ÇOLPAN ANA –II-

 

 

 

“Bu nasıl devran?”

Aydora: İnsanı ne ayakta tutar Çolpan Ana

Çolpan Ana: Omurgası, omurgasını destekleyen umut ve ruhunu besleyen diğerlerinin hayatına dokunmak Aydora…

Aydora Çolpan ananın söylediklerini biraz karışık bulmuş gibiydi, sözleri teker teker düşünmek, içselleştirmek, anlamlandırmak ve sindirmek için bir köşeye çekildi.

Kimdi bu Aydora? Çolpan ananın son umut yolculuğunda sağında ve solunda bulunan iki taze fidandan birisi, acılarına muazzam saygı duymakla birlikte, o acılardan kendilerine sığınak yapmalarına izin vermemek için çok çaba harcıyordu Çolpan ana… Ama ah! İçi nasıl da sızım sızım sızlıyordu. Kendisi de farkında değildi fakat yeryüzüne inme sebeplerinden biri Aydora diğeri ise Vera’ydı…

Vera’nın çığlığını ta ötelerden işitmiş ademoğlu/kızının kayıtsızlığına ağlamıştı. O nasıl sözdü öyle o nasıl yürek dağlamasıydı? Yeniden geldi gözünün önüne yaralı yavrucağın: “ Vallahi Allah’a şikâyet edeceğim sizi” deyişi ve yeniden gözleri doldu… İsrafil’e gerek yoktu yüreği olanların yüreğinde bu ses “sur”dan üflenmişti. Yüreği olanların yüreğinde kıyamet kopmuştu zaten.

Ya Aydora tabutun başında ağlayarak: “Baba bize cennette ev yap, yanına geleceğiz” derken, işitebilen kulakların kıyameti değil miydi bu?

Çolpan ana: Bu nasıl devran diye haykırırken buldu kendini. Şimdi babasız bir yavrucağa nasıl ayakta duracağını anlatıyoruz, kafasını karıştırma pahasına, babasının yanına hızlıca gitmesine sebep olacak özgeci cümleler kuruyoruz. Yaşatamadığımız erdemlerin zorunlu taşıyıcısı yapıyoruz. Gerçek dünyada karşılığı var imiş gibi… Bu nasıl devran…?

Bu öfkeye dönüşen acının müsebbipleri kervanındaki orta yaşlı yaşama umudu ile ardı sıra gelenlerdi. Çolpan ananın gözlerinden ateş fışkırıyordu adeta… Kervanı ateş başında toplanmaya çağırdı. Ne ile karşılaşacağını biliyordu, kimin ne söyleyeceğinden neredeyse emindi…

Ateşi harladılar, gerek var mıydı? Hayır, kendilerince muhtemel senaryoları düşünüp kafalarını şekillendiriyorlardı. Hesaplı kitaplı modern insanlar… İçtenlik, samimiyet ne ki? Ezberlerin bozulmasını hangi babayiğit göze alabiliyordu. Ne söyler ne söyleriz bıdı, bıdı… Devam eden iç konuşmalar. Muhabbet değil, kendi ile iletişim değil. Bir kazığa bağlanmış beygirin aynı fasit dairede attığı bilmem kaç milyarıncı tur… Eh kendilerini böyle güvende hissediyorlardı. Ezberleri bozulmasın, dâhil oldukları kliklerin şablonlarının dışına çıkılmasın. Şimdi kim yeniden düşünme zahmetine katlanacaktı? Karşılığında vaat edilen herhangi bir şey de yok iken. Öyle değil mi modern insanın paraya tahvil edemediği neyin kıymeti vardı? Merhamet, özgecilik, yardım, hatta sabahları günaydın bile beklentilere uygun dillendirilmez miydi? Çolpan ananın ezber bozacağından habersiz yüz milyarıncı turu da attı dolap beygirleri zihinlerinde…

Çolpan ana bir dizinde Aydora, bir dizinde Vera oturdu ateşin başına… Destur alanların teker teker kendilerine yer bulduğu esnada Çolpan ana söze girdi, Aydora az önce bir soru sordu: “İnsanı ne ayakta tutar Çolpan ana” dedi. Bu sorunun cevabını her birinizden duymak isterim. İnsanı ne ayakta tutar?

Şöyle ki diye izin alıp söze girdi birisi; İnsanı iki şey ayakta tutar, bunlardan biri psikolojik diğeri ise varoluşla ilgilidir- başka bir ifadeyle biri insan bilinciyle, diğeri ise onun varoluşunun fiziksel durumuyla ilgilidir. Bunlardan ilki “akıl”, ikincisi ise “özgürlüktür”. Ve ben “özgürlük” derken “yoksulluktan özgür olmak”, “korkudan özgür olmak”, “geçim sağlama ihtiyacından özgür olmak” gibi şiirsel şapşallıkları kastetmiyorum. Baskıdan özgür olmayı, fiziksel güce dayalı idareden özgür olmayı kastediyorum; ki bunun anlamı siyasi özgürlüktür. Bu ikisi akıl-özgürlük birbirlerinin sonuçlarıdır ve ilişkileri karşılıklıdır. İnsanlar akılcı olduklarında özgürlük kazanır, insanlar özgür olduklarında ise akıl… Bunların zıtları inanç ve kuvvettir. İnsanı güçsüz bırakan ayakta durmasına engelleyen şey ise “Alturizm Ahlakı”dır.

Çolpan ana: Yani sen, “kamu çıkarı, “diğerlerinin refahı”, “topluma hizmet”, “yardımlaşma”, “merhamet”, “diğergamlık” gibi şeyler insanı yıkar ayakta durmasının önündeki engellerdir. İlle de birey, bireyin özgürlüğü ve aklın ne idüğü belirsiz ilkeleri ile kontrol altına alınabileceğine inandığın bir evrende sapasağlam ayakta durabilirsin öyle mi?

Hemen hemen öyle söylüyorum ama sizin sözlerinizden anladığım benimle aynı fikirde değilsiniz…

Çolpan Ana çocuklar daha fazla uykusuz kalmamalı düşüncesi ile, yarın akşam kaldığımız yerden devam edeceğiz bu konuşmalara diyerek meclisten ayrıldı…