KURUMSAL HAFIZAMIZI HIZLA KAYBEDİYORUZ…

Son yıllarda Kamu Kurum Kuruluşları başta olmak üzere, Üniversiteler, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri, Teknoloji Transfer Ofisleri gibi kritik noktalarda Kurumsal Hafızamızı hızla kaybetmeye başladık.

Ne yazık ki bütün bu olaylar, hem kaynak aktaran hem de kaynağı kullanan inisiyatif sahibi kişilerin gözler önünde gerçekleşiyor.

2012 yılından bu yana Üniversiteler, Teknoparklar ve Teknoloji Transfer Ofisleri üzerine çalışıyorum. Bu üç kurum birbirinden farklı gibi görünse de aslında bir bütünün parçası. Çünkü Teknopark kurabilmek için payı yüzde bir de olsa, üniversiteye ihtiyaç var. Yine Teknoloji Transfer Ofisi kurabilmek için Teknopark veya Üniversiteye ihtiyaç var. Bu zorunluluk, üç kurumu göbeğinden birbirine bağlıyor. Bir de bu üçlüyü fonlayan bir kurumumuz var, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ülkemizde, Teknopark ve Teknoloji Transfer Ofisi kuruluşunda, TÜBİTAK aracılığı ile fon sağlayan kurumumuz. Her ne kadar ilgili bakanlığımız iyi niyetli bir şekilde kanun ve uygulamaları belirlese de sahada hiçbir şey kitapta yazdığı gibi cereyan etmiyor.

Özellikle Kamu Üniversiteleri, Teknokentleri ve Teknoloji Transfer Ofislerinde ilgili destek mekanizmalarının yürütülmesinde problemler çığ gibi yükseliyor. Bu meşhur üçlüde neler yaşandığını kısaca şöyle özetlemeye çalışayım.

Üniversitelere Rektör atamaları Cumhurbaşkanlığı tarafından gerçekleştiriliyor. Rektör, üniversite içerisinde yer alan kuruluşların yöneticilerini atıyor. Buraya kadar her şey normal ama bundan sonrasında sıkıntı başlıyor.

Rektör; Teknoparkların Yönetim Kurulu Başkanlarının atamasını yapıyor. Rektör tarafından atanan Yönetim Kurulu Başkanı Teknoloji Transfer Ofisinin Yönetimini atıyor. Teknoloji Transfer Ofisi Yönetimi çalışacağı personellerin seçimi ve atamasını yapıyor.

Şimdi; Üniversiteler de sıkıntı yok, aslında var da yok. Çünkü bütçe açısından bakıldığında ilgili Rektör, üniversitenin bütçesini kullanıyor. Peki atadığı Yönetim Kurulu Başkanı ve Yönetim Kurulu Başkanının atadığı yönetim, kimin bütçesini kullanıyor? Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından TÜBİTAK eli ile fonlanan bütçeyi. Bizlere yıllarca, fonu sağlayan kuruluşların patron olduğu öğretildi. Ama burada durum farklılaşmadı mı sizce de?

Ben size bir fon vereceğim, başta üniversite-sanayi işbirliği olmak üzere üniversitenin dolayısı ile ülkemizin patent, ticarileşme ve girişimcilik ekosistemini geliştirin diye sonra da kenara çekilip izleyeceğim. Sadece yıl sonunda bana gel kardeşim, verdiğim fon ile ne yaptın anlat diyeceğim ki siz aldığınız fonu bana istediğiniz kadar abartılı bir şekilde raporlayabilirsiniz. Bu kurgu bana mantıklı gelmiyor.

Ne yazık ki şu anda ülkemizde olan tam da bu. Üniversite yöneticisi Rektör atamaları 4 yılda bir yapılıyor. Bu şu anlama geliyor. En iyi ihtimalle Teknokent ve Teknoloji Transfer Ofisi kadrosu 4 yılda bir değişiyor. Çünkü her gelen rektör kendi yönetimini oluşturarak, ekosisteme müdahale edebiliyor. Sektörün içerisinde yer alan birçok aktör, bu olayı yaşayarak deneyimliyor. Dört yılda bir değişen bu kurumlarda çalışan başta yöneticiler olmak üzere uzmanlar, idari personel ve diğer çalışanlar, kurumun oluşan hafızası ile birlikte birimlerinden ayrılmak zorunda kalıyor.

