DERTLENEN KAHRAMANLAR ARANIYOR!

Ülke sorunlarını “dert edip, dert eğirecek (*)” dertsavar’lar aranıyor.

Elini taşın altına koyanlara “omuz verecek el koyacak”, eldeş’ler aranıyor.

Cehalet demirini eritmeye çalışan eğitimcilere “körük olacak” veli’ler aranıyor.

Ülkesini aydınlık limanlara götürmeye çalışan kaptanın yelkenine “rüzgâr olacak” nefesçi’ler aranıyor.

Yerli garajlarda yazılım yapan, üretim yapan genç dimağlara “destek olacak” melek yatırımcı’lar aranıyor.

Küçük girişimcilerin bilişim projelerini dinleyip, binbir dereden su getirmeden “kredi verecek” adam gibi bankacı’lar ve adam gibi bankacılık sistemi aranıyor.

Bilişim sektörümüzü dünyada lider yapmaya çalışan girişimcilere “kamuda sorumluluk üstlenecek” babayiğit bürokrat’lar aranıyor.

Bilişim sektörünü dert edinmiş yerel basın sektörüne” sahip çıkacak” girişimci’ler aranıyor.

Deprem öldürmez, bilinçsiz toplum öldürür “diyebilen” deprem dede lakaplı Ahmet Mete Işıkara’lar aranıyor.

Bu yazıyı yazmama sebep olan Eylül ayındaki 5,8 şiddetindeki İstanbul Depremi’dir.

Yumurta kapıya dayanınca depremi aklına getiren insanları televizyonlarda hepimiz izledik. Basının performansını izledik. Değerli basınımız deprem olduktan sonra depremi hatırlayan kitlenin başında gelmektedir. Depremin üzerinden bir ay geçti ve deprem meprem unutuldu gitti yine.

Depremden bir gün sonra bir televizyon kanalında konuk İTÜ Fen Bilimleri Enstitü Müdürü Prof. Dr. Ertuğrul Karaçuha idi. Malumunuz deprem olunca GSM şebekeleri çökmüştü. Hocamızın uzmanlığı Haberleşme üzerinedir. Konu da depremde çöken haberleşme şebekeleri idi. Bir dönem BTK’da Kurum Başkan Yardımcılığı görevini de ifa etmiş çok değerli bir bilim insanıdır Ertuğrul Hoca. Spiker ısrarla hocanın sistemi eleştirmesini, neden kapasite arttırma yatırımlarının yapılmadığını vb. siyaseti iktidarı eleştirmesine yol açacak sorular sordu. Bu soru çözüm odaklı bir soru değildi. Hoca ise çok net bir cevap verdi: Problemleri dert edinecek insanlarımıza ihtiyaç vardır. Net. DERT edinecek insanlar. Sorumluluk alacak insanlar. Günlük meşgaleden sıyrılabilecek ve konusuyla ilgili dert edinecek insanlar. İktidardakiler olur, muhalefettekiler olur, bürokratı olur, belediyesi olur, bilim adamı olur, sınıf öğretmeni olur, sporcusu olur. Olurda olur. Ama dert edinip yola düşecek insanlara ihtiyacımız var güzel ülkemizin sorunlarına çözüm olmak için.

Dert edinmek, dert eğirmek öyle kolay da değildir bizim ülkemizde. Çok büyük fedakarlıklar ister. Saç ağartır ya da insanda saç bırakmaz. Çok büyük emek ister. Güzel ülkemde dert eğiren çok insan vardır. Ama bunlara omuz verecek eldeş’leri bir elin parmağını geçmez. Değerli basınımız ise hiç mi hiç görmez bu kahramanları. Varsa yoksa üçüncü sayfa haberleri, bu siyasetçi öbürüne bunu dedi. Trump bugün şu tweet’i attı lafazanlıkları.

Kelebek etkisi hep negatif haberler. Toplum psikolojisi negatif’e evrilmiş durumda. Onun içindir ki yazımın başlığı “dertlenen kahramanlar aranıyor”. Başka ülkemiz de yok gidecek. E o zaman dertlenmemiz gerekiyor hep beraber ülkemizin sorunları için. Herkes bilgi sahibi olduğu konularda dert edinmeli, çözümler üretmeli ki bu topluma katkı versin. Omuz veren bu eldeş’lere de kimse kötü gözle bakmamalı ve onları desteklemeliyiz toplum olarak. Birileri uğraşıyor, birileri halleder psikolojisinden biran önce kurtulmamız gerekiyor. Birileri yapmıyor, birileri halletmiyor. O birileri birey olarak bizler olmalıyız. Ben hallederim, ben sorumluluk alırım anlayışına dönmemiz gerekiyor.

Bir yangın çıktığında herkes birileri itfaiyeyi arar halleder, ya da bir trafik kazası olduğunda birileri polise ve ambulansa haber verir deyip yola devam etmek tam bir vurdumduymazlık örneğidir. Evinde yangın çıkan ya da trafik kazası yapan bizde olabiliriz. Aynı şekilde ülkemizdeki yangın haline gelmiş sorunları daha ne kadar görmezden gelebiliriz. Kangren olmuş sorunlarımız konusunda hepimiz konuşuyor ve eleştiriyoruz. Örneğin deprem. Örneğin eğitim. Örneğin bankacılık sektörü. Örneğin Doların volalitesi. Örneğin akaryakıt zammı. Hep şikâyet ediyoruz. Peki hangimiz harekete geçiyoruz. Hangimiz sorumluluk alıp birey olarak bişeyler yapmaya çalışıyoruz. Ağustos 2018’de Trump’ın bir tweetiyle ülke paramız dolar karşısında tarihi değer kaybına ulaşmıştı. Diyeceksiniz ki birey olarak biz ne yapabiliriz? Çok basit 80 milyon nüfusumuz var. Herkes tasarruflarından 1.000 USD’yi TL’ye dönseydi. 80 Milyar USD piyasaya arz edilirdi. Hadi 80 milyon yerine 50 milyon kişi (ya da toplam mevduatın %80’inini elinde bulunduran nüfusun %5’i) bunu yapsaydı bile dolar yerle yeksan olurdu o gün ülkemizde. Trump’a da en güzel cevap bu olurdu. Ama Cumhurbaşkanımız hallediyor işleri deyip sadece TV’de atışmaları izledik. Hangimiz gerçekten dolar bozdurmayı aklına getirdi? İlginçtir ki ilgili tarihte yurt içi yerleşiklerin döviz mevduat hesapları artmıştı.

Akaryakıt zammı olduğunda kaç kişi bugün özel arabamı kullanmayayım, onu yerine toplu taşıma kullanayım

diyor. Yanlış bilmiyorsam sadece İstanbul’da 4 milyon araç var. 20 ilimizin nüfusuna denk. Ankara’da 2 milyon araç var. İzmir’de 1,5 milyon araç var. Hadi dert edinelim hep beraber. Haftanın iki günü Salı ve Perşembe günleri özel araçlarımızla trafiğe çıkmayalım. Toplu taşıma kullanalım. Böylece cep ve sağlıkta tasarruf ederiz.

Gerçekten fedakârlık yapmak gerekiyor bazı şeylerde birey olarak. Nasıl ki 100 yıl önce Samsun’dan bir ışık doğdu. Atalarımız tekalifi milliye sorumluluklarını gönüllü olarak ifa etti ise; sorunların çözümüne ülkenin bireyleri olarak omuz vermemiz gerekiyor. Aksi halde o taşın altında hep beraber kalabiliriz.

Dert-savar kahramanlara ihtiyaç duymayan bir ülke olmamız dileğiyle,

(*)Türk Dil Kurumu Sözlüğüne göre, “dert etmek (veya edinmek)”: Bir sorunu veya durumu üzüntü konusu yapmak.

Dert eğirmek: İçinden çıkılması güç bir sorunla uğraşmak zorunda kalmak.