Her geçen gün televizyon izleme tercihlerinin değiştiği görülüyor. Yayınlara erişimin çeşitlenmesi ve internetin yaygınlaşması, internet hızının artmasıyla iletilen içerik ve çözünürlük kalitesinin yükselmesi tercih değişikliği sebeplerinin başında sayılabilir. Bunlara ilave olarak mobilitenin artması da bu değişimi hızlandırmaktadır. Yakın gelecekte tüm alışkanlıkların ve izleme seçeneklerinin köklü şekilde değiştiğini göreceğiz.
Uydu yayıncılığı bir süre daha etkisini azaltmadan devam edecek gibi görülmektedir. Ancak 5G’nin yaygınlaşması, endüstri 4.0’a olan etkilileri de düşünüldüğünde, cihazlar ve sistemlerin senkronize olmasıyla tüm yayıncılık sektörünün yeniden dizayn edileceğini gözden ırak tutmamak gerekir.
Son yıllarda hızla teknolojiyi, ilişkileri, içerikleri tüketmeye başladık. Bu ivme neden son yıllarda logaritmik şekilde arttı ve hala daha artarak devam ediyor? İnsanlar TV alıcılarını, radyolarını, telefonlarını (akıllı cihaz demek daha doğru) bir yıl geçmeden yeni bir özellik eklendi diye değiştiriyorlar? İnsanların hemen hemen tamamı uçakta arabada (araç sürerken bile) otobüste bilumum vasıtalarda neden başları hep eğik? Neden, hep ve durmaksızın yazışıyorlar? Ne yazıyorlar? Meseleleri bir de bu gözle değerlendirelim.
Endişe edilir ki bu durum, Hedonizm’in acımasız hatta insafsız bir yüzü gibi.
Büyük bir makinada farkında olmadan toplum şekilleniyor ya da sanki öğütülüyor gibi!..
Konu sosyal alana kaydı bir miktar, ancak hangi konu artık tek tek ele alınıyor ki? Yakınsama teknolojide olur diye bilinirken artık her alanda kendisini göstermektedir.
Tekniğe dönecek olursak ana konu televizyon izleme, kalite ve televizyon gelirleri. Her biri el yakıcı sorunları da beraberinde getiriyor.
Önceki yıllarda televizyonun öğrenmeye etkisi elbette yüksekti. Ancak artık bu değişti. İnternetin uçsuz bucaksız dünyasında; doğru, eğri, yalan, yanlış hatta tehlikeli bilgilere her yaştaki birey saniyeler içinde 7/24 kitapsız, kütüphanesiz ve zahmetsizce erişebiliyor.
Bu bilgilerin tehlikeli denilebilecek türlerinin analizlerinin yapılması, filtre edilmesi en azından genç dimağlara zarar vermeden makul ölçülerde engellenmesi devletin görev alanına girebilir.
Fayda ve zararın iyi ve kötünün böylesine iç içe olduğu ve ayrıştırmanın hayli güç olduğu başka bir olgunun varlığı sanıyoruz zor bulunabilir.
Geriye kalan alan, eğlence ve spor. Eğlencenin seçenekleri ise sayılamayacak kadar çeşitli olmak üzere internet mecralarında çok sayıda mevcut.
Orta yaş kuşağı izleyici, eğlence ihtiyaçlarını TV yayınlarından karşılamakta, geri kalan genç kuşaklar ise TV yayınlarına itibar etmeden internet mecralarını kullanarak hatta interaktif olarak katılımlarla eğlenebilmektedir.
Geriye kalan SPOR. Evet bunun henüz alternatifi yok gibi. Bir sürede daha bu şekilde devam edecek gözüküyor. Ancak 5G ile birlikte TV yayıncıları bu alanı da kaybedecek gibi. Evet iddialı, ancak her olgu, eğlence, eğitim, teknoloji, spor, sosyalleşme, haber ve akla ne gelirse tüm etkinlikler internet üzerinden yapılacak. İzleyici topu hangi kameradan takip etmek istiyorsa teknoloji bunu da seçilebilir hale getirip izleyicinin kullanımına sunacaktır. Bu durum elbette kehanet değildir.
Sürücü aracını kullanırken Instagram’da neyi takip eder ki? Whatsapp’ta hangi önemli ve can alıcı konuyu yazar ya da okur? Gerekli midir? Tehlike neyin önüne geçmektedir? Trafik ışıklarında, sarı yandığında klaksona basmayınız uyarı levhaları olduğu müddetçe 5G ile ne yazık ki bu kullanım çok daha artacaktır.
2018-2019 televizyon kuruluşlarının reklam gelirleri bir önceki yıldan sadece %1 artış gösterdi. Dijital alandaki internet reklamları ise %17’nin üstünde ve bu mecranın geliri hızla artmaya devam ediyor.
Diğer yandan İnternette yer alan siteler, kişiler, yayınlar velhasıl tüm içerik üreticilerinin neredeyse tamamı “TIK peşinde” ise, rekabeti arttıran, insani davranışları ve kuralları zorlayan hatta sınırları olmayan akıl dışı bir duruma dönüşüyor.
TV kuruluşları için henüz erken olsa da, yakın gelecekte izleyicilerini kendi kanallarında tutmak için çeşitli bonuslar vereceğini bile görebileceğiz. Kazan kazan hâkim olacak gibi. YouTuberlerin kliplerinde ısrarla söylediği gibi like’larsan sana da bonus verilecek?
İleriye yönelik biraz daha cesur bir projeksiyon yaparsak; izleyici çeşitlilik, süreçlere katılım (etken olma) interaktivite, ekonomik, güncel ve en önemlisi hız, hatta anında enformasyon talep ediyor. Bu öylesine abartılıyor ki araç kullanırken! bile bireysel iletişim sürsün istiyor?
Peki, bu durumda yayıncılar ne yapacak? Bu talepleri klasik tek yönlü edilgen yayınlarını izleyiciye sunmaya devam mı edecek mi? Yoksa başka çözümler mi bulacak. Mevcut diğer internet mecralarında çözümün ipuçlarını görebilmekteyiz.
Doğrusu, çetrefilli ve zor bir konu. Bu tekniği ve içeriği yayınlarına taşıyamayan kuruluşlar zor durumda kalacak, hatta müşterilerini internet mecrasına kaptırabileceklerdir.
Yayıncı, içeriklerini %97 oranında uydu ve diğer platformlar ile abonesi hızla artma eğilimindeki IPTV ve OTT mecralarından iletirken, diğer yandan yayıncılıkta neredeyse terk edilen Standart Defination ya da önemi git gide azalmaya başlayan High Defination formatta iletmeye devam ediyor.
Rekabetin artması nedeniyle yayıncılar bununla baş edebilmek için HD’den bir an önce 4K’ya geçmenin hazırlıklarına başlamıştır. Bu yayını başlatan var mı? Henüz yok. Birkaç belgesel kanal ile birkaç platformda az sayıda dokümanter içerikler dönüyor.
8K yayınların bazı ülkelerde başlaması ile birlikte bu içerikleri oluşturmak ve iletmek için efektif teknolojilerin de gelişmesi devam ediyor.
Konuyla ilgilenen sektör paydaşlarının bir kısmı “5G’nin gelmesi yıllar alır! 6G ise henüz hayal!” şüphesi veya öngörüsüne rağmen teknolojiye ve sosyal statüye önem veren hatta önceleyen ve seven halkımız bunları en kısa sürede talep edecektir.
Dahası, Elon Musk internet iletimi ya da erişimi için broadband alçak yörünge uydularını hazır etmekle uğraşıyor. Yakında kullanıcılar interneti kesintisiz ve dünyanın her yerinden akıllı telefonlarıyla ücretsiz! kullanabilecekler.
Bu sistem üzerinden internet hizmeti verecek servis sağlayıcıların milyonlarca aboneden elde edeceği kullanıcı profillerine ait dataları toplamak onlar için elbette çok değerli ve kazançlı bir iş kolu olacaktır. Büyük sosyal medya platformlarındaki bu tür kullanıcı datalarının yüksek bedellerle satıldığı bilinmektedir. Musk, yatırımını kısa sürede bu şekilde çıkarabilecektir.
Diğer bir fayda ise TV İzlemenin internet üzerinden yapılmaya başlamasıyla değerlendirme ve ölçme tekniklerinin kesintisiz sürekliliği nedeniyle net verilere dönüşmesi, izleyicinin tüm tercih ve davranış modellerinin analizi ve ekonomik değerleri ile bunlardan bireysel tüketim sonuçlarını çıkarmak profesyoneller için hiç de zor olmayacaktır.
Bu durum reklam verenler için de hayli değerli ve ilginç veriler olacaktır.
İzleyiciler böylesine bir cenderenin içinde seçeneksiz şekilde yer almak ister mi? Bilinmez.
Ancak günümüzde özellikle genç kuşağın klasik mecralardan TV izleme payının internete evrilmesi bunu doğrular niteliktedir.
TV yayınları şimdilik belirli yaş grubundaki izleyicilere hitap ettiğini, izleyicinin eğlence ve spor yayınlarını izlemenin yanı sıra popülerliğini her geçen gün artıran internet film platformlarından yana tercihlerini kullanmaya başladığını bu yönelimin çok sayıdaki haber ve eğlence kanallarına olan ilgiyi azalttığı da görülmektedir.
Konuyu daha da netleştirirsek genç kuşak, evlerinde kullandığı 40 inch ve üstü HD veya 4K TV alıcısından klasik yayınları yani uydu ve uydu platformları yerine, internet üzerinden alınabilen “her türlü” yayını ve içeriği zamana bağlı kalmaksızın kendi belirledikleri türleri izlemeyi tercih etmeye başlamıştır. Bu yönelim 5G ve üstü iletimler ile her geçen gün artacaktır.
Bu bilgiyi destekler mahiyette 2014’te uydudan yayın yapan TV kanalı sayısı 600 civarındayken günümüzde 400’e kadar azalmıştır. Bilgi tekrarı olsa da BTK 2018 yılı Pazar veri raporunda, veri tüketimlerine göre; 2008’de 6 milyon olan geniş bant abone sayısının 2018 yılı ilk çeyreğinde 70 milyona ulaştığı, bu sayının bir önceki çeyreğe göre %1,7 olarak hızla yükseldiği görülmektedir.
Bu artışın mobil ve sabit hatlardaki oranı ise, sabit hatlarda %12,3, mobilde %57,2 olduğu, data kullanım miktarları da 2018 yılı birinci çeyreğinde kablo dahil internet kullanımı 3.156.234 TByt. Bu kullanımın %91 veri indirme %9 veri yükleme olarak gerçekleşmesi, veri tüketiminin %57,2 olması ve her geçen gün artmasının önemli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu bilgiye ilave olarak geniş band sabit internet data trafiğinin %22, mobil data trafiğinin %57 olarak gerçekleşerek 534.778 Tbyt’tan 842.208 Tbyt çıkması, bu payın içinde TV ve radyo yayın izlemenin azımsanmayacak oranda olduğu düşünülebilir.
Bu bilgileri destekler nitelikte, 2017 yılı Consumerlab TV ve Medya Raporuna göre;
- Dünyada mobil cihazlar üzerinden TV ve video izleme oranı son altı yılda yüzde 85 artması,
- Türkiye’de 16-24 yaş arası kullanıcılar TV ve video izlemek için en çok akıllı telefonlarını tercih etmesi,
- 2014’den günümüze mobil cihazlar üzerinden içerik izleme yılda kişi başına 250 saat artması,
- Mobilden izleme, TV ve video izleme toplam zamanına haftalık 5,3 saatlik bir dilim eklerken, sabit TV’den içerik izleme haftalık 0,2 saat kısalması,
- TV gibi sabit ekrandan izleme oranı ise aynı dönemde yüzde 14 azaldı.
- Türkiye’de özellikle 16-19 ve 20-24 yaş arası gruplar TV ve video izlemek için en çok akıllı telefonu tercih ediyor olması da tabloyu net bir şekilde ortaya koyuyor.
RADYO:
Yayıncılık konusu ele alınırken, radyodan da biraz bahsetmeliyiz.
Bu iletim şeklinin özellikle internet üzerinden iletimi tüm dünyada (Radyo yayınları) öylesine artmış durumdadır ki lisans ve telif bir yana bırakılırsa teknik olarak her girişimcinin yapabileceği bir iş kolu haline gelmiştir.
Ülkemizde, 2019 yılında RTÜK’ün yayımladığı Radyo, Televizyon ve İsteğe Bağlı Yayınların İnternet Ortamından Sunumu Hakkında Yönetmelik ile bu alan regüle edilmiş, internet yayıncılığı ancak lisans alarak yapmak mümkün hale getirilmiştir.
İşin idari kısmı bu şekilde, tekniği ise hayli kolay, ekonomik ve zahmetsiz, bu alanda yüzlerce yayıncı ya da girişimci internet üzerinden personele ihtiyaç duymadan yayın yapabilmektedir.
Bu kolaylıklar nedeniyle meydana gelen rekabet ise tahminlerin çok üzerindedir. Ülkemizde radyo yayınları uydudan, uydu platformlarından IPTV, OTT platformlarından ve kablo sistemleri ile analog FM vericilerinden ve nihayet tekil olarak internet üzerinden yapılmaktadır.
Diğer iletim, karasal yayınlar ile 87.5 Mhz/108 Mhz bandında 200 Khz aralıkla ve bazı şehirlerimizde 100 adedin üzerindeki verici istasyonlarından standart dışı, (200 Khz) yıllardır yapıla gelmektedir. Birkaç emisyondan bu kadar sayıda radyo yayını yapan başka ülke bulunmamaktadır.
Türkiye’de yaklaşık 1000 adet R1-2-3 klasmanında radyo yayın yapıyor. Bunun %70 kadarı yerel. Sadece İstanbul metropolüne yayın ileten istasyon sayısı 107. Böyle bir sayı dünyanın hiçbir metropolünde yok. Bu durum ekonomiye, teknolojiye aykırı. Peki bu sürdürülebilir mi? Elbette hayır.
Yapımı tamamlanan Küçük Çamlıca seyir kulesinden bütün bu radyolar tek noktadan yakında yayına başlayacaktır. Yayıncılar olarak vericilerin sorunsuz şekilde çalışmasını bekliyoruz.
Dinleyiciler bu yayınları özellikle araçlarında takip ederken araç dışında ise akıllı telefonlardan çeşitli platformları kullanarak dinleyebilmektedir. İnternet kullanımının ucuzlaması ve çeşitlenmesi nedeniyle genç kuşaklar kesintisiz olarak ulusal, yerel ve yurt dışı radyo yayınlarına kolayca erişebilmektedir.
Planlanan sayısal karasal radyo yayını başlayana kadar araçlarda mevcut analog vericilerden ve çoğunlukla internet üzerinden radyo yayınları iletilmeye devam edecektir. Yıllar önce yurtdışına ve okyanus ötesi ülkelere zorlukla iletilmeye çalışılan yayınlar SW (KD) kısa dalga radyo yayınlarına stratejik gerekçe dışında artık ihtiyaç kalmamıştır. 5G’nin yaygınlaşması ile birlikte, DAB plus alıcısı olmaksızın doğrudan internet üzerinden tüm radyolar dinlenebilir olacaktır. Hatta yakın gelecekte yüksek RF güçleri kullanmaksızın, TV, Radyo ya da diğer içerikler 5G veya diğer internet mecralarından kabul edilebilir işletme giderleri karşılığında izleyiciye ulaştırmak mümkün olacaktır. Bu duruma klasik yayıncılar bugünden hazırlıklı olmalıdır.
İletim tekniklerinin sadeleşmesi, iyileşmesi, kalitesinin artması ve yayın kapsamasının bölge ile sınırlı kalmaksızın dünyada erişebilir olmasıyla, TV ve radyo yayıncılığında teknik, içerik ve izleyici tercihlerinde radikal değişiklikler kaçınılmaz olacaktır.
İzleyici ve dinleyiciye kaliteli içeriklerin ekonomik iletimi kolaylaştığında sektöre daha çok yayıncının katılacağını bekleyebiliriz.
Çok sayıdaki yayıncı, sürdürülmesi zor olan bu rekabet içinde yerini alacaktır.
Bu gelişmeler sonucu çok sayıdaki klasik TV ve Radyo kuruluşları ile internet TV ve radyoculuğu arasında gerçekleşecek sert rekabet uzun sürmeden internet yayıncılığı lehine neticeleneceği düşünülebilir.
Klasik televizyon ve radyo yayıncılığının önündeki temel sorunun tek yönlü iletim olarak tarif edilebilir. Az sayıda da olsa HBB özellikli alıcılarının sunduğu imkanlar ve diğer araştırmalar izleyici ve dinleyici profili ve davranış verileri analiz edildiğinde genel konular dışında tematik yayınlara olan ilginin yükseldiği ve imkân olduğunda etken olmak istediği görülmektedir. Bu katılımı ve çeşitliliği sunan kuruluşlar öne geçecektir.
Etkileşimli yayınları uydu ve vericiler ile gerçekleştirmek mümkün olmadığı için izleyici ve dinleyiciler internet iletimi üzerinden yapılacak etkileşimli yayıncılığı daha çok tercih edecektir. Bu nedenle klasik iletim teknikleri olan uydu ve karasal yayınların önemini azaltacağını söylemek mümkündür.
Gelecek 5 yıl içinde TV, radyo ile diğer içerik üreticilerinin izleyici ve dinleyiciye erişmek için efektif, ekonomik ve etkileşimli mecra, sanıyoruz internet ve interneti sunan gelişmiş teknolojiler olacağını öngörebiliriz.