KORONA’DA HERŞEY SANAL, UMUTLAR GERÇEK

1,25 nanometre ebadındaki DNA’dan bile küçük olan bir şey şu virüs denen meret. 

Bu virüslerden çektiğini hiçi şeyden çekmedi insanlık.

Eski büyük salgınlar zamanında insanlık teknolojiye ve bilgiye bu kadar sahip değildi. Milyonlarca insan ölmüştü eski salgınlarda. İnsanlık, bilimin geldiği nokta sayesinde, 1,25 nanometre ebadındaki bir mikroskobik şeyin insanları hasta ettiğini çok hızlı şekilde tespit etti. Geldiğimiz noktada, bir virüs, insanlığı evlere kapattı sonunda. 

İnsan sosyal bir yaratık. Evlere kapanan insanlık, sanal dünyada sosyalleşen bireyler oldu. Çok yaratıcıyız sanal alemde. Neler neler... Neler yok ki bu dünyada saymakla anlatmakla bitmez. 

Her şey var ama her şey. Olmayan tek şey ise dokunmak, koklamak, tatmak kısacası hissetmek. İnsan sosyal bir yaratık olması yanında aynı zamanda beş duyusuyla da hissetmeyi ister.

Güneşin muhteşem görüntüsü olsa da ekranda, içini ısıtmadığını hissetmek, ya da masmavi deniz var ekranda ama denizin kokusunu hissedememek.

İşte hissedemeyişi, sanal alemi bir süre sonra çok ama çok sıkıcı hale getiriyor. Adı üzerinde sanal. 

Tek gerçek ise bu dönemde “umutlarımız”. İnsan umudu bittiği zaman, kaybedecek bir şeyi kalmamıştır demektir.

Birçok düşünür, bu sihirli kelime üzerine fikir beyan etmişlerdir. Bazıları;

Bir yerde yaşam varsa, orada umut da vardır. M. T. Cicero

Her şeyin yok olduğu anda bile, ümit vardır. Thales

Umut, insanoğlunun bütün acılarının merhemidir. La Bretonne

Hayat dardır doğru; ama ümit de geniştir. Wolfgang Van Goethe

Umut, uyanık insanların rüyasıdır. Aristoteles

Bütün yıldızlar sönse ve her şey kararsa insanın ruhunda tek bir yıldız parlamaya devam eder bu ümit yıldızıdır. Eflatun

Sanal alemin yarattığı sıkıcı havayı aydınlatan, gönlümüzdeki umudun parlayan ışığı olacaktır. Umutlu olmak güzeldir. Umut bireylerin gönlünde yeşerir, toplumların elinde büyür. Evde geçirdiğimiz korona günlerinde güzel umutlar yeşertin gönüllerinizde. 

Çünkü korona sonrası sahaya indiğimizde toplum olarak, “yeni normal denilen düzende”, bireylerimizin yeşerttiği güzel umutlarla, insanlığa katkı verelim derim.

Güzel örneklerimiz genlerimizde saklı. Dostun iyisi kara günde belli olur diye bir atasözümüz var malumunuz. Ülkeleri bu karanlık dönemde izliyoruz hep beraber. ABD, Almanya’nın maskelerine el koymuş, yok Almanya İspanya’ya sağlık malzemesi göndermemiş, öbür ülke diğer ülkeye şunu yapmış, ABD de 10.000 yaşlı korona hastası ölmüş, Fransa da huzurevinde toplu korona ölümleri haberi vb. 

Oysa ülkemin ne güzel gelenekleri görenekleri var. Yaşlı demek yerine büyüklerimiz diyelim. Büyüklerimize gençlerimiz hizmet ediyor. Devletimiz özen ve itina ile büyüklerimizin ihtiyaçlarını evlerinde karşılıyor. Huzurevlerimiz çok şükür huzurlu. Sağlık malzememiz yeterli diğer ülkelere göre. Başka ülkelere sağlık malzemesi yardımları yapıyoruz. Bizim hastanelerimizde Avrupa’daki kötü görüntüleri görmüyoruz. Yine “veren el alan elden üstündür” şiarıyla hareket eden devletimiz göğsümüzü kabartıyor. Bakkallarda gizlice veresiye defterleri ödeniyor varlıklı insanlarımız tarafından. 

Saymakla bitmez yurdum insanının iyi hasletleri. İyi davranışlarımızı, dayanışmamızı, yerli ve milliliğin kavradığımız önemini Korona sonrası da sürdürelim. 

Yaşananlardan hep beraber gelişim alanlarımızı tespit edip, çözümlerle sahaya inelim. Bundan sonraki yeni düzen kurulurken, çorbada bizim de payımız olsun ülke olarak. Bizim payımız, iyilikle, vicdanla, ahlakla, sanatla, akıl ve bilimle harmanlanmış olsun. Yani Anadolu olsun buram buram…