ETKİLEŞİMLİ TV ve RADYO YAYINCILIĞIN AYAK SESLERİ 5G İLE BİRLİKTE DAHA DA YÜKSELECEK

1992 yılında başlayan özel TV ve Radyo yayıncılığı uydu iletiminin yeni başlaması nedeniyle yayınlarını merkezden karasal linklerle bölgelerdeki vericilere iletmeye başladı. Bu teknikle iletilen yayınlar masraflı olmasının yanı sıra işletme sorunlarını da beraberinde getiriyordu.

Kısa süre sonra uydu iletimi yaygınlaştı. Türksat uyduların da hizmete girmesiyle kapasite fiyatları düştü. Çanak anten çapları küçüldü. Ekonomik ve kolay iletim başladı.

2000’li yıllardan sonra teknolojideki imkanlar arttı. Yeni iletim mecraları ve yayın formatlarında kaliteli iletimini sağlayacak tekniklerin gelişmesi ve izleyiciden gelen talepler TV kuruluşlarının yayınlarını HD formata çevirmesine neden oldu. Bu süreci hızlandıran bir diğer etki televizyon alıcılarının ekran boyutlarının büyümesi ve fiyatların azalması oldu.

Günümüzde ise birçok TV kanalı HD yayınlarını 4K formata çevirmek için yatırımlarına hız vermeye başladı. Sanıyoruz birkaç yıl içinde bu yayınları izlemeye başlayacağız.

Bu gelişmeler olurken ulusal TV kanallarının birçoğu özellikle reklam kayıplarının olabileceği düşüncesiyle HD yayınlarla birlikte SD yayınlarını da eş zamanlı olarak devam ettiriyor. Bilindiği gibi mevcut analog vericilerden HD yayınları iletmek mümkün olmadığı için izleyici özellikle büyük ekran TV alıcılarının fiyatlarının makul seviyeye gelmesiyle yayınları (SD) izlemek yerine uydu veya diğer uydu platformlarından iletilen HD yayınları izlemeyi yeğliyor.

SD yayın ileten vericilerin yayınları ise 2. ya da 3. TV diye adlandırdığımız diğer odalardaki alıcılardan izleniyor. SD yayınların izlenebildiği tüplü CTR TV alıcıları ise artık kullanılmıyor.

Yayıncılar yıllar önce bir vericinin arızalanmasından sonra izleyicilerden yüzlerce şikâyet telefonu alıyordu. Günümüzde yayının kesilmesine rağmen aylarca arayan izleyici bile bulunmuyor. Bu durum izlemenin analog karasal vericiler yerine uydu ve diğer iletim mecralarının tercih edildiğine işaret ediyor. Halihazırda uydu penetrasyonunun %96’dan az olmaması bu bilgiyi pekiştiriyor.

Peki yayıncılar SD formattaki yayınlarını hala devam ettirmesi gerekli midir? sorusu artık gündemdedir. 2014 yılından itibaren eş zamanlı yayınlar devam ediyor. Bilindiği gibi SD yayınlar hem uydudan hem de vericilerden iletilebiliyor. Vericilerdeki izlenmenin gelmeyen şikayetler nedeniyle etkisini anlayabilmekteyiz.

Ancak, uydudan iletilen SD yayınların izlenme verilerinin net olmadığı düşünülmekte. 2018 yılı kestirimi yaklaşık %35 olan bu izlenme günümüzde %21 altına doğru düşmektedir. Sanıyoruz birkaç yıl içinde bu oran daha da azalacaktır. Bunu hızlandıran SD yayınların büyük ekrandaki kalitesinin izlenebilir olmadığıdır. Bu nedenle izleyici hızla HD’ye geçiyor.

Tüm bunlar olurken 4K Televizyon alıcılarının ekran boyutlarının büyümesi ve fiyatlarının düşmesiyle izleyici bu alıcıları tercih etmeye başladı. TV kuruluşları yatırımlarını 4K yapmaya başladı. 4K programların yakında artması bekleniyor.

Diğer yandan mevcut HD yayınların analog vericilerden iletilememesi nedeniyle DVB-T2 sayısal karasal yayınların başlaması gündeme gelebilecektir. Bu konuda tek sorun izleyicilerin bu yayınları (HD) zaten bir şekilde alıyor olması, DVB-T2 ile iletilecek HD yayınların izlenebilmesi için entegre edilmiş alıcısı olmayan televizyonlara ilave set üstü alıcı cihazının satın alınması gerekecektir. İzleyici bu kutuları almak ister mi? önümüzdeki tek sorun bu olacaktır. Bu olumsuzluğa ilave olarak 4K ve üstü standartların artması ile yayınların bu formatta iletilebilmesi için ilave VHF ve UHF’de geniş kapasitelere ihtiyaç olacaktır. Formatların değişmesi ve yayın kuruluşlarının sayısının artması durumunda mevcut frekans bantları bu ihtiyacı karşılayamayacaktır.