Kurumdan ayrılan personeller de bütün birikimler ile birlikte çıkışlarını yaptığından, yeni gelen ekip en az bir yıl yapılanmaya hazırlanıyor. Sonraki iki yıl proje, patent ve ticarileşme alanında çalışarak geçiriyor. Dördüncü yıl ise yeni atanacak Rektörün mevcut personel ile çalışıp çalışmayacağını bilemediklerinden hiçbir işlem gerçekleştirmiyorlar. İşte acı tablo bu şekilde. 4 yıllık fonun bir yılı hazırlık, iki yılı çalışma son yılı kuluçkada bekleme şeklinde gerçekleşiyor.

Bu sorunları aşmanın ise bir tek yolu var. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının, TÜBİTAK’tan Teknoloji Transfer Ofislerinde, kuruldukları günden bu yana ne kadar personel sirkülasyon olduğu bilgisini istemesi. Alınacak olan değişim bilgilerinin yanında kaç patent çalışması gerçekleştirilmiş, kaç adet patent ticarileşmesi gerçekleştirilmiş bu bilgilerin sorgulanması.

Sonrada şapkamızı önümüze koyarak ne yapmak istediğimizi ama ne olduğunu görmektir sorunun çözümü.

TeknoKulis…

Konumuz teknoparklar, teknoloji transfer ofisleri olduğundan bu iki başlık altında başlayalım istiyorum.

Yukarıda bahsettiğim devinimden bir teknoparkımız daha payını aldı bu ay. Tabi bunun dönüşü sadece ilgili teknoparkımızda yaşanmadı. Teknopark yönetiminden ayrılan Genel Müdürümüz başka bir Teknopark’a genel müdür olarak geçiş yaptı. Böylece iki teknoparkta birden değişim yaşanmış oldu. Yeni gelenler sanmasınlar ki başarıları, kendilerini yönetimde tutacak. Bir rektör değişimine bakıyor olay… Tabi ki şimdilik Genel Müdür seviyesinde değişim. Bu değişimin alt kadrolara ulaşması fazla zaman almaz.

Ülkemizin önde gelen bir üniversitesi ve teknoparkında da durum bundan faklı değil. Önce Yönetim Kurulu Başkanı ardından, uzmanlarda dahil bütün personel değişti. Bugüne kadar yaptıkları çalışmalara ne oldu peki? Yeni yönetim de dahil eminim kimse bilmiyordur ne gibi çalışmaların yapıldığını. Çünkü mevcut sistemimizde yönetimleri biz fani insanlara benzetiyorum. Günahlarımız ve sevaplarımız ile birlikte ayrılıyoruz, kurumlarımızdan. Yaptıklarımız ve yapamadıklarımız ile birlikte.

Sonbahar ayları meşhurdur Ankara’da ve İstanbul’da. Çünkü yetişemeyeceğimiz kadar etkinlik gerçekleşir bu aylarda. Etkinliklerin gerçekleşmesini eleştirmeyeceğim çünkü çok değerli çalışmalar var bu alanda. Sadece biraz niteliğe önem vermemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum. Çünkü etkinliğin kalabalık olması bir şey ifade etmiyor, önemli olan ne kadar etkili olduğu.

Bu vurguyu yaparak, siz değerli okurlarımızı 10-12 Aralık 2019 tarihinde Bilkent Cyberpark önderliğinde gerçekleştireceğimiz Türkiye & Gürcistan İş Formu-2 Alım Heyeti Etkinliğimize davet etmek istiyorum. Sadece dış ticaret konusunda iş birliği yapmak isteyen firmalarımızın yer alacağı etkinlik kapsamında, Bilişim, IT ve Savunma Sanayi Sektörüne ait firmalar, ürünlerini tanıtarak pazarlama imkanı yakalayacaklar.