2019 yılının sonlarında başlayan Covid-19 salgını tüm dünyayı eşi benzeri görülmemiş ve çok acı bir şekilde etkilemeye devam ediyor. Tüm dünyada bugün itibarı ile 2,7 milyondan fazla vaka görüldü ve ne yazık ki 180,000’e yakın insan kaybedildi, bu sayılar sürekli artıyor, salgın 1-2 devlet dışında henüz kontrol altına da alınabilmiş değil. Salgında kaybedilen canlar sadece kanıksanmaya yüz tutmuş birer sayıdan çok daha fazla anlam ifade ediyor, arkalarında derin acılarla dolu aileler, yakınlar bırakıyorlar, bu kayıpların telafisi mümkün değil.
Covid-19 salgınının ülkelere, insanlara ekonomik açıdan verdiği zararlar da inanılmaz boyutlarda. Tüm dünyada milyarlarca dolarlık ekonomik kayıplar oluştu, milyonlarca kişi işsiz kaldı. Herkes salgının kontrol altına alınması, aşı ve ilaç bulunmasından sonra ekonomilerin çok hızlı bir şekilde hareketleneceğini ve zararların süratle kapanacağını ön görüyorlar, ben de şahsen öyle olacağını tahmin ediyorum. Üstelik birkaç ay daha sürebilecek bu durgunluk zamanının da şirketler için bir derlenip toparlanma, geriye bakıp nelerin yanlış yapıldığını, nelerin daha iyi yapılabileceğinin anlaşılması için bir fırsat olarak bile değerlendirilebilir. Bu fırsatı iyi değerlendirenlerin işlerin açıldığı zamanlarda fark yaratacaklarını şimdiden söyleyebiliriz.
Salgın durumunun şirketlere zorladığı en önemli olgu, fiziksel üretim yapan şirketler dışında kalan birçok şirketin ve özellikle bilişim sektöründeki şirketlerin uzaktan çalışabilme kabiliyetlerini test edebilmeleri oldu ve hemen hemen her şirketin yüz yüze satış aktiviteleri dışında bunu büyük ölçüde başardığı görülüyor. Bu dönemde toplumun bazı kesimlerine sürekli ve tüm ülkede hafta sonlarında uygulanan sokağa çıkma yasağı dolayısı ile insanların evlerinde kalması, ihtiyaçların internet üstünden e-ticaret yolu ile karşılanması, bu sektörün dönemsel olarak üstel büyümesine neden oldu. Durum normale döndükten sonra bu etkilerin bir kısmı, insanların alışkanlıklarından dolayı kalıcı olacaktır.
Türkiye, teknolojinin benimsenme ve kullanılma hızı bakımından dünyada en üstte olan bir ülke. Bu en güzel mobil telefon değişim hızından veya sosyal medya uygulamalarının kullanım sayılarından ve bu uygulamalara harcanan zamandan anlaşılabilir. E-devlet uygulamalarının kullanımı özellikle bu dönemde çok arttı. Şirketlerin özellikle hizmet sektöründeki şirketlerin süreçlerini, çalışma modellerini e-dönüşüm prensiplerine uygun hale getirmeleri de gelecek için umut verici bir gelişme, keşke bu süreci başlatmak için böyle bir salgına maruz kalınmasaydı. Doğal olarak bilişim sektörü şirketleri zaten e-dönüşüm süreçlerini en rahat ve çabuk uygulayan şirketler olmakta, diğer hizmet şirketleri de bu konuda oldukça başarılı çalışmalar gösteriyorlar fakat ne yazık ki imalat sektörü şirketleri için aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Son yıllarda sürekli olarak endüstri 4.0 kavramlarından bahsedildiğini gördük ama uygulamalara gelince bazı üretim tesisleri haricinde imalat sektörümüzün endüstri 2,5 seviyesinde olduğundan imalat süreçlerinin insana çok bağlı olması bırakalım verimlilik kavramlarını bir yana, bu salgın döneminde insanların bir araya gelmesinin elzem olduğu alanlar oluyor ve aksi takdirde üretim mekanizmasının sekteye uğraması söz konusu olabiliyor. Bu nedenle bu salgından imalat sektörünün çıkarması gereken en önemli ders artık süreçlerin endüstri 4.0 kavramlarının tam uygulanmasa bile hedef olarak ele alınıp tekrardan kurgulanması ve mümkün olduğu kadar insan etkileşiminden bağımsız olarak değerlendirilmesi, buna yönelik adımların atılması, yatırımların yapılması ve bu çalışmaların da devlet tarafından özel olarak desteklenmesi gerekir. Tabii tüm sektörlerinde uzaktan çalışma yöntemlerini normal planları dahiline alıp gerekli teknik ve idari düzenlemeleri de yapmaları gerekir, artık birçok şirket uzaktan çalışmanın korktukları kadar sakıncalı bir iş olmadığını, insanların çalışma disiplinlerini kaybetmedikleri sürece ve makul bir denetim altında işe gidip gelirken yollarda kaybedecekleri zamanı ve bunu yaratacağı moral çöküntünün de olmayacağından verimlerinin de arttığını görmekteler, şimdiye kadar neden büyük büyük süslü ofislerde bulunma ihtiyacı hissettiklerini sorgulamaktalar. Uzaktan çalışma birçok şirkette her seviyede uygulanabilir. Daha da ilginci uzaktan çalışma uygulamaları, sabit yönetici bulundurma gereksinimini de tartışmalı hale getirmekte. Çok iyi bir planlama çerçevesinde yöneticiler sadece kısmı zamanlı denetleyici ve yol göstericiler haline gelebilir, böylece yöneticiler rekabet etmeme kurallarını ihlal etmeden birçok şirket ile çalışabilir. Bu konuyu daha da derinlemesine irdeleyebiliriz, şartlar bizi değişik iş modelleri bulmaya ve uygulamaya zorluyor.