ŞİKAYET DEĞİL, ÇÖZÜM DÜŞÜNELİM…

Bir salgın geldi tüm dünyayı kasıp kavurdu… Tüm insanları ve insanlığı etkisi altına alan salgınların ortaya çıkma aralığı geçmişe göre daralmış görülüyor. Son salgınlara bakıldığında bu zaman aralığının beş yıla düştüğünü gösteriyor. Yani bundan sonra farklı tanımlamalarda salgınla sık sık karşılayacağız… O zaman gelecek salgınlara şimdiden “Merhaba” demek için hazır olmamız gerekiyor.

Türkiye’de teknoparkların resmi kuruluş tarihi 2001 yılına kadar uzanır. Bu tarihe kadar yürütülen münferit çalışmalar Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu’nun kabul edilmesiyle birlikte yasal bir hüviyete kavuştu. Teknokentler Yasası ile birlikte ülkemizin uluslararası arenada rekabet edebilmesi içinin yolu açılmış oldu. İyi de oldu. Bu arada küçük bir eleştiri yapmadan, yani laf göndermeden geçemeyeceğiz. Hala bazı teknokentler emlakçılıktan kurtulamamış görünüyor. Bu görüşe mazeret üretmek yerine, çözüm üretmeleri gerekiyor, firmalarını daha yukarıya taşımaları gerekiyor.

Toplumların, devletlerin kültür oluşturmaları pek o kadar kolay olmaz ve belirli bir zaman ister. Türkiye’nin makineleşme devrimini kaçırmasından bu yana, sürekli bir tren yakalama veya vagona binme peşinde koşup duruyoruz. Lakin bir gerçek var o da bizlerin gördüğü; ülkemizde hızla gelişen Ar-Ge ve inovason kültürü var. Yapılan çalışmalar ortaya koyuyor ki Türk Milleti hiçbir toplumdan aşağı veya geri değil. Çalışkan bir milletiz tamam, ancak koordineli ve sistemli bir çalışma kültürünü geliştirmek zorundayız. Tüm bunların üzerinde siyasi kararlılık ve stratejinin belirlendiği ortak akıl. Her zaman değindiğimiz konular bunlar. Peki bunları neden mi yazdık…

Şunun için; Türkiye’de öncesi ve sonrası ile 2001 yılından bu yana teknoloji üretimine dönük bir kültür oluştuğunu görüyoruz. Teknokentlerde çok kıymetli firmalarımız var, inanın! Heyecanlarını, ortaya çıkardıklarını, ürettiklerini görünce inanın çok mutlu oluyoruz. Maksat birilerini suçlamak, birilerine ahkam kesmek değil… Peki burada geliştirilen, üretilenlerden devletin, ihtiyacı olanların bunlardan ne kadar haberi var. Örneğin Vodafone Türkiye ile gerçekleştirdiğimiz B2B etkinliğinden sonra Türkiye’de geliştirilen ürün kullanımının arttığını hatta globale dahi taşınmaya başladığını duyuyoruz. Belki şaşıracaksınız ama ticari şebekesinde ULAK baz istasyonlarını kurmaya başladığı biliyor muydunuz? Bizim sektörle ilgili küçük bir örnek…

Acaba Devlet Malzeme Ofisimiz teknokentlerdeki firmalarımıza pozitif ayrıcalık yapıp onlara ayrı bir sayfa açarak, ürünlerini sektör sektör kayıt altına alıp piyasaya sunsa olmaz mı...?

Hani sözleşmelerde bir madde vardır; mücbir sebep… Bu mücbir doğal afetler, savaşlar vs. şeklinde tanımlanıyor. Sanıyorum salgınlar da mücbir sebeptir. Salgın ülkemize ulaştığında okullarımız açıktı ve çocuklarımızın eğitim, öğrenim süreci rutininde devam ediyordu. Yani bir yarı yılı uzaktan eğitim şeklinde devam etmek zorunda kalmışlardı. Bu sürecin sonunda Millî Eğitim Bakanlığımız acaba bu salgının hemen biteceğini mi hesap etti de gerekli dersleri çıkartıp tedbir almadı. Çocuklarımız hala evlerinde ve uzaktan eğitim görme çabasında, motive olmaya çalışıyoruz hep birlikte. Ancak bağlantı ve fırsat eşitliği sorunlarına dair bir çözüm sanıyorum hiç akıllarına gelmemiş veya ötelemişler.

Milli Eğitim Bakanlığı EBA ile ilgili içeriği dağıtık bir şekilde ülkedeki farklı sunuculara koymaktan imtina mı ediyor, buna göre network optimizasyonuna ihtiyaç mı duymuyor? Sosyal devlet olmanın gereği olarak eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak için evrensel fon neden devreye alınmaz? Hadi diyelim ki her zaman eleştirilen altyapı yeterli değil. Peki burada belediyeler, il özel idareleri neden her şeyi operatörlerden bekler. Bir seferberlik yapıp İhtiyaç olan yerleri onlar kazsa operatörlerde oraya altyapıyı götürse olmaz mı? Şikâyetten ziyade çözüm üretilse olmaz mı, bu kadar zor mu ülkeye, topluma hizmet etmek…

Bu sayımızda; “Oyun Sektörünün Yükselişini Ve Dijital Oyun Pazarının Geleceği”ni ele aldık. Malumunuz bütün dünyayı olumsuz etkileyen Kovid-19 pandemisi diğer sektörlerin aksine oyun pazarını pozitif etkiledi. Sektörün önde gelen isimleri, dijital oyun sektörünün geleceğini ve Türkiye’nin bu alanda yapması gerekenleri dergimize anlattı. Bu sayıda ayrıca Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği TELKODER Başkanı Halil Nadir Teberci ile ülkemiz için kritik öneme sahip olan Telekom sektörünün sorunlarını konuştuk. Sektörün gündemini tutan haberler ile yazarlarımızın yorumlarıyla dolu dolu olan Ekim sayımızı ilgiyle okuyacağınızı umuyorum…