SOSYAL MEDYANIN TELEVİZYONLARA RAĞMEN ÖNLENEMEZ YÜKSELİŞİ

Her ne kadar eleştirsek, yok saysak, ötelesek bile insanlar onsuz duramıyor. Bireyler arada bir olsa da sosyal medyada yazılanları okumayı en azından pasif izleyici olarak takip etmeyi sürdürüyor.

Bunun sebeplerinden bir de kuşkusuz bireylerin sosyal ihtiyaçların karşılanması, dolayısıyla iletişime olan ihtiyaç. Teknolojinin sunduğu farklı ve çok sayıdaki benzer platformlar ile uygulamalar bu ihtiyacı ziyadesiyle karşılamaktadır.

Dahası, bu etkileşim diğer tek yönlü mecralardan farklı olarak anında gruplara, bireylere erişiminin yanı sıra gerçek interaktiviteyi sağlaması… Bireyler bu yöntemi çok seviyor, çünkü talepleri anında diğer kişiler tarafından olumlu ya da olumsuz karşılık bulabiliyor. Bunu sosyolojide karşılığı önemsenmek olarak açıklayabiliriz. Bu özellik ise bireyler tarafından talep edilen bir olgu.

Peki bu mecra böylesine etkinse bunun sonuçları diğer etkileşim aracı vasfını hala sürdüren TV ve radyoların tahtını acaba yakın gelecekte sarsması mümkün olabilir mi?

Evet dünyayı kasıp kavuran Kovid19 virüsü nedeniyle küresel salgın; bizlere ve dünyaya her şeyi, her değeri tekrar düşünmeyi, incelemeyi, analiz etmeyi ve değerlendirmeyi tekrar sağladı.

Elbette bu kolay olmayacak ancak karşı gelmenin faturası da çok ağır. Bunu kimse göze alamıyor ve almalıdır da.

Bu küresel salgın felaketi sonucunda bireylerin tek iletişim kaynağının televizyon kanalları ve sosyal medya olduğunu görmekteyiz. Toplum katmanlarının bir kısmı haberlere ağırlık vererek gelişmeleri takip ederken diğer bir kısım ise film ve benzeri ürünleri izlemeyi tercih ediyor. Fakat bir mecra hayli dinamik: Sosyal medya... Orada etkileşim en yüksek düzeyde, insanlar soru soruyor, eleştiriyor, itiraz ediyor, kabul ediyor, ya da etmiyor. Kısaca etkiliyor ve etkileniyor. Bu yöntem insanlarda olumlu karşılık buluyor.

Bunlar olurken klasik ana mecra televizyonlardaki durum nasıl? Karşılıklı etkileşimin sadece mesaj okuyarak gerçekleştiği bu mecrada, herkesin soru sorması itiraz etmesi ya da yermesi, eleştirmesi mümkün değil!

Bu durum izleyiciyi az da olsa ekran başında durmaktan soğutmaya başlıyor. Bu etkiyi gören, hisseden, anlayan bazı programcı ve yapımcıların sosyal medyadaki bu yüksek etkileşimi televizyon ekranlarında nasıl sağlayabiliriz düşüncesiyle hareket ettiği ve az sayıda da olsa izleyici mesajlarını okumaya başladığı gözleniyor. Yayın sırasında kısıtlı da olsa izleyici mesajlarına yer veriliyor.

Peki bu yöntem izleyicide ne kadar karşılık bulacaktır? Tahminimiz hayli az olacağı yönündedir. Gelen yüzlerce mesaja yer vermek elbette mümkün değil. Ancak izleyici mesajlarını ekranda görmesi onları cevap alamasalar da mutlu edecektir.

O halde, sosyal mecranın bu konforu televizyon alıcılarına nasıl taşınabilir sorusunun cevabı önem kazanıyor. Bildiğimiz yöntemlerle bunu sağlamak ise hayli zor. Gelen mesajları gruplamak, olumlu, olumsuz eleştiri, soru vs. sınıflandırmak ilk adım olabilir. Ancak asıl sorun tek yönlü yayının sosyal medyada olduğu gibi yapılamayacak olmasıdır. Ancak sınırlı interaktivite ile kısmen çözülebileceği varsayılabilir.

Televizyon kuruluşlarının klasik yayıncılıkla yapabileceği çok şey maalesef kalmadı. Yeni kuşakların bu konuda taviz vermediğini görüyoruz. Onlar biz ekran karşısında oturup, ‘sizin hazırladıklarınızı izleriz’ düşüncesi ve modelinden gittikçe uzaklaşıyorlar.

Her şeye en kısa sürede ulaşan, çabuk tüketen, kül yutmayan, eğitimi sürekli artan, rekabetçi ve çok soru soran, kazandıkları dillerle birlikte dünyayı takip eden, talep eden yeni ve sağlıklı bir nesil oluşmaya başladı. Onların bu taleplerine yer veren medya kuruluşları ve mecralar kazançlı çıkacaktır.

Yurt içinde ve yurt dışındaki arz da bu yönde devam ediyor. Yayıncılar bu kitleyi ekran başında ya da kendi kanallarında tutmak için eksik interaktiviteye rağmen Twitter ve diğer popüler uygulamaları kullanmak için çırpınıyor. Peki bu çaba yeterli olabilecek midir? Elbette olmayacaktır. Bunu gerçekleştirmenin yolu televizyon program içeriklerinin haber ve diğer konularda interaktif olmasını arttırmaktan geçmektedir. Yeni iletişim tekniklerinin ekranlarda denenmesinin önünde bir engel olmayacağını düşünüyoruz. Scope ve benzeri diğer uygulamalarda olduğu gibi ekranın bir köşesi buna ayrılabilir.

Bu arada gelen mesajların okunması ve iletilmesinin program yapımcısı veya yöneticisinin inisiyatifine bırakılmadan ve genel kurallar ihlal edilmeden gerekirse filtre edilip yayına verilmesi ilginç bir yöntem olarak kabul göreceğini düşünebiliriz.

Bu belki de sosyal medyanın küçük smart ekranlardan, 40 inç ve daha büyük ekranlara taşınmasının bir denemesi olabilecektir. Burada tek sorun ellerindeki küçük akıllı tablet ya da cihazlardır. Kısa süre sonra tabana yayılacak şekilde izleyiciler gelen bu öneri ve tavsiyeleri evlerindeki büyük ekranlardan smart cihazlarında olduğu gibi sordukları sorularına cevap alamasalar da görüntüde yer alması onları ekranda tutmaya yetecektir. Evet korona virüsü ve pandemisi sosyal alanları düzenlediği gibi bu alanı da regüle edecek gibi gözüküyor. Bu durum majör kanalların izlenme sorunlarını da belki de aza indirecektir.