SADECE TV TEKNOLOJİSİ DEĞİL SUNUCULUĞUNU DA YAPTIK

Eskileri, anılarımı yazdıkça bazı arkadaşlarım uyarıda bulundular: Herkes seni tam emekli zannediyor diye... Hayır halen aktif çalışıyorum ve ömrüm vefa ederse de bir 3-4 yıl daha ücretli işlerde çalışmaya devam etmeyi düşünüyorum.

Bu ayki konuyu TV yayıncılığı olarak belirlemiş dergimiz. 1990’lı yıllarda bir arkadaşımızın önerisiyle televizyon kuralım istedik. Hatta kurduk HEDEF TV adıyla ve ilk yayınımıza da Fehmi Koru’yu çıkarmıştık. Çok masraflı olunca Radyo yayıncılığına döndürdük. Ortağı olduğum Hedef Radyo’da birkaç da program yaptım.

İlk defa bir TV kanalına Özbekistan da çıktım. 1996 yılında Özbekistan Veri Ağını (UZPAK) kurunca devlet televizyonu benim sunumumu canlı yayınlamıştı.

90’lı yılların sonuna doğru Ostim TV yayın hayatına başladı. Bana da program yapma teklifi gelince “hayır” diyemedim. Türkiye de ilk internet programını yapanlardan biri oldum. Çok değerli konuklarım oldu. ODTU’den Prof. Dr. Mesut bey, Bilkent Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nden Rahmetlik Mustafa bey, Gazi, Fırat Üniversiteleri’nden hocalar gibi... Ekip bir hayli güçlü idi, kimler yoktu ki; İrfan Değirmenci haberleri sunuyor, Erhan Çelik 7/24 diye haftalık bir program yapıyor, ünlü türkücü Şemsi Yastıman’ın kızı kültür içerikli bir program yaparken yazar Ebubekir Kuzu da edebiyat ağırlıklı programlar hazırlıyordu. Haber Müdürümüz ise Mustafa Karaalioğlu idi.

OSTİM-TV Ekibi

O sıralar aynı zamanda Netaş’ta çalışıyorum ve ofisimiz Cinnah Caddesi üzerindeydi. Karşımızdaki Bükreş Sokak’ta SkyTürk diye bir kanal ofisini açmıştı. Beni de çağırdılar. Gittim, görüştüm. Kendilerine haftada bir yayınlanacak program önerisinde bulundum ama onlar ısrarla her gün spor haberlerini okuyacak bir spiker arayışında olduklarını belirttiler. Ben de işim gereği hafta içi yoğun olduğumu, zaman zaman yurtdışına çıkmak zorunda kaldığımı belirterek tekliflerine teşekkür ederek ofisten ayrıldım.

2007 Yılında TRT Genel Müdürlüğü için RTÜK’e başvuruluyordu. Ben de adaylar arasında idim, ancak İbrahim Şahin seçildi. Ertesi yıl, 2008’de TTNET’de işe başlayınca İbrahim Bey ve ekibini İsviçre ve Avusturya’nın ortak düzenlediği Avrupa Şampiyonası’na götürdük. Cenevre’de kaldığımız otelde karşılaşınca kendisine hafif bir sitemle “Elimden TRT Genel Müdürlüğü’nü de aldınız” diye takıldım. İbrahim bey bana ‘Daha yaşın genç, ilerde olursun inşallah” diye karşılık verdi. Oysa o benden bir yaş daha küçüktü.

2012 yılında ise Milli Eğitim Bakanlığı Fatih Proje Danışmanı iken TRT-3 Kanalı, ben ve ekibimle bir projenin detayını anlatan program yaptı.

Daha önceki sayılarda IPTV konusunu anlattığım için fazla değinmeyeceğim ama iki anımı da tekrarlayarak paylaşmak isterim. İlk IPTV denemelerini 2004 yılında Netaş olarak biz başlatmıştık. İlkinde CDMA üzerinden yaptığımız denemler bir hayli başarılı olsa da BTK’nın bu teknolojiye sıcak bakmaması nedeniyle kablolu sistem üzerinden testlere başladık. O sıralara internet altyapısı yeni gelişiyor Türk Telekom’da bu altyapı üzerinden nasıl katma değerli servis veririmin düşüncesi içindeydi.

Alt yapısı en iyi olan yerlerden birisi Ümitköy idi. Bir Türk Telekom çalışanı arkadaşın evinde sistemi denemek istedik. Ancak sistem kurulumu için evine gitmeye kalkıştığımızda evin hanımı kabul etmemişti. Aynı muhitte yaşadığım için testler, hatta Türkiye’de ilk IPTV Yayını benim evimden başarıyla gerçekleşti (2006 Yılı).

TTNET’e geçtiğimde IPTV ürününün satışından da ben sorumlu olmuştum. Ve ilk satışımızı da Avrupa yakasında Garanti Koza İnşaatın kurmuş olduğu site de yaptık. Ürünün tanıtımını yapmak için Ankara’da büyük bir otelde program düzenlemiş ve zamanın Ulaştırma Bakanı Binali Bey ile Sanayi Bakanı Nihat Bey’i konuşmacı olarak çağırmıştık. Binali Bey’in konuşması bitince IPTV sisteminin kurulu olduğu masamıza davet ettik. Nihat Bey ile birlikte geldiler. Arkasında bir yığın gazeteci ordusu ile birlikte... IPTV’nin özelliklerini anlatmaya başlamıştım ki Binali Bey “Bana ne anlatıp duruyorsun, bizim eve de kurdunuz normal kanalları bile izleyemiyoruz. Arızasından dolayı hanımdan habire fırça yiyoruz” diyerek beni susturdu. Ben de arkadaki gazetecilere dönerek “Sakın bu kısmı yazmayın, siz duymamış olun Sayın Bakanım da söylememiş olsun” diye yumuşak bir şekilde uyardık.