E-BELEDİYE PROJESİ

Türkiye’de 81 il, 922 ilçe ve 386 belde belediyesi olmak üzere toplam 1389 belediye var. Bu belediyeler, online işlemlerini, tahsilatlarını, bilgilendirmelerini gerçekleştirmek için yaklaşık 60 değişik şirketten yazılım paketleri ve bakım destek hizmetleri satın almışlar, bazı belediyeler de kendi bünyelerinde yazdıkları uygulamaları bu paketlere entegre ederek verdikleri hizmetleri çeşitlendirip renklendiriyorlar, fark yaratmaya çelişiyorlar. Fakat 15.02.2018 tarihinde, 7099 sayılı “Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yapılan değişiklikle, İçişleri Bakanlığı tarafından geliştirilecek ve tüm belediyeleri kapsayacak olan “E-Belediye” uygulaması gündeme geldi. Böylece, İçişleri Bakanlığınca geliştirilecek olan “E-Belediye” projesi kapsamında tüm belediyelerin ortak bir veri tabanı üzerinde çalışan ve belediyelerin gereksinim duyduğu tüm hizmetleri kapsayacağı söylenen büyük bir proje gerçekleştirilmeye başlandı. Bu proje çerçevesinde bakanlığa yazılım elemanları alındı, toplam 60 kadar servis modülü yazılmakta, bazıları tamamlandı ve belediyelerde uygulamaya alındı. Bu projenin coğrafi bilgi sistemleri ile ilgili olan modülleri Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hazırlayacak. Projenin ne zaman tamamlanacağı belli değil, bir açıklama yok ama tüm belediyelerin 2020 yılı içinde sisteme dahil olacağı söyleniyor. Bakanlık, E-Belediye projesinden belediyeleri bedelsiz yararlandırıyor.

Bu uygulama ile ilgili birçok şey yazıldı, BEYSİAD (belediyelere ürün geliştiren şirketlerin kurduğu bir dernek) bu konuda bir rapor hazırlayıp Cumhurbaşkanlığı e-dönüşüm başkanlığına, bakana ve diğer ilgililere gönderdi, konunun önemine binaen bu projenin bu şekilde yapılmasının sakıncalarını anlatmaya çalıştı, şu ana kadar değişen bir şey yok, proje bakanlıkta devam ediyor.

İçişleri Bakanlığına bu görev kanun ile verilmiş, bakanlık da kendine verilmiş görevi kendi anladığı şekilde yerine getirmeye çalışıyor. Çıkan kanun çok net olmadığı için bakanlık kendi yorumuna göre tüm projeyi bakanlık bünyesinde gerçekleştiriyor. Öncelikle kanun doğru yazılmamış ama düzeltilmesi için başka kanun değişikliği gerekiyor ki bu da işin zor ve dolambaçlı yolu, İçişleri Bakanlığı da projeye başladığından, biraz da yol aldığından ve bir yatırım yaptığından böyle bir çözümün uygulanması en doğrusu olsa bile gerçekleşmesi imkânsız gibi. Aynı kanun 2 Bakanlık tarafından değişik yorumlanıyor. İçişleri Bakanlığı kanundan projeyi fiilen kendi bünyesinde kendi elemanları ile yapması gerektiği anlamını çıkarırken, Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı işin “ne yapılması” kısmı ile ilgilenip “nasıl yapılması” kısmına değişik şekilde yaklaşıp bu işi yapabilecek iş ortakları ile birlikte çalışmayı yeğliyor, doğrusu da bu.

İçişleri Bakanlığı projeyi kendi bünyesinde gerçekleştirmeye çalışarak yıllardan beri savunduğu yazılım sektörünü geliştirme, güçlendirme fikrini yine devlet eli ile yaralanmış oluyor. Özel sektör zayıflarsa bunun sonucunun direk veya dolaylı istihdam kaybı olacağını tahmin etmek o kadar da zor değil ki bu da siyasi açıdan bakıldığında hiç de beğenilecek bir eylem olmayacak. Denilebilir ki Bakanlık kendi bünyesine aldığı elemanlarla yaratılan istihdam sorununa bir nebze çare oluyor, doğrudur ama elindeki tüm ekonomik üretim güçlerini özele devretme yaklaşımında olan bir siyasi iktidarın bir Bakanlık içinde bir yazılım fabrikası kurması ne kadar tutarlı oluyor. Ayrıca sadece bir proje için bir yazılım ekibi kurmak ne kadar mantıklı ve verimli olmakta, bilgi birikimi ve sürekliliği nasıl sağlanacak, yeni teknolojileri takip etmekte özel sektör kadar çevik davranılabilir mi, yarın siyasi yaklaşım değişirse bu projenin akıbeti ne olacak, kim sahiplenecek böyle büyük bir projeyi, neden özel sektörün birikimi deneyimi göz ardı ediliyor bunların hepsi cevap bekleyen sorular. Gerçi bakanlık işe aldığı elemanları belediye sektörüne hizmet ve ürün sağlayan şirketlerden istihdam ediyor, bu da ayrı bir mesele.

Günümüzde bu tür bir yaklaşım dünyanın hiçbir yerinde görülmüyor, aksine devletler ellerindeki tüm projeleri özel sektöre devrediyor, özel sektörün gelişmesine katkıda bulunuyorlar. Bakanlığın bu projeyi “dahilde” gerçekleştirmeye çalışmasının bazı bilemediğimiz nedenleri olabilir ama sorular, çekinceler ne olursa olsun bu çözüm doğru değildir. Bakanlığın görevi sektörü regüle etmek için e-belediye standartlarını ortaya koymak, e-belediye hizmetlerini verecek şirketleri yetkilendirmek, hizmetlerin belli bir kalite seviyesinde verilmesini denetlemek olmalıdır, işi bakanlığın kendinin yapması ise biraz abartılı bir görev tanımı olarak algılamadır.

Son olarak bakanlıkta geliştirilen projenin MS Azure üstünde gerçekleştirildiği söyleniyor, eğer bu doğru ise ciddi bir problem ile karşı karşıya kalabiliriz. Bilindiği gibi Türkiye’de üretilen hiçbir bilgi yurtdışındaki bir altyapıda konumlandırılamaz, buna izin verilmiyor. Fakat MS Azure kullanılıyorsa onların sunucuları Türkiye’de değil, dünyanın birçok yerinde sunucuları var ama Türkiye’de yok. Bu durumda belediye bilgilerinin devlet eliyle yurtdışına gönderilmesi nasıl izah edilebilir? Umarız uygulama bu şekilde değildir.