Türkiye’de genç kuşak, birlikte TV izlemek yerine bireysel olarak içerik seçimini ve zaman tercihlerini kendi yapmaktadır. Bunu sağlayacak tek mecranın da internet üzerinden iletilen yayınlar olmaktadır. Bu nedenle yayın kuruluşları bu değişimi görmekte içerikleri ve reklamlarını buna göre dizayn etmektedir. İzleyici tercihlerini daha çok eğlence belgesel, oyun, film ve sporda yana kullanmaktadır. Bu yayınlar içerisinde sadece spor etkinliklerinin beraber izlediği düşünülebilir. Diğerlerini ise internet ve benzeri mecralardan karşılaması mümkün hale gelmiştir. İnternet hızlarının artması, erişim maliyetlerinin düşmesi ve interaktif yayıncılık bu mecralara olan ilgiyi arttırmaktadır. Özellikle 5G ile daha dinamik iletim mecralarının hayata geçeceği öngörmek mümkündür.

Sosyal medyanın her geçen gün artan etkisiyle genç kuşağın TV izleme alışkanlıklarını kökten değiştirmeye başladığını görmekteyiz. Bu talep elbette yayın kuruluşlarının yayın akışlarını değiştirmeye zorlayacaktır. Adına ne dersek diyelim genç kuşağın TV yayınlarını etkilemeye başladığını artık kabul etmeliyiz.

Bunu doğrulayan ve tekrar vurgulamakta yarar gördüğümüz veriler ise şöyle: Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu 2018 yılı Pazar veri raporuna göre; 2008’de 6 milyon olan geniş bant abone sayısı, 2018 yılının ilk çeyreğinde 70 milyona ulaştı. Bu sayının bir önceki çeyreğe göre %1.7 yükseldiği görülmektedir. Sabit hatlarda bu artış oranı %12.3, mobilde %57.2. 2018 yılı birinci çeyreğinde kablo dahil internet kullanımı 3.156.234 TB. Bu kullanımın %91 veri indirme % 9 veri yükleme olarak gerçekleşmiş. Veri tüketiminin % 57.2 olması ve her geçen gün artmasının önemli olduğunu söyleyebiliriz. Buna ilave olarak geniş bant sabit internet data trafiğinin 534.778 TB’tan 842.208 TB çıkması, bu payın içinde TV ve Radyo yayın izlemenin azımsanmayacak oranda olması da önemli.

Bu bilgileri destekler nitelikte bir veridi de 2017 yılı Consumerlab TV ve Medya Raporu. Raporda ortaya konan;

- Dünyada mobil cihazlar üzerinden TV ve video izleme oranı son 6 yılda %85 artması,

-Türkiye’de 16-24 yaş arası kullanıcılar TV ve video izlemek için en çok akıllı telefonları tercih etmesi,

-2014’den günümüze mobil cihazlar üzerinden içerik izleme yılda kişi başına 250 saat artması,

-Mobil TV ve video izleme toplam zamanına haftalık 5,3 saatlik bir dilim eklerken, sabit TV’den içerik izleme haftalık 0,2 saat kısalması,

-TV gibi sabit ekrandan izleme oranı ise aynı dönemde % 14 azalması,

-Türkiye’de özellikle 16-19 ve 20-24 yaş arası grupların TV ve video izlemek için en çok akıllı telefonu tercih ediyor olması öngörülerimizi güçlendirmektedir.

Netice itibariyle şunu söyleyebiliriz: Yayın kuruluşlarının amacı yayınlarını en ekonomik ve kaliteli olarak izleyici ulaştırmaktır. Seçilmesi gereken teknoloji ve işletme şekli öncelikle ileride değişebilecek yayın formatlarını destekleyecek genişlemeye müsait mecra olması gerekmektedir. Bunun yanı sıra transmisyon maliyetlerinin de o ölçüde düşük olması tercih edilecektir. Karasal yayınlardan iletim ise çoklu verici networkü gerektirdiği için masraflı olacaktır. Diğer bir endişe ise bu yayınları alamayacak TV cihazlarına set üstü kutuların alınması da olumsuzluk gibi görülebilir. Özetle bu konudaki son kararı, yayıncılardan çok konuyla ilgili regülasyon kurumlarının vermesi daha isabetli olacaktır.