxi-getirdi)
Bir başka örnek Avusturya’dan. Avusturya 3 Nisan 2019'da, dijital reklam hizmetlerinin satışından elde edilen gelirden %5 vergi ve düşük değerli KDV muafiyeti eşiğinin kaldırılması dahil olmak üzere, dijital ekonomiye yönelik bir vergi tedbirleri paketi açıkladı. (Kaynak: Mustafa Cemil Kara Linkedin.com)
Son örnek ise Meksika’dan. Meksika Maliye Bakanlığı gelecek yılın bütçe planında video yayını hizmeti sağlayan Netflix gibi dijital platformları vergilendirmeyi hedefliyor. (Kaynak: Mustafa Cemil Kara Linkedin.com)
Son söz
Gördüğünüz üzere konu çok basit gibi görünse de oldukça derinlere giden kökleri bulunuyor.
Bir atasözümüzle konumuzu özetleyecek olursak:
Bu pilav daha çok su kaldırır…