İNTERNET ve YAYINCILIK

İnternetin televizyon ve radyo yayınlarına etkilerini şimdiden görmeye başladık. Bu etkiyle birlikte yakın gelecekte yayınların dahada çeşitleneceği, erişimin artacağı, yeni etkileşim mecralarının ortaya çıkaracağı, interaktiftenin zorunlu hale geleceği ve bunların sonucu olarak izleyici ile dinleyicilerin tüm yayın süreçlerinin aktif katılımcısı olacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Yayıncılık sektörü için bütün bunlar önemli gelişmeler olacaktır. Özellikle televizyon ve radyo yayınlarına katılımcı erişiminin sağlanmasının faydaları saymakla bitmez. Meseleyi biraz daha genellersek burada internetin erişebilirliği ve erişim bedelinin miktarı ön plana çıkıyor. Eskiden gelişmişlik, şehirlerin kaldırımlarından örneklerle açıklanırken günümüzde ise toplumların gelişmişliğinin ölçüsü ne kâğıt, ne kalem, ne de enerji üretim ve tüketiminin yüksekliği. Bunun yerini, internet erişimi, hızı ve buna ödenen fiyat aldı.

İngiliz araştırma şirketi Cable, 200 ülke üzerinde yaptığı hız testlerinin sonuçlarını yayınladı. Raporda en hızlı internete sahip ülkeler listelendi. Cable, Mayıs 2018 ile Mayıs 2019 döneminde 200’den fazla ülkede 163 milyon adet hız testi sonunda Geniş Band bağlantı hızı haritasını hazırlayarak mukayese etme kolaylığı sağladı. Sonuç olarak dünyada internet hızı bir önceki yıla göre %20,65 oranında arttığı ortaya çıktı. Türkiye özelinde ise bu oran %7.57 olduğu görülüyor.

Hız dağılımının diğer ülkelerdeki duruma baktığımızda oranlar şu şekilde;

Romanya 38.6 Mbps, Norveç 40.12, Danimarka 43.99, Türkiye 4.9, İsveç 46, Singapur 60.39 Mbps. Bu ülkeler incelendiğinde teknoloji, üretim, eğitim, kültür inovasyon ile internet arasında kesin bir korelasyonun olduğu da görülecektir.

Gelişmişliğin mihenk taşı hatta birim değerinin artık internet olduğunu görebilmekteyiz. Ülkemiz de bir an önce bu oranları yakalaması bilgi erişiminin yanı sıra TV ve Radyo yayıncılığının gelişmesine de olumlu katkılar sağlayacaktır.

Teknoloji hayatımızın her alanında tahmin edilenden çok hızlı gelişmektedir. Yayıncılık ise bundan direkt etkilenmektedir. Sıkıştırma teknikleri codecler, uydu teknolojileri, uydu kullanım ömürlerinin uzaması, 5G jenerasyonunun sağladığı ve sağlayacağı erişim konforu ve hızı buna örnektir.

Cable’in yapmış olduğu araştırmanın sonuçları, ortadayken bir süre sonra 5G aktif olduğunda ve 1 Gbps hızlara ulaşıldığında ise erişim ve iletişimin tüm kurallarının tekrardan gözden geçirilmesi gerekli hale gelebilir.

Kablolu internet üzerinden alınacak tüm hizmetler elbette erişim sorunlarına köklü çözüm olacaktır. Ancak tüketici daha bağımsız olacak şekilde mobiliteye önem vermeye başlamıştır. Sonuçta her ikisi de yayıncılığın erişim sorunlarını nihai olarak ortadan kaldıracaktır.

İnternet hızı arttığı ve bedellerinin makul sınırlara çekildiğinde televizyon ve radyo yayıncılığının klasik yapısının nasıl olacağı da merak edilmektedir. İzleyici yayıncının hazırladığı playlistlere mi, yayın süre ve zamanlarına mı bağlı kalacaktır? Ya da zamanı ve program seçimini kendi mi yapacak? Tüm bunlar, içerikleri ve reklamları doğrudan etkileyebilecektir.

Teknolojinin üretim ve tüketim döngüsü diğer alanlarda olduğu gibi yayıncılıkta da ön görülemez hale gelmiştir. Avrupa ve Güney Asya ülkeleriyle birlikte Türkiye’ye bakarsak internetle birlikte izleyiciler bir mecraya bağlı kalmaksızın geniş band üzerinden neredeyse tüm yayınların içeriklerine istediği zaman erişebilmektedir. Bu durumun yakın gelecekte klasik yayın kuruluşları için olumsuz ekonomik sonuçları olma ihtimali çok yüksektir.

Genç kuşaklar sunulan bu imkanlar nedeniyle kolaylıkla kendileri için hazırlanan yayın akışları yerine esnek ve değişebilen ve kendilerinin de süreçlere katılabildiği yayınları talep edebilecektir. Sosyal medyada bunun örnekleri görülmeye başlamıştır. İzleyici için önemli ve talep edilen şey, yayının içeriği, teknik kalitesi ve internet erişiminin olması ve bunun genel giderleri içindeki minimum payıdır.

Günümüzde yayın kuruluşlarının en önemli iletişim mecrası halen uydulardır. Uydu şirketleri yayınları platformlarında ya tanımlıyor ya da rebroadcast olarak uydu ile setüstü kutularına iletiyorlar. Ayrıca HD yayınları, az sayıdaki TV alıcıları için vericilerinden SD olarak iletiyorlar. Uydu yayınlarının dışında Türkiye diğer ülkelere göre azda olsa internet üzerinden de yayınlar iletilmeye çalışılıyor. Kablo ve iptv üzerinden iletim ise sınırlı sayıdaki abone yer almaktadır.

İzleyici, bireysel olarak süreçlere katılmak isterse seçenekleri fazla değildir. Bu talepler iptv, internet ve 5G karşılanması rasyonel bir çözümü olacaktır.

Tekrar internet mecrasına dönecek olursak ağustos ayında yayınlanan RTÜK yönetmeliği ile internet yayıncılığında düzenlemeye gidildi. Düzenlenme elbette lüzumlu ancak kontrolün de bir o kadar zor olacağı düşünülmelidir. Çünkü internet neredeyse kontrolü imkânsız bir şekle dönüşmüştür. Bu konuda teknik birimleri, regülasyon kurumlarını ve hatta hukukçuları zor günler bekliyor olabilir. Neyin nereden iletildiği nasıl kontrol edilebileceği gibi çok sayıdaki sorunun cevabı henüz net değil. İnternet kullanımı ülkemizde olduğu gibi dünya da süratle artıyor ve içerikler çeşitleniyor. Bu da kontrolü zorlaştırıyor.

Bunun kültürel, ekonomik etkilerinin yanında toplumsal olarak deforme edici etkisi de göz ardı edilmemelidir. Bu konu teknikten ziyade sosyolojiyi ve devlet kurumlarını direkt olarak ilgilendirmektedir. Yasaklama yerine sınırlar getirmek belki daha akılcı yöntem olabilir.

Tekrar başa dönersek internetin hızı, erişebilirliği ve son kullanıcı maliyeti iyileştirilmesi önemlidir.

21 yüzyılda insanlığın konforu refahı ve hatta mutluluğu internet mi olacaktır? sorusu şimdiden akıllarda yer etmeye başlamıştır.