Yerli ve milli 5G çalışmaları hızla devam ediyor.
Yanlış. Diğer ülkelerle kıyaslayınca takvim yavaş ilerliyor. Bugüne kadar bilinen konuyla ilgili alınan tek patent Erdal Arıkan Hocaya ait.
Yerli savaş uçağı 2023’te semalarda.
Yanlış. Halen yerli motor problemi çözülemedi. Hedef 2023’e yetiştirmek…
%100 yerli otomotiv.
Yanlış. Tasarımı İtalyan, elektrik bataryası ÇİN’li firmaya Ekim-20 de sipariş edildi.
Yerli ve milli işletim sistemi Pardus.
Yanlış. Kodlar açık kaynak kod. Ve halen insanlar yeterli derecede kullanmıyor.
Yerli ve milli video eğitim sistemi EBA.
Yanlış. Yerli çözümler olmasına rağmen, yabancı menşeili ürünler tercih ediliyor.
Doğrular:
5G: TÜBİTAK’ın da desteği ile Türkiye’de bu konuyla ilgili iyiniyetli birçok girişim, oluşum ve araştırma yapılıyor. Yeterli mi değil. Ericsson, Nokia, Huawei gibi firmalar bu alanda birçok patent ve ticarileştirme yapmış durumda. Dolayısıyla 5G’nin temel kriterlerini de bu firmaların patentleri oluşturacak.
Güney Kore 6G üzerine çalışmaya başladı. Hedefleri 2030’da 6G’de ilk meyveleri toplamak.
Bu konuda dergimiz yazarı Tufan YURÜÇ Beyin makalelerini takip etmenizi tavsiye ederim.
Yerli ve milli Savaş Uçağı: Bir muamma halihazırda. Yerli mi olacak yersiz mi olacak, 2023’te göreceğiz. Ancak Türkiye’nin uçak macerası 1930’lu yıllara dayanmaktadır.
1936’da Nuri Demirağ, Türkiye’nin ilk uçak mühendislerinden Selahattin Alan ile beraber Beşiktaş’taki fabrikada Alan’ın projesini çizdiği ND-36 adı verilen tek motorlu Türkiye’nin ilk uçağını üremişti. Aynı günlerde Demirağ’ın şirketine Türk Hava Kurumu da 10 tane eğitim uçağı siparişi verdi. Bu siparişler yapılırken, bir de yolcu uçağı yapım çalışması sürmekteydi. 1938 yılına gelindiğinde NuD38 adında çift motorlu 6 kişilik bir yolcu uçağı yapımı başarıyla tamamlandı. Bu Türkiye’nin kendi uçağını artık yapabildiği anlamına gelmekteydi. Ancak ilerleyen yıllarda test uçuşunda pilotaj hatası nedeniyle uçağın düşmesi sonucunda THK siparişlerini geri çekti. Ardından birçok olumsuz gelişme yaşandı. Ve neticede proje battı, uçak projesi kadük kaldı.
Esasında ilk uçak macerasından bazı derslerin çıkarılması gerekiyor tıpkı Devrim otomobilinde olduğu gibi. Dikkat edilirse her iki projede de ilk hatada projeye verilen destekler çekilmiş ve projeler rafa kaldırılmış. Halbuki orada bir bilgi birikimi yaratılmış. Hatalara rağmen cesaretle desteğin devam etmesi gerekirken, vizyoner olmayan kararlarla projeler sona erdirilmiş. 75 yıl sonra tekrar savaş uçağı yapmaya çalışıyoruz. 60 yıl sonra yeniden kendi otomobilimizi yapmaya çalışıyoruz.
Yerli ve milli otomotiv: Tasarımı İtalya’dan, elektrik bataryası Çin’den, parası bizden. Fazla söze gerek yok.
Pardus: Doğrusu güzel bir işletim sistemi. Ancak bir doğru daha var ki, insanların kullanım alışkanlıklarından vazgeçmemesi. Bir türlü Windows kullanımından vazgeçemiyor insanlar. Neden? Çünkü ilk yapan Windows. Kâğıt peçeteye yıllar boyu selpak dememiz gibi.
Tabii bir de teknolojide karşılaştığımız devamlı güncelleme meselesi var ki, o da tuz biber oluyor.
Öncelikle yerli ve milli anlayışına farklı bir bakış açısı getirmek amacıyla bunları ifade ettiğimi belirtmek isterim. Yoksa yapılmaya çalışılanlar kesinlikle iyi hedefler. Hepimiz isteriz her şeyiyle yüzde 100 yerli ve milli ürünler olmasını... Bunu da canı gönülden destekliyoruz. Dergimiz de yerli ve milli teknolojiyi devamlı öne çıkarmaya çalışıyoruz. Ve yerli ve milli teknolojinin gelecek yıllarda pazarın hâkim oyuncularından biri olacağına da inanıyoruz. Ancak, amalarımız var, daha kat etmemiz gereken mesafeler var.
Öncelikle yerli ve milli kavramlarının yeniden tanımlanması gerekir. Kendimizi kandırmadan ve dünya gerçeklerini de göz önüne alarak bu kavramları, realist bir şekilde yerli yerine oturtmamız gerekiyor.
TDK’ya göre yerli kavramı: "Yurt içinde yapılan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan."
TDK’ya göre milli kavramı: "(millî) Milletle ilgili, millete özgü, ulusal."
TDK’nın verdiği tanımlara göre ‘yerli ve milli teknoloji’yi şu şekilde türetebiliriz:
Ülkenin kendine özgü niteliklerini taşıyan ve ülkede üretilen teknoloji.
Bu tanımlama çok da gerçekçi gelmiyor bana.
Çünkü teknoloji dediğiniz şey sadece bir ulusa özgü bir şey değil. Her teknolojinin bir parçası bir ülkede yazılırken bir diğer parçası başka bir ülkede imal edilebiliyor.
Ya da tasarımı X ülkesinde yapılan bir teknolojinin üretimi başka bir coğrafyada gerçekleştirilebiliyor. Ancak sahibi ne tasarımı yapan ne de fiili üretimi yapan ülke olmayabilir.
Yerli üretim: Ülkemiz coğrafyasında yerli ve yabancı firmalarca yapılan üretimdir.
Yerli ve Milli üretim: Ülkemiz coğrafyasında, ulusal firmalarca yapılan üretimdir kısacası.
Sonuç itibariyle yerli ve milli teknolojiyi şu şekilde ifade etmek daha gerçekçi olacaktır:
Tüm hak ve hukuku bize ait ve her an elimizin altında olan, kullanımı için başka ülkelerin hakimiyetine veya kararına ihtiyaç duyulmayan teknolojilerdir. Bir nev’i milli para gibi.
Kavramı doğru yorumladıktan sonra İkinci adım “durum tespitidir”. Durum tespitinde en acımasız şekilde yaparak nelerimiz var nelerimiz yok, neleri geliştirmemiz lazım, kısacası öncelikler listesini masaya koymamız gerekir.
Sonrası kolay. Doğru teşhis var ise doğru tedavide arkasından gelecektir.
Yerli ve milli teknoloji hamlelerinin doğru ve sürdürülebilir olması dileğiyle bir sonraki sayıda görüşmek üzere.
NOT: Kardeş ülke Azerbaycan’ın haklı davasını sonuna kadar destekler iken, yerli ve milli teknolojinin önemini ve en güzel örneğini de bu savaşta hep beraber gözlemliyoruz.