Bundan tam 9 sene önce ICT Medya dergisinin 2010 yılı Temmuz sayısında Türkiye’nin o yıllarda ilan edilen 2023 yılı büyüme, ihracat ve bilişim hedefleri ile ilgili bir yazı yazmıştım ve belirlenen büyüklüklere erişebilmek için yapılması gerekenleri bilişim perspektifi ile değerlendirmiştim. Hatırlanacağı üzere 2023 yılında Türkiye’nin, dünyanın en büyük 10 ekonomisi içine girmek gibi bir hedefi vardı, ben de bunu gerçekleştirmek için en az 1,9 trilyon dolarlık bir hacme ulaşmamız gerektiğini hesaplara dayanarak söylemiştim. Bugün geldiğimiz noktada dünya ekonomileri sıralamasında 10. sırada bulunan Brezilya’nın ekonomik büyüklüğü 1,8 trilyon dolar, yani sıralamada 10. sıraya yükselmek için 9 sene önce yapılan hesap yüzde yüz doğru çıktı. Peki bu geçen süre içinde bizim durumumuz ne oldu? Biz şu anda 767 milyar dolar ile Suudi Arabistan’ın ardından 19. sıraya geriledik, 2010 yılında 16. sıradaydık. Yani dolar bazında küçüldük ve bu şekilde devam edersek korkarım birkaç yıl içinde G20 ülkelerinin de dışında kalacağız. Bu ekonomik performansın doğal sonucu olarak da ihracat hedeflerine de ulaşamadık, hedefimiz 500 milyar dolar idi, geldiğimiz nokta 180 milyar dolarlar civarında. Bilişim hedeflerimizdeki durum, genel ekonomik performansımız kadar kötü değil, 2010 yılında bilişim ve iletişim sektörü büyüklüğümüz 31 milyar dolar idi, bugün ise 30 milyar dolarlar civarındayız. Sadece bilişim ihracatı hedeflerine yaklaşamadık, hedef 160 milyar dolar idi, bugün için bilişim ihracatımız, rakamlar net ve kesin olmasa da 1,5 milyar dolar civarında, bir de katkısını net bilemediğimiz oyun sektörünün etkileri var.
Neden böyle olduğu konusunda ülke nüfusunun yarısının bir fikri vardır, “yapısal reformalar yapılmadı” cümlesi bu fikirlerin en popüler olanı. Ekonomi yönetimin genel başarısızlığını bir kenara bırakıp bizim içinde bulunduğumuz bilişim sektörünün durumuna bir bakalım.Sektör hasılasının %60’a yakın kısmı iletişim sektörü cirolarından geliyor. 3G ve ardından 4,5G sistemlerinin kurulup yaygınlaşması ve akıllı mobil telefonların da herkesin rahatlıkla ulaşabileceği fiyat çeşitliliğinde olması ile mobil internetin hayatımızın ayrılmaz bir parçası olması ile mobil operatörlerin ses trafiğinde yaşadıkları kayıpların mobil internet hizmetleri ile kapatılması mümkün oldu ve GSM operatörleri cirolarını dolar bazında en azından korumayı başardılar. Fakat dünyada gelişmiş ülkelerdeki rakipler ile karşılaştırıldığında ise kullanıcı başına yaratılan değer bakımından oldukça gerideler. Bunun en büyük nedeni de GSM operatörlerinin , çabalarına ve yüzlerce mobil servislerine rağmen sadece birer büyük mobil internet otoyolu olmaktan çok da ileri gidememeleridir. Ekonomilerde çığır açacak 5G sistemlerine geçiş de o kadar yakın zamanda olacak gibi görünmüyor, yeni frekans tahsis ihalelerinin bahsi bile geçmiyor. Bu arada dünyada 150’ye yakın operatör 5G sistemlerini ya ticari ya da deneme amaçlı kurdu, bunun yanında kampüs bazında birçok özel 5G sisteminin kurulduğu fabrika var. İnanılır gibi değil ama savaş içindeki Suriye’nin bazı kasabalarında 5G sistemi çalışıyor. Bizim durumumuz biraz kritik, 4,5G yatırımlarının geri dönüşü, amortismanı sağlanmadıkça operatör 5G sistemlerini sadece test veya reklam amaçlı kullanırlar. 5G sistemi diğer sistemler gibi değil, çok daha stratejik ve kaçırılması geri dönülmez sonuçlara sebep olabilir. Bilişim sektörü tarafından bakarsak yazılımda bir hareketlenme var, özellikle oyun sektörü çok canlı fakat donanım ve hizmet sektörü sadece günü kurtarıyor, şirketler çok mecbur kalmadıkça donanım yatırımına girmiyorlar, bulut yapılanmalara gidiyorlar. Hizmetler de aynı şekilde, ciddi bir hizmet cirosu artışı görünmüyor.
Birçok sektör gibi bilişim sektörünün de yerli milli olması devletin her seviyeden yetkilisi tarafından dillendiriliyor fakat daha fazla da bir şey yapılmıyor. Sadece savunma sanayiinde ciddi bir başarı yakalandı, yerli milli ürünler geliştirildi, somut başarıları da gözlemleniyor. Ayrıca ihracata da katkı sağlanıyor, aynı başarıyı bilişim sektöründe göremedik. Sektörde şirket sayısı artarken deneyimli eğitilmiş bilişim sektörü çalışanları tercihlerini yurtdışına gitme ve yaşamlarını orada sürdürmekten yana yapıyorlar. Başta İngiltere ve özellikle Hollanda olmak üzere bir çok batı ülkesi bizim çok değerli yetişmiş elemanlarımızı kapış kapış alıyorlar. İnsan yetiştirmenin çok meşakkatli olduğu ülkemizde de bu acı gidişata kimse dur demiyor, gençlerin neden böyle bir tercih yaptıkları kimsenin ilgisini çekmiyor, araştırılmıyor. Herkesin kendine göre farklı nedenleri olabilir ama sonuçta olan Türkiye’ye oluyor. Bunun yanında bir yandan yerli milli yazılım darken diğer yandan kam kurumları da dahil yabancı firmalardan ürün ve hizmet almaya devam ediliyor, yerli yazılım üreticilerini bırakın desteklemeyi yok olmalarına neden olabilecek uygulamalar yapılıyor.
Devlet içinde sektörün sahipliliği sorunu da henüz çözülemedi. Yeni Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi içinde e-dönüşüm ofisi kuruldu ama statüsü tam belirlenemediği için bilişim ile ilgili bakanlıklarla ve bakanlık ofisleri ile yönetişimi ve bunun sektöre yansıması hala belirsizliğini koruyor. Son dönemde dikkat çeken belki de en önemli konu ise Ulaştırma Bakanlığının eskisi kadar aktif olmaması ve BTK’nın da esamesinin okunmuyor olması, BTK ha var ha yok, kendi sitelerini bile güncellemiyorlar. Başkan değişti, kimse yeni başkanın kim olduğunu bilmiyor. Bunlar da esasında sektöre verilmeyen önemin belirtileri. Durum böyle olunca sektörün gelişmesi için yapılacak önerileri anlayıp dikkate alacak muhatap da bulunamıyor. Bilişim sektörü diğer tüm sektörlere kaldıraç vazifesi görür, herkes moda sözcükleri ardı ardına sıralama konusunda çok başarılı fakat gerçekten bilişim sektörünü kim kurtaracak?