AKILLI KENTLER ve UZAKDOĞU SEYAHATİM

 

2002 yılında Netaş’ta çalışırken uzun süredir çalıştığım teknik konulardan sıkılmaya başlamıştım. Aynı tarihlerde satışın başındaki ekibin dağılması ve sonrasında bana satıcılık teklifi de yapılınca tereddütsüz kabul ettim. Artık Netaş’ın satış ekibindeydim. Kişisel ilişkilerim ve sosyal yönüme güveniyordum.

Satışta uygulanan strateji Nortel’in satış stratejisi idi. Özetle her sene başında bir ortalama hedef konulur ve siz bunun üzerinde bir hedef yüzdesi sözü verirseniz ve başarırsanız o yüzde kadar prim alırken işler tersine giderde ortalamanın altında kalırsanız maaşınızın bir kısmından da feda etmek zorunda kalıyorsunuz. Sadece bu da yetmiyor tabiiki. İki sene aynı başarısızlığı yaşarsanız da soluğu kapının önünde alıyorsunuz. O sene şansımdan iyi satış yaptım. Yıl sonu en başarılı satışçılar arasında olduğum belirtilerek Almanya/Berlin’deki Nortel’in satış toplantısına davet edildim. Direktörüm ödül töreni için yanıma takım elbise kravat almamı da tembihledi. Berlin’de bir büyük oteli kapatan Nortel yine aynı otelin salonunda akşam yemeği ve ödül töreni düzenledi. Masalara oturduğumuzda bizim direktörü telaşlı, bana karşı da biraz mahcup gördüm. Lobide yüz yüze gelince bana “Zuhuri kusura bakma senin ismini Nortel’e biraz geç bildirmiştik, o nedenle ödülü hak ettiğin halde bunu veremeyecekler” dedi. Canım sıkılmıştı tabii. Bir de ödül olarak Afrika’nın doğusunda kalan o güzel ada “Mairitus” çıkınca üzüntüm daha da katlandı. Ödül alan satıcılar sırayla çıkarken İskoçya’dan kazanan erkek arkadaşlar bırak takım elbiseyi boyunlarında müzik aleti ve etekli klasik milli kıyafetiyle çıktılar ama kimsenin de umurunda olmadı. Velhasıl takım elbiseyi boş yere yük yapmışım. Prim ödülünü Netaş bir şekilde halletti ama eşimle Mairitus seyahati yattı.

Ankara’daki ofisimde bir gün otururken telefonum çaldı. Baktım ve şaşırdım. Genel Müdür arıyordu. Bana “Yarın müsaitsen atla İstanbul’a gel” dedi. Biz de denileni yaptık tabii. Ertesi gün genel müdürün odasındaydım. Sait Bey “Zuhuri biliyorum sana bu seyahat ödülünü veremedik, kabahat bizde. Moralini düzeltmek ve haksızlığı gidermek adına hesabına 5.000$ yatıracağız. İstersen eşinle ufak bir seyahat yapabilirsin” dedi. Ne diyeyim teşekkür ettim ve Ankara’ya dönmeden Taksim Meydanı’ndan kalkan HAVAŞ otobüslerinin az aşağısında Gümüşsuyu’na inerken (İTU’nun karşısı) Emirates’in ofisine uğradım. O yıllar Dubai çok popüler idi. Niyetim oraya bilet almaktı. Kendi yöresel kıyafetleriyle ofisteki bayan uçuş maliyetini söyledi ama bir de ilave yaptı “Bakın bugünlerde Emirates’in bir Uzakdoğu kampanyası var. Eğer Dubai’de 3 gece kalırsanız Uzakdoğu’dan seçeceğiniz bir ülkenin gidiş dönüş uçak bileti ve 3 gecelik otel ücreti dahil tek Dubai gidiş dönüş biletinin ancak 2 katı olacak” diye bilgilendirdi. Hanıma sürpriz yapayım diyordum ama her Türk erkeği gibi danışma gereği duydum. Telefondan anladım ki o dünden razıymış. Haritadan ülkeleri seçtim, bilet durumunu öğrendim ve gidiş güzergahımız Tayland, dönüş Singapur ve Dubai olarak seçtim.

Tayland’da beni bir sürpriz bekliyordu. 2002’de yapılan dünya kupasındaki üçüncülüğümüz ve iyi oyunumuz nedeniyle herkes bizim takımı kalecisine kadar biliyordu. Hem de Tayland’ın en ücra köyünde bile. Sonra Malezya’ya otobüsle geçtik. Lankghawi adası, Kuala Lumpur derken Singapur’a ulaştık.

Her ne kadar biz Kuala Lumpur’u daha çok beğendiysek de Singapur ufak ama çok düzenli temiz bir şehir-devleti. Metrolarında kullanmak üzere aldığınız plastik karta depozito ödüyorsunuz. Metroda gideceğiniz istasyonları dijital haritada belirleyip o istasyon mesafesinin ücretini ödüyorsunuz. Aldığınız kart da zayi olmuyor, çöpe atılmıyor çıkışta yatırdığınız depozitoyu geri almak için ATM şeklinde bir kutuya geri atıyor ve paranızı geri alıyorsunuz. Kartı da bir başkası yine kullanıyor

Beni şaşırtan havalimanına giden makinistsiz raylı sistemdi. Her istasyonda yolcular tamamen indikten sonra makul süre bekleyip yoluna devam ediyor. Güzel bir sistemdi.

Şimdi Singapur hakkında makaleleri okuyorum; akıllı ev, akıllı kent kavramlarının üzerine 2014 yılında Akıllı Ulus (Smart Nation) projesini başlatmışlar.¹ Projeye göre her yere yerleştirilecek olan sensor ve kameralar sayesinde toplanacak bilgilerle şehir-devletindeki halka açık alanların temizliğinden kayıtlı tüm araçların nereye gittiklerine kadar her şey görüntülenebilecek. Malum Singapur’da sokağa sakız ve çöp atmanın, çekirdek çitlemenin cezası ağır. Bu sistem vasıtasıyla yasak alanlarda sigara içenleri veya evlerinin pencerelerinden sokağa çöp atanları tespit edebilecek ve müeyyideleri uygulanacak. Aman bizim maliyeciler duymasın, bu çözümü her ne pahasına olursa olsun uygulatabilirler.

Sanal Singapur projesiyle de elde edilen verilerle günlük yaşamın nasıl işlediği gözlenecek. Güvenlik noktasında çözümleri ise, salgın hastalıkların nasıl yayıldığı, bir terör olayında halkın neyi nasıl yaptığı görülüp, analiz edilip, çözümler geliştirilecek.

Biz ne yapabilirize gelince bürokratik olarak bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Ulaştırma Bakanlığı’nda konunun uzmanı arkadaşım İhsan (Cihan) bey ve ekibi güzel bir rapor ve sonrası çözümler hazırlamışlar. Projenin adı Akıllı Ulaşım Sistemleri (AUS). Disipline edilir ve uygulanırsa başarılı olacağını ben de düşünüyorum. Ana başlıklarıyla Trafik Yönetim Sistemi, Elektronik Ücret Toplama Sistemi, Toplu Taşıma Hizmetleri, Trafik Bilgi Hizmetleri, Elektronik Ödeme Sistemleri, Sürücü Destek Sistemleri, Acil Durum Sistemleri vb.

Aslında ülkemizde bazı belediyeler akıllı kent projelerini kısmen uygulamaya başladılar. İstanbul Belediyesi yıllar önce akıllı cihazlarınıza bir uygulama indirerek trafiğin nerede sıkıştığını ve alternatif yolları gösteren bir çözüm sunmuştu. Şu an Ankara Büyükşehir Belediyesi de benzer bir uygulamayı hayata geçirdi. Akıllı duraklar, otobüslerin tahmini geliş saatleri artık bir tıkla öğrenebiliyoruz. Bazı şehirlerimizde Ulaştırma Bakanlığı öncülüğünde dönemin bakanlarının şehirlerine (Antalya-Karaman-Kars) uygulanmaya kısmen başlandı.

Yukardakiler ışında neler yapabiliriz?

· Trafik polislerine gereksinim duymadan trafik idare edilebilir. Araçlara takılan IoT cihazları ve kameralarla araç hatalı sürücüsünü rahatlıkla polis merkezlerine raporlayıp, anında cezayı kestirtebilir.

· Trafik lambalarına konulacak kameralarla trafiğin durumuna göre yeşil ışık süreleri otomatik ayarlanabilir.

· Kaygan, buzlu, bozuk yollar sürücünün ekranına anında bilgi anlamında düşürülebilir.

· Hız limitlerini aşan sürücüleri yine kendi aracı rahatlıkla ihbar edebilir.

· Metro çıkışlarında veya diğer duraklarda artan yolcu sayısına göre ek vasıtaların çıkması sağlanabilir.

· Araçların karayolunda güvenli sürüşleri ve mesafeleri, gelecek tehlikeler zamanında uyarı yapılabilir.

· Ambulans, itfaiye, polis araçlarına acil durumlarda yol verilmesi çok daha kolay ve hızlı şekilde sağlanabilir.

· Park yerlerinde kişi bulundurulmaksızın ödemeler yaptırılabilir.

· Kaza yerlerinin koordinatları hızlı bir şekilde en yakın ve müsait polis karakolu ve hastaneye iletilebilir

· Sokakta boş dolaşarak müşteri arayan taksiler artık akıllı telefonlar üzerine indirilecek bir uygulamayla rahatlıkla kısa sürede müşterinin ayağına getirtilebilir.

· Servis araçlarında güvenlik, hatalı sürüş polis ve aileler tarafından rahatlıkla denetlenebilir.

· Şehre gelen bir yabancı hiç kimseye adres sormaksızın istediği yere en kısa sürede varabilir.

· Hatalı yere park eden veya süresinden uzun kalan araçlar yine kendini polise ihbar edebilir.

Maddeleri çoğaltmak mümkün. Ancak aklıma takılan konu ise bizi mutlaka Yaradan izliyor ama yeni bir dünyevi gözleyen daha olacak. Sokağa çıktığımızda özelimize ne kadar izin verilecek kestirmek zor.

¹ http://www.akillikentler.org/akilli-kentler/2083/6/singapur-akilli-kentlerde-yeni-bir-boyut.html ² http://hgm.udhb.gov.tr/tr/sayfa/49#AUS