ÇAMLICA RADYO VE TELEVİZYON KULESİNİN YAYINCILARA SAĞLADIĞI FAYDALAR

1992 yılında başlayan özel tv ve radyo yayıncılığı günümüzde teknolojik gelişmeler ve zenginleşen içerikleriyle yeni bir boyut kazandı. Sosyal medyanın yaygınlaşması klasik yayıncılıktan farklı olarak interaktif yayıncılığa olan yönelimi arttırdı. İzleyici talepleri de bu yönde olmaya başladı. İzleyici ve dinleyici zamanı ve içeriği kendi belirleyerek, yeni bir konfor alanı oluşturdu. Yerli ve yabancı her yayına, içeriğe internet üzerinden anında ulaşması artık çok kolay.

Klasik TV ve Radyo yayıncılığı her geçen gün biraz daha az tercih ediliyor. Bunun en net ve anlaşılabilir sonucu reklam gelirlerinde görülüyor. 2019 yılı reklam gelirlerine bakıldığında televizyonların %1, sosyal medya ve internet yayıncılığında ise bu oran şaşırtıcı şekilde %17 kadar arttığını görüyoruz.

Ana akım medya her ne kadar yatırım yapsa, genişlese, teknolojilerini yenilese de bu trendin değişmeyeceği açık. Her geçen gün internet yayıncılığının izlenmedeki payı katlanarak artacaktır.

İki faktör tüm dengeleri belirlemekte: Biri içerik, diğeri ise görüntü kalitesi. Buna bir üçüncüsünü ilave edebiliriz. Bize göre genç kuşakların ısrarla talep ettiği interaktivite yani karşılıklı etkileşim. “Ben de buradayım” diyen yeni kuşak çok değil birkaç yıl içinde ana akım medyayı da değiştirecek gibi görünüyor.

Burada dikkat çektiğimiz konuları elbette yayıncı, sektör paydaşları ve özellikle reklamcılar çok iyi takip ediyorlar.

Yazının başlığı ile içeriği buraya kadar pek eşleşmedi, amacım biraz tanım yaptıktan sonra konuya dönmekti.

Peki ana akım medya kan kaybederken diğer aktif medyanın genişlemesi yükselmesi ve başarılı olmasının altında daha başka neler olabilir? Ana akım medyaların aslında yayınladıklarının çoğu yapımcılardan gelen içerikler. Bu içerikler ne kadar kaliteliyse o kadar kazanıyorlar. Ancak bu içerikler artık internet üzerinden de iletilmeye başlandı. Bu nedenle reklam payları da %1’de kaldı.

Diğer mecra ise, gelirlerini hızla arttırıyor. Diğer yandan klasik mecra personel sayısının çokluğu, cihaz, ekipman, işletme giderleri, uydu giderleri ve uydu platformlarına ödenen yüksek bedeller ile diğer harcamaların yüksekliği nedeniyle rasyonel işletme olmaktan çıkmaya başladı.

Aslında konsept ve yöntem hızla değişiyor. Yıllar önce yayıncı olmak yüksek yatırım ve sermaye gerektirmesi ve sürekli sübvanse edilmesi nedeniyle az sayıda girişimci bunu sürdürdü. Yayıncının sınırları ve işlevi belliydi. İçerik üreticileri ise kendi alanlarında kaldı. Böylesine büyük kapital ve işletme giderleri gerektiren alana girmekten hep uzak durdular. Bu durum günümüzde düşük maliyetler makul işletme giderleri, sınırlı olmayan iletim seçenekleri nedeniyle değişmeye başladı. Tüm yayıncıların tek amacı bir sonraki gün saat 10.00 da gelen raporlardaki izlenme payları reyting.

Günümüzde üretilen içerikleri izleyiciye ulaştırılması eskiden olduğu gibi yüksek bedeller gerektirmiyor. Makul yatırımlarla kaliteli yayınları izleyiciye kolayca iletmek mümkün hale geldi.

Reyting için iki gereklilikten biri olan iletim, makul yatırımla sağlandığına göre geriye içerik kalıyor. Sanıyoruz yakında içerik üreticileri, kolaylaşan, kaliteli hale gelen ekonomik olarak yapılabilir iletişim tekniklerini kullanarak ürettiklerini kendi pazarlayabilecektir. İşte bu durum klasik yayıncılığın kırılma noktasını belirleyecektir. Güçlü yapım firmalarının ürünlerini kendi iletişim kanallarında aracısız iletmesi mümkün hale gelecektir.

Aslında bu alanda da bir yakınsamanın yaşanacağını söyleyebiliriz. Yayıncılar kendi yapım şirketlerini, Yapımcılar ise kendi yayın kanallarını kuracağını söylemek şaşırtıcı olmayacaktır. Kısaca, yakın zamanda şiddetli bir rekabet yayıncılar ve yapımcılar arasında başlayabilir.

Evet, tekrar başlığa dönersek 5 yıl öncesine kadar analog TV ve Radyo yayınlarının izlemedeki payı dikkate değer oranken günümüzde bu pay televizyonda %1 altına indiğini görmekteyiz bu oranın azalması sadece analoğun tercih edilmemesi değildir. Gerçek sebebin X ve Y kuşağının beklentileri yani taleplerinin yüksekliği de bu sonucu doğurmaktadır.

Her geçen gün internet ve internet yayıncılığının gelişmesi sonucu izleyici internet üzerinden yayın ileten platformlara yönelmektedir. Bu şekilde izleyicinin davranışları seçenekleri, talepleri, yayın izleme davranışlarının net olarak tespit edilebilmesi reklam verenler ve yayıncılar için bu verilerin değerlendirilmesi daha kolay ve değerli olacaktır.

İstanbul Küçük Çamlıca’da Seyir ve TV Radyo Kulesi’nin yapımının bitmesiyle birlikte Eylül ayı itibarıyla önce 100 adet radyo vericisinin testlerine başlandı, neticelerin umulandan iyi olduğu yayıncılar tarafından gözlendi. Ancak yayıncılar kendi kulelerinden ilettikleri FM RF gücü 10 kw olarak yapılırken yeni kulede bu güç 5 kw altında tutulmasıyla çevre emisyonlardan İstanbul’a ulaşan yayınlar bazı bölgelerde dinlenebilir hale geldi. Bu olumsuz durumu sanıyoruz RTÜK ve BTK gerekli güç ve anten paterni düzenlemesiyle girecektir.

Diğer yandan Dünyada benzeri olmayan bir yayın iletimi, İstanbul’da gerçekleşti. Bir kuleden aynı anda 200 Khz band aralığı ile yayın yapan 100 adet radyoyu İstanbul gibi 5.000 Km 2’lik bir alana iletmek gerçekten bir başarı. Sorunsuz şekilde devamını diliyoruz. Tek endişe henüz yedeğinin olmayışı.

Büyük Çamlıca’daki 10’larca eski kule Ekim ayında kaldırıldı. Bu kulelerden yayın yapan radyoların tamamı yeni kuleden yayına başladı. Kaldırılan diğer kulelerden 10 Kw RF güçle yayın yapan yaklaşık 20 kadar ulusal Televizyon yayını yeni kuleden 2 Kw RF güçle yayınlarına başladı. Tüm yayınlarda yaklaşık 1/5 oranında güç azalmasına rağmen izleyicilerden şikâyetin gelmediği de görüldü. Bu durum yukarıda da belirttiğimiz gibi analog yayın izleme payının %1’den az olduğunu teyit etmektedir. Uzun süreden beri analog yayınlar ülkenin batısında etkini kaybetti. Doğuda ise uydu yayınlarının etkisi sürmekle birlikte karasal yayınların az da olsa izlenmeye devam edildiği gelen talep ve şikayetlerden de anlaşılmaktadır.

Sonuç olarak, Türkiye’de analog TV yayınlarının ancak SD olarak iletilebilmesi nedeniyle karasal yayınların izlenme oranı süratle azaldı. Yakın gelecekte kalitesiz iletim nedeniyle analog TV yayınlarını izlemeyeceği de açıktır. Yurt dışı yayın iletim teknik ve mecralarına baktığımızda her türlü karasal yayının azalmaya başladığı abone sayılarında ciddi düşüşlerin olduğu gözleniyor. Buna paralel olarak aynı düşüşün kablo networklerinde de meydana geldiğini veriler ortaya koyuyor. Benzer oranda olmasa da ilginç olan bu azalmanın uydu free yayınlarda da meydana geldiği görülmektedir.

Peki izleyici yayınları nereden ve nasıl izlemek istiyor? Aslında sorunun cevabı basit: Yayıncılığın geleceğini belirleyecek olan, sayısı ve talepleri hızla artan genç kuşaklar. Onlar internet üzerinden istediklerini izleyebiliyor. Yayıncıların belirledikleri akıştan bağımsız olmak istiyor. Klasik yayıncılıktaki bu durumun sürdürülebilir olmadığı anlaşılmaktadır.

Yakın gelecekte klasik TV ve radyo yayıncılığı etkisini yitirecektir. Bunu aşmanın tek yolu interaktif yayıncılığın başlaması olacaktır. Kitlelerin talepleri önemsenmediği ölçüde, klasik yayıncılık bitmese de izlenmedeki ağırlığı çok azalacaktır. Gelişen teknolojiler metropollerde öteden beri yer alan, büyük ve devasa yayın kulelerinin işlevlerini oldukça azaltmıştır.

Önceki yazılarda da değindiğimiz gibi alçak yörüngede broadband internet erişim uydularının kısa süre içinde aktif olması, 5G‘nin iletişimde yerini alması, karasal internet hatlarının yaygınlaşması ve rekabet nedeniyle iletişimin ucuzlaması veya ücretsiz olmasıyla izleyici ve dinleyiciler yeni mecralara yönelecektir. Kim bilir bu kuruluşlar belki de abone olanlara reklamlarını izletebilmek için farklı şekilde bonuslar bile vereceklerdir